
Ulu Şehir Bursa’nın Taşları ve Başları – Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ
Ulu Şehir Bursa’nın Taşları ve Başları - Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ
İstanbul’da kışın en zor koşulları birden bire geçti, yerini yeniden pastırma yazına bıraktı. Sanırım havalar artık bir öyle, bir de böyle olacak. Sağanak yağmurlar İstanbul’da, hem hayatı ve hem de trafiği felç ediyor. Dolayısıyla her şey aksıyor günlük hayatta. Bursa’da gideceğimiz gün öyle olmadı. Korkmadım diyemem o gün ama trafik akıyordu. Lodos etkisini yavaş yavaş kaybediyor, hafifleyerek esiyordu, vapurlar çalışıyor, uçak seferleri normale dönmüştü. Ben yine de birkaç saat erken çıktım Şerifali’deki evimden 10.45 Mudanya Vapuru için.
Kabataş İskelesine vardığımda her şey süt limandı. Mustafakemalpaşa Belediyesi “Yarınki Türkiye” etkinliği için Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş, Emekli Büyükelçi, BM Başdanışmanı Üner Kırdar ve beni konuk edeceklerdi. Bir de Moskova’dan misafirimiz vardı, DUMA’nın Rusya-Türkiye Koordinatörlerinden Abdulmalik Kerimof. İstanbul’da ayrıca akademik çalışma yapıyordu. Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin karada, denizde ve havada işletmeleri vardı. Burulaş bunlardan biriydi. Gemimiz hazır bekliyordu. İçerdeki bekleme salonunda yiyecek ve içecek bulmak da mümkündü. Prof. Yalçıntaş yeni modern makinelerin başında para atarak çay almaya çalışıyordu. Nitekim başarılı da oldu. Makine sadece kahve ve çay değil, alkolsüz bütün meşrubatları da veriyordu. Fiyatla alta yazılmış, o kadar parayı siz makineye yükleyince tuşuna basarak tümüne ulaşıyorsunuz. Birbiri ardından hepsi geliyor; kolalar, gazozlar, sütler, meyve suları, sodalar, sular vs,
Burulaş lüks bir de dergi çıkartıyor. Aşırı lüks üstelik… Dergiyi incelerken Abdulmalik Kerimof girdi içeriye. Bir elinde muhafazalı elbisesi, diğerinde küçük çantası… Nevzat Gökalp günlük gazeteleri almak üzere bir ara dışarı çıkıp geldi. Zaten sohbetimiz koyulaşmıştı vakit hızla geçti. Anons yapıldı, gemiye binmemiz için. Peki, Büyükelçi Üner Kırdar yok! Kayınvalidesi vefat edince programı ister istemez değişmiş. Kayınvalidesi rahmetli Afet İnan ile akraba üstelik. Telefonla başsağlığı dileyerek vedalaştık. Gemimiz demir aldı ve yola çıktı. Geminin oturma yerleri otobüs, tren ve uçaklardaki gibi pulman koltuklarla dizayn edilmiş ve numaralar verilmiş. Arayıp buluyoruz.
BAĞIMSIZLIĞINA DÜŞKÜN ANTİK KENT TERMESSOS – Bihter GÖRDÜ
BAĞIMSIZLIĞINA DÜŞKÜN ANTİK KENT TERMESSOS – Bihter GÖRDÜ
Antalya’nın 30 km kuzeybatısında, Korkuteli yolu üzerinde yer alan Termessos, Türkiye’nin en iyi korunmuş antik şehirlerinden biri.
Güllük adını taşıyan Solymos Dağı’nın dorukları arasındaki vadide, Anadolu’nun en eski halklarından biri olan Luviler’in soyundan gelme Solymler tarafından kurulmuş önemli bir antikkent Termesoss.
Şehrin tarih sahnesine çıkışı dünyanın yarısını fetheden komutan Büyük İskender’in İ.Ö. 333’te kenti kuşatması ve Termessoslular’ın güçlü bir savunma yaparak kenti teslim etmemesi ile gerçekleşmiş.
O dönem Roma ile arasında “dostluk ve ittifak” bulunan Termessos’un işlerinde bağımsız olduğu ve kendi kanunlarını kendilerinin yapacakları konusunda Roma senatosunca kabul edildiği, şehrin bastırdığı sikkelerden de anlaşılıyormuş.
