Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım…

ahsen okyar
20Şub/200

Mavi Kocaeli Gazetesi, 19 Şubat 2020 Çarşamba

2020.02.19a

20Şub/200

Bizkandırayız Şiiir Topluluğu Kandıra’da onaltıncı kez buluştu.

5 - Kopya

18 Şubat 2020 Salı / Kandıralılar, Şair Özdemir Asaf’ı okunan şiirler ile  anarken çok keyifli bir şiir akşamı daha birlikte yaşamış oldu.

20Şub/200

Kendi dilini basit görme ey TÜRK!..

86435903_198864621363944_6361225067958894592_n

Kategori: Mesaj Yorum yok
19Şub/200

Nasut Kayalı Cumhuriyet Parkı Sanat Galerisinde anılacak..

PHOTO-2020-02-18-17-49-55 (1)

Kategori: Mesaj Yorum yok
19Şub/200

Kaybeden insanların 10 özelliği

85213562_3183092111758359_107883522571632640_n

Kategori: Mesaj Yorum yok
18Şub/200

Kandıra’da 16.şiir etkinliğinde Özdemir Asaf anılacak

85239290_10159649933799578_2361885507723460608_n

Bizkandırayız Şiir Topluluğu 18 Şubat Salı günü Saat 19:00 ile 21:00 arasında şair Özdemir Asaf’ı anma ve şiir etkinliği buluşacaktır.

16. Kez biraraya gelecek şiir etkinliği Kandıra şehir stadı karşısında CADDE KAFE’de gerçekleşecektir.

Tüm şiir severler davetli..

18Şub/200

BÜTÜN HOCALAR BÖYLE OLSA… / Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin sBÜTÜN HOCALAR BÖYLE OLSA… / Ruhittin SÖNMEZ

Bazen çorak bir arazide, hiç ummadığınız bir anda, göz alıcı bir çiçek görüverirseniz ve içiniz tatlı bir sevinçle dolar ya.

Ben de “saçının bir teli göründü diye Müslüman kadınları Cehenneme gönderen, Kur’an kursuna bir tuğla koyanı da Cennette köşkle müjdeleyen” din adamlarının arasında İslam’ın özünü / ruhunu anlatan bir hoca/bilim adamı gördüğümde böyle oluyorum. (Belki ismimin “dinin ruhu” anlamına gelmesinin de bir tesiri vardır.)

“Allah’ın bize gönderdiği din ile bizim yaşadığımız din arasında yüzde bir bile bağlantı yok! / Allah Resulünün bize anlattığı, yaşadığı ve bize teklif ettiği din ile bizim yaşadığımız din arasında yüzde bir bile bağlantı yok!”

Bu acı hakikati söyleyebilen Hoca’nın Diyanet mensupları tarafından “dinden sapmışlardan” sayılacağından endişe edebilirsiniz. Fakat bu sözlerin sahibi de Diyanet camiasından. Osman Egin DİB’na bağlı bir eğitim merkezinin (HAGEM) müdürü. Bu ve aşağıda not aldığım sözleri ifade ettiği yer ise Habertürk’te Veyis Ateş’in sunduğu “Büyük Sorular” programı.

Osman Egin’i ilk defa dinledim. İslami bilimlere vakıf olduğu hemen anlaşılan ve meselelerin özünü akıcı, zarif ve naif bir üslupla anlatabilen bir hoca.

Canlı yayında tamamını izleyemediğim için, youtube’dan tamamını yeniden izledim. Ve “keşke bütün hocalar böyle olsa” dedim.

Osman Egin özeleştiriden hiç sakınmayan biri. Diyanetin müftü ve hocalarını da dahil ederek, özellikle “dini anlatarak maişetini temin edenlerin” ve “dindarların” sorumluluğunu vurguladı.

“Din adamlarının ve dindarların dini temsil etme noktasında ciddi problemleri var.”

“Oysaki Hazreti Peygamber dini tebliğ ederken eyleminin sesi söyleminden çok çıktı. Bizim söylemlerimiz var, boğazımızdan aşağı geçmeyen.”

