
EĞİTİM VE ÖĞRETİM ÜZERİNE – Dr. H. İbrahim KAHRAMAN
EĞİTİM VE ÖĞRETİM ÜZERİNE – Dr. Halil İbrahim KAHRAMAN
Bu konuyu yazmama kurucusu olduğum Çocuk Kasabası Anaokulu’ndaki bir gözlemim sebep olmuştur. Şöyle ki bir öğle yemeğinde bir grup 3 yaşındaki çocuk, başlarındaki öğretmenleri ile merdivenlerden sağdan yukarı çıkar iken, diğer bir grup ise aşağı inmekte idi ve hiçbir karmaşa yoktu. Sağdan yürüme uygulaması karmaşayı ortadan kaldırmış, herkes kendi hattında gideceği yöne gidebiliyordu.
Bu gözlem beni 1990’lı yılında, Mekke’de kıl payı kurtulduğumuz, 3 binden fazla kişinin öldüğü tünel faciasını hatırlattı. Hayatımdaki unutamadığım bir facia olan bu olayda, hac ibadetinin önemli bir parçası olan şeytan taşlama gidişindeki tüneli ve köprüyü kullanan insanlar, böyle bir bilgi ve eğitim almış olsalardı bu olay yaşanmayacaktı. Böcek dahil hiçbir canlıya zarar vermeme şartlarının emredildiği ihramlar içindeki müslümanlar, yönetim eksikliğinin de eklenmesiyle, birbirlerinin ezerek ölümlerine ve yaralanmalarına sebep olmuşlardı.
HA KARABAĞ, HA KARAMAN – Süleyman PEKİN
HA KARABAĞ, HA KARAMAN – Süleyman PEKİN
Her ikisi de Oğuz / Türkmen diyarıdır. Malazgirt Savaşı sonrası her iki diyarının Türkleştiği vakittir. 11’nci yüzyılın III.çeyreğinden 21’nci yüzyılın ilk çeyreğine kadarki 9,5 asırlık zaman..
BENİM EVLERİM VE ŞEHİRLERİM – Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ
BENİM EVLERİM VE ŞEHİRLERİM - Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ
Kilis’te Camii Kebir Sokak’taki babaerkil ailemizin oluşturduğu evimizde doğmuşum. Dedemler, amcamlar ve biz aynı evde oturuyorduk. Esasında bu ev dedemin amcazadeleriyle aynı mekan imiş, ancak aile bireyleri çoğalınca ortadan kesme taş ile ikiye bölünmüş, duvara bitişik yerden de bir mini pencere açılarak iletişim sürdürülmüş. Diğer evin giriş kapısı da bir başka sokağa Sıcancık’a açılmış.
Burası birlikte yaşadığımız ilk evimizdi. Yıl 1950.
EĞİTİM SİSTEMİ VE TOPLUMSAL VİCDANIMIZ – Av. Ruhittin SÖNMEZ
EĞİTİM SİSTEMİ VE TOPLUMSAL VİCDANIMIZ – Av. Ruhittin SÖNMEZ
Her yıl lise seviyesi okullardan 1 milyona yakın mezun veriyoruz. Bu öğrencilerimizin bilgi seviyesi dünyadaki yaşıtlarıyla kıyaslandığında son derece gerilerde.
65 OECD ülkesi arasında 15 yaş öğrenciler arasında yapılan PISA testlerinde Fen Bilimleri, Matematik ve kendi dilinde okuduğunu anlama ve kendilerini ifade etme becerisi bakımından 42.-43. Sıralardayız. Bırakın fen ve matematiği kendi dilimizi, Türkçeyi dahi çocuklarımıza öğretemiyoruz.
Yeni yapılan YGS (Yüksek Öğretime Geçiş) sınavlarında benzer bir sonuç ortaya çıktı. 12 yıllık ilk-orta ve lise eğitiminden sonra bu sene 2 milyon çocuğumuz YGS’ye girdi.