Antik kenti gezmeden önce yaptığım araştırmalar sonucu edindiğim bilgiler karşısında kente duyduğum hayranlık ve gördüğüm fotoğraflar arasında rastladığım tiyatro beni o kadar etkiledi ki anlatamam. O heyecanla Termessos Antik Kenti’nin yollarına düştüm.
Orta Doğu’da neler oluyor? – İsmail KAHRAMAN
Orta Doğu’da neler oluyor? – İsmail KAHRAMAN
Dünya kamuoyu, dün sabah bazı Arap Ülkelerinden şok haberler sarsıldı. Aralarında Suudi Arabistan, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn, Yemen ve Libya’nın da bulunduğu Arap Ülkeleri, bir başka Arap Ülkesi olan ve üstelik Türkiye’nin de iyi ilişkileri çerisinde bulunduğu Katar'la tüm diplomatik ilişkilerin kesildiğini duyurdu. Yaşanan bu gelişme Katar tarafından büyük tepki görürken Orta Doğu ve İslam coğrafyasında yeni gelişmelerin yaşanacağını da gösterdi. Her zaman birlik ve beraberlik içerisinde olmamasından yakındığımız İslam Dünyası ve Orta Doğu Coğrafyası, ne yazık ki bir kere daha ayrı düştü.
Katar önemli bir ülke. Oldukça zengin, yer altı kaynakları da güçlü bir ülke. Türkiye ile Katar arasında ki ilişkiler zirve yapmış bir dönemde. İki ülke arasında ki ticari ve siyasi işbirliğini yanı sıra birçok Katarlı yatırımcı Türkiye’de önemli projelere imza atıyor, Türk İşadamlarını da her türlü kolaylığı sağlayarak ülkelerine yatırım yapmaya çağırıyorlardı.
Ancak 7 Arap ülkesi, Katar’ı teröre destek vermekle, Batı’nın doğurup büyüttüğü ve Orta Doğu coğrafyasına başta olmak üzere insanlığın başına bela ettiği DAEŞ ile ilişkilendirerek ilişkilerini dondurdular.
MAHREMİYET ALANI – Ruhittin SÖNMEZ
MAHREMİYET ALANI - Ruhittin SÖNMEZ
“ABD’de herkes kişiler arası ilişkilerde mahremiyet veya güvenlik alanı denilen bir mesafeye çok özen gösterir.”
Geçen sene yaptığımız ABD seyahatinde duymuştum bu cümleyi. Bize müthiş bir ev sahipliği yapan dostumuz yıllardır yaşadığı bu ülkede dikkat etmemiz gereken hususları anlatırken söylemişti.
Bu tespitin uygulamasını ABD’de geçirdiğimiz üç haftalık sürede defalarca gözlemleme imkânı buldum.
Gerçekten insanlar ikili konuşmalarında olduğu gibi topluluk durumunda bile makul bir mesafeden (yaklaşık bir metre) daha fazla birbirlerine yaklaşmıyor. İlk defa tanıdığımız bir insana, Türk olmanın verdiği alışkanlıkla, bir metre mesafeden daha fazla yaklaştığınızda karşı tarafın rahatsızlığını hemen hissediyorsunuz. Hele samimiyet gösterisi olarak koluna omzuna dokunmanız durumunda muhatabınızın irkildiğini, tedirgin olduğunu görüyorsunuz.
Bu sebeple Türkiye’de olduğu gibi ATM’de (Bankamatiklerde) işlem yaparken arkanızda size yapışmış gibi duran, hesabınızın detaylarını inceleme hakkını kendinde gören insan tipine orada rastlamanız mümkün değil.
AVM kasalarındaki kuyrukta, yakın markajında kaldığınız hemen arkanızdakinin, aldığınız bütün eşyayı ve ödemenizi inceleyen meraklı bakışları... Toplu taşıma araçlarında, terini, nefesini hissettirecek kadar size yapışan insanlar… Asansöre, otobüse, trene vb araçlara giriş ve çıkışta sürtünmek boyutuna gelen yakınlaşmalar… Belediye otobüsünde eline almadığı sırt çantası ile diğer yolculara çarpanlar…
Bunlar bizim ülkemizde şehirlerde yaşayanların sıkça yaşadığı ve maalesef son yıllarda gittikçe artan olumsuz davranışlardan birkaç örnek.
