
GATA NEDİR ???… / Yılmaz ÖZDİL
FETOCULAR GATA'YA SIZMIŞTI.
DOĞRU.
PEKİ… 45 BİN ÖĞRETMEN FETOCU ÇIKTI, 25 BİN POLİS FETOCU ÇIKTI, 10 BİN
İMAM FETOCU ÇIKTI, NEDEN MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞINI, EMNİYET GENEL
MÜDÜRLÜĞÜNÜ, DİYANETİ KAPATMIYORSUN DA, GATA'YI KAPATIYORSUN?
*
Ha askeri hekim, ha sivil hekim, ikisi de aynı diyorsan… Orduda istihkam
sınıfı var. Savaş mühendisidir, yol yapar, köprü yapar, geçit açar, bina
inşa eder, siper kazar, en önemli silahı iş makinesidir. Kapat o halde
istihkam sınıfını, ver belediyeye, aynı işi yapsın!
HUKUKİ AÇIDAN TÜRKİYE’DEKİ SURİYELİLER – Ruhittİn SÖNMEZ
HUKUKİ AÇIDAN TÜRKİYE'DEKİ SURİYELİLER – Ruhittİn SÖNMEZ
Ülkemizde fiilen kayıtlı-kayıtsız 5,3 milyon Suriyelinin yaşadığı tahmin edilmektedir. Suriyelilerin Türk nüfusuna oranı ise ülke genelinde %6,5 oranında.
Prof. Dr. Ümit Özdağ’a göre, “Türkiye’de yaşayan Suriyeli ‘sığınmacıların’ sayısı 2040 yılında 10 milyona yükselecek, "Türkiye’nin birçok kenti Türk kimliğini kaybedecek ve Arap kentleri olacak."
Halen Kilis’te nüfusun yüzde 81,4’ü, Hatay’da yüzde 27,3’ü, Gaziantep’te yüzde 22,2’si, Şanlıurfa’da yüzde 21’i Suriyeli. İstanbul’da yaşayan Suriyeli sayısı da 1 milyona ulaştı.
Bu yüzden hukuki açıdan Türkiye’deki Suriyelilerin statüsünün doğru olarak ifade edilmesi önemlidir. Çünkü her bir statünün devletimize yükleyeceği yükümlülükler farklıdır.
Türkiye’de bulunan Suriyeliler (Cumhurbaşkanı dahil) devletimizi yönetenler veya halkımız tarafından mülteci, sığınmacı, göçmen ya da misafir olarak tanımlansa da bu tanımlar iltica hukukuna göre doğru değildir.
Türkiye Cumhuriyeti’nde bulunan Suriyeliler “mülteci, sığınmacı veya göçmen” değildir. Bu kişiler, “geçici koruma altında olan yabancılardır.”
Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu (YUKK) ile bu Kanunu dayanak alarak çıkarılan Geçici Koruma Yönetmeliğine tabidirler.
Geçici koruma uluslararası koruma anlamına gelmez. Suriyeliler uluslararası hukuka tâbi tutulmadığından, Türkiye’nin Suriyeliler konusunda uluslararası hukuktan kaynaklanan bir sorumluluğu bulunmamaktadır.
Türkiye’de devletin Suriyelilere tanıdığı haklar uluslararası hukuktan kaynaklanan bir yükümlülüğün sonucu değildir. Tamamen devletimizi yönetenlerin siyasi tercihidir.
Alevilik neden Türklüktür? – Ali Rıza ÖZDEMİR
Alevilik neden Türklüktür? - Ali Rıza ÖZDEMİR
Giriş
Geçmişten beri halk arasında Alevilerin (Kızılbaş ve Bektaşi toplulukların) “öz Türk” ve Aleviliğin de Türklerin İslam imanını algılama biçimi olduğuna dair genel bir kanaat vardır. Yüzyıllardır varlığını sürdüren bu kanaat, son dönemdeki bilimsel çalışmalarla ispatlanmıştır.