Fen bilimlerinde 750 bin aday 40 sorudan bir tek soruyu dahi doğru cevaplayamamış. En fazla 3 soru cevaplayan 500 bin adayı daha ekleyin. Durumun vahametini düşününüz.
Matematikte de yaklaşık aynı sonuçlar. 40 sorudan en fazla 3 soru cevaplayanların oranı yarıdan fazla.
Sınava girenlerin dörtte biri yani 500 bin aday 10 üzerinden 3,6 nın altında kalmış.
Bu niteliksiz gençlikle Samsung, iphone üreten ülkelerle nasıl yarışacağız? Bu kadar kötü yetişen nesille sağlam bir ekonomi ve sosyal yapıyı nasıl kuracağız?
ZEYTİN AĞACI İSLAM’A UYGUN DEĞİL Mİ?!.. / Mustafa KÜPÇÜ
ZEYTİN AĞACI İSLAM’A UYGUN DEĞİL Mİ?!.. / Mustafa KÜPÇÜ
Sosyal Medya’da “Ak Strateji” başlıklı bir iletide aynen şöyle diyor;
· “Zeytin ağaçları yerine İslam’a uygun ağaçlar dikilmeli!”
· “Zeytinyağı ile yapılan mezeler içki sofralarını süslüyor. Bu mezeler içki tüketimini artırıyor. Bu nedenle zeytin ağaçları sökülmeli.”
· “Zeytin, Rumların Anadolu’ya Truva Atı olarak bıraktığı bir bitkidir. Fazla tüketenlerde kısırlaşmaya sebep oluyor.”
Bunları yazan, “Cahilliğe övgüler” düzen Rektör Yardımcısı’nın bir gözdesi olmalı!
Bunu yazan, ne Kur’an biliyor ne de İslamiyet’in temel ilkelerini!
Çünkü, Kur’an’ı okusa, TİN SURESİ’nde, “Bismillahirrahmanirrahim” den sonra; “Vettiyni vezzeytuni” yani; “ANDOLSUN O İNCİRE, O ZEYTİNE” sözlerini bilir ve böyle bir densizliği yapamazdı!
Son 900 Yılın En Kurak Dönemi; Peki Ya 900 Yıl Önce? – Alptekin CEVHERLİ
Son 900 Yılın En Kurak Dönemi; Peki Ya 900 Yıl Önce? - Alptekin CEVHERLİ
Amerikan Uzay Bilimleri Merkezi NASA açıklamış; Ortadoğu’da son 900 yılın en kurak dönemi yaşanıyor diye…
Açıklama şöyle: “NASA Türkiye'yi de içine alan KKTC, İsrail, Filistin, Ürdün, Lübnan, Irak ve Suriye'yi kapsayan Doğu Akdeniz bölgesinde 1998 yılında başlayan kuraklığın son 900 yılın en kötüsü olduğunu açıkladı. Amerikan Jeofizik Birliği'nin 'Geophysical Research-Atmospheres' dergisi tarafından yayınlanan araştırmada ABD'nin New York kentindeki NASA Goddard Uzay Araştırmaları Enstitüsü'nden iklim bilimci Benjamin Cook ve ekibi 9 asırlık verileri inceledi.
Araştırmaya göre Türkiye'nin de yer aldığı Doğu Akdeniz'de 1998 – 2012 yılları arasında görülen kuraklık, son 500 yılın en kurak döneminden % 50 oranında daha şiddetli geçti. Son 900 yıla göre ise en kurak dönemden % 10 – 20 arası daha kuraktı. Kısaca son 9 asır boyunca yaşanmadığı kadar şiddetli bir kuraklık yaşanıyor.
Benjamin Cook, ‘İnsan kaynaklı iklim değişikliğinin önemi ve büyüklüğü, doğal iklim değişkenliğinin boyutlarını anlamamız gerektiğini gösterdi. Asırlar süren doğal değişkenliğin dışında kalan olaylara ve anormalliklere bakınca bunlara insan kaynaklı iklim değişikliğinin sebep olduğunu görebiliriz’ ifadesini kullandı.”