“Diyanet mensupları kendileri model insan olabilmeli.”

“Biz İslam’ı yaşamadığımız gibi, söylemlerimize bile yansıtamıyoruz” dedi.

18Şub/200

Hayatta İlerlemenin 20 Yolu

86696117_3523193531086129_5371444692045004800_n

Kategori: Mesaj Yorum yok
17Şub/200

Eski Dostlar 55.yıl kutlama komitesi toplandı..

6a2ede4a-40e8-4adf-b3f6-d0e6574ea02b

15 Şubat 2020 Cumartesi / Kocaeli ve Kocaelisporu seven Eski Dostalar gurubu 55.yıl kutlama kutlama komitesi Otel Asya’da toplandı.

17Şub/200

"Sevcan Tamer" ablamız hanımefendi diyor ki!..

86171909_2750927114983131_7645739826439782400_n 

"Sevcan Tamer"  ablamız hanımefendi diyor ki!..

“Sevgili dostlarım. 1993 yılından bu yana kalemimden dökülenlerin içinde yer aldığı kitabımın imza ve tanıtım gününde benimle olur musunuz ?

O zaman 21 Şubat Cuma günü Kocaeli Yüksek Öğrenim Derneğinde (KYÖD) saat 17.30 gibi buluşalım.

Çınarın Gölgesi sizlerle coşacaktır.”

İlgi ve teşriflerinizi..

Kategori: Duyuru Yorum yok
17Şub/200

Değeri Bilinmeyen İnsanların Özellikleri

85035276_3193589484041955_4316885338745208832_n

Kategori: Mesaj Yorum yok
16Şub/200

Dilber Dinç büyüğümüzü kaybettiğimiz 40 gün olmuş…

IMG_2259

15 Şubat 2020 Cumartesi / Değerli büyüğümüz Dilber Dinç, 6 Ocak 2020 Pazartesi günü ÖĞLE namazına müteakip Kandıra  Şefik Camiinden ebediyete uğurlandı.

16Şub/200

İKTİDARLAR VE MEDYA – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin s
İKTİDARLAR VE MEDYA - Ruhittin SÖNMEZ

“Trump- medya savaşının zayiatı: Gerçek ve güven” başlıklı bir makale okudum. Makale Trump’ın başkanlık kampanyasının başlangıcından beri medyaya karşı başlattığı açık savaşın son durumunu değerlendiriyordu.

Trump’ın hedef aldığı kuruluşlar arasında The New York Times, The Washington Post ve CNN gibi ABD’nin köklü medya kuruluşları vardı. Trump bu medyada çıkan haberleri, “sahte, iğrenç haberler”  ve bu haberleri yazan gazetecileri ise “korkunç insanlar” olarak nitelendiriyordu.

Buna karşılık mesela Washington Post gazetesi Trump'ın 558 günlük görev süresi boyunca 4 bin 229 yanlış bilgi verdiğini ve bunun günde 7,6 iddiaya tekabül ettiğini öne sürdü.

Trump basın kuruluşlarını "yalan haber" yapmak ve “demokrasiye zarar vermekle” suçlamasına devam etti. Fakat bugüne kadar karşısına aldığı basının yanlış haberler yapıldığına dair tek bir delil sunamadı.

Trump'ın, gazetecileri "Amerikan halkının düşmanları" olarak hedef göstermesine karşı başını Boston Globe’un çektiği 350 gazete, ‘Halk düşmanı değiliz’ sloganıyla kampanya başlattı.

Trump  basın toplantısı için muhalif gazeteleri dışlayarak kendisine yakın gazetecileri çağırdı. Bu davete ABD’de hiçbir gazeteci katılmadı.

ABD’de bağımsız medya ve devlet içindeki mekanizmalar çok güçlü. Trump bütün sıra dışı ve devlet geleneklerine aykırı davranışlarının karşısında bu kurumların sessiz direnişi ile karşılaşıyor.

Trump ile medya arasındaki çatışmanın tarafları yıprattığı aşikâr. Donald Trump taraftarlarının medyaya güveni azalırken, Trump’ın yalanlarına dair haberlerin yer aldığı medyanın takipçileri de ABD Başkanına iyice güvenmez oldu.