Kürtler, ABD ve Sovyet desteğiyle devlet kurmak istedi, hep hüsran yaşadı – Aytunç ERKİN
Kürtler, ABD ve Sovyet desteğiyle devlet kurmak istedi, hep hüsran yaşadı - Aytunç ERKİN
✔ Trump, PKK/YPG'ye “Kürtlere orada 400 yıl daha kalacağımıza dair söz vermedik” dedi
✔ 1946'da, Sovyetler Birliği'nin desteğini çektiği Mahabad Kürt Cumhuriyeti 1 yılda yıkıldı
✔ 1974'te, ABD ve İran'ın desteğiyle, Irak'ta isyan eden Mustafa Barzani de yüzüstü bırakıldı
✔ Dün de bugün de emperyalizm için varsa yoksa sadece petrol oldu ancak ders alınmadı
1 – ABD Başkanı Donald Trump, önceki gün şu çarpıcı gerçeği bir kez daha dile getirdi. Trump, YPG/PKK'ya atıfta bulunarak, “Kürtlere orada 400 yıl daha kalacağımıza dair söz vermedik” ifadelerini kullandı. Trump'ın bu tespiti kendi içerisinde tutarlılık taşıyor. Çünkü, emperyalizm (Özetle: Güçlü devletlerin daha az güçlü olanları, siyasi ve ekonomik egemenliği altına alması) ile yatağa girdiğin anda onun ‘taşeronu' olursun! Bu devletler için de geçerli kendisini ‘bağımsızlıkçı' olarak tanıyanlar için de geçerli! O zaman…
Amerika'nın 1 numarasının sözü akla 2. Dünya Savaşı'ndaki bir pratiği akla getirdi:
Mahabad Kürt Cumhuriyeti…
Mahabad, İran'da Urmiye Gölü'nün güneyinde bir vadide yer alıyor Adı ‘ay şehri' anlamına gelmekte…
Kadı Muhammed idam edilmişti.
Mucizenin İlk Tanığı: Op. Dr. Lütfiye ÜNLÜ
Mucizenin İlk Tanığı: Op. Dr. Lütfiye ÜNLÜ
TIME KOCAELİ 15 10, 2019
İlimizin başarılı kadın hastalıkları ve doğum uzmanlarından olan Op. Dr. Lütfiye Ünlü, “Bir canlının dünyaya gelmesine eşlik etme ve doğum anındaki manevi haz bambaşka bir şey” diyor.
BÖYLE HUKUKA VE HUKUKÇULARA GÜVEN OLUR MU? – Av. Ruhittin SÖNMEZ
BÖYLE HUKUKA VE HUKUKÇULARA GÜVEN OLUR MU? - Av. Ruhittin SÖNMEZ
Bekri Mustafa Padişah Dördüncü Murat döneminde yaşamış, hayatının çoğunu meyhanede geçiren, zeki, nüktedan ve hoşsohbet bir zattır. Dördüncü Murat içki yasağını koyduğu yıllarda dahi Bekri'nin ayyaşlığını hoş görmüş.
Gündeme düşen bazı haberlere bakınca Bekri Mustafa’ya dair anlatılan şu fıkra aklıma geliyor:
BEKRİ MUSTAFA İMAM OLDU: Bekri Mustafa yoksul bir mahallede bir caminin önünden geçmektedir. O sırada musallada bir tabut vardır. Fakat namazı kıldıracak imam ortada yoktur. Cemaat başında kavuğu, sırtında cüppesiyle oradan geçen Bekri Mustafa’yı hoca zannederek namaz kıldırmasını söylerler. “Yok, ben Hoca değilim” dese de dinlemezler ve zorla öne geçirirler.
Bekri Mustafa namazı kıldırdıktan sonra tabutun örtüsünü açar ve ölünün kulağına bir şeyler fısıldar. Cemaat ölüye ne söylediğini merak eder, Bekri Mustafa gülerek cevap verir:
“Dedim ki, sen şimdi aramızdan ayrılıp ahirete gidiyorsun, eğer orada sana ‘bu dünyanın ahvali nicedir?’ diye sorarlarsa, ‘Bekri Mustafa imam oldu’ dersin, onlar durumu anlar.”
