Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım…

ahsen okyar
15Tem/190

Türk toprakları nasıl el değiştirdi? – Yurdagül ATUN

yurdagül-atunTürk toprakları nasıl el değiştirdi? – Yurdagül ATUN

Dünyanın ilk 5 yıldızlı otellerinin bulunduğu, dünyanın en ünlü aktör ve aktristlerinin müdavimi olduğu tatil beldesi Maraş.

Bundan 7 yıl kadar önce Amerikalı, AB’li yetkililerin gizlice bölgeyi gezmesinin ardından “verildi, veriliyor” söylentileriyle haberlerimize konu olan Maraş, bugünlerde yine gündemin başköşesine yerleşti.

Bu sefer haber bizden geldi. Hoşumuza da gitmedi değil. Düşünün dünyanın en güzel sahilinin halka açılması bir yana, Mağusa, o korkunç garabet yıkıntılardan kurtulacak.

Maraş konusunda birçok haber, röportaj yaptık. Maraş’ın vakıf malı olduğunu, vakıf mallarının ise hiçbir şekilde satılamayacağını, devredilemeyeceğini, hibe edilemeyeceğini, dolayısıyla Maraş’ın yasal sahiplerinin “Rumlar” değil, Türkler olduğunu belge ve tapularla ortaya koyduk.

14Tem/190

GAZETECİYİ HEDEF GÖSTERMEK; SETA AYIP VE YANLIŞ YAPTI – Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ

mehmetcemal-iftigzeli2GAZETECİYİ HEDEF GÖSTERMEK; SETA AYIP VE YANLIŞ YAPTI - Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ

1990’lı yılların başında dağılan Sovyet Rejiminin hür ve demokrat dünyaya karşı iki stratejisi vardı. Birincisi; bazı açıklamaları Moskova değil de, önce Sofya veya Bükreş, yahut Prag ya da Belgrad’a yaptırırdı. Yok eğer bu açıklama demokrasiyle idare edilen yönetimlerden tepki görürse “Bu Moskova’nın görüşü değil, açıklamayı yapan söz konusu Başkenti bağlar. Çünkü onlar da bağımsız bir devlettir.” derdi. Yok eğer olumlu karşılanırsa “Falan yerde açıklanan görüşler tamamıyla Sovyetler Birliğinin programı içindedir. Sırası geldiği için bu düşüncelerimizi onlar açıklamıştır. Bu strateji tümüyle Sovyetlere aittir” denirdi. Bu diplomatik bir dildi. Özellikle de NATO’ya karşı kullanılırdı.

Sovyetlerin bir başka stratejisi de medyanın zaman zaman Moskova ile aynı dili kullanmaması ve ıska geçici eleştireler yapmasıydı. Fazla detay, ufuk ve hedef görünmezdi. Dünyadaki yandaşları öne çıkarılırdı. En meşhuru gerçek anlamındaki Pravda Gazetesiydi. Ama her şeye rağmen kontrolü politbüro tarafından yapılır ve değerlendirilirdi.

Hür dünya basını ise eleştirilerinden asla vazgeçmez, hem kendi rejimini ve hem de karşıt düzenlerin eksikliklerini hakarete, şiddete baş vurmadan, gerektiği kadar eleştirerek yayınlardı. Hür basın her zaman kendi kendini denetlerdi, ama mutlaka bir ideolojisi de vardı, yok değildi.

12Tem/190

ÜMMETİN PARTİSİ – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin sÜMMETİN PARTİSİ - Ruhittin SÖNMEZ

Yazının başlığını okuyunca bazılarınız, “burası Türkiye Cumhuriyeti ve T.C. bir hukuk devletidir. Anayasamız ve hukukumuzda ümmet diye bir kavram yoktur. Hukuken bu amaçla parti kurulamaz” diye itiraz edebilir.

İtiraz haklıdır ama Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’ın sözü üzerine bu başlığı attığım anlaşılmıştır.

AKP’den ayrılıp yeni bir parti kurma hazırlığındaki Ali Babacan’a, “bu ümmeti parçalamaya hakkınız yok!” dediğini Erdoğan kendisi açıkladı.

Bu cümle çok sorunlu.

