
ESAS BEKA SORUNU EKONOMİ – Ruhittin SÖNMEZ
ESAS BEKA SORUNU EKONOMİ - Ruhittin SÖNMEZ
Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili Genel Seçimlerinde sonucu belirleyen oylar ekonomi değil, “beka sorunu” endişesi ile verilen oylardı.
Oysaki gördük ki ekonomi artık yönetilemez hale gelmişti. Bir numaralı sorun ekonomi idi.
Halkımız bunu seçim sonrası 10 gün içinde yüzde 17 devalüasyon yaşayarak öğrenmeye başladı.
28 Mayıs’ta 19,90 TL olan dolar kuru 23,25 TL’ye çıktı. TL’nin değer kaybının süreceğinden herkes emin. 1 doların 25-35 ve hatta 40 TL’ye çıkacağına dair tahminler var.
RASYONEL ZEMİNE DÖNME – Ruhittin SÖNMEZ
RASYONEL ZEMİNE DÖNME - Ruhittin SÖNMEZ
Maliye ve Hazine’nin giden ve yerine gelen (halef-selef) AKP’li bakanları İngilizce kavramlarla konuşmayı seviyor.
Giden bakan Nureddin Nebati, “Ortodoks politikalardan epistemolojik kopuş” olarak tanımladığı ekonomik kararların uygulayıcısı idi. Bu politikalarla Türkiye ekonomisi uçurumun eşiğine kadar geldi.
Yerine gelen bakan Mehmet Şimşek ise “Türkiye’nin RASYONEL BIR ZEMINE DÖNME dışında bir seçeneği kalmamıştır” görüşünde.
Bakan Mehmet Şimşek, bu ifadesiyle, son dönemlerde AKP hükümetlerinin uyguladığı ekonomik programların “irrasyonal” yani akıl dışı olduğunu peşinen ilan etmiş oldu.
Bakan M. Şimşek’in “Kurala dayalı, öngörülebilir bir Türkiye ekonomisi, özlenen refaha ulaşmamızda anahtar olacaktır. Kurumsal kalite ve kapasitemizi güçlendirerek makro finansal istikrarı
önceliklendireceğiz” cümlesi çok önemli.
Bu cümle içinde kullanılan KURALA DAYALI, ÖNGÖRÜLEBİLİR VE KURUMSAL KALİTE kavramlarına dikkat çekmek istiyorum.
“Damat Berat Albayrak ve Nureddin Nebati’nin Maliye ve Hazine Bakanlığı koltuğunda oturduğu dönemde uygulanan ekonomi politikalarını tarif et” deseler, en iyi bu kavramlarla tanımlayabiliriz. Bu iki bakan döneminde,
Akla uygun olmayan,
Bilime ve gerçek ekonomi uzmanlarının genel kabul görmüş uygulamalarına ters,
Kuralsız,
Öngörülemeyen ve Kurumsal yapının niteliksiz ve etkisiz olduğu bir yönetim yaşadık.
Bu yönetim tarzıyla Türkiye ekonomisi 10 sene öncesine geriledi, halkımız fakirleşti ve ekonomi içinden çıkılması çok zor bir darboğaza girdi.
Borçlar gırtlağa kadar gelmiş durumda. Dış Ticaret Açığı büyümeye devam ediyor.
Borçları çevirmek, enerji ve ilaç gibi zorunlu kalemleri ithal edebilmek, ithalata bağımlı sanayimizde ve tarımımızda üretim yapabilmek için döviz gerekli.
Hazine ve Merkez Bankası tamtakır. %10-11 tefeci faizleriyle bile borç bulunamıyor. (Osmanlı Devleti’ni batıran dış borçların faizi bile bu oranların yarısı kadardı.)
Aslında ekonomideki bu akıl yolundan kopuş, adı geçen bakanların değil, “ekonomist” R. T. Erdoğan’ın eseri idi. Çünkü O “her şeyi ben yöneteceğim” arzusundaydı. “Söz dinleyen” Bakanlar ve Merkez Bankası Başkanlarıyla çalışıyordu.
Zaten RTE “ekonominin sorumlusu benim” diye defalarca söyledi.