Bu durumu ifade eden cümle ilginç: Truth (Gerçek) ve Trump Arasında Kaybolup Giden Trust (Güven).

Bizde durum aynı mı?

Güvenin kaybolup gitmesi yönünden benzerlik var. Fakat bizde bağımsız medya ve kurumlar güçlü değil.

Türkiye’de gerçek haber ve bilgi verebilen medya o kadar az ki. Toplumsal vicdanda ne medyaya,  ne de Cumhurbaşkanına güven kalmadı.

İktidar, hala bağımsız veya muhalif kalabilen birkaç medya şirketini de kontrol altına alsa, güven daha da azalacak. Bunu görmemek için kör olmak lazım.

16Şub/200

En tehlikeli insan tipinin 10 özelliği

84363934_3191099210957649_7047762533523914752_n

Kategori: Mesaj Yorum yok
15Şub/200

15. Gençlerle Başbaşanın konuşmacıları; Afganistanlı gençler

8

13 Şubat 2020 Perşembe / Koca Kültür Platformunun, 15. Gençlerle Başbaşa Programında Afganistanlı Shah Jahan Hakimi ve Jamila Rayhan Ramaki konuştu.

15Şub/200

Kısa notlarla 100 maddelik Hayat Anayasası..

Prof. Dr. Osman Müftüoğlu’dan Mevlânâ, Yunus Emre, veya  Buda’dan aldığı kısa notlarla 100 maddelik Hayat Anayasası.
İLK 10
YAVAŞ YE HIZLI YÜRÜ
1- Az ve öz ye. Yükte hafif, pahada ağır şeyler tüket.
2- Yaşın ilerledikçe lokmalarını azalt, adımlarını çoğalt.
3- Yavaş ye, hızlı yürü.
4- Zeytinyağı ve tereyağına öncelik ver.
5- Yoğurt, yumurta ve balıktan vazgeçme.
6- Kahveyi değil çayı sev, ikisini de kararında tüket.
7- Bakliyat, sebze ve meyveyi ihmal etme.
8- Yeşillikleri ve baharatı ciddiye al.
9- Maydanoz, kekik, nane, fesleğen, tere, roka ve benzerlerini sofrandan eksik etme.
10- Tarçın, zerdeçal, rezene ve kırmızı biberi masanda tut.
15Şub/200

Hayattan Zevk Almanın 9 Yolu

84338967_3180753365325567_7802747054639284224_n

Kategori: Mesaj Yorum yok
14Şub/200

Çocuklarınıza “KEŞKE” dedirtmeyin… / Doğan CÜCELOĞLU

dogan_cuceloglu_ndan_okunasi_bir_yazi_butun_anne_ve_babalar_mutlaka_okusun_h6883_a4958Çocuklarınıza “KEŞKE” dedirtmeyin… / Doğan CÜCELOĞLU
Akatlar’da yürüyordum; kadın beni tanıdı ve selamlaştıktan sonra, sorusunu sordu: “Oğlum dersleri tamamen bıraktı; ne söylesem hiç fayda etmiyor. Ya arkadaşlarıyla buluşuyor, ya telefonda mesajlaşıyor ya da bilgisayarın başında oyun oynuyor. Ne yapacağımı şaşırdım, Hocam ne yapalım?”
“Sohbet ediyor musunuz?”
“Valla, konuşuyorum, ama hiçbir faydası yok.”
“Kaç yaşında?”
“On yedi yaşında.”
“Mesela ne diyorsunuz?”
“Sınavların yaklaştığını söylüyorum; derslerine çalışması gerektiğini söylüyorum; böyle giderse sınıfta kalacağını, arkadaşlarından geri kalacağını, ilerde çok pişman olacağını, ama o zamanda duyulan pişmanlığın işe yaramayacağını anlatıyorum.”
“Siz konuşup, nasihat ediyorsunuz.”
“Evet.”
“Ama, onunla sohbet etmiyorsunuz.”
“Valla bilmem; biz bildiğimiz kadarıyla elimizden gelenin en iyisini yapıyoruz, konuşuyoruz, anlatıyoruz.”
“Doğru, bildiğiniz kadarıyla elinizden gelenin en iyisini yapıyorsunuz. Ama konuşmak, nasihat etmek, sohbet etmek değildir. Siz sohbet etmesini bilmiyorsunuz.”
Kadın haklı olarak “neden bahsediyorsunuz,” diyen bir yüz ifadesiyle bana baktı.
İçim burkuldu. Anne acı çekiyordu ve çocuğuna yardım etmek istiyordu, ama kendini çaresiz hissediyordu.