Ali Babacan ve O’nun arkasındaki Abdullah Gül ile diğer arkadaşları bir siyasi parti kuracaklar. Babacan peygamberliğini veya mezhep imamlığını ilan etmeyecek. Din veya mezhep kurmayacak.

Ümmet niye parçalansın ki?

Kuracakları partinin esas tabanı haliyle AKP kitlesinden oluşacak ve kadrosu AKP içinden çıkacak.

Tıpkı Millî Görüş çizgisinden kopan AKP’nin, RP/ FP partilerinin içinden çıktığı gibi.

Millî Görüşçüler ve lideri Necmettin Erbakan AKP’den daha ümmetçi idi.

Tayyip Erdoğan ve arkadaşları Fazilet Partisi kapatılınca partinin devamı niteliğine sahip olduğu kabul edilen Saadet Partisi'ne katılmadı. Bu partiden ve liderinden ayrılarak AKP’yi kurdular.

Onlar AKP’yi kurmakla herhalde ümmeti parçalamış olmadılar. Saadet Partisi’ni daha doğrusu milli görüşçüleri parçaladılar.

Şimdi de yeni parti parçalayacaksa, bu parçalanan ümmet değil, Ak Parti olacak.

9Tem/190

Bu kentte yaşayanlar bu kenti biliyor mu? – Mevlüt SOYSAL

PUtZNSaB_400x400

Bu kentte yaşayanlar bu kenti biliyor mu? – Mevlüt SOYSAL

BİZ İzmit’te yaşayanların bir eksiği de, koca kenti Yürüyüş Yolu ve çevresindeki birkaç kilometrekarelik alandan ibaret görmemiz…

Öyle ki bu alan, bir belediyenin ne kadar çalışıp ne kadar çalışmadığını, bir belediyenin başarılı olup olmadığının ölçüsüdür bizler için…

Tamam çok az söyledim…

Başiskele’deki ufak tefek caddeleri de ekleyin yaşam alanlarımıza…

Birazcık Kartepe, birazcık da Derince olsun.

Ama yetmez!

Birkaç ilçedeki üç beş kilometrelik alan, bir belediyenin başarılı oluşunun ya da olmayışının ölçüsü olamaz.

Kent kocaman…

Koca bir tarih…

Koca bir turizm…

8Tem/190

MERKEZ BANKASI BAŞKANI GÖREVDEN ALINDI – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin sMERKEZ BANKASI BAŞKANI GÖREVDEN ALINDI – Ruhittin SÖNMEZ

T.C. Merkez Bankası Başkanı Murat Çetinkaya’nın Cumhurbaşkanı tarafından görevden alınması önemli bir olaydır.

Bu tür makam sahipleri kolay kolay görevden alınmaz, hatta alınamaz. Birlikte çalışmak istenmediği mesajı verilir, istifaya zorlanır. TCMB Başkanının da önce istifaya zorlandığı kanaatindeyim.

TCMB Başkanı muhtemelen bağımsız bir kurumun başında olduğunu ve Anayasa ve Kanunlara göre görevden alınamayacağını düşünmüş. Ya da istifa etmektense görevden alınmayı tercih etmiştir.

Gerçekten Merkez Bankası Başkanlarının diğer bürokratlardan farklı bir özelliği vardır. “Kendisi istifa etmediği sürece, Merkez Bankası Başkanının görevden alınması mümkün değildir. Bu güvence MB bağımsızlığının ayrılmaz bir parçasıdır.”

Anayasa ve kanunlarda böyle yazsa da Türkiye’nin bir yıldan beri Cumhurbaşkanlığı Sistemine geçtiği ve partili Cumhurbaşkanının tek adam gücüne sahip olduğu unutuldu.

Bir kişiye bu kadar yetki verilmez diyenlere inat, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a ‘ekonomik OHAL’ yetkisi veren kanun bile çıkarıldı. “Finansal sisteme sirayet edebilecek olumsuz bir gelişme” durumunda cumhurbaşkanına kurumların yetkilerinin üzerine çıkarak müdahale etme yetkisi dahi verildi.

İşte şimdi böyle olağanüstü bir yetki kullandı. “Anayasaya ve kanunlara aykırı” diyebilecek bir yargımız var mı?