Türkiye’de ekonomik çöküntünün, yeni bir yönetim anlayışına dönüş olmadan düzeltilmesi mümkün değildi.
Ekonominin nispeten daha iyi olduğu dönemde bakanlık yapmış olan Mehmet Şimşek işte bu yüzden yeniden bakan yapıldı.
Seçim Sonuçları Türkiye`de Siyasi Değişimi İsteyen Herkesi Derinden Üzdü ve de Öfkelendirdi. – Prof. Dr. Hakki KESKİN
Seçim Sonuçları Türkiye`de Siyasi Değişimi İsteyen Herkesi Derinden Üzdü ve de Öfkelendirdi. - Prof. Dr. Hakki KESKİN, Siyaset Bilimci 1.6.2023
Çünkü halkın büyük bir kesiminin ekonomik ve sosyal durumu bunu gerektiriyordu,
Çünkü enflasyon ve dolar karşısında Türk lirasının sürekli değer kaybı halkın satın alma gücünü sürekli olarak daraltıyordu,
Çünkü süregelen yolsuzluklar artan bir tepkiyi gerektiriyordu,
Fatih S. Mehmet İstanbul’u Aldı, Atatürk İstanbul’u Vermedi – Cafer GENÇ
Fatih S. Mehmet İstanbul’u Aldı, Atatürk İstanbul’u Vermedi – Cafer GENÇ
Fatih Sultan Mehmet, 29 Mayıs1453 yılında İstanbul’u Bizans’tan aldı. Türk yurdu yaptı. Atatürk de Kurtuluş Savaşı’mızın zaferi ile İstanbul’u Bizans kalıntılarına vermedi. Türk yurdu olarak kalmasını sağladı.
Köşe yazımda Atatürk’ü çok anlattım. Bugün 29 Mayıs, İstanbul’un Fethinin 570. yıl dönünü. Günün anlamına uygun olması düşüncesiyle bugünkü yazımda Fatih’i ve Fethi ele alayım.
12 yaşında tahta geçip 21 yaşında İstanbul’u fethederek Orta Çağı kapatıp Yeni Çağı açan Fatih Sultan Mehmet (2. Mehmet), 30 Mart 1432 yılında Edirne’de doğdu. Babası Sultan 2. Murat, annesi Humâ Hatun’dur. Fatih Sultan Mehmet, devrinin en büyük âlimlerinden çok iyi eğitim görmüştür., yedi yabancı dil bilmektedir.
Fatih Sultan Mehmet, iki dönemde 32 yıl kadar hükümdarlık yapmıştır ve kendisi bizzat ordunun başında 25 sefere katılmıştır. İstanbul’u fethedip çağ kapatıp yeni bir çağ açmış ve aynı zamanda 1100 yıllık Doğu Roma İmparatorluğu’nu ortadan kaldırmıştır.
YALANA DOLANA TALANA ÖDÜL – Ruhittin SÖNMEZ
YALANA DOLANA TALANA ÖDÜL - Ruhittin SÖNMEZ
Cumhur İttifakı adayı R. T. Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanmasında Millet İttifakı partileri hakkında söylediği itham, hakaret ve iftira içerikli paylaşımlar çok etkili oldu.
“Onlar Kandil’den emir alıyorlar, biz Allah’tan emir alıyoruz.”
“Onlar LGBT’ci.” “Onlar Öcalan’ı serbest bırakacaklar” gibi sözlerle rakiplerini meydanlarda, cami avlularında yuhalattılar.
CHP adına yapılmış gibi “Sana Söz: Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu’da özerklik ilan edeceğiz.” “Sana Söz: İktidara gelirsek oğlun isterse erkek arkadaşıyla evlilik yapabilecek” şeklinde iftira içeren sahte afişlerle bilboardları doldurdular.
Bu akıl almaz sözleri İçişleri Bakanı Süleyman Soylu meydanlarda seslendirdi. Hatta “Onlar insanlarla hayvanları evlendirecekler” boyutuna kadar taşıdı.
Koskoca Cumhurbaşkanı, montaj olduğunu bilerek, Kılıçdaroğlu ile PKK liderini birlikte “haydi” dedirten video izletti. Bu videonun montaj olduğunu itiraf ettikten sonra da (Kısıklı’daki zafer konuşmasında) aynı suçlamada bulundu.
