Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım…

ahsen okyar
8May/190

Öfkeliyim… / Salih KARABEY

2008121854729 (1)Öfkeliyim... / Salih KARABEY

Hacı, hoca değilim, cemaat ehli de değilim. Kimseye din öğretecek durumda da değilim. Lakin kimsenin de bu mevcut düzende bana dinimi - diyanetimi öğretme sevdasını da kabul edecek değilim.

Hele hele Ramazan sezonunun açılmasıyla arz-ı endam edecek ramazan şovmeni hoca takımını ve sorulan soruların saçmalıklarından, saçma sapan cevaplarından da iğreniyorum.

İslam'ı iman, amel ve ahlak temellerinden yoksun bırakıp. Akıl, bilim ve tefekkürden uzaklaştıran cami ve iki kapak arasına sıkıştıran bu ruhban sınıfını sırf safım belli olsun diye reddediyor; Dinin aslına rücu etmek istiyorum.

Güzel dinimi hurafelerle ve mistisizmle doldurup İsevîleştiren misyoner kılıklı, kılla - tüyle ve uçuk - kaçık ruh halleriyle kerameti İslam ahlâkının üstünde tutan, Kuran'ı değil; nefsanî konuşan vaiz bozmalarından da bıktım.

7May/190

SEN HİÇ AÇ KALDIN MI? – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin sSEN HİÇ AÇ KALDIN MI? – Ruhittin SÖNMEZ

İşçinin, emekçinin bayramı olan 1 Mayıs’ta bu yılın ana teması kıdem tazminatı idi. Çünkü aileleriyle beraber 40 milyon kişiyi ilgilendiren bu konuda işçiler endişeliler.

Geçtiğimiz ay içinde Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, 2019 yılında kıdem tazminatında yeni bir sisteme geçileceğini açıkladı.

Yapılan çalışmalara göre, bir “kıdem tazminatı fonu” oluşturulacak. İşten çıkarılan işçi kıdem tazminatını hemen alamayacak. Yeni düzenlemeyle beraber işçi hak ettiği kıdem tazminatının yarısını ya 15 yıl sonra ya da ev aldığında alacak. Tazminatın tamamını ise emekli olduktan sonra ya da 56 yaşında alabilecek.

İşçiler, bu fon ile “kazanılmış hakları olan kıdem tazminatının zaman içinde ortadan kaldırılmak istendiğine” inanıyor.

Bu yasa çıkarsa, patronlar daha kolay işçi çıkarabilecek. Ayrıca işçiler için oluşturulacak fon, kriz dönemlerinde devletin patronlar lehine kullanacağı bir kaynağa dönüşebilecektir.

Bu bakımdan sendikaların düzenlediği 1 Mayıs mitinglerinde “Kıdem Tazminatımdan Elini Çek!” uyarısı yapıldı.

***

6May/190

DERYAYI GÖREN NEHİRLER VEYA DOSTLUK ÜZERİNE – Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ

mehmetcemal-iftigzeli2DERYAYI GÖREN NEHİRLER VEYA DOSTLUK ÜZERİNE - Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ

1968 gençliği olmak; hem yaşadıklarım, hem öğrendiklerim, hem tanıdıklarım ve hem de analiz gücünü fark ettiğim için bir ayrıcalık oldu. Dostluğu da bu günlerde yaşadım. Daha öncesinde ise hem dergilerden, gazetelerden, yazarlarından etkilendiğimiz, hem de mekteplerdeki Mehmet Akif ve Tevfik Fikret yanlısı olmak gibi bir ayırıma sonunda yakalandık. İkisini de seviyorduk. Ancak Akif sanki insanı ve toplumu daha fazla yansıtıyordu. Dizelerde kendimizi bulabiliyorduk. Akif’in “Zulmü alkışlayamam”ı daha fazla giriyordu yüreğimize, Fikret’in 95’e Doğru’sunu algılamamız için biraz daha zaman gerekti. Oysa her ikisi de özgürlükten yana, istipdata karşı tavır almıştı! Emperyalizmin ülkemiz ve toplumumuz için olan kurgusunu sanki Akif daha fazla fark etmiş, dikkat çekiyordu.