7Tem/190

“NUR BABA”DAN, “BADECİ ŞEYHİN SIR ODASI”NA – Fazlı KÖKSAL

Desktop123

“NUR BABA”DAN, “BADECİ ŞEYHİN SIR ODASI”NA -  Fazlı KÖKSAL

Bu yazıyı yazıp yazmamak, ya da bu kadar net ifadelerle yazıp yazmamak konusunda çok düşündüm...

Ama yazılmalıydı ve tehlikenin boyunun anlaşılması için oldukça açık yazılmalıydı...</DIV></DIV>
Özellikle yazının ikinci bölümündeki alıntıları aktarırken din ile aldatanlardan iğrendim. Bazı alıntıları yazıya aktarırken utandım...</DIV></DIV>

Özür diliyerek bilginize sunuyorum... http://fazlikoksal.blogspot.com/2019/06/nur-babadan-badeci-seyhin-sir-odasina.html

6Tem/190

EYYY YUNANİSTAN!!! AKILLI OL AKILLI!! – Süleyman PEKİN

66119178_875521759478263_5225738824176369664_n

EYYY YUNANİSTAN!!!  AKILLI OL AKILLI!! – Süleyman PEKİN

Eyyy Güney Kıbrıs Rum Yönetimi! Sen benim TPAO’nun gemisine nasıl güçlük çıkarırsın ya! Üstüne üstlük bir de gemi personelinin isimlerini ve resimlerini ele geçirmişsin. Bizde o işleri FETÖ’cüler yapıyordu FETÖ’cüler.. Sen FETÖ’cülerden mi öğrendin bunu? Onlarla mı iş tutmaya başladın?

5Tem/190

YİMPAŞ VE TELEKOM’DAN SARAY’A – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin sYİMPAŞ VE TELEKOM’DAN SARAY’A – Ruhittin SÖNMEZ
Yaygın medya tamamen yandaş hale gelince artık buralarda görev yapamayan tecrübeli gazeteciler internetten TV ve gazeteleri sallamaya başladılar.
Milyarlarca dolarlık medya organları, sahibinin sesinden başka bir şey duyurmaz oldu. Vatandaşın gerçek haber ve bağımsız yorum ihtiyacına cevap vermek için yeni yollar bulundu.
Youtube üzerinden yayın yapan TV ve radyo kanalları ile mütevazı imkanlarla çektikleri güncel yorum videolarını paylaşanların çok ciddi takipçileri var. Bunların çok kısa zamanda kamuoyu oluşturma açısından merkez medya kadar hatta daha fazla etkili olacağı anlaşılıyor. Yeni mecrada çok izlenenlerden biri gazeteci Sabahattin Önkibar.

Önkibar son videolarından birinde iki önemli vakayı hatırlatarak, Saray’a uzanan bir bağlantı kuruyor.

2Tem/190

İKİ OSMAN – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin sİKİ OSMAN – Ruhittin SÖNMEZ

AKP ve MHP seçimler öncesinde Türkiye’yi sarsan iki olayın failine hiçbir olumsuz tepki vermedi.

Bahsedeceğim olayların, ikisinin de failinin Osman ismini taşımasından başka, ortak yönü yok.

Birinci olayın faili “OSMAN DAYI” Ana Muhalefet Partisi “CeHaPe’nin” Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu linç girişiminin baş aktörü. Şehit cenazesine katıldığı köyde Kılıçdaroğlu’nun yüzüne kameralar önünde attığı yumrukla tanıdığımız Osman Sarıgün AKP cenahında bu sıcak hitap tarzıyla yani “Osman Dayı” olarak anıldı. AKP yetkilileri evine ziyarete gidip elini öptüler, bu resimleri sosyal medyada paylaştılar.

Olaydan sonra sosyal medyada “Osman dayı yalnız değildir en çok tıklanan paylaşım oldu. Yalnız olmadığı 24 saat bile geçmeden serbest bırakılmasıyla ispatlandı.

Siyasi nezaket veya görevi gereği de olsa Cumhurbaşkanının sert bir tepki vermesini bekledik. Nafile.. Saldırıya uğrayan Kılıçdaroğlu’na bir geçmiş olsun mesajını çok gören Cumhurbaşkanı olayı halkın “gaz çıkarması” olarak tanımladı.