DOSTLUK VE MEHMET AKİF ERSOY – Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ
DOSTLUK VE MEHMET AKİF ERSOY - Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ
Dostluk öldükten sonra da devam eder ve ahiret kardeşliği olarak bir sonraki nesillere örnek olarak aktarılır. İslam Peygamberi dostluğun ve bunun devam etmesi hususunda şöyle diyor “Dostluğu sürdürmek imandandır. Dostlukta kıdem de esastır-Ömer Nasuhi Bilmen(1882/1971) Büyük İslam İlmihali”
Bizim neslin çok iyi tanıdığı insan mühendisi merhum Fethi Gemuhluoğlu(1923-1977) da hep Dosta Dair’dir söyledikleri ve eylemleri. “Sen hiç aşık oldun mu?” sorusundan başka derdi ki ”Önce refik, sonra tarik!.” Yani evvelen dost, sonra güzergah, yani yol! Dost ve dostluk sıralamada birincidir. İsyan Ahlakı’nın teorisyeni sosyolog rahmetli Nurettin Topçu(1909-1975) ise dostluk ve ahlakı birbiriyle örtüştürür. “Menfaat yaşamak, ahlak ise yaşatmak ister. Bir arada barınamazlar.” diye hatırlatır.
REZA’LET – Av. Ruhittin SÖNMEZ
REZA’LET – Av. Ruhittin SÖNMEZ
İran asıllı “hayırsever işadamı” Reza Zarrab (Rıza Sarraf) ABD’de FBI tarafından tutuklandı. Yandaş medya birkaç gün haberi görmezden geldi, nasıl davranacağını bilemedi, haberi vermedi.
Sonra strateji belirlendi, hep birlikte benzer şekilde bombardımana başladılar. Reza’ya sahip çıkıp ABD’li savcıya ve ne hikmetse Doğan grubuna saldırmaya başladılar.
Reza olayı, bazı muhalif yayın organları ile sosyal medyada ise ABD’li savcının açtığı davanın Tayyip Erdoğan’ın devrileceği hatta ABD’de tutuklanacağı bir dizi gelişmeye yol açacağı düşüncesiyle sevinçle karşılandı.
Yazımızın başlığı “REZA’LET” Star Gazetesi’ne ait.
İster “yarı resmi El Ahram” gibi, “Sarayın Sesi” gibi yayın yapan “yerli Pravdalar” gözüyle bakın. İsterseniz “öğrenilmiş çaresizlik” içindekilerin ABD yargısından medet uman ruh haliyle bakın.
Hangi taraftan bakarsanız bakınız, gerçekten olay ve tarafların olaya bakışı “Reza’let.”
Yeni Bir İslam Medeniyeti İçin Maturidi ve Maturidiliğin Önemi – Prof.Dr. Hasan ONAT
Yeni Bir İslam Medeniyeti İçin Maturidi ve Maturidiliğin Önemi – Prof.Dr. Hasan ONAT
“İnsan şunu da bilir ki kendisine düşünmemeyi telkin eden his şeytani vesveseden başka bir şey değildir; çünkü böyle bir davranış ancak şeytanın işi olabilir, amacı da kişiyi aklının ürününü toplamaktan alıkoymak, fırsatları değerlendirmesine ve arzusuna ulaşmasına vesile olan bu ilahi emaneti kullanmak konusunda onu korkutmaktır.” Maturidi, Kitabu’t-Tevhid, 172
DEVLETE GÜVENELİM Mİ? – Av. Ruhittin SÖNMEZ
DEVLETE GÜVENELİM Mİ? – Av. Ruhittin SÖNMEZ
Ankara’da bomba yüklü araçla yapılan saldırıdan sonra bu defa İstanbul Beyoğlu’nda intihar bombacısının saldırısına maruz kaldık. 3 İsrailli ve bir İranlı misafirimiz hayatını kaybetti, 4’ü ağır 12 yaralımız var.