3May/190

Türkçüler Günü ve Anlamı – Fazlı KÖKSAL

C-4cF9OXcAA49o_TÜRKÇÜLER GÜNÜ VE ANLAMI - Fazlı KÖKSAL

3 Mayıs Türkçüler Günü kavramı ile ilk kez 1967 yılında tanıştım… 13 yaşındaydım. Ortaokul 2. Sınıf öğrencisiydim. Babamın eski gazete ve dergi koleksiyonlarını muhafaza ettiği sandığı karıştırırken bir dergiye rastladım; ORHUN... Ve dergide Atsız imzalı bir başlık; “Başvekil Şükrü Saraçoğlu’na ikinci Açık Mektup.” Atsız’ın yazdığı Bozkurtların Ölümü, Bozkurtla Diriliyor ve Deli Kurt romanlarını daha önce hayranlıkla okuduğum için Atsız’ı tanıyor ve seviyordum… Dolayısıyla yazıyı ilgiyle okudum. Bir de birinci mektup olmalı dedim. Saraçoğlu’na birinci mektubun yer aldığı dergiyi de bularak okudum…

3May/190

GÖRÜNDÜĞÜ GİBİ DEĞİL.. / Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin sGÖRÜNDÜĞÜ GİBİ DEĞİL.. / Ruhittin SÖNMEZ

Mustafa Kemal, Cumhuriyetin ilan edildiği 29 Ekim 1923 tarihinde, Meclis’te bir teşekkür konuşması yapar. Ancak böylesine önemli bir karar gününde yaptığı konuşma çok kısa sürmüştür.

Kimse bir anlam veremez. Bu kadar kısa konuşması üzerine siyasi çevrelerde çok çeşitli yorumlar yapılır.

Gerçek sebebi yıllar sonra kendisi şöyle açıklayacaktır:

“Diş protezlerimi yeni takmıştım, tecrübe devresindeydi, henüz alışamamıştım. Söz söylemeye başladığım vakit ıslık gibi sesler çıkıyordu veyahut ağzımdan düşüyordu. Dilime dolaşıyor, rahat konuşamıyordum. Ne yapayım kısa kestim.”

Yılmaz Özdil’in “Mustafa Kemal” isimli kitabından okuduğum bu hatıra, bazı önemli hadiselerin arka planının göründüğü gibi olmadığını anlatıyor.

Arkasında büyük stratejik hesapların, politik taktiklerin olduğunu sandığımız birçok olayın aslında basit insani davranışlardan kaynaklanmış olabileceğini gösteren örneklerden sadece biridir bu.

28Nis/190

SEVGİ, DEĞER, ÖZGÜVEN VE SORUMLULUK VERMEK – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin sSEVGİ, DEĞER, ÖZGÜVEN VE SORUMLULUK VERMEK – Ruhittin SÖNMEZ

Çarşamba günü İzmit’te Doğan Cüceloğlu ve Polat Doğru’nun “Aile İçi İletişim” konulu çok etkileyici bir konferansını dinledim.

Konuların sunumu son derece renkli idi. Psikolojik teknik terimlere boğulmadan, hayatın içinden canlı örneklerle anlatılan konuları her kesimden dinleyicilerin kolay kolay unutması mümkün değil.

Konferanstan bazı hususları aktarmaya çalışacağım:

Hayatta başarılı olmak, çocuklarımızın da başarılı olması için ana-baba olarak elimizden geleni, hatta belki de fazlasını yapmaya çalışıyoruz.

Ancak eğitim hayatında başarılı olmayı çok çok önemseyenlere sorunuz: “Çocuğunuzun eğitim hayatında başarılı olmasını mı isterseniz yoksa mesleki alanda başarılı olması daha mı önemlidir?” diye. Mesleki hayatta başarının daha önemli ve değerli olduğunu fark edecektir.