MHP Genel Başkanı Bahçeli ise faili değil, CHP’nin “yüzde 9 oy aldığı” Çubuk ilçesine gitmiş olmasını eleştirdi.

Bu ortaklar failleri değil, olayın mağduru olan Kılıçdaroğlu’nu “şehit cenazesine katılarak, halkımızı tahrik etmekle, galeyana getirmekle” suçladılar.

Bu tür olaylar devam etti. Yeniçağ Gazetesi yazarı Yavuz Selim Demirağ’a ve Gazeteci Sabahattin Önkibar’a saldıranlar yakalanmalarına rağmen derhal serbest bırakıldılar.

Haliyle benzer olaylar kesilmedi. İYİ Parti kurucularından Metin Bozkurt’a, İYİ Parti stantlarına saldırılar oldu.

MHP’nin üst organı MYK üyesi olan A. Yiğit Yıldırım adlı şahıs, twitter’de Ekrem İmamoğlu’na destek mesajı veren Ülkücülerin listesini yayımlayarak, “Ya tam susturacağız, ya kan kusturacağız” mesajını verdi.

Akabinde bu listede yer alan, İYİ Parti kurucularından Zihni Pamukçu da saldırıya uğradı.

AKP ve MHP bu davranışlarıyla hukuk devletinden ne kadar uzaklaştıklarını, adeta bir mafya görüntüsü verdiklerini fark etmediler bile.

1Tem/190

Ya siyaset ya dostluk.! – Yüksel ERCAN

Ya siyaset ya dostluk.! – Yüksel ERCAN

Kabul etmek gerekiyor ki siyaset bizim memlekette hayatımızın nerede ise tamamını etkisi altına almış, sarıp sarmalamış durumda. Aldığımız nefes siyaset, attığımız adım siyaset, ağladığımız siyaset, güldüğümüz siyaset.
Doğduğumuz günden son nefesimizi vereceğimiz ana kadar bizi çepeçevre saran siyaset vesilesi ile artık iyiden iyiye belirginleşen kamplaşma, son derece keyifli geçmesi gereken insan hayatını nerede ise zehir eder bir noktaya kadar geldi dayandı.

Siyaset, hayatımıza bu kadar etki edince başta kamu kurum ve kuruluşlarda görev yapan, dolayısı ile bulunduğu kurumda yükselmek isteyen bunun için de amansız bir mücadeleye giren insanımız yıllar yılı beraber olduğu dostları ile de mecburen yol ayırımına geliyor.

Siyasetin bir tarafında olan kim varsa yukarıda anlatmaya çalıştığımız sebepler dolayısı ile en yakınındakine mesafe koymak zorunda kalıyor. Kendi dünya görüşüne uymayan, aynı siyasi fikirleri savunmayan arkadaşları ile beraber görünmenin kendisine vereceği muhtemel zararları hesap eden kim varsa yolunu başka tarafa doğru çevirmek zorunda kalıyor.

Bundan 20-30 yıl önce bilindiği gibi Türkiye’de çok sayıda siyasi parti bulunuyordu. Siyasi partinin fazla olması insanımızı da o partilere dağıttığından partileri ayrı olsa bile insanların bir arada olmasına bir engel teşkil etmiyordu.

28Haz/190

Bugün İzmit’in en büyük günü!

bugun_izmitin_en_buyuk_gunu_h82858_3ca22

Bugün İzmit’in en önemli günü, bugün İzmit’in Kurtuluşu. 

İşgal altında geçen yılların ardından 28 Haziran 1921 günü İzmit düşman işgalinde kurtuldu. Ama bu kurtuluş öyle kolay olmadı. İzmitliler çok acı çekti, çok büyük sıkıntılar yaşandı ama hiçbir zaman özgürlük inancını kaybetmedi. İzmit’in kurtuluşu  için büyük mücadelelere girdi.