Bunların hepsinin yalan olduğunu, hem kendileri biliyordu. Ve hem de onlara oy verenler.
Gelişmiş demokrasilerde toplumun hiç kabullenemediği olay kendisini yönetenlerin ve yönetmeye talip olanların yalan söylemesidir. Çünkü başka bir konuda da yalan söyleyerek kendilerini kandırabileceği ve millete yaptığı kötülükleri gizleyebileceğini düşünürler.
Bu ülkelerde yalan söyleyen, iftira eden ve yolsuzluklarla adı anılan kişilerin siyasi hayatı biter.
Bizde tam tersi oldu. Vatandaşlarımızın yarıdan çoğu bunlara ödül verdi.
“Sadece bir ihalede 1 milyar dolarlık rüşvet” iddialarının bile, daha önceki yolsuzluk iddiaları gibi, iktidara hiç zarar vermediği görüldü. Kimileri “iftira” saydı, kimileri “çalıyorlar ama çalışıyorlar”, kimileri de “bizden olan iktidara zarar verecekse görmemek lazım” diye düşündüler.
Bunu yapanlar ise kendilerini herkesten daha Müslüman, daha milliyetçi, daha yerli ve milli saymaktalar.
DEĞİŞİM – Habip Hamza ERDEM
Şimdilerde bir ‘Değişim’ modası başlamış görünüyor.
Ancak bu kez, birkaç gün önce yapılan, sözde ‘demokratik seçim’de muhalefetin öngördüğü toplumsal ve siyasal ‘değişim’ değil ama iktidara gelmek için muhalefetin kendi yapısında yapacağı bir ‘değişim’den söz edilmektedir.
Yani yine gömleğin düğmesi baştan yanlış iliklenmektedir, ki üzerinde fırtınalar koparılacak ‘değişim’le bir sonuç alınamayacağı şimdiden söylenebilir.
Oysa, o bildik söze uygun olarak iki seçenek vardır: ‘ya bir yol bulunacak ya da yeni bir yol yapılacaktır’.
Şimdi, öncelikle, o ‘sözde demokratik seçim’in izlenecek ‘yol’ olmadığının ayırdına varmak ve düğmeyi tam da bu noktadan bağlamak gerektiğinin altını çizmek gerekiyor.
Yani öncelikle, son yirmi yılda yapılan tüm sözde seçimlerin, gerçekte ‘seçim’ değil ama birer ‘plebisit’ olduğunun ayırdına varmadan bir arpa boyu yol alınamayacağını kabul edilmelidir.
GELİN TANIŞ OLALIM – Seyfettin KARAMIZRAK
GELİN TANIŞ OLALIM - Seyfettin KARAMIZRAK
“Gelin tanış olalım, İşi kolay kılalım. Sevelim sevilelim, Dünya kimseye kalmaz.” Yunus Emre.
Yıllar önce öğretmen arkadaşımla İstanbul’a gitmiştik. İlk kez gördüğüm bu eşsiz ve gizemli kent beni çok etkilemişti. Bir de yaşadığım bir olay:
Durakta, bir bayanın; “hastam var parasız kaldım, memleketime gitmek için yol parası verir misiniz?” şeklinde “boynu bükük” konuştuğunu görünce içim sızlamıştı. Cüzdanımı çıkarmaya çalışırken, arkadaşım elimi tuttu; “sakın verme” dedi. Bu davranışını
yadırgamıştım. Bozuldum doğrusu, “neden engel oldun yardım edecektim” diye sitem ettim uzaklaşırken.
Gülerek, “benzerlerini çok göreceksin, senin gibi duyguları temiz insanları böyle avlıyorlar” dedi. O gün yine, aynı şekilde birkaç dilenciye rastladığımda “insanlarımıza ne oldu” diye hayıflanmıştım.
ZAFER VEYA HEZİMET ANLAYIŞI – Ruhittin SÖNMEZ
ZAFER VEYA HEZİMET ANLAYIŞI - Ruhittin SÖNMEZ
Rahmetli Prof. Dr. Ayhan Songar Türkiye’nin en iyi Psikiyatr hekimlerinden biriydi. Aynı zamanda çok okuyan, gezen ve yazan gerçek bir aydındı. O’nun (zannederim Türkiye Gazetesi’nde) yazdığı bir hatırasını her seçimden sonra hatırlarım.