Alıştığımız, kanıksadığımız medeni olmayan bu ve benzeri davranışların, farkına varsak da varmasak da, psikolojimizi olumsuz etkilediği muhakkak.
Derneklerimiz ve Demokratik anlayışımız! – Dr.H.İbrahim KAHRAMAN
Derneklerimiz ve Demokratik anlayışımız! - Dr.H.İbrahim KAHRAMAN
Kocaeli ilimiz 3247 derneği ile Türkiye genelinde kayıtlı dernek sayısındaki çokluk bakımından 5. ildir. Dernekler insanlarımızın bir amaç doğrultusunda, belirledikleri bir alanda çalışmalar yapma, bir eksikliği giderme, iş ve fikir birliği yaratacak bir dayanışma ile önce üyelerinin sonra yaşadıkları-ilgilendikleri alanda bir hizmet yapma arzusu-hevesi ile kurulan yerlerdir. Her biri günümüz tabiri ile bir sivil toplum kuruluşu olup, günümüzün en iyi yönetim tarzı kabul edilen çoğulcu demokrasinin de önemli paydaşlarından biridir.
Aydınlar Ocağı Kongresi ve İpek yolu konferansı – İsmail KAHRAMAN
Aydınlar Ocağı Kongresi ve İpek yolu konferansı – İsmail KAHRAMAN
Ramazan ayı bereket, rahmet, huzur ve mutluluğu ile gönülleri coşturmaya devam ediyor.
İftar ve sahur sofraları hem manevi dünyamızı rahatlatırken aylarca göremediğimiz dostlarla da görüşüp sohbet etme imkanına sahip oluyoruz. Bir çok iftar ve konferans davetleri alıyorum. Bu yıl davetli olarak ilk iftarımızı Kocaeli Aydınlar Ocağı’nda açmak nasip oldu. 31 yıl önce 1986 yılında Kocaeli Aydınlar Ocağı’nın kuruluşunu dün gibi hatırlıyorum. Açılış toplantısına Merhum Ahmet Kabaklı, Agah Oktay Güner, dönemin valisi Merhum İhsan Dede ve yüzlerce kişi katılarak İzmit’te toplanmıştı. Kocaeli Aydınlar Ocağı’nın o günden beri üyesiyim. Nice dostlar geldi geçti. Kocaeli kültürüne hizmet eden bir çok üyemiz oldu.
RAMAZANDA AHLAK, SANAT VE ESTETİK KONUŞSAK… / Av. Ruhittin SÖNMEZ
RAMAZANDA AHLAK, SANAT VE ESTETİK KONUŞSAK… / Av. Ruhittin SÖNMEZ
Kutsal Ramazan Ayı “ibadet ayı” olarak anlatılır. Bu ay boyunca medyada genellikle ibadetlerle ilgili bilgiler ve yorumlara yer verilir.
Oysaki Ramazan Ayının birinci önceliği, ibadetlerin nihai hedefi insan nefsinin terbiyesi olsa gerektir. Çünkü insanlara en zor gelen ibadet türleri oruç, fitre ve zekât bu ayın olmazsa olmazlarıdır.
Doyumsuz olan insan yapısı, etkili bir şükür biçimi olan oruçla terbiye edilir. Bizden insanlığın en büyük rütbesinin “Allah’ın kulu” olmak olduğunun idrakine erişme çabası istenir.
Bu ibadetlerle açların halinden anlamak, yoksullara yardım etmenin hazzı öğrenilir.
“Kendi menfaatini maksimize etmek üzere programlandığı” söylenen bencil, homo-ekonomikus insan tipinden “sosyal bir varlık” mertebesine geçilmeye çalışılır.
Böylece diğer insanların da en az bizim kadar saygıdeğer, sadece insan olmaktan, vatandaş olmaktan kaynaklanan eşit haklara sahip olduğunun benimsendiği bir hayat tarzı geliştirmemiz gerekir.
KÜLTÜR KÖPRÜSÜ KARAİN MAĞARASI – Bihter GÖRDÜ
KÜLTÜR KÖPRÜSÜ KARAİN MAĞARASI – Bihter GÖRDÜ
500 mağaraya sahip olduğu söylenen, Geyikbayırı, Karain, Kocain, Konakaltı, Küçükdipsiz, Papazkayası, Yerköprü, Altınbeşik, Gürleyik, Kocadüden, Oruç Düdeni, Dim (Gavurini), Beldibi, Büyük Dipsiz, Damlataş, Derya, Çimeniçi, Mahrumçalı, Peynirdeliği, Tilkiler, Aslanlı (Yaren) isimlerini alan 21 mağarası keşfedilmiş dünyanın en güzel yeri Antalya’dayız bugün.