İzmit’in kurtuluş mücadelesinde ilk akla gelen isimlerden Yahya Kaptan, İpsiz Recep, namı değer “Kara Fatma”, Fatma Seher hanıma borçluyuz. Onların önünde saygıyla eğiliyoruz.  İşte size arifeden kurtuluşa, gün gün İzmit kurtuluş destanı…  

28Haz/190

ÖNCE ZİHNİYET DEĞİŞMELİ – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin sÖNCE ZİHNİYET DEĞİŞMELİ – Ruhittin SÖNMEZ

Yenilenen İstanbul Belediye Başkanı seçiminde, rakibi Ekrem İmamoğlu’nun farkı 13 binden, 806 bine çıkararak kazanması, kaybeden tarafta (AKP ve MHP) bir özeleştiri, bir üslup hatta bir zihniyet değişikliği yaratır diye bekledik.

Çünkü farkın büyümesinde AKP ve MHP yöneticilerinin yaptığı büyük hatalar etkili olmuştu.

Seçim stratejisinde hiçbir istikrarı olmayan, birbirinin zıddı tavır ve eylemler içinde oldular.

“Ne yaparsak yapalım bizim sadık seçmenimiz bize oy verir, bize küskün olan seçmenler ile SP ve HDP seçmenlerine yönelik taktikler uygulayalım” diye hesapladılar.

“Hain” dedikleri SP’lilerden özür dilediler.

“Beka Sorunu” diye başlamışlardı, “PKK elebaşından medet umar duruma geldiler.”

Son düzlükte PKK elebaşından özel ulakla mektup aldırıp okuttular. Yüzlerce Mehmetçik’in kanı eline bulaşmış kardeşi Osman Öcalan’ı TRT’ye çıkardılar.

27Haz/190

Hulusi Samim ve Unuttuklarımız – Sunay AKIN

logoHulusi Samim ve Unuttuklarımız – Sunay AKIN

Nazilli Tren İstasyonu’nda, treni karşılamak için bekleyen insanların arasındayız. Ankara’dan gelen trenin son vagonundan inen İsmet İnönü, peronda kendisini karşılayan insanların elini sıkarken, bir çocuk ilişir gözüne.. Beş-Altı yaşlarında olan çocuk, elinde testi ve bardakla su satmaktadır. Çocuktan su isteyen İnönü, bardağı teslim ettikten sonra kendisine sorulan bir soruyu yanıtlayıp başını geri çevirdiğinde, çocuğun yerinde olmadığını görür..

İnönü’nün kasabaya gelişinin nedeni, Kurtuluş Savaşı yıllarında Ege dağlarında işgal ordusuna karşı savaşan “Mahmut’un Ali Efe’yi Sultanhisar’daki evinde ziyaret etmektir. Efe’nin evine gelen İnönü’yü bir sürpriz bekler; Nazilli İstasyonu’nun kalabalığında bir an görünüp kaybolan su satan çocuk orada, Mahmut’un Ali Efe’nin kapısının önünde gülümsemektedir. Efe’nin komşusu Terzi Mustafa Bey’in oğlu olan çocuğa adını sorar İnönü : “Hulusi Samim, efendim.”

25Haz/190

HALK SİLLESİNİN SEDASI VE DEVASI – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin sHALK SİLLESİNİN SEDASI VE DEVASI - Ruhittin SÖNMEZ

23 Haziran’da yenilenen İstanbul Belediye Başkanlığı seçiminin sonucu bir atasözünü hatırlattı:

“Halk sillesinin sedası yoktur, vurunca devası yoktur...”

31 Mart’ta Millet İttifakı Adayı Ekrem İmamoğlu yaklaşık 13 bin küsur oy farkı ile kazanınca, AKP yönetimi “10 milyon seçmeni olan İstanbul’da bu oy farkı çok az, seçimi yeniletirsek bir çaresine bakarız” diye düşündü.

Seçilmiş başkan İmamoğlu’nun mazbatasını aldırıp, hukuku paspas ederek seçimi yenilettiler. Milletin iradesini hiçe saydılar.

Yeni kampanya içinde o kadar yanlış ve çirkin işler yaptılar ki AKP seçmeni içinden bir kesimin bile vicdanlarını kanattılar.

Ekrem İmamoğlu’na “Pontus, Yunan” gibi iğrenç iftiralar attılar. Trabzonluları rencide ettiler.