Öğrencileri ve anababaları birlikte çağırdım. Danışmalığını yaptığım okulun küçük tiyatro salonunda buluştuk, öğrencilerle birlikte anababalar da oturdu.
Ufacık sahneye çıktım, bir sandalye attım oturdum, yanı başıma bir boş sandalye koydum.
“Buradaki öğrencilerden kim benimle sohbet etmek istiyor?” diye sordum. Kalkan ellerden birini gelişigüzel seçtim. Selim adıyla anacağım bir öğrenci yanımdaki sandalyeye geldi oturdu.
“Adın ne?”
“Selim.”
“Kaç yaşındasın?”
“On iki.”
“Bugün ayın kaçı?”
“24 Aralık 2008.” (Gerçek tarihtir; bu uygulamayı o gün yaptım.)
“Selim, gözünü kapa, beni iyi dinle. Gözünü açtığın zaman aradan yirmi yıl geçmiş olacak. 24 Aralık 2028 tarihinde gözünü açmış olacaksın. Tamam mı?”
Anladığını belirtmek için başını salladı.
“Lütfen gözünü aç.”
Selim, gözünü açtı.
“Bugünün tarihini söyler misin?”
“24 Aralık 2028.”
“Kaç yaşındasın?”
“Otuz iki.”
“Ne iş yapıyorsun?”
“İç mimarlık.”
Göz ucuyla anneye babaya bakıyorum; yüzlerinde hayret belirten hafif bir tebessümü var. Belli ki, onlar da Selim’in söylediklerini benimle birlikte ilk defa duyuyorlar.
“Nerede çalışıyorsun?”
“New York, Manhattan’da.”
Anne, babanın yüzünde saklayamadıkları büyük bir şaşkınlık ifadesi.
“Evli misin?”
“Hayır.”
“Arkadaşlarından evlenenler oldu mu?”
“Kızların hepsi evlendi.”
Gülüşmeler..
“Çalıştığın yere beni götürür müsün?”
“Ofisim, Manhattan’da 86 katlı bir binanın 42. Katında.”
Gülüşmeler devam ederken hayalen o binaya yürüdük, asansöre bindik, 42. Katta indik.
“Burası ‘home office,’” dedi.
İçeri girdikten sonra açıkladı:
“Dubleks daire: aşağıda salon ve mutfak var. Yukarda yatak odası ve ofis odam.”
“Selim, salonda neler var?”
“Salonda masa var, koltuklar var, sandalyeler var; komodin var, sehpalar var.”
“Duvarlarda ne var?”
“Resimler var, fotoğraflar. Ailemin fotoğrafı da var.”
“Ailenin fotoğrafına bakınca neler görüyorsun? Beraber bakabilir miyiz?”
“Annem ar, babam var. Ailece çektirdiğimiz bir fotoğraf. Abim var, ablam var, ben varım.”
“En küçük sen misin?”
“Evet.”
“Selim, bu fotğrafa baktığında, içinde ‘keşke!” duygusu beliriyor mu? İçindeki herhangi bir ‘keşke’nin sesini duyuyor musun?”
Hiç beklemeden “Evet,” dedi.
“Haydi, anlat bize,” dedim.
“Ben, babamla birlikte futbol maçına gitmeyi çok istedim. Bir de hafta sonları onunla top oynamak, kırlara gitmek istedim. Güreşmek istedim. Ama babam çok yoğundu; çalışmak zorundaydı, olmadı, zaman bulamadı. Ne yapalım, böyle oldu.”
Baba’ya baktım; gözlerinin yaşını tutmaya çalışıyor, ağlamamak için dudaklarını ısırıyordu.
Selim’e teşekkür ettim. Ve sordum:
“Selim, bu konuşmamızda, sana büyüklük tasladığımı, sana nasihat etmeye çalıştığımı hissettin mi?”
“Hayır!”
“Olanla ilgili olarak mı konuştuk, olması gereken üzerine mi?”
“Olanla ilgili olarak konuştuk.”
“Selim, seninle yeniden böyle sohbet etmek istesem, benimle konuşmak ister misin? Konuşmamızdan zevk aldın mı?”
“Yeniden konuşmak isterim; sohbetimizden zevk aldım.”
***
Sohbet özel türden bir konuşma, kendine özgü özellikleri olan bir söyleşidir.
Sohbet içinde olan iki insan o an için güç, onur ve değer yönünden eşittir ve olanı paylaşırlar; olması gereken üzerinde konuşmazlar.
Korku kültürünün olduğu yerde sohbete izin verilmez.
Türkiye’nin aydınlık geleceğinde anababaların çocuklarıyla sohbet içinde olmasını diliyorum.