KOCAELİ AYDINLAR OCAĞI – Ruhittin SÖNMEZ
KOCAELİ AYDINLAR OCAĞI - Ruhittin SÖNMEZ
26.05.2014
12 Eylül 1980 ihtilalinden sonra siyasi faaliyetler belli kısıtlamalara tabi tutulmuştu. Sivil toplum kuruluşları da siyasi ve kültürel konularda faaliyet yapamaz halde idi. Her şart altında “bir şeyler yapabiliriz” diye düşünen bir grup milliyetçi- muhafazakâr Kocaelili harekete geçti. Turgut Özal’ın tabiriyle “dört eğilimden” aydınlar 3 Mayıs 1985’de Kocaeli Aydınlar Ocağı’nı kurdular.
Benim de başından beri çalışmalarının içinde bulunduğum Ocak faaliyetlerimizin 29. senesini doldurduk, 30. Seneye ayak bastık. Çok az STK’ya nasip olan bir hal bu.
Cevdet Bağdat, Halil Demiral, Nihat Gürer, İbrahim Kahraman ve Ahsen Okyar başkan olarak önemli hizmetler verdi. Bu başkanlarımız ve Onlarla beraber Yönetim, Denetim ve İlim İstişare Kurullarında görev alan dostlarımız ile hiçbir resmi görevi olmadığı halde üye veya gönül dostları dediğimiz halkalar içinde olan ve faaliyetlerimize destek veren dostlarımız Kocaeli Aydınlar Ocağı’nı Kocaeli’nin en etkin ve saygın STK’larından biri haline getirdi.
Farklı zamanlarda Başkan Yardımcılığı, İlim İstişare Kurulu üyeliği gibi görevler yaptığım derneğimiz üç yıl önce Başkanlık görevini şahsıma tevcih etti. Yönetim Kurulu üyesi arkadaşlarım ve diğer Ocak mensupları elbirliği ile kültürel ve sosyal hizmetlerimizi devam ettirdik.
23 Mayıs tarihinde yapılan olağan genel kurulumuzda da şahsıma, üç yıl daha başkan olarak devam etme görevi verildi. Bu güvene layık olmaya çalışacağız. Yönetim Kurulumuzda ve diğer kurullarımızda kısmi değişikliklerle ama yine bütün Ocaklılar hep birlikte hizmet üretmeye devam edeceğiz.
*
Aydınlar Ocağı yol ayrımında – Engin ŞAHİN
Aydınlar Ocağı yol ayrımında – Engin ŞAHİN
25 Mayıs 2017
Kocaeli Aydınlar Ocağı, 1985 yılında kurulmuş.
Amacı özetle, milli manevi değerleri yaymak, bu değerlere aykırı fikirlerle mücadele etmek.
İlk yıllarda son derece aktif bir görüntü çizmiş Aydınlar Ocağı.
İlimle, irfanla, bilgiyle, fikir jimnastikleriyle yoğurmuş koca kenti.
Siyasetin ve kısır tartışmaların gürültüsünden uzak durmuş, üzerinde durmuş.
Fikir kulübü olmuş, ocak olmuş, aydınlık faaliyetler yapmış biteviye (sürekli).
2000’li yıllarda Aydınlar Ocağının performansı da, tarzı da değişmiş.
Zira farklı kurumlarda gazetecilik yaptığım dönemlerde yer yer ben de eleştirdim onları.
“Aydınlık bir tek faaliyetiniz yok Ahsen Bey” dedim mesela.
“Fikir kulübünden ziyade gezi ve fotoğraf derneği olmuşsunuz” diye eleştirdim.
O da “Söz sırası gençlerde” adlı programı örnek gösterdi.
Güzeldi, doğruydu ama bana göre yapılan tek iyi işti.