Fakat eğitim ve mesleki hayatında başarılı olduğu halde, aile içi ilişkilerde başarıyı sağlayamamışsanız, diğer bütün başarı hikâyelerinizin anlamsız hale geldiğini görürsünüz. Aile içi ilişkilerde başarısızsanız diğer başarılarınızdan keyif almanız mümkün olmaz.

Bu iki değerli bilim adamı kendi hayatlarından örneklerle aile içi ilişkilerde başarılı olmak için belli ilkeleri anlattılar.

Aklımda kalan en önemli ilkelerden birisi sevgi vermek. Hayata adım atan bebek daha ilk 6 saat geçtikten sonra sevgiyi hissetmeye başlar. Çocuk “sosyal kişiliğinizin” arkasında gerçekten bir “insan kişiliği” olup olmadığını hisseder.

Çocuklar sınıfa giren öğretmenin bir insan mı, içinde insan olmayan öğretmenlik yapan biri mi olduğunu daha birinci dakikada anlar.

Çocukluk dönemi bir insanın anavatanıdır. Çocuklarınızın çocukluğunu doya doya yaşaması için elinizden geleni yapın.

Ağacın köklerini yeterince iyi beslediğiniz zaman dalları ve yaprakları da güçlü ve canlı olur. Dallara ve yapraklara odaklanmak yerine kökleri beslemeye odaklanmalıyız.

Onun için çocuklarınızı seviniz, karşılıksız, şartsız bir sevgi gösteriniz. İletişiminiz sosyal rolünüzle değil, içinizdeki insanla olsun ve hayat boyu çocuklarınızla iletişiminizi kesmeyin.

Çocuklarınız sizinle yani ailesi ile bir ekip olduğunu hissetmeli. Bu ekipte kendisine değer verilen, güvenilen bir ekip üyesi olduğunu ve her sıkıştığında birlikte sorunlarının çözümüne çalışılacağını bilmelidir.

Ancak çocuklarınızın sizden sonrası için hayatta tutunabilmesi için kendilerine özgüven, bilgi, irade ve şevki verirken kendi hayatını şekillendirmede sorumluluk almaya da alıştırmamız gerekiyor.

26Nis/190

TOPARLANILMAZSA VAY HALİMİZE – Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ

mehmetcemal-iftigzeli2TOPARLANILMAZSA VAY HALİMİZE - Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ

İlkbaharın cıvıl cıvıl, taptaze, renk renk aydınlığı henüz insanların yüzüne yansımıyor. Dikkatle bakıyorum sokaktaki, otobüsteki, metrodaki, vapurdaki insanlarımızın yüzüne; hep asık. Bir karış suratla süzüyorlar etrafı. Sanki ondan tanımadığı biri borç isteyecekmiş, ya da sataşacakmış da buna olumlu cevap vermemek üzere hazırlanmış kendisini. Yüzlerde aldanmama ve kurulabilecek bir tuzağa düşmeme endişesi var. Herkesin canı sıkkın görünüyor. Hiç biri tebessüm etmiyor her nedense. Yolda bile akıllı telefona kulaklıklarını takıp müzik dinleyenlerin veya mesajlaşanların pek dünya umurunda değil. Ara sıra gözlemliyorum ancak onların gözleri daha fazla açılıyor nasıl bir mesaj duyuyor, okuyor veya alıyorsa. Genelde bir karamsarlık havası yaşanıyor. Kimisi işsizlikten, kimisi geçimsizlikten ve hayat pahalılığından, kimisi hastasını tedavi ettirememekten, hastaneden randevu alamamaktan, kimileri aldığı kredi borcunu ödeyememek endişesi içinde bedbin. İnsanlar hayatın her anının yaşamaya değer olduğunu bile unutmuş. Kim bilir son kahkahayı, gülmeyi, hatta gülümsemeyi ne zaman yaşamıştı farkında bile değil.