İmamoğlu ve ekibini havaalanında VIP’ten geçirmeyen “Ordu Valisi’ne hakaret etti” diye ispatlanamayan kara çalma çabalarıyla gündemi meşgul ettiler. Bir zamanlar “başörtülü bacıma işediler, kaseti var” iftirasını hatırlattılar.

22Haz/190

Dürüstlük İyi Hissettirir – Yrd.Doç.Dr. Zülfikar ÖZKAN

Dürüstlük İyi Hissettirir - Yrd.Doç.Dr. Zülfikar ÖZKAN

Dürüstlük insana iyi hissettirir. Dürüst insan kendisiyle barışıktır ve huzurludur.
“Akıllı, namuslu ve adil olmadıkça mutlu yaşamak imkânsızdır. Mutlu olmadıkça akıllı, namuslu ve adil olmanın imkânı yoktur “ der Epikür.

Huzur içinde olmak, kişinin kendisi olması demektir. Dürüst olmayan insan, kendinden uzaklaşıyor ve kendi işini yapmıyor demektir.

Hz. Mevlana diyor ki “ İnsan bu dünyaya bir iş için gelmiştir; gaye odur. Eğer onu yapamazsa hiçbir şey yapmamış olur.

Dürüst insan, hayatının anlamına ve amacına uygun iş yapma eğiliminde olduğu için huzurludur.

19Haz/190

NE OLACAK BU HALİMİZ? ALİMLERİN MÜREKKEBİ DEĞİL İNSANLIĞIN KANI AKIYOR! – Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ

mcç ayhan katırcıkaraNE OLACAK BU HALİMİZ? ALİMLERİN MÜREKKEBİ DEĞİL İNSANLIĞIN KANI AKIYOR! -Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ

Ortadoğuyu kan gölüne çeviren, milyonlarca Müslümanın katili George W. Bush’un yardımcılığını yaptığı, devlet adamı, politikacı ve aktör ABD Başkanı Sanatçı Ronald Reagan (1911-2004)) seçildiği yıl olan 1981’de yaptığı bir konuşmada bir Müslüman aliminden alıntılar yapıyor. Kendi toplumunun ve dünya kamuoyunun dikkatini çekiyor.

Bu alıntı düşünür, devlet adamı ve tarihçi, modern historiyografinin, sosyolojinin ve iktisadın öncülerinden İbn-i Haldun’un (Tunus 1332- Kahire1406) muhteşem eseri Mukaddeme adlı kitabından idi. İbn-i Sina şöyle diyor;

-Yönetimlerin kuruluşunda vergiler düşük, gelirler yüksek olur.. Yıkılışlarında ise vergiler fazla, gelirler az olur.

Mukaddeme’de yönetimlerin, kuruluş, yükseliş ve yıkılışları asabiye kavramı içinde izah edilir. Tasnifi de şöyle yapmış İbn-i Haldun; 1.Zafer ve kuruluş, 2.Otorite ve yükseliş, 3.Refah ve Ümran, 4.Duraklama, 5.İsraf, bozulma ve yıkılma dönemi.

Bir yönetimin çökmesinde israf, sefahat, şehvet ve hırslar etkilidir. İbn-i Haldun’a göre toplumun çöküşünün belirtileri de şunlardır;

1)Toplumda dayanışmanın yok olması, 2. Üretimin zayıflaması, 3. Fiyat ve vergilerin artması, 4.Liyakatın yani ehliyetin demek odur ki uzmanlığın yok olması, 5.Umutların kırılması ve karamsarlığın hakim olması, 6.Göçün hızlanması.

18Haz/190

HAYRETTİN KARAMAN’IN FETVASI – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin sHAYRETTİN KARAMAN’IN FETVASI - Ruhittin SÖNMEZ

İnsanlar kendi seçtikleri kişilerin / partilerinin yaptıkları yanlış işler sonucu yaşadıkları kötü sonuçları duymak istemiyor.

Çünkü “suça ortaklık duygusu” içlerini kemiriyor.

Belki de bu yüzden, 17 yıl içinde yapılan bütün yanlışlarına, ülkenin ekonomi, terör, dış politika, eğitim, yolsuzluklar gibi alanlarda duvara çarpma noktasına gelmemize rağmen.. Kibir, şatafat, israf, ayrıştırıcı dil gibi tavırlarına rağmen AKP seçmeni bir ders verme tepkisi gösteremedi.