GİDENLERİN ARDINDAN; YAŞASIN HATIRALAR (İki Usta Ergun Göze ve Ahmet Güner Elgin) – Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ
GİDENLERİN ARDINDAN; YAŞASIN HATIRALAR (İki Usta Ergun Göze ve Ahmet Güner Elgin) - Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ
İki gazeteci, yazar, meslek ustamızın vefatlarının yıldönümünde Mehmet Nuri Yardım gönül dostları olan, üçüncü çeyrek etrafında dolaşıp duran bizleri yine Yeni Dünya Vakfı’ndaki Endurun Babıali Sohbetlerinde bir araya getirdi.
Avukat Ergun Göze(Sivas 1931-İstanbul 2009) Ağabey ile Tercüman’da 4 yılı aşkın süre birlikte çalıştık. Soluklanmak ve dertleşmek için benim mütevazi odamı seçerdi hep. Hatta oğlu Mehmet’i de getirirdi zaman zaman. Kendisini 1961 yılında kurduğu Babıali Yayınevi’nde Peyami Safa’nın Mistiszim adlı eserinden bu yana takip eder, Babıalide Sabah’taki yazılarının da tiryakisiydim. İlk profesyonel gazeteciliğe ben de Babıali’de Sabah’ta başlamıştım.
EĞİTİM SİSTEMİNDE YAPILAN TEMEL HATALAR – Fazlı KÖKSAL
Türkiye'nin dünya ülkeleri arasında hak ettiği yeri alamamasının temel nedenlerinden birisini, eğitim sistemimizin yetersizliği olarak gördüğüm için, öğrencilik yıllarımdan başlayarak eğitim sistemimiz üzerinde çok düşündüm. Yıllar boyu öğrenci, veli, ailesinde çok sayıda öğretmen olan bir yurttaş olarak , eğitim sistemimizde gözlemlediğim temel hataları şu şekilde sıralayabilirim;
Kutadgu Bilig Yazılalı 950 Yıl Oldu – Ahmet Bican ERCİLASUN
Kutadgu Bilig Yazılalı 950 Yıl Oldu - Ahmet Bican ERCİLASUN
Bir milletin kendi dilinde, bundan tam 950 yıl önce yazılmış büyük bir siyaset bilimi kitabı varsa bu, o millet için bir övünç kaynağıdır. Sadece böyle bir eserin varlığı bile Türk’ün büyük ve köklü bir millet olduğunu göstermeye yeter.
Kutadgu Bilig birçok bakımdan büyük ve önemlidir.
Önce hacim bakımından. Tam 6645 beyit. Yani 13290 mısra. Yakında bir bildirisini dinlediğim Osman Fikri Sertkaya, eldeki nüshalarda bazı beyitlerin eksik olduğunu belirterek aslında eserin beyit sayısının 6666 olması gerektiğini ileri sürmüştür. Kur’an ayetlerinin sayısı kadar.
Yusuf Has Hâcib, kitabına şu beyitle başlıyor:
Bayat atı birle sözüg başladım,
Törütgen, igidgen, keçürgen idim.
( Tanrı adı ile söze başladım,
Yaratan, besleyen, affeden Rabbim. )
Beyit, besmelenin 11. yüzyıldaki Türkçesidir. Eserine besmeleyle başlayan Yusuf’un Kur’an’daki ayet sayısını hedeflemesi son derece tabiidir.
Ahıska Türkleri – Dr. Yunus ZEYREK
Ahıska Türkleri - Dr. Yunus ZEYREK / Eğitimci - Akademisyen
Ahıska Türkleri, Gürcü asıllı Sovyet diktatörü Stalin tarafından sürülmüştür. Sürgünün sebepleri üzerinde dururken Stalin'in Gürcülüğünün de hesaba katılması gerekir. Zira Gürcistan, bugün olduğu gibi, eskiden de Türkiye'nin kuzeydoğu topraklarında hak iddia etmekteydi. Stalin'i böyle bir karara yönelten amillerden biri de bu olmalıdır. Nitekim sürgünden hemen sonra Gürcü profesörleri bir beyanname yayınlayarak Kars, Ardahan, Artvin, Rize, Tortum ve Bayburt'u istemişlerdir.