Çin Tacikistan’a Girdi mi, Girmedi mi? – Alptekin CEVHERLİ
Çin Tacikistan’a Girdi mi, Girmedi mi? - Alptekin CEVHERLİ
Ayın 13’ünde Kocaeli’nde açılan ve Türkiye’nin en büyük kitap fuarı olan Kocaeli 9’uncu Kitap Fuarı ile ilgili son hazırlıklarımızı yaparken hocalihaber.com adlı internet sitesine bir haber düştü. Fuar telaşından ve yeni kitabımız “KAFES”in tanıtım çalışmalarından dolayı teyit ettiremediğimiz haberi, yalanlatamadık da…
Ancak bunca zamandır ne yalanlama ve ne de teyit edilmediğine göre genel bir kabullenmişlik ve antlaşmalı bir işgal söz konusu olabilir diye düşündük…
Haber metni aynen şöyleydi: “6 Mayıs’da Tacikistan’a giren Çin ordusu Horno Badahşan özerk bölgesini kontrolüne aldı. Çin bu adımını Duşanbe’nin razılığıyla olduğunu ve bu şekilde Tacikistan’ın dış borcunu kapattığını açıkladı.
Toplam 1500 kilometrekare arazi Çin ve Tacikistan arasında tartışmalı bir bölgeyi oluşturuyordu (Ancak Tacikistan kontrolündeydi).
Bölgenin, Tacikistan’ın dış borçlarını kapatmak için Çin’e verileceği söyleniyordu. Ki, zaten Çin hükûmeti beyanatında da bunu vurgulamış oldu. Bu araziler yaşam için uygun olmayan yerler gibi değerlendirilseler de Çin, uranyum ve minerallerle zengin olduğunu düşündüğü bu yerleri aynı zamanda tarım için kullanmak niyetinde.”
Evet, haber metni özetle bu kadar.
BOSNA; TEHLİKEDEKİ GÜZELLİK VEYA BEREKETİN DERT DÜŞÜMÜ – Süleyman PEKİN
BOSNA; TEHLİKEDEKİ GÜZELLİK VEYA BEREKETİN DERT DÜŞÜMÜ – Süleyman PEKİN
“Kalbim Bosna’da Kaldı” cümlesi bir zamanların oldukça ses getiren cümlesi olsa da ben “Aklım Bosna’da kaldı” diyeceğim. Üç günlük bir geziye sığdırılamayacak olsa da sosyo-ekonomik tahliller ve stratejik analizlerle “Çok gezen mi bilir, çok okuyan mı bilir?” sorusuna ‘okuyarak gezen’ yada ‘gezerek okuyan’ sadedinde bir cevaplama yapmış olayım.
Her şey iyi, güzel de Bosna’da savaş buzdolabında dondurulmuş gıda hükmünde ve hatta etrafta fırtına öncesi sessizlik hâkim. Bosna ve Hersek ayrılmış. Bosna 3’e ayrılmış. Saraybosna bile ayrı bir kanton olarak Bosna Müslüman yönetiminden ayrılmış. 3 etnik cumhuriyet ve birçok kantonun üstünde de uluslararası konfederatif yönetim var.
Asgarî ücret Türkiye’dekinden daha düşük olmasına karşın hayat Türkiye’dekinden 2 kat pahalı. Rüşvet çarkı kanıksanmış, kumar ve fuhuş artık sektör olmuş. Aliya’nın mirası akla - hayale gelmeyecek alanlara kaymış. Ama hâlâ delik deşik binalar, hâlâ Tünel, hâlâ Sırp – Hırvat provokasyonu, hâlâ her camiye kontra kilise yapımı ve haç konuşlandırma politikası geleceğin renginin kızıl olacağını imliyor.
Bosna’da 2 milyon Boşnak ancak var. Çoğu Almanya’larda gurbetçi.. Savaşan, şehit olan ve bedel ödeyen aileler dışta; kaçanlar, rantı devşirenler el üstünde. Dilencilik, haksız para kazanma, ahlâki tefessüh hızlı bir yükseliş trendinde. Ekonomi öncelikle Arapların, sonra da Türklerin maddiyatıyla berdevam.
Gözlerimi Yumup Bakıverdim Geçen Yıllara – Geleneksel Sarıyer İftarlarımız – Hayri BOSTAN
Gözlerimi Yumup Bakıverdim Geçen Yıllara - Geleneksel Sarıyer İftarlarımız – Hayri BOSTAN
Ev sahipleri öğretmenlere, kiralarını ödeyemezler diye ev vermek istemiyorlardı. Adamlar Anadolu’dan gelmişler, o zamanın koşullarında bir şekilde bir yerlere çökmüşler, gecekondu mecekondu ev yapmışlar, tam birer lümpen olmuşlardı. Müslümanın lümpeni de hiç çekilmez olduğunu o zamanlar öğrenmiştik.