Üstelik, AKP müthiş bir propaganda gücü ile kendi seçmeninin vicdanıyla başbaşa kalmasına izin vermemek için çaba sarfediyor. “Beka sorunu” gibi kampanyalarla kitlesini konsolide etmeyi başarıyor.

Ama bu defa yaşanan olumsuzluklar çok fazla ve rakip güçlü.

Bir defa ekonomik krizin en önce ve en fazla hissedildiği şehir olan İstanbul’da seçim yapılacak.

İstanbul Belediye Başkanlığı seçiminin iptali ve yenilenmesine dair YSK kararının bağımsız ve tarafsız yargının eseri olmadığı, siyasi baskı ile alındığı algısı toplumda daha hakim. Hatta AKP seçmeninin önemli bir bölümü dahi İmamoğlu’nun kazandığı seçimin “haksız şekilde gasp edildiğine” inanıyor.

AKP seçmenleri genellikle kendilerini muhafazakar veya dindar olarak tarif eder.

Yapılan haksızlıkların dini hassasiyetler ve vicdanlar üzerinde yarattığı rahatsızlık bu defa her zamankinden daha şiddetli olduğu kamuoyu araştırmaları ile tespit edilmiş olmalı.

Bıçaksırtı giden bir seçim kampanyasında AKP’li dindar kesimden çok az bir kesimin bile vicdanlarına göre oy vermesi seçimi kaybettirebilir.

İşte bu ahval ve şerait içinde devreye Prof. Dr. Hayrettin Karaman girdi.

Karaman AKP yöneticilerini rahatlatan, gerçek dindarları şaşırtan ve üzen bir fetva verdi.

13Haz/190

Prof.Dr. Esad Coşan 29 sene önce ne demişti?

Prof.Dr. Esad Coşan 29 sene önce ne demişti?

Prof. Esad Coşan’ın bundan tam 29 sene önce 5 Mayıs 1990 tarihinde söylediklerine bırakmak istiyoruz. “Hocamız” “şeyhimiz” “gavsımız”diyerek aklını, mantığını, ruhunu, parasını, ahiretini, kayıtsız şartsız ve İslam’a da aykırı olarak başkalarına teslim etmiş olanların dikkatine sunuyoruz.

5 Mayıs 1990 sohbetinde şöyle diyordu Prof.Dr. Esad Coşan:

“İslam'da cemaatle beraber olunması tavsiye edilir. Cemaatle beraber olmak "hakla", "hakikatle" beraber olmaktır! Tek başına olsa bile, hakikatle beraber olan cemaattir. Hakikatten kopmuş olanlar, milyonlarca da olsa tefrikadadır.”

“Bugün maalesef tüm İslâm âlemi emperyalist güçlerin sultası altındadır. Kuş uçurtmazlar, takip ederler... Hem de kendisi takip etmez... Amerika seni John'la takip etmez, Smith'le takip etmez. Adı senin benim gibi olan Müslümanla takip eder; canına okur. O milletin içinden çıkmış hain vasıtasıyla takip eder ve millete en büyük zararı, kendi içinden çıkmış insanlara yaptırır. Parayla satın alır, ajan edinir ve öyle kullanır.”

“Herkese ajan demiyoruz; metot bilmediğinden, ilimden uzak olduğundan emperyalist onu kullanır, fark etmez. Sahte bir takım organizasyonlar var, topluyorlar insanları etraflarında, ondan sonra onları toptan satıyorlar! Götürüyor, olmadık yere bağlıyor... Mü'min feraset gözüyle bunları anlayabilmeli. Hizmet ediyorum diyen insanları, organizasyonları irfan teraziniz ile tartın!”

“Böyle birtakım insanlara, organizasyonlara körü körüne bağlanmayın! Her birinize istiklâl tavsiye ediyorum. Hür olun, hizmeti kendiniz tespit edin, yapmaya çalışın!”