25Nis/190

Şehrimizde iz bırakan bir isim, İLHAN BAYRAM – Dr. Halil İbrahim KAHRAMAN

h i kahramanŞehrimizde iz bırakan bir isim, İLHAN BAYRAM – Dr. Halil İbrahim KAHRAMAN

Hizmetleri ile şehrimize katkı veren insanları bilmek, onlar ile ilgili bilgileri paylaşmak olması gereken bir durumdur. 12 yıl İSU Genel Müdürlüğü, 2 yıl Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreterliği ile şehrimize hizmet vermiş olan İlhan bayram da bunlardan biridir. Yerel basında çeşitli yazılarla kişiliği ve çalışmaları ile ilgili değerlendirmeler yapılmıştır ama 6 yıl İSU yönetim kurulu üyesi olarak beraber çalıştığımız için böyle bir değerlendirme yazısı yazmayı doğru buldum.

2004 yerel seçimlerinde Ak Partimizin adayı İbrahim Karaosmanoğlu seçilerek Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı görevine başlamıştı. O da iyi bir kadro kurarak ve bu kadrolarla uyumlu çalışmalar ortaya koyarak şehrimiz için güzel hizmetlere imza atmıştır. Bu isimlerden ilk akla gelen şu anki Antalya valimiz Münir Karaloğlu'dur. Diğer isim ise İlhan Bayram’dır. Bu iki bürokratımız daha önce Tokat Reşadiye kaplıcaları çalışmalarında tanışmış olup birisi kaymakam diğeri İller Bankası’nın bir mühendisidir. Bu ikilinin hizmet aşkı ve gayreti o ilçeye önemli hizmetlerin gelmesini sağlamıştır. İlhan Bayram daha sonra İller Bankası İstanbul Bölge Müdürlüğü’ne kadar yükselerek gelir. Bu arada ilimizdeki 1999 depremi sonrası oluşan alt yapı sorunlarının giderilmesi çalışmalarında önemli katkılar verdiği için bölgeyi bilen bir isimdir.

23Nis/190

RÜZGÂR EKEN – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin sRÜZGÂR EKEN - Ruhittin SÖNMEZ

Siyasetçilerin ve toplumu etkileme konumunda olan herkesin ilk sorumlu olduğu alan sözlerine ve kalemine sahip çıkmaktır. 

Bu etki toplumda sevgi ve saygıyı artırıcı, herkesin düşünceye ve inancına saygı duyan, aklını ve iradesini başkasına teslim etmeyen fikri hür, vicdanı hür nesiller isteyenlerden gelirse huzur ve mutluluğumuz artar.

Bu etki ayrıştırma, bölme, kendinden olmayandan nefret ettirme, öfke ekme üslubunu benimseyenlerden gelirse gerilim, endişe, korku, nefret duygularının hâkim olduğu bir toplum yaratılır.

Türkçemizde bunun için “ne ekersen onu biçersin” veya “rüzgâr eken fırtına biçer” gibi atasözlerimiz var.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na katıldığı şehit cenazesinde yapılan fiili saldırı,“planlı ve kademeleri iyi planlanmış bir profesyonel ekip işi midir?” bilemiyoruz.

Böyle de olsa, cami cemaatinden bazı fanatiklerin saldırısı da olsa, olayın faili olan kişilerin dini saplantıları sebebiyle kolay tahrik edilen sıradan vatandaşlardan seçilmesi mümkündür.

Bu saldırı bir fırtınanın başlatılması için yapılmışsa, yeterince rüzgâr ekilmiş olması gerekir.

Şimdi siyasiler ve onların kontrolündeki medya tarafından ekilen rüzgârları bir hatırlayalım.

22Nis/190

Bu saldırı iç savaş provasıdır! – Gökhan KARABULUT

gökhan karabulutBu saldırı iç savaş provasıdır! - Gökhan KARABULUT

21 Nisan 2019

Siyaset dili toplumun dili olmamalı, siyasi erkin tavrı toplumun tavrı, tarzı olmamalıdır.

CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na yapılan saldırı, demokrasimize, bütünlüğümüze yapılmış menfur bir iç savaş provasıdır.

Dikkatli olmalıyız, bizi biz yapan değerlerimize dünden daha çok bugün ihtiyacımız var.