Atatürk’ü ise şarkılar hatırlattı – Mevlüt SOYSAL
Atatürk’ü ise şarkılar hatırlattı - Mevlüt SOYSAL
Kaşları çatık fotoğrafları hatırlattı kimi liderleri; kimilerini askeri üniforma, yeşil bir şapka hatırlattı; bazılarını halkını selamlarken kaldırdığı sağ eli, bazılarını postallar, bazılarını semboller hatırlattı;
Atatürk mü?
Şarkılar hatırlattı.
Yorgun bir sanatçının sarmaladığı çello…
Arkalardakinin elindeki akordeon…
Yanındakinin tellerine dokunduğu kontrbas…
Tambur…
Keman…
İnce bir kadın sesi…
İnce ve harikulade bir kadın sesi…
Atatürk’ü şarkılar hatırlattı.
TÜRKÇÜLÜK GÜNÜ ÜZERİNDEN DEVLET FELSEFEMİZE BAKIŞ – Süleyman PEKİN
TÜRKÇÜLÜK GÜNÜ ÜZERİNDEN DEVLET FELSEFEMİZE BAKIŞ – Süleyman PEKİN
Son iki haftadır Türkiye’de kimlik dezenformasyonu, ideolojik çürümüşlük ve toplumsal yeniden yapılanma üzerine 2020’leri, 2030’ları kurtarma adına çıkış yolu arayan yazılar yazmaktayız. Kısmen Gorbaçov dönemi Sovyetler Birliği’ndeki “glasnost / açıklık” ve “perestroyka / yeniden yapılandırma” hareketlerine benzese de aslında bizim meramımız zihinsel paradigmanın tecdidi ve algıda reform.
Olayların okunması ve kavramların kurcalanmasında tarihsel akışın dinamiklerini hesaba katmak lazım. Örneğin 3 Mayıs Türkçüler Günü olarak bilinen ve bu yıl daha çok Milliyetçiler Günü formunda kutlanan hadise tamamen konjonktürel bir olaydır. Cumhuriyetin kuruluşuna temel olan ve de Atatürk İlkelerinin ikincisi olan fikrin mensupları neden 1944 yılı baharında birdenbire gadre uğradılar?
COŞKUN AÇIKGÖZ VE TÜPRAŞ TSM KOROSU – Ruhittin SÖNMEZ
COŞKUN AÇIKGÖZ VE TÜPRAŞ TSM KOROSU - Ruhittin SÖNMEZ
TÜPRAŞ İzmit Türk Müziği Korosunu on yıldan beri çalıştırmakta olan Coşkun Açıkgöz koro üyelerinin çoğundan daha genç. Ama O bizim Coşkun Hocamız.
Yaptığı şaka ve esprilerle çalışmaları keyifli bir tarzda yürütmeye çalışması kimseyi yanıltmasın. Coşkun Hoca işini ciddiye alan ve müziğimizi çok severek öğretmeye çalışan bir şef.
Sadece birkaç koroyu çalıştıran tecrübeli bir şef değil, aynı zamanda çok iyi bir solist, çok iyi bir yorumcu ve kanun sanatçısı.
Bilmediğimiz bir Türk Müziği eserini seslendirdiğinde o eseri sevmemek mümkün değildir. Bildiğimiz herhangi bir şarkıyı bir de Ondan dinlediğimizde, şarkının o zamana kadar bilemediğimiz boyutlarda farklı bir lezzet kazandığını hissederiz.
***
Partili cumhurbaşkanı – Yılmaz ÖZDİL
Partili cumhurbaşkanı – Yılmaz ÖZDİL
İsmet İnönü'nün partisi vardı.
Celal Bayar'ın partisi vardı.
Cemal Gürsel'in ordusu vardı.
Cevdet Sunay, genelkurmay başkanıydı.
Fahri Korutürk, kuvvet komutanıydı.
Kenan Evren'in ordusu vardı.
Turgut Özal'ın partisi vardı.
Süleyman Demirel'in partisi vardı.
Abdullah Gül'ün partisi vardı.
Tayyip Erdoğan'ın partisi var.