Ahlak Hayatın Sanatıdır – Prof.Dr. Hacı DURAN
Ahlak Hayatın Sanatıdır – Prof.Dr. Hacı DURAN
Ahlak, insanın ve insanlığın doğuş, gelişme, olgunlaşma ve var olma bakımından kendisine tabi olduğu ilkeler, kurallar ve değerler anlamına gelir. Bütün insanlar tabii denilen bu ahlaka göre davranırlar. Ahlak insanın hemcinsi, çevresi ve inançlarına ilişkin kuralları ve değerleri kapsar.
Yerin ve göklerin halk edilmesi ile insanın halk edilmesi, yani yaratılması, Cenab-ı Hakkın koyduğu ölçüye göre gerçekleşmiştir. Ahlak kavramı; “halk” yani yaratılış kelimesinden türemiştir. Dolayısıyla yaratılışa uygun olan davranış ahlakidir. Uygun olmayan ise ahlaki değildir. Bu durumda tabiat kendi yaratılış ilkesine göre işlerken, devinirken, hareketini devam ettirirken, insan da kendi yaratılış ilkesine, kuralına ve yasasına göre davranır, ona göre hareket eder. İnsanlığın tarihi bu evrensel düzenin bir uzanımıdır, bir işlevidir.
İnsan, yerin ve göklerin bir düzeni olduğunu, bu düzenin hem en geniş hem de en küçük parçalar veya kuvvetler düzeyinde belirli yasalara ve ilkelere göre doğduğunu, geliştiğini ve işlediğini bilimsel gözlemlerle yaklaşık olarak tesbit etmiş olmaktadır. Ancak insanın kendisi hakkındaki gözlemi, müşahadesi ve bu faaliyetten elde ettiği veriler, yani bilgiler; tabiat veya evren hakkındaki gözleminden elde ettiği bilgiler kadar nesnel, yani hakiki olamıyor. Daha çok yanılgı barındırıyor. Bu sapmanın sebepleri ayrı bir tartışma konusudur.
Şimdi bu söylediğimi bir örnek üzerinde göstereyim. Mesela atom altı kuvvetlerin bir birlerini etkileme ve birbirlerine bağımlı hareket etme sonucunda ortaya çıkan kütlenin ve gücün miktarını sayısal niceliklerle gerçeğe yakın bir ihtimal ile fizik yasalarına göre açıklayabiliyoruz. Bir güneş sistemindeki kütlelerin, kuvvetlerin bir birlerine olan mesafelerini, mesafeye ve kütleye bağlı olarak oluşan cazibeyi yine yaklaşık olarak fizik yasaları çerçevesinde sayısallaştırıp hesaplayabiliyoruz.
ÜÇ OSMANLI PAŞASININ YURDU LEHİSTAN VE BUGÜNKÜ POLONYA – Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ
ÜÇ OSMANLI PAŞASININ YURDU LEHİSTAN VE BUGÜNKÜ POLONYA - Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ
Lehistan’ın bugünkü Polonya olduğunu yeni nesil bilmeyebilir. Ama Polonya tarihimizde ciddi bir yer teşkil eder. Çünkü sürekli Çarlık Rusyasının tehdidi altındadırlar. Ancak İstanbul’a sığınabiliyorlar. Tarlabaşında vefat eden Polonya’nın milli Kahramanı Adamawi Mickiavkzavi onlardan biridir. Osmanlı yönetimi, Babıali’de yabancı büyükelçiler toplantısına başlamadan önce işgal altındaki Polonya’ya veya kuşatılmış Varşova’ya destek için “Lehistan Sefiri geldi mi?” sorusuna “Yolda!” diyerek verilen cevap üzerine gündeme geçerlermiş. Polonya’ya hep sıcak ve sorunsuz bakmıştır Türk dış politikası. Öyle ki Adolf Hitler yönetimindeki Almanların Polonya’yı işgali sırasında Türkiye Büyükelçisi Von Papen Türk Hükümetine başvurarak Polonya’nın Ankara’daki binalarının kendilerine verilmesini istemiş, ancak bu talep kesin bir dille reddedilmişti.