Siyasetçileri sorumlu davranmaya davet ediyorum…

18Nis/190

GAZETELER ve MENSUPLARI BİR ARADA MI? – Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ

mehmetcemal-iftigzeli2GAZETELER ve MENSUPLARI BİR ARADA MI? - Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ

Gazeteciliğe başlayalı 56 yıl olmuş.. Kilis Huduteli’nde yazıyorum(1963).. Faik Muhsinoğlu’nun sahibi olduğu Gaziantep Yeni Ülkü Gazetesinin de muhabiriyim. Kilis’teki Renk Sineması yangını haberini vermiştim. Huduteli Gazetesinde de Pırıltı sahifesini yönetiyor ve yazıyorum. Ama gönlümde Babıali Gazeteciliği yatıyor. Mahir İz’in yönettiği Yeni İstiklal’e de Kilis’teki gelişmeleri yansıtıyorum. Daha ortamektepte iken bile başta Milliyet ve Tercüman’a aboneyim. Sonra aylık Toprak, Hilal, ne zaman yayınlanacağı belli olmayan Serdengeçti dergileri de vazgeçilmezlerim arasında.

16Nis/190

ŞEHİR HASTANELERİ – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin sŞEHİR HASTANELERİ – Ruhittin SÖNMEZ

Ülkemize yapılan her yatırıma sevinmek, vatan ve millet sevdalısı insanların normal davranışı olması gerekir.

Fakat son zamanlarda yapılan ve yapılması planlanan bazı dev yatırımlar bende sevinç yerine endişe ve hüzün duyguları yaratıyor.

Var olan Atatürk Havaalanını kapatıp, şehir dışında İstanbul Havalimanı adıyla çok daha büyüğünü, hem de sıfırdan “yolcu garantili” Yap- İşlet- Devret usulüyle yapılmasına sevinemiyorum.

İlave kapasiteye ihtiyaç varsa, Sabiha Gökçen’in kapasitesi artırılabilirdi. (Böyle yapsak 7 milyar dolarlık dış borç almayacaktık ve yılda 500 milyon dolar daha az dış borç faizi ödeyecektik.)

O da yetmezse bir yandan Atatürk Havalimanını çalıştırırken aynı zamanda neden aynı ölçekte veya biraz daha büyük başka havaalanı yapmadığımızı sorguluyorum. Mesela “Londra’da beş havalimanı yapan İngilizler birden daha mı az akıllı?” diye düşünüyorum.

“Kanal İstanbul” adı altında yapılacak yatırımın tam da “ekonomik tetikçilerin” yönlendirilmesiyle yapılan verimsiz ve ülkemizin ekonomik kaynaklarını kurutacak yatırım sınıfına girdiğini düşünüyorum.

Uluslararası antlaşmalarla yabancı gemilerin bedava geçebildiği İstanbul Boğazı gibi doğal ve geniş bir kanal varken, gemilerin yapılacak kanaldan para vererek geçmek isteyeceklerine inanamıyorum.

Trakya Bölgemizi ikiye bölecek kanal üzerinde kaç tane “Boğaz Köprüsü” yapılması ihtiyacı doğacağını düşünmek bile istemiyorum.

Bunlarla ilgili düşüncelerimi ileride belki başka yazı konusu yapabilirim.

“Şehir Hastaneleri” adı altında yapılan dev hastanelerin de sevinemediğim yatırımlar arasında olduğunu sayabilirim.

Hafta sonu Antalya’da yapılan Aydınlar Ocakları 48. Büyük Şurası’nda sunulan tebliğler arasında “Şehir Hastaneleri” konusu da vardı. Bu hastaneler hakkındaki endişelerim, konunun uzmanı olan Prof. Dr. Hasan Serdaroğlu’nu dinlediğimde tam bir üzüntüye dönüştü.

Aşağıda bu sunumdan aldığım notları ve diğer bazı bilgileri paylaşıyorum. Kararı siz verin.