Ayhan Songar Hoca, 1986 yılında, Avusturya’nın başkenti Viyana’da Cumhurbaşkanlığı binasının önündedir. Binanın önünden geçen karayolu ile bina girişi arasındaki geniş basamaklarda diğer turistler
gibi fotoğraf çekmektedir.
Yolda basamakların başladığı yerde bir siyah otomobil durur. İçinden bir adam iner, arabadan Bond çantasını alır ve basamakları çıkmaya başlar. Gelen arabanın önünde ve arkasında hiçbir eskort araba bulunmadığı gibi adamın yanında koruma veya eşlik eden herhangi biri de bulunmamaktadır.
Songar Hoca dikkatli bakınca adamı tanır. Nasıl tanımasın ki? Avusturya’da bir gün önce yapılan Cumhurbaşkanlığı seçiminde aday olup seçimi kazanan Kurt Waldheim’dir gelen.
Kurt Waldheim Cumhurbaşkanı olmadan önce de Büyükelçilik ve Dışişleri Bakanlığı gibi önemli görevlerde bulunmuştur. Ayrıca Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliği de yapmış dünyada tanınan bir
devlet ve siyaset adamıdır.
Seçimi kazanan Avusturya Cumhurbaşkanı, seçimin ertesi günü işbaşı yapmaya, işe yeni alınan sıradan bir memur gibi, makamına gitmektedir.
Ayhan Songar basamakların ortalarında iken Cumhurbaşkanı’na yaklaşır kendisini tanıtır ve başarılar diler. Kurt Waldheim teşekkür ettikten sonra sakin adımlarla Cumhurbaşkanlığı binasına gide
ÜMİT ÖZDAĞ VE SİNAN OĞAN’IN TERCİHLERİ – Ruhittin SÖNMEZ
ÜMİT ÖZDAĞ VE SİNAN OĞAN'IN TERCİHLERİ - Ruhittin SÖNMEZ
Cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turunda Ata İttifakı adayı olan Sinan Oğan ile bu ittifakın ana gövdesi Zafer Partisi’nin Genel Başkanı Ümit Özdağ 2. tur için zıt tercihlerde bulundular.
Sinan Oğan’ın ile Ümit Özdağ’ın tercihini açıklaması süreci, şekli ve sonucu tamamen farklı oldu.
· Sinan Oğan tek başına basın açıklaması yaptı. Basın açıklamasında herhangi bir partinin amblemi, bayrağı ve yöneticisi yoktu.
· Oğan, okuduğu metni sanki ilk defa görüyormuş gibiydi. Metni tutuk bir şekilde okudu, sık sık su içti, kararını açıklarken basın mensuplarının yüzüne bile bakamadı.
· Cumhur İttifakı ve Erdoğan’ı destekleme kararının gerekçesini açıklayan bir cümle kuramadı. Metnin başından sonuna kadar okudukları Millet İttifakı adayını desteklemek için yazılmış gerekçelere benziyordu. Son cümlesi önceki anlattıklarıyla çelişki içindeydi.
***********************
SİNAN OĞAN’IN ŞARTLARI KARŞILANDI MI?
Sinan Oğan hangi adayı destekleyeceğini belirleyecek şartlarını şöyle açıklamıştı:
PKK, FETÖ, Hizbullah ve her türlü terör örgütüyle kesintisiz mücadele… Sığınmacıların geri gönderilmesi… Anayasanın ilk 4 maddesi ve 66. maddeye asla dokunulmayacağının garanti edilmesi…
Sinan Oğan Dolmabahçe Sarayı'nda Cumhurbaşkanı Erdoğan ile bir saate yakın görüştü.
· Aslında davet Erdoğan’dan geldiyse (YRP’yi ziyareti gibi) Oğan’ı ziyaret etmesi gerekirdi. Ama Oğan Ankara’dan İstanbul’a geldi ve Saray’da “kabul edildi.”
· Erdoğan ve Cumhur İttifakı’nın Sinan Oğan’ın şartlarını kabul ettiğine dair bir açıklama duymadık. Aksine Erdoğan “ben böyle pazarlıklara girmem” gibi bir söz söyledi.