Bu alçakça, insanlık dışı saldırıların esas amacı büyük şehirlerimizin dahi güvenli olmadığı inancını yaymak olmalı. İnsanlarımız haklı olarak kalabalık bölge ve AVM gibi yerlerde bulunmaktan tedirginler. Böyle yerlerde ciddi bir tenhalaşma gözleniyor.
Ankara’daki saldırı ABD Büyükelçiliği’nin vatandaşlarına uyarısından sonra gerçekleşti. İstanbul’da ise saldırı Almanya’nın, “terör eylemi istihbaratı aldık” diyerek, Başkonsolosluğu ile Özel Alman Lisesi’ni kapatmasını müteakip oldu.
İstanbul Valisinin “itibar etmeyin” ve yandaş medyanın “Almanlardan kaos çığırtkanlığı” nitelemesine rağmen terör saldırısının gerçekleşmesi, resmi makamlarımız yerine, yabancı büyükelçiliklerin açıklamalarına inanmamız gerektiği algısına yol açabilir.
Sürekli terör saldırılarına muhatap olan bir ülkede bu durum ciddi zafiyet yaratır. Çünkü vatandaşın resmi makamların açıklamalarına güvenmeleri terörün amacına ulaşmaması için ilk şarttır.
Çanakkale Savaşlarını Hatırlarken – Prof.Dr. Hacı DURAN
Çanakkale Savaşlarını Hatırlarken – Prof.Dr. Hacı DURAN
Milletlerin tarihinde çok sayıda savaş vardır. Tarihi sadece barışla geçen bir millet yoktur. Bir çok milletin kendini bir millet olarak ifade etmesi kazandığı bir savaştan sonra gerçekleşmiştir. Mesela Amerika’ının bir millet haline gelmesi, İngiltere’ye karşı başlattığı istiklal savaşı ile mümkün olmuştur. Aynı şey modern çağın büyük aktörü olarak bilinen, İngilizler, Almanlar, Fransızlar vb. diğer milletler için de geçerlidir.
Savaşın milletlerin tarihinde önemli bir rol oynadığı tarihi bir gerçektir. Ancak buna rağmen, savaş bütün toplumlarda istenmeyen bir eylemdir, harekettir. Esas olan barıştır, huzurdur. Hangi milletin kültürüne, inancına ve örfüne bakarsak bakalım, hepsinde barışı esas, yeri geldiğinde ise savaşı kaçınılmaz bir toplum davranışı bir milli duruş olarak görürüz
Savaşlar milletlerin ve ülkelerin tarihinde çok olmakla birlikte, bazı savaşlar çok daha önemlidir. Bir çok savaş unutulur. Sadece tarihçilerin bildiği bir araştırma konusu olarak kalır. Mesela Osmanlı devletinin Avusturya, Rusya, İran, Venedik vb. bir çok ülke ile yaptığı bir çok savaş vardır. Bu savaşların olduğunu, yaşandığını, ancak tarih kitaplarından öğreniriz. Ancak öyle savaşlar vardır ki, onları, dedemizden, annemizden, okuma yazma bilmeyen bir halk masalı anlatıcısından, ozanlardan, şairlerden hasılı yaşlı genç bütün toplum aktörlerinden öğreniriz, duyarız. Bu savaşlar, destan olmuştur, ruh olmuştur, milli duruşa ve varoluşa ilham olmuştur. İşte Çanakkale savaşı bizim için böyle bir savaştır.
O MAKAMDA OLANA DÜRÜSTLÜK YARAŞIR – Av. Ruhittin SÖNMEZ
O MAKAMDA OLANA DÜRÜSTLÜK YARAŞIR – Av. Ruhittin SÖNMEZ
Anayasa Mahkemesi’nin iki gazeteci Can Dündar ile Erdem Gül hakkında verdiği hak ihlali kararına Cumhurbaşkanı Erdoğan ve “kahve dövenin hık deyicisi” durumundaki malum medyanın tepkisi sert ve insaf sınırlarını aşan boyutta oldu.
Anayasa Mahkemesi’nin 15 üyesinden 12’si bu gazetecilerin tutuklu yargılanmasını haksız bulurken, 3 üye tutuklama kararını haklı bulmuştu.