12Nis/190

Velev kâne yüz seksen! – Arslan TEKİN

24669_b

Velev kâne yüz seksen! - Arslan TEKİN

Yüksek Seçim Kurulu'nun cesaretini alkışlamalıyız! Keşke aynı cesareti 16 Nisan 2017'deki Rejim Değiştirme Referandumu'nda da gösterselerdi. Kanuna rağmen mühürsüz oy pusulaları kabul edilmiş, büyük tartışma çıkmıştı. Rejim değiştiren oran 51.4 "evet", yüzde 48.6 "hayır" idi. İstanbul Ankara, İzmir başta olmak üzere birçok büyükşehirde, "hayır" öndeydi. Referandumdan sonra, bütün yetkileri eline alan R. T. Erdoğan seçimden sonra ne demişti: "Sonucu küçümsemeye kalkmayın, atı alan Üsküdar'ı geçti.”

Bu seçimde İstanbul hâlâ tartışılıyor. YSK beklenmedik bir karara imza attı ve Ak Parti'nin "31 ilçede bütün oylar yeniden sayılsın." talebini reddetti. 22 ilçede sadece 51 sandıkta oyların tamamının yeniden sayılmasına karar verdi. YSK'daki Ak Parti temsilcisi ise, "Daha itirazlarımız bitmedi." diye açıklama yaptı.  Aynı temsilci, referandum oylamasında el yazısıyla hemen oracıkta YSK'ya bir dilekçe vererek mühürsüz oyların sayılmasını istemiş "şaibe, hile, hurda" tartışmasını başlatmıştı!

R. T. Erdoğan'ın, Rusya'ya giderken seçimlere dair yaptığı açıklamalar, "Bir cumhurbaşkanı böyle mi konuşur!" dedirtecek türdendi. "Seçimlerde kamera tespiti usulsüzlükleri var." diyor. Öyle kızgın ki, seçimin tamamının usulsüz olduğunu söylüyor. Seçim yenilenmeli, demeye getiriyor.

12Nis/190

BORÇ BIRAKAN MI, BORCU ÖDEYEN Mİ CENNETE GİDECEK? – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin sBORÇ BIRAKAN MI, BORCU ÖDEYEN Mİ CENNETE GİDECEK? – Ruhittin SÖNMEZ

Tunceli Belediye Başkanı seçilen “Komünist Başkan” Fatih Mehmet Maçoğlu kendisine belediyenin 68 milyon TL borçla devredildiğini açıkladı.

Bunun üzerine sosyal medyada “Müslüman çalacak, komünist ödeyecek. Merak ediyorum Cennete kim gidecek?” şeklinde paylaşımlar yapıldı.

Tunceli Belediyesi için 68 milyon TL büyük para. Bu borç, çalma sonucu değil de, israf veya verimsiz yatırımlar sonucu da doğmuş olabilir.

Kimin Cennete gideceğini ise bizim bilmemiz mümkün değil. Borcu ödeyecek ve üstüne hizmet edecek olan Komünist Başkana “Allah kolaylık versin” demekten başka elimizden bir şey gelmez.

10Nis/190

Kaliteli Yaşamda Yaşlılık (Yaş Alma) Analizi – Doç.Dr. Süleyman COŞKUNER

süleyman coşkunerKaliteli Yaşamda Yaşlılık (Yaş Alma) Analizi - Doç.Dr. Süleyman COŞKUNER

İnsanoğlu, her canlı gibi doğar, büyür ve ölür. Yaratıcımız her birimize ne kadar nasip ettiyse, o kadar yaşarız. Ancak, bize bahşedilen bu yaşantı beyaz bir sayfa iken, kendi irademizle, dış çevre faktörlerin etkisiyle, duygularımızla, heyecanımızla, ürettiklerimizle, paylaştıklarımızla, sabrımızla, çalışkanlığımızla, cesaretimizle, olaylara bakış açımızla, problemlere yaklaşım tarzımızla etc, o beyaz sayfayı renklendiririz.

Bazı insanların biyolojik yaşları ile hissettikleri ve gösterdikleri yaşları arasında oldukça büyük farklar vardır. Bu farklar, hayata pozitif, güzel ve ümitvar bakanlarda daha güzel sonuçlar verirken; negatif, kötümser ve karamsar bakanlar için ise, tamamen kötü sonuçlar verebilmektedir.