“Emperyalistlerin türlü oyunları var. İslâm, bir kimsenin hizmetiyle yürüyecek hâle gelirse, o kimseyi yok ederler, öldürürler, satın alırlar, tehdit ederler. Ne yapmak lâzım? Hizmeti yaygınlaştırmak lâzım, herkesin lider olması lâzım. "Tek lider, vazgeçilmez insan..." diye bir şey olmaz. Bakın, Filistinli çocuklarla niye başa çıkamıyorlar? Hepsi lider.”

“Bir lidere, tek hocaya, tek ekibe bağladığı bir yığın insanı, böyle üzüm salkımını sapından tutar gibi, istediği yere götürüyor!”

“Onun için, teşkilât kurdurtuyorlar; teşkilâtın başına kendi adamlarını --hain bir kimseyi-- koyuyorlar. Öteki insanların hepsini, üzüm salkımı gibi oraya buraya götürüyorlar.”

“Müsaadeli, ağabeyli, bilmem neyli hizmet olmaz... Tâbî olmayın kimseye! Bana da tabi olmayın! Bana tabi olursanız, beni sıkıştırırlar. Ondan sonra, "Sen bu adamlarına şöyle yap!" derler. İslâm'a, Allah'ın emrine tabi olun! Allah'ın dinine hizmet edin! Tek başınıza olsanız da, hakla beraber olun! O zaman İslâm kalkınır; başka türlü kalkınamaz! "Aa, efendim, dirlik, düzenlik, birlik, beraberlik, organizasyon bozulmasın" diyorlar.

“Her biriniz İslâm için, kendinizin dünyada kalmış tek adam olduğunuzu düşünün. Ama senin gibi aynı hedefe yürüyen başka insanlar varsa; onlarla da işbirliği yap! Yapmıyorsa, silkele at be! Sen onu sırtında taşımak zorunda mısın? Beni sırtında taşımak zorunda mısın? Kimse kimseye hürriyetini vermesin! Hürriyet aziz şeydir. İnsan, ancak Allah'a kul olur.

"Allahım! Ancak sana kulluk eder ve yalnız senden yardım dileriz."

Kategori: Makale Yorum yok
12Haz/190

DİYANET İŞLERİ BAŞKANINA ARZUHAL – Fazlı KÖKSAL

Arzuhal

DİYANET İŞLERİ BAŞKANINA ARZUHAL – Fazlı KÖKSAL

Medyada yer alan haberlerden ve internette yayımlanan videolardan, anladığımıza göre, Gaziantep İli İyinacar Camii'nin imamı, Fadıl Yılan'ın 04.06.2019 Günü Ramazan Bayram Namazı Sırasında Hutbe okurken, Başkanlığınızın web sitesinde yayımlayarak bir örneğini Müftülükler aracılığı ile tüm imamlara gönderdiğiniz hutbede[i] yer almayan şu cümleleri sarf etmiştir; “Kurtuluş mücadelesinde bizi kandırdılar. 1.İnönü’de şöyle zafer kazandılar, 2.İnönü’de şöyle zafer kazandılar. Sakarya’da şöyle zafer kazandılar. Şöyle kahramanlık yapılmış, böyle kahramanlık yapılmış. Yunanlıları denize döktüler. Nerde döktüler. Hepsi yalan. Yunanlıların hepsi yaşıyor işte. Keşke o gün savaşı kaybetseydik, belki Osmanlı’yı daha sonra yeniden kurabilirdik ”

11Haz/190

CIA’in hedefindeki gıda uzmanı: “TARHANA OSMAN” – Soner YALÇIN

2CIA’in hedefindeki gıda uzmanı: “TARHANA OSMAN” – Soner YALÇIN

Büyük yalanlara karşı mücadele vermiş bir isim… Okyanus Ötesi'nden pompalanan gıda üretimi ve beslenmeyle ilgili ezberleri bozan bir akademisyen… O yıllarda gıda yönünden kendi kendine yeten ender ülkelerden olan Türkiye'nin, yanlış tarım politikalarıyla ithal tarım pazarı haline getirileceğini ilk kaleme alan bir yazar… Kimyasal yiyeceklerin insan sağlığını nasıl perişan ettiğini yazdığında kara listelere alınan bir beslenme uzmanı… Ülkesinde dışlanan, aç bırakılan, suikaste uğrayan vatansever bir aydının portresi…