AYM yürüyen davanın esasına girmeden sadece “tutuklu yargılamada haksızlık olduğunu” tespit etmişti.
TÜRKİYE VE DIŞARDA İSTİKLAL MARŞLI GÜNLER – Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ
Akifname’nin yazarı, müellif, müfessir ve TBMM kurucu üyesi Balıkesir Milletvekili Hasan Basri Çantay anlatıyor:
-Mecliste Akif ile yan yana oturuyoruz. Çantamdan bir kağıt parçası çıkardım. Ciddi ve düşünceli bir tavır ile sıranın üstüne kapandım. Güya bir şeyler yazmaya hazırlanmıştım. Mehmet Akif Üstad ile konuşuyorum.
-Ne düşünüyorsun Hasan Basri?
-Mani olma işim var!
-Peki. Bir şey mi yazacaksın?
-Evet.
-Ben mani olacaksam kalkayım.
Bizim İnek Niye Öldi? – Alptekin CEVHERLİ
Bizim İnek Niye Öldi? - Alptekin CEVHERLİ
Dursun bir gün kahvehanede Temel'in yanına gelerek:
- Ula Temel, geçen gün senin inek hastalanmıştı ya, sen iyileşmesi için ona ne yaptun?
Temel şöyle bir Dursun’u süzmüş:
- Benim ineğe tuz ruhu içuttum.
Bu sözlerden sonra Dursun bakkala gitmiş, bir şişe tuz ruhu alıp evine dönmüş. İte-kaka ineğe zorla tuz ruhunu içirmiş. Tabi inek mevta…
Ve ertesi gün Dursun, kahvehanede yine çıkagelip Temel'e;
- Ula Temel, benum ineğe tuz ruhu içurttum, yarim saat geçmeden öldi!...
Temel şaşkın bir edayla başını kaşımış. Sonra Dursun'a doğru dönerek;
- Bilimeyrum ki uşağum, benum inek de ölmişti…
- ?
CEMAATLEŞME VE SİYASETE ETKİSİ – Av. Ruhittin SÖNMEZ
CEMAATLEŞME VE SİYASETE ETKİSİ – Av. Ruhittin SÖNMEZ
PKK uzantısı partiyi bir yana bırakırsak, iktidar alternatifi olabilecek CHP ve MHP’nin oy toplamı dahi AKP seviyesine ulaşamadığı için muhalif kanat “bunlar hiç gitmeyecek” kaygısı içinde.
Cumhuriyet Halk Partisi ne kadar gayret ederse etsin oyları yüzde 25 mertebesine sıkışmış durumda.
Kılıçdaroğlu karizmatik bir lider değil ama ekip çalışması yapan bir genel başkan. Liderinin birikimi, çalışkanlığı ve kendi seçmen profili dışındakilere de açılma gayretine rağmen CHP bu çizgiyi aşamıyor.
CHP’de bir sosyolojik kilitlenme söz konusu.
Türkiye’de sol seçmen kitlesinin en yüksek oy oranına ulaştığı yıllar Bülent Ecevit’in Karaoğlan olduğu dönemdi. Ancak o dönemde CHP’ye verilen oyların bir kısmı bugün HDP’ye gitmekte. Ayrıca sosyal demokrat bir görüntü veren 1980 öncesi CHP’nin arkasında çok güçlü sendikalar, sivil toplum kuruluşları, ana akım medya desteği ile yüksek yargıdaki sol yapılanmanın tesiri büyüktü.
Bugün CHP bu sosyal desteklerden mahrum.
CHP’nin sosyal projeleri AKP iktidarlarının sosyal yardımlarına alışmış kitleleri heyecanlandırmıyor.
CHP’nin sadık seçmen kitlesi olarak, ortada sadece Cumhuriyetin getirdiği kazanımları ve kendi hayat tarzını koruma gayretindeki kitleler kaldı.