· Ayrıca Oğan, Cumhur İttifakı’nın Erdoğan’dan sonra diğer önemli figürü Devlet Bahçeli için sorduğu sorunun cevabını alamamıştı.
Babala TV’deki programda Oğan, kendisine yöneltilen "Şu an Devlet Bahçeli karşınızda olsa ona ne söylemek istersiniz?" sorusuna, "Türk bayrağındaki ‘Türk’ ismini çıkarmayı talep eden HÜDA PAR’la Türk milliyetçileri nasıl yan yana gelebilir?" demişti.
Bahçeli üstelik Sinan Oğan’ı hedef alarak “olmayan siyasi gücünü varmış gibi gösterip siyaseti at pazarına çeviren”, “milli ve ahlaki değerlerle ters düşen fırsatçı acizlerden” olmakla suçlamıştı. Oğan’ın taleplerini de “aşırı talep listesi” olarak tanımlamıştı.
· Sonuçta Sinan Oğan Erdoğan ve Cumhur İttifakı’nı destekleme kararını açıkladı. Basın açıklamasından sonra, soru bile almadan, adeta kaçar gibi gitti. 3 gündür ortalıkta görünmüyor. Tercihini savunan bir açıklama yapamadı.
· Çok kısa zamanda Oğan’ın da Destici, Bahçeli, Kurtulmuş ve Soylu gibi “Erdoğanist” hale geleceğinden kuşku duyulmuyor. Bahçeli, Destici, Hüdapar Başkanından oluşan fotoğraf karesine Oğan’ın da eklenmesi sürpriz olmayacak.
PROF. DR. NEVZAT YALÇINTAŞ’IN ARDINDAN – Dr. Şahin CEYLANLI
PROF. DR. NEVZAT YALÇINTAŞ’IN ARDINDAN - Dr. Şahin CEYLANLI
Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş, 1933 Yılında Ankara’da Dünya’ya geldi.
İlk ve orta öğrenimini Ankara’da tamamladı. Üniversite ( Lisans )
öğrenimini İstanbul Yüksek Ticaret ve İktisat Okulu’nda yaptı. Daha
sonra Fransa’da Fransa Caen Üniversitesi Hukuk ve İktisadi İlimler
Fakültesi’nde doktora eğitimini tamamlayarak yurda döndü.
Akademik hayatına Ankara’da başladı ve kısa bir süre sonra İstanbul
Üniversitesi’nde göreve başladı. Doçentlik çalışmaları için İngiltere’ye giderek Londra Üniversitesi’nde çalışmalar yaptı.
Yurda döndükten sonra sırasıyla, Devlet Su İşleri Müdürlüğü’nde, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde öğretim üyeliği, Devlet Planlama Teşkilatı’nda Sosyal Planlama Daire Başkanlığı, Avrupa Göçmen İşçiler Kurulu Üyeliği, TRT Genel Müdürlüğü, 21. ve 23. Dönem İstanbul Milletvekilliği görevlerinde bulunmuştur. Fransızca, İngilizce ve Arapça dillerine vakıf.
ÇIĞLIK GİBİ SON UYARILAR – Ruhittin SÖNMEZ
ÇIĞLIK GİBİ SON UYARILAR - Ruhittin SÖNMEZ
Ekonomimiz çok kuvvetli alarmlar veriyor. İyi birer ekonomist olduklarına hiç kimsenin itiraz edemeyeceği isimlerden çığlık gibi uyarılar geliyor.
Türkiye’de ekonomik çöküntünün, yeni bir yönetim anlayışına dönüş olmadan düzeltilmesi mümkün değil. Bu yeni yönetimle hukukun üstünlüğü tesis edildiği, demokratik ilke ve kuralların
işlediği, akla ve bilime dayalı çözüm yollarına başvurulduğu, kurumların işlevine kavuştuğu ve kuralların herkes için işlediği bir düzen kurulmak zorunda.
Kurumların başına bilgili, liyakatli, işini en iyi şekilde yapan, dürüst insanların getirilmesi lazım.
Ancak çok kısa vadede bekleyen ağır sorunların çözümü için de mevcut ekonomi yönetim anlayışının derhal değişmesi şart.