Mesela, biyolojik yaşı 25 olan bir gencin hayattan hiçbir olumlu beklentisi yoksa, bütün olayların olumsuzluklarla sonuçlanacağına inanırsa, geçmişin eyvahları ve keşkeleri ile, geleceğin acaba ve korkuları içerisine kendisini hapsederek, anını elden kaçırıyorsa, kendisine yeterince bakmıyorsa, gelecekten hiçbir güzel beklentisi yoksa, bu kişinin çevreye sunduğu görünen yaşı ve hissettiği yaşı 45 leri bulabilmektedir.

9Nis/190

İSTANBUL’DA AKP ADAYI ÖNDE OLSAYDI – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin sİSTANBUL'DA AKP ADAYI ÖNDE OLSAYDI – Ruhittin SÖNMEZ

31 Mart seçim gecesi daha oy sayımı bitmemiş iken AKP Adayı Binali Yıldırım kameraların karşısına geçti ve “ben kazandım” dedi mi? Dedi.

AKP İstanbul İl Başkanı aynı gece “sayım bitti, Binali Yıldırım 3 bin oy farkı ile kazandı”dedi mi? Dedi.

Bu arada daha Anadolu Ajansı bile oy sayımının devam ettiğini bildiriyordu.

Buna rağmen Binali Yıldırım teşekkür konuşması yaptı mı? Yaptı.

Bu sırada geçersiz oy belli değil miydi? Belli idi. Yine 330 bin civarında idi.

AKP yetkilileri ve Binali Yıldırım “arada sadece 3 bin oy farkı var, geçersiz oyların sayısı ise 330 bin civarında. Bu işte bir terslik var, yeniden sayılsın” dediler mi? Hayır.

8Nis/190

31 MART YEREL SEÇİMLERİNE MİLLİ AÇIDAN BAKIŞ – Dr. Sakin ÖNER

sakin öner31 MART YEREL SEÇİMLERİNE MİLLİ AÇIDAN BAKIŞ - Dr. Sakin ÖNER

31 Mart Yerel Seçimlerinin sonuçlarını, sadece siyasi partiler, alınan oylar ve kazanılan belediyeler açısından değerlendirmek sağlıklı olmaz. Bu sonuçları, her şeyden önce Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceği, Türk milletinin vermek istediği mesajlar, yani milli açıdan değerlendirmek gerekir. bu seçim, bugüne kadar yapılan bütün Yerel Seçimlerden daha farklı ve önemliydi.

31 Mart Yerel Seçimleri; Parlamenter Sistemin sona erdirildiği, milli değerlerin ve ritüellerin millet hayatından çıkarılmaya çalışıldığı, bilinçli ve nitelikli yurttaşlar yerine biat muhalifleri nefret ve kutuplaştırıcı dille ötekileştirildiği ve milli birliğin zarar gördüğü, hukuka güvenin ve ifade özgürlüğünün kalmadığı, bu yüzden iyi yetişmiş genç beyinlerinin ve bir kısım büyük sermayenin yurt dışına göç ettiği, diğer gençlerin de umudunu kaybettiği ve milletin Cumhuriyet’in 100. Yılı 2023’e endişeyle baktığı, işsizliğin, hayat pahalılığının ve enflasyonun tavan yaptığı, büyük bir ekonomik krizin eşiğinde olduğumuz bir dönemde yapıldı.

7Nis/190

KABUL EDİN ARTIK, SİZ KENDİNİZE YENİLDİNİZ.. / Adnan İSLAMOĞULLARI

kabul_edin_artik_siz_kendinize_yenildiniz_h86616_93b6aKABUL EDİN ARTIK, SİZ KENDİNİZE YENİLDİNİZ.. / Adnan İSLAMOĞULLARI

5Nis/190

YEREL YÖNETİMLERDE YENİ İKTİDAR CHP – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin sYEREL YÖNETİMLERDE YENİ İKTİDAR CHP – Ruhittin SÖNMEZ

31 Mart yerel seçimlerinde CHP adaylarının kazandığı büyükşehir ve il belediye sayısı 2014 yerel seçimlerine göre 14’den 21’e çıktı.