GÜVENLİK ÇEMBERİNİN DARALTILMASI VE TERÖR – Prof.Dr. Mustafa E. ERKAL
GÜVENLİK ÇEMBERİNİN DARALTILMASI VE TERÖR - Prof.Dr. Mustafa E. ERKAL
Geçen hafta Başkent Aydınlar Ocağı’nın faaliyete geçme törenlerine katıldık. Aslında bu kuruluşumuz Ankara’da önemli bir boşluğu dolduracak ve Türkiye’yi Türkiye yapan değerleri savunacak sivil toplum kuruluşlarından biri olarak varlığını hissettirecektir. Gayretli, kapasiteli ve hizmet aşkı ile dolu çoğu genç akademisyen olan arkadaşlarımıza başarılar diliyor; milli hassasiyetleri dolayısıyla kendilerini tebrik ediyorum. Artık klasik dernekçilik gerilerde kaldı. Ülke sorunları ile ilgili tespit ve teklifler getirebilmek esas oldu. Bu değişimi fark edemeyenler etkili faaliyet ve hizmetlerde de bulunamamaktadırlar. Sırtlarını iktidarlara, parti veya çeşitli güç merkezlerine dayayıp güdümlü faaliyet gösterenler, ne gerçek sivil toplum kuruluşu olabilir; ne de beklenen gelişmeyi gösterebilirler. Aynı fikirleri taşıyanlar birbirine rakip değil; ancak tamamlayıcı olabilir.
BAKIŞ AÇINIZI DEĞİŞTİRİN, HAYATINIZIN KALİTESİ DEĞİŞSİN! – Yrd.Doç.Dr. Zülfikar ÖZKAN
BAKIŞ AÇINIZI DEĞİŞTİRİN, HAYATINIZIN KALİTESİ DEĞİŞSİN! – Yrd.Doç.Dr. Zülfikar ÖZKAN
Bakış açıları, problem çözmede, hastalıkların tedavisinde ve iletişimde önemli rol oynamaktadır.
Olaylara bir den fazla bakış açısıyla bakabilme esneklik ve yeni alternatifler getirir. Bunun tersi de doğrudur. Esnek bir zihin de, sorunlara farklı açılardan yaklaşmamıza yardımcı olur.
Esnek olan kimseler çevreye kolay uyum sağlarlar ve değişimlere karşı dayanıklı olurlar. Çok az stres yaşarlar. Esneklik güçtür.
Esnek zihin yapısı geliştiremeyenler ise, kırılgan olur, yoğun stres altında kalır ve dünya ile ilişkilerine korku hakim olur.
Peki, bakış açımızı nasıl genişletebiliriz?
Bakış açısını genişletmenin en kolay yolu, bağlamı değiştirmektir. Her olayın bağlamını yani yer ve zamanını değiştirerek anlamını değiştirebiliriz. Anlam bağlamsaldır. Anlamın değişmesiyle duygularımız ve davranışlarımız da değişir. Böylece daha çok seçeneğe sahip oluruz. Örnek dört ayaklılar gibi çömelip yürümek bir yönetici için kötü bir davranıştır. Ancak aynı davranış, evde torunuyla oynayan bir dede için iyi bir davranıştır.
Bakış açısını genişletmenin ikinci yolu, sevdiklerimizle yaşadığımız güzel anları aklımızdan çıkarmamak ve bizi rahatsız eden olayları aklımıza getirmemektir. Çünkü tatsız olaylar bakış açımızı daraltır.
Bakış açısını genişletmenin üçüncü yolu, bir olaya takılıp üzülecek yerde, aynı olaya tarafsız bir gözlemcinin gözüyle bakmak ve o gözle yorumlamaktır. Bir kimse attığı adımın, yüzlerce ihtimal içinde sadece biri olduğunu düşünürse "ah keşke" diye yakınır ve pişmanlık duyar mı?
Olaylara dışarıdaki bir gözlemcinin bakış açısıyla ve tarafsız olarak, hiç bir menfaati olmadan bakan kimse, daha çok seçeneğe sahip olur. Olaylara yaklaşan özgür, objektif ve kendini hareketlerden uzak tutan bilim adamları bu pozisyonu kullanırlar.