28 Mayıs’ta Neyin Seçimini Yapacağız? – Prof. Dr. Hakkı KESKİN
28 Mayıs’ta Neyin Seçimini Yapacağız? - Prof. Dr. Hakkı KESKİN, Siyaset Bilimci, Almanya Parlamentosu ve Avrupa
Parlamenterler Meclisi Eski Üyesi 21.5.2023
Bu tarihi seçimde, Türkiye Cumhuriyeti`nde nasıl bir düzeni veya sistemi istediğimize karar vereceğiz. Türkiye`nin 100.cü yılında yapacağımız bu seçim, nasıl bir Türkiye istediğimizin oylanacağı bir referandum olacaktır.
İkinci yüzyıla girerken oylarımızla nasıl bir Türkiye istediğimize karar vereceğiz!
HEP AZINLIK GÖRÜŞÜN SAVUNUCUSU OLDUM – Ruhittin SÖNMEZ
HEP AZINLIK GÖRÜŞÜN SAVUNUCUSU OLDUM - Ruhittin SÖNMEZ
Gençlik yıllarımdan beri oy kullandığım seçimlerin sonuçlarından hiç mutlu olmadım. Seçimleri kazanan, iktidar olan partilere muhalif bir vatandaş olarak bir seçim zaferi yaşamadım. Desteklediğim partiler
iktidar olmaktan çok uzak mertebede oy alabildiler.
Ama bugüne kadar yaptığım tercihlerden de pişman değilim.
Demokrasilerde çoğunluğun en doğru kararı verdiği kabul edilir. Çünkü maşeri (toplumsal) vicdan veya milletin ortak kanaatinin en makul ve en doğru kararı verdiği bir ön kabuldür.
Ben ve benim gibi olanlar çoğunluğun verdiği kararlara saygı duymakla (en azından katlanmakla) beraber neden görüşümüzü değiştirmiyoruz?
Mademki “çoğunluk” en akıllıca karar veriyor, bizim de bu “akıllılar” arasına katılmamız daha mantıklı olmaz mıydı?
Mevlana’nın düşünce evrimini yaşayarak çelişki gibi görünen bu durumu anlayabiliriz: “Düşünmeyi öğrendim. Sonra kalıplar içinde düşünmeyi öğrendim. / Sonra sağlıklı düşünmenin kalıpları yıkarak düşünmek olduğunu öğrendim.”
21 yıldır AKP iktidarına karşı duran ve muhalefete oy veren seçmenler kararlarından hiç sapmadan devam ediyorsa bu çoğunluğun kararının doğru olmadığına inandıkları içindir.
Çünkü, kalıpları kırarak düşündüğümüz zaman, çoğunluğun doğru ve isabetli karar verebilmesi için belli şartların varlığının gerektiğini göreceğiz.
Tayyib Atmaca ile Şiir Yürüyüşü /1 – Konuşturan: Hüseyin KAYA
Tayyib Atmaca ile Şiir Yürüyüşü /1 - Konuşturan: Hüseyin KAYA
Velud bir şairsiniz, senelerce şiire ara vermediniz, hayatınızın hiçbir döneminde sesinizi kısmadınız, başka türlere meyliniz olmadı. Şiirinizi bereketlendiren nedir?
Şiir yazmaya ortaokul son sınıfta başladım. Bunun sıkıntısını da çektim behresini de gördüm.
Sıkıntısı; önümde bana yol gösterecek bir büyüğüm, bir ustam olmadı. Kendi kendime kafamı gözümü yararak binlerce şiir yazıp yüzlerce mahalli gazetelerde ve dergilerde yayımlattım. Benimle
beraber şiir yazmaya başlayanların çoğu kaybolup gittiler. Başta bir heves olarak başlayan şiir yazma serüvenimiz hâlâ sürüyor. Çok yazmanın behresi ise yazdıklarımı başka şairlerin şiirleriyle karşılaştırmama vesile oldu. Kendi yerimi belirmeme açısından bu kıyas güzel oldu.