Kategori: Makale, Mesaj Yorum yok
14Şub/200

CUMHURİYET’İN 1945-1975 ARASI DOĞAN KUŞAĞI…

indir☘☘☘☘☘☘☘☘☘☘☘☘

“BİZ, 1945-1975 ARASINDA DOĞAN İNSANLAR ;
BİZ SINIRLI SAYIDA ÜRETİLDİK.
Bu yüzden;
bizden keyif alın,
bizden öğrenin,
hazine biziz.
Dünyadan yok olmadan önce
her şeyi ve herkesi özellikle bizi çok sevin.
Hayatımız neden sevmeniz gerektiğinin gerçek KANITIDIR.
Okuldan sonra akşama kadar sokakta oynardık. Hiç televizyon izlemezdik.
İnternet arkadaşlarıyla değil gerçek arkadaşlarla oynardık.
Susadığımız zaman şişelenmiş su değil, musluk suyu içerdik.
Aynı bardağı dört arkadaşla paylaştığımız halde hastalanmazdık.
Her gün çok pilav yediğimiz halde hiçbir zaman kilo almadık.
Çıplak ayakla dolaşırdık ama ayaklarımıza bir şey olmazdı.
Annemiz ve babamız bizi sağlıklı tutmak için hiçbir zaman ek gıda takviyeleri, vitaminler vermezlerdi.
Kendi oyuncaklarımızı kendimiz yaratır ve onlarla oynardık.
Ailemiz zengin değildi. Bize mal mülk değil, sevgi verdiler.
Cep telefonlarımız, DVD'lerimiz, oyun istasyonumuz, XBox'ımız, video oyunlarımız, kişisel bilgisayarlarımız, internet sohbetimiz olmadı - ama bizim gerçek arkadaşlarımız vardı.
Arkadaşımızın evini davet olmadan istediğimizde ziyaret eder ve onlarla birlikte eğlenerek yemek yerdik.
Senin dünyandan çok farklı olarak bütün akrabalarla iç içe yaşar, aramızda sıkı bağlar olurdu.
Çektiğimiz fotoğraflar siyah beyazdı ama renkli anılarla dolu idi.
Ülkeyi güzel günlere taşımak, çok okumak, adam olmak gibi ülkülerimiz vardı ki belki tam yapamadık, yenildik ama uğrunda çok bedeller ödedik.
Biz kendine has, anlayışlı bir nesiliz, çünkü biz ebeveynlerinin söylediğini dinleyen son nesiliz.

Ayrıca, çocuklarını dinleyen ve dikkate alan ilk nesiliz. “  ALINTI

Kategori: Mesaj Yorum yok
14Şub/200

“UNESCO’nun 2020 Yılı İçin Gündemine Aldığı Farabi’ye Nasıl Bakabiliriz?” – Prof.Dr. Şafak URAL

Şafak Ural- Afiş (1)

Kategori: Mesaj Yorum yok