Yüksek bilinçli insanlar olayları değerlendirirken “Kime Göre?” sorusuyla bakış açısına dikkat çekerler.
Jimm M. Power’in ifadesiyle, “Bir karıncaya göre; arslan, kaplan ve çıngıraklı yılan şefkatli ve iyi huylu hayvandır. Ördekler ve kazlar ise yırtıcı hayvanlardır, her şey sizin görüşünüze bağlıdır.”
Kaynak : Zülfikar Özkan, “AYRILAMAZSINIZ, Ailede Huzurlu Yaşam Önerileri” Hayat Yayınları, İstanbul, 2015.
ENERJİ POLİTİKASI SAKAT OLANIN DIŞ POLİTİKASI KÖTÜRÜM OLUR – Av. Ruhittin SÖNMEZ
ENERJİ POLİTİKASI SAKAT OLANIN DIŞ POLİTİKASI KÖTÜRÜM OLUR – Av. Ruhittin SÖNMEZ
Kocaeli Aydınlar Ocağı’nın bu ay konuk ettiği uzman Ahmet Necdet Pamir oldu. Pamir, Türkiye’de enerji politikalarını en iyi bilen isimlerden biri. Türkiye’nin en seçkin üniversitelerinde bu konuda ders veriyor. Ayrıca düşünce kuruluşlarında çalışan, Türkiye’yi temsilen uluslararası bilimsel toplantılarda tebliğler sunan, oturumlar yöneten bir uzman. O’nu sık sık petrol, doğalgaz, nükleer ve temiz enerjiler konusunda TV’lerde görüşüne başvurulduğunda izlemiş olabilirsiniz. Siyasi tarafı da var, CHP’nin Enerji Komisyonu Başkanı.
Ben kendisini ilk defa 2002 yılında ASAM’da (Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi’nde) tanıdım. O sıralarda Kocaeli TV’de “Geniş Açı” adlı bir program yapıyordum. Kendisini programıma davet ettim. 2 saat civarında canlı yayında “Enerji Güvenliği” konusunu ve Türkiye’nin Enerjide dışa bağımlılığının yarattığı riskleri anlatmıştı.
Pamir’in 14 sene önce anlattığı riskler ANAP iktidarlarının (özellikle Mesut Yılmaz döneminin) izlediği yanlış enerji politikalarının eseriydi. AKP iktidarları enerji politikalarındaki hataları artırarak devam ettirdi. Enerjide dışa bağımlılığımızı çok daha endişe verici boyutlara getirdi.
CUMHURİYET TARİHİNİN EN ZOR GÜNLERİ – Av. Ruhittin SÖNMEZ
CUMHURİYET TARİHİNİN EN ZOR GÜNLERİ – Av. Ruhittin SÖNMEZ
11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, artan terör saldırılarına ilişkin geçen hafta (19 Şubat’ta) yaptığı değerlendirmede “Cumhuriyet tarihinin en zor günlerinden geçiyoruz” dedi.
Aynı Abdullah Gül Cumhurbaşkanı olarak görev yapmakta iken Mart 2009'da "yakında çok güzel şeyler olacak" diyerek “müjdeler” vermişti.
Bu müjde ile “çözüm süreci” başlatıldı. Bu müjde ABD’nin Irak’tan çekilme kararı sonrası Türkiye’nin önünde açılan aydınlık geleceğin işareti olarak değerlendirildi.
Fakat Gül’ün bu iki sözü arasındaki zaman diliminde “çok güzel şeyler” bir türlü olmadı. Tam aksine “Cumhuriyet tarihinin en zor günlerini” yaşamaktayız.
Bu süreç herhalde devleti yönetenlerin bilgi ve iradesi dışında, doğal bir afet sebebiyle falan olmadı.
Öyleyse sorumluların hadi harakiri yapmak, istifa etmek gibi “onurlu” (haysiyetli) eylemler yapmayı, bir özür dilemeleri, hiç olmazsa bir özeleştiri yapmaları gerekmez mi?
Ne gezer…