Bu işin mekteplisi olmak isterdim ama maalesef alaylısı oldum. Bunun sıkıntılarını çektiğim zamanlar da oluyor fakat bazen de kendi kendimi şöyle avutuyorum: “Mektepli olsaydım kim ne der nasıl der diye kendimi bağlamak zorunda kalırdım.” İnsan Allah’tan ne isterse Allah kalbine göre veriyor.
Şiir biraz da yara işidir. Yaran varsa hem yârin hem yaren vardır. Gönül toprakları yâr ve yarenle sürülür, ekilir, biçilir. Ben bir taraftan sürmeye diğer taraftan da ekmeye çalışıyorum. Biçme işi ise benden sonraki nesillere kalacak düşüncesini diri tuttuğumuzdan Allah’ın gönlümüze düşürdüğü ilhamla şiirimiz bereketleniyor.
KAZANACAK ADAY – Ruhittin SÖNMEZ
KAZANACAK ADAY - Ruhittin SÖNMEZ
Seçimlerin resmi olmayan sonuçları belli oldu. Cumhurbaşkanlığı seçimi 2. Tura kaldı. Fakat yüzde 49,5 oy alan R. Tayyip Erdoğan yüzde 45 oy alan K. Kılıçdaroğlu’na göre 2. tura psikolojik ve
sayısal üstünlükle başlayacak.
Sosyolojik olaylar iki kere ikinin dört etmesi gibi kesin öngörülebilir değildir.
İki hafta sonraki seçim için şu soruların cevabı belirleyici olacak:
İkinci turda adaylar ilk turda kendilerine oy veren seçmenlerin hepsinin yine kendisine oy vermesini sağlayabilecek mi? Karşı adaya oy verenlerden bazılarını kendisine oy vermeye ikna edebilecek mi? Ve
Sinan Oğan’a verilen yüzde 5,2 oy ikinci tura kalan adaylara hangi oranlarda gidecek?
Ben de yüzde 7 gurubuna dahilim… / Raif KANDEMİR
Ben de yüzde 7 gurubuna dahilim… / Raif KANDEMİR
1. Hayat haksızlıklarla dolu ama yine de güzel!
2. Şüphede kalma, ikinci bir adım daha at!
3. Hayat, nefrete harcayacak kadar uzun değil.
4. Hastalandığında sana işin değil, ailen, arkadaşların bakacak, onlarla ilişkini koparma!
5. Her ay kredi kartlarını ödemeyi unutma.
6. Her tartışmayı kazanacaksın diye bir şey yok! Fikir farklılıklarını kabul et!
7. Ağlayacaksan, bir başkası ile birlikte ağla! Tek başına ağlamaktan evladır.
8. Tanrıya kızmanda bir mahzur yok! O bunu kaldırabilir!
9. İlk maaşından başlamak üzere, emekliliğine para ayır.
10. Söz konusu çikolataysa, direnmenin anlamı kalmıyor.
ANNELER GÜNÜ ÜZERİNE – Seyfettin KARAMIZRAK
ANNELER GÜNÜ ÜZERİNE - Seyfettin KARAMIZRAK
“Bana okuduğum kitapların en güzelinin hangisi olduğunu sorarsanız, söyleyeyim: Annemdir.”
Her kadın anne adayı olarak dünyaya gelir. Sosyal çevre, eğitim ve kalıtım bu kavramı estetikleştirerek, “nadide ve eşsiz” hale getirir. Daha bir doyumsuz olur anne duygusu.
Anne olabilmenin “olmazsa olmazları” vardır. Bu duygu ve davranışlar sadece onlara özgüdür: “Merhamet, paylaşma, yaşama sevinci, olumlu davranışları kazandırma azmi ve isteği, sınırsız ve koşulsuz sevgi, koruma kollama duygusu, şefkat, sahiplenme, inanılmaz bir bağlılık ve özveri, empati, değer verme, samimiyet, halden anlama, yardımlaşma, özenme, gıpta etme, gurur duyma, özlem, sorun çözme, rehabilite etme becerisi, vb.”
Aklımıza gelebilenleri saysak da, anne sözcüğüne içerdiği ve taşıdığı önemi anlatmamız yetersizdir. Çünkü bir anne, bunlardan çok daha fazla güzelliklere, bulunmaz eşsiz hazinelere maliktir. Annelik bunlardan da öte, erişilmesi, anlaşılması ve anlatılması çok
zor fakat en zevkli, nadide bir sanattır.