OĞUZ UYKUSU VE KUTADGU BİLİG!.. / Dr. Sait BAŞER
OĞUZ UYKUSU VE KUTADGU BİLİG!.. / Dr. Sait BAŞER
Oryantalist birikim ve mantığıyla kendisine kim olduğunu öğretmeye çalışan sosyal bilimlere, Batılı üstadlarına daimî zebun sosyal bilimcilere kezâ, bu toplum neden itaat etsin?
Yeryüzü üniversitelerinde binlerce “Türkolog” var ve bunlar arasında, ilginç ve zımnî bir “Töre’yi gözden uzak tutma, mümkünse lanetleme” ortak paydası göze batıyor!
*
Bu kadar geniş bir coğrafyada, aleyhlerindeki bir dünya ittifakına rağmen, ayak izleri silinemeyen bir fâtih medeniyetin evlatları, kültürel genetiğinin sezgisiyle başı önünde düşünüyor, düşünüyor!!!
Bir kaç yüz senedir muhasebesini tamamlayamadı!..
*
Âdetâ bir “kayıp ümmet” gibi duran “Töreliler”in kim olduğunu ise aslında bütün cihan biliyor! Hem de o kadar iyi biliyor ki; aynı dili konuşan ama irtibatları kopmuş, koparılmış, savrulmuş Türk gruplarının her birini düşman başka künyelere, mümkünse karşı cephelere kaydetme telaşına düşmüş.
Bakın o telaş aynen Çin’de de, Rusya’da da, Avrupa’da da, Sami ve İran coğrafyalarında da hüküm sürüyor! Çin’in Doğu Türkistan siyasetini kopyalayın, aynısını Ruslarda, Araplarda, Acemlerde… de göreceksiniz!
*
Hadi Çin’i, Rus’u, Haçlı Avrupa’yı anladık; Arab’a, Acem’e ne oluyor değil mi?
Aynı din, aynı coğrafya…
Hattâ “aynı kader”!
Hz. Ömer’in Adaleti – Doç.Dr. Süleyman COŞKUNER
Hz. Ömer’in Adaleti - Doç.Dr. Süleyman COŞKUNER
“Hz. Ömer’in halifeliği döneminde Şam Valisi olan ve Hz. Peygamber (s.a.v.)’in arkadaşlarından olan Sad b. Ebi Vakkas (r.a.) Şam’daki bir camiyi genişletmek ister. Bu nedenle de caminin civarındaki arsaları kamulaştırır. Herkes arsasının bedelini alır ve isteyerek arsasını camiye devreder. Ancak Şam’da yaşayan bir Yahudi, camiye bitişik olan arsasını satmak istemez. Vali arsasının değerini fazlasıyla verse de Yahudi vatandaş arsasının kamulaştırılmasına rıza göstermez. Bunun üzerine vali arsaya el koyar ve bedelini adama gönderir.
İlham Perisini Bekleyemezsiniz, Peşinden Gitmelisiniz – Bihter GÖRDÜ
Herkese merhaba. Bendeniz çikolatagillerden Bitter.
Okur, yazar, sezer, yüzer en çok da diyar diyar gezerim.
Gazetecilik mesleği memleketimizde yapılamaz hale gelip, kes kopyala yapıştır haline dönüşünce, bundan tam 7 yıl önce kendi güncemi namıdiğer bloğumu kurdum. İsmini www.bitterlediyardiyar.com koydum.
Bitterle Diyar Diyar ile yola çıkarken, aklımda hep Anadolu’yu diyar diyar gezmek, gezerken de Anadolu’nun efsanelerini keşfetmek vardı. Bunu yaparken topraklarımızdan geçmiş tüm dünya medeniyetlerini tanımak ve tanıtmak istiyordum.