İstanbul, Ankara, İzmir’i ve Adana, Mersin, Antalya, Aydın ve Muğla gibi illeri de kazanan CHP nüfus ve ekonomik güç olarak Türkiye’nin ağırlığını yönetecek.

2014 seçimlerinde CHP’li belediye başkanları nüfusun yüzde 15,8’inin yaşadığı illeri kazanmıştı. 2019 seçimlerinde CHP’nin kazandığı illerde nüfusumuzun yüzde 48,4’ü yaşıyor.

Buna karşılık AKP’li belediye başkanları 2014 seçimlerinden sonra AKP’li belediye başkanları nüfusun yüzde 67,2’sinin yaşadığı illeri yönetmişti. 2019 seçimlerinde AKP’nin kazandığı illerde nüfusumuzun yüzde 39’u yaşıyor.

Bir de CHP’nin yöneteceği illerde Türkiye ekonomik aktivitesinin yüzde 75-80’nin gerçekleştiğini sayarsanız büyük değişim ve dönüşümün boyutunu anlamak mümkün olur.

Yani AKP’nin kaybı 2014 yılına göre kazandığı büyükşehir ve il belediye sayısının 9 düşmesinden ibaret değil. (2014 seçimlerinde AK Parti 48 büyükşehir ve il belediyesi kazanırken bu sayı 2019’da 39’a düştü.)

Bu sonuçlar yerel yönetimlerde gerçek iktidarın CHP’ye geçtiğini gösteriyor.

Bu sonucu değiştirebilecek tek parametre İstanbul olabilirdi. AKP’nin tüm gücüyle Seçim Kurullarına ve YSK’ya yaptığı itirazlar ve yeniden sayımlarla sonucu değiştirmeye kalkmasının sebebi bu.

Önceki seçimlerde Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’ın “atı alan Üsküdar’ı geçti” sözünün yerine “adaletin yerini bulmasını istiyoruz” söylemlerinin alması bu çıplak gerçeğin sonucu.

3Nis/190

Seçim Seviye Sınavıdır – Prof.Dr. Mithat Kerim ARSLAN

mithat kerim arslanSeçim Seviye Sınavıdır - Prof.Dr. Mithat Kerim ARSLAN

Seçim, seçim dediler, geldi geçti, sonuçlarını göreceğiz. Hayırlı olsun. Seçim aslında herkesin toplu girdiği bir “Seviye Tespit Sınavı” dır.

Cumhurbaşkanından, Yüksek Seçim Kurulu'na, tüm idarecilere, tüm siyasi parti yöneticilerine, her kademedeki seçilecek adaylara, seçim çalışmalarını izleyip oy kullanan her yaş ve meslekten seçmenlere kadar Türkiye’mizde yaşayan herkesin, hepimizin girip imtihan olduğumuz bir seviye tespit sınavıdır.

Seçim sonuçları, iç içe geçmiş fakat ayrı birer kavram olan “insan sermayesi” nin ve “toplum sermayesi” nin de açık göstergesidir.

Çıkacak sonuçlar hepimizin ortak başarısı yani sevabı veya ta gelecek nesillere karşı işlenen ortak suç ve günah silsilesi olacaktır.

Sizleri bilemem ama benim aklım sıra seçim süreci ve sonuçları, yakın gelecekte, “Yeni Bir Türk Medeniyeti” nin ortaya çıkıp çıkamayacağının da ciddi bir göstergesi olarak görülebilir. Tercihler bunu hızlandırıcı mı yoksa geciktirici mi olacaktır! Çünkü seçimlerde, siz, çeşitli kademeleri yönetecek beyin unsurlarını görevlendiriyorsunuz. Bunların ne kadar isabetli seçildiği temel meseledir.

Sağlam ve kabiliyetli dost beyin organları veya hasta (yahut mikroplu, vücuda düşman) beyin yapıları.