MİLYAR DOLARLAR NE DEMEK? – Ruhittin SÖNMEZ
MİLYAR DOLARLAR NE DEMEK? - Ruhittin SÖNMEZ
Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, sık sık 418 Milyar dolar bir paradan bahsediyor.
“Bu ülkenin 418 milyar doları çalınmış. Kim çaldı, nasıl çaldı ortaya çıkacak. Ortaya çıkmakla da kalmayacak; her kuruşu geri alınacak. Yağma düzeni son bulacak, nepotizm, kayırmacılık son bulacak.
Ucu nereye gidiyorsa gitsin. Evrensel hukuk kaideleri içinde, kesinlikle ve kesinlikle hukuk içinde kalınarak yapılması gereken ne varsa yapılacak” diyor.
TÜRKİYE’YE YAKIŞMIYOR – Ruhittin SÖNMEZ
TÜRKİYE'YE YAKIŞMIYOR - Ruhittin SÖNMEZ
“Hayatımda bu kadar çirkin bir dilin, tehdidin ortaya konulduğu bir seçimle karşılaşmadım. Seçim milletin bayramıdır. Bunlar ne yapıyor savaşa gidiyoruz sanki.”
Bu sözleri söyleyen Meral Akşener’le aynı yaştayım. Gerçekten ben de böylesine düşük seviyeli üslubun hâkim olduğu bir seçimi ilk defa yaşıyorum.
Cumhur İttifakı lideri, adayları ve bileşenleri milletin ekonomik sıkıntılarının konuşulmaması için elinden gelen her şeyi yapıyor.
Hadi sadece üslupları düşük seviyeli olsa ona da “eyvallah” diyelim. Fakat çok kışkırtıcı, ayrıştırıcı ve düşmanlaştırıcı bu nefret dili ile seçimi nasıl atlatacağız diye endişe ediyorum.
DÜNYA KADINLAR GÜNÜ – Seyfettin KARAMIZRAK
DÜNYA KADINLAR GÜNÜ - Seyfettin KARAMIZRAK
8 Mart 1857 tarihinde, ABD’nin New York kentinde 40.000 dokuma işçisi daha iyi çalışma koşulları talebiyle bir tekstil fabrikasında greve başladı.
Grev esnasında, polis işçilere şiddet uygulayarak fabrikaya kilitledi. Çıkan yangında, çoğu kadın 129 işçi can verdi.
Danimarka’nın Kopenhag kentinde düzenlenen 2. Enternasyonale bağlı kadınlar toplantısında, 8 Mart’ın “Dünya Emekçi Kadınlar Günü” olarak anılması kabul edildi.
8 Mart tarihinin, Dünya Emekçi Kadınlar günü olarak anılması, tam olarak 1921’de Moskova’da gerçekleştirilen 3. Uluslararası Kadınlar Konferansı’nda gerçekleşmiştir.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu da, 16 Aralık 1977 tarihinde; 8 Mart’ın “Dünya Kadınlar Günü” olarak anılmasını kabul etti.
Türkiye’de; “8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü” ilk kez, 1921 yılında” Emekçi Kadınlar Günü” olarak kutlanmaya başlanmıştır. 1975 yılında, “Türkiye 1975 Kadın Yılı” kongresi yapıldı.
1984’ten itibaren her yıl, çeşitli kadın örgütleri tarafından “Dünya Emekçi Kadınlar Günü” kutlanmaya devam edilmektedir.
8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde, yine kalıplaşmış ezber cümlelerle teselli mesajları verilecek. Sokaklarda karanfiller dağıtılacak, Huzur Evlerine göstermelik ziyaretler yapılacak, hatta kadınlara özel indirimler, promosyonlar yapılacaktır.
Fakat kadınlara yönelik şiddet, öteleme, negatif ayrımcılık, haksızlık ve olumsuz tutumlar hala tam olarak giderilmiş değildir. Esas olan, kadın haklarının tam anlamı ile verilebilmesi ve gerçek anlamda hayata geçirilebilmesidir.
Türkiye’de, okuma yazma bilmeyen kadınların oranı hala erkelerden fazladır.