Kendimi bildim bileli yaptığım yolculuklar, bir süre sonra yaşam biçimine dönüşmüştü. Bloğumda yazarken artık bir rehbere evrilmeye ihtiyaç duymaya başlamıştım. Sadece blog yazısı yazmak beni tatmin etmiyordu. Özel haberler üretmek de keyifli olacaktı. Tüm bu duygu ve düşüncelerle harekete geçtim.
Hazırlayacağım rehbere bir isim arayışına girdim ve hayatımın sürprizi ile karşılaştım. Anadolu Gezi Rehberi ismi hiç kimse tarafından satın alınmamıştı. Beni bekliyordu. Gözlerime inanamadım. Birkaç kez kontrol ettikten sonra www.anadolugezirehberi.com alan adımı satın aldım.
ŞULE YÜKSEL ŞENLER; YÜREĞİNİ TAM YANSITAMAMIŞ BİR İSTANBUL HANIMEFENDİSİ Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ
ŞULE YÜKSEL ŞENLER; YÜREĞİNİ TAM YANSITAMAMIŞ BİR İSTANBUL HANIMEFENDİSİ Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ
Askerliğimi Erzurum Tabakhane’de; 29.Tümen Topçu Alayı Disiplin Subayı olarak yaptım. Mesai dışı saatlerimi ya üniversite kampüsünde, yahut Erzurum’da rahmetli Ahmet Polat’ın yayınladığı doğunun maruf ceridesi Hürsöz Gazetesinden geçirirdim. Hürsöz’ün Yazıişleri Müdürü ve Akajans’ın Erzurum temsilcisi merhum Durdemir Bilirdönmez bir gün“Mehmet Bey, Bugün Gazetesi’nde Şule Yüksel Şenler Hanım yazısında sizden bahsediyor!” dediğinde önce şaka sanmıştım, sonra doğru olduğunu öğrendim. Hemen Mehmet Şevket Eygi’nin yayınladığı Bugün gazetesini aldım. Sanırım tarih 19 Haziran 1969 idi aklımda kaldığı kadarıyla. Evet Şule Yüksel Şenler yazısında benim de ismimi geçiriyordu. Yazıda bahsedilen olayı hatırladım.
Mustafa Kafalı; hoca, asistan ve talebe… / Arslan BULUT
Mustafa Kafalı; hoca, asistan ve talebe… / Arslan BULUT
Mustafa Kafalı adını gençlik çağlarımızda Antakya Türk Ocağı'ndaki büyüklerimizden duyduğumuzda "abide bir şahsiyet"ten bahsedildiğini hissederdik. Onun adını telaffuz eden hocalarımızın yüzleri aydınlanır, göz bebeklerinde kuvvetli bir ışık belirirdi. Mustafa Hoca, genç yaşında bu itibarı edinmiş bir tarihçiydi.
Mustafa Kafalı ile çok sonraları tanıştım. Trabzon Türk Ocağı başkanı Prof. Dr. Mithat Kerim Arslan'ın büyük gayretleriyle 1998 yılında toplanan Trabzon tarihi sempozyumuna, gazeteci olarak davetliydim. Sempozyumun Bilim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Mustafa Kafalı idi. Türk Tarih Kurumu Başkanı Yusuf Halaçoğlu ve Türk tarihiyle ilgili çok değerli akademisyenler oradaydı. 2001 yılında yapılan Trabzon ve Çevresi Tarih; Kültür ve Edebiyat Sempozyumu'nda da Kafalı Hoca aynı konumdaydı. Her iki sempozyum sırasında Trabzon televizyonlarında tarih sohbetleri yapmıştı.
Hoca, orada da derleyici, toparlayıcı niteliğiyle birlikte, engin bir tarih bilgisinin yanında başka bir özelliğini de sergiliyordu: Tarihin bugün için bize ne ifade ettiğini açıklayabilmek...