
Sardınyalı Gramçi(Gramsci-1881-1937) Karamsarlığın yarattığı “kayıtsızlığı” mücadele edilmesi gereken en büyük zaaf olarak görür.
Sardınyalı Gramçi(Gramsci-1881-1937) Karamsarlığın yarattığı “kayıtsızlığı” mücadele edilmesi gereken en büyük zaaf olarak görür.
Bu konudaki düşüncesi özetle:
-Kayıtsızlardan nefret ediyorum.
- Yaşamak taraf tutmaktır.
- Gerçekten yaşamak yurttaş olmaktır, taraflı olmaktır.
- Kayıtsızlık irade yitimidir, asalaklıktır, korkaklıktır.
- Kayıtsız olmak yaşamamaktır.
- Kayıtsızlardan bu yüzden nefret ediyorum...
-Kayıtsızlık, tarihin yüküdür.
- Yenilikçinin ayağına dolanan fazlalıktır, en güzel coşkuların içinde kalıp boğulduğu atıllık durumudur, akılcılığı yıkan şeylerin hammaddesidir.
ÇİP ÇAĞI VE KOMÜNAL KAPİTALİZM – Süleyman PEKİN
ÇİP ÇAĞI VE KOMÜNAL KAPİTALİZM – Süleyman PEKİN
Geçen hafta KORONAVİRÜS ÜZERİNDEN YEPYENİ BİR ÇAĞ SÜRÜMÜ demiştik; bu hafta da
adını koyup karakteristiğini öngörmeye çalışalım. Fakat Dünya ölçeğinde kayıtlı Vaka Sayısının yarım milyona doğru, Kayıp Sayısınınsa 20 bine doğru yol aldığını; sürecin kaç ay süreceğinin ve dünya ekonomilerinin, özellikle de ‘Gelişmiş Batı’ ekonomilerinin ne kadar kayba uğrayacağının bilinmezliğinde analiz yapma zorluğunu akıldan çıkarmadan.
‘Ortaçağ korkudur, şiddettir’ diyordu Yalçın Küçük 30 küsur yıl önceki YİRMİNCİ YÜZYILIN
ORTA ÇAĞI makalesinde ve ekliyordu: “Bir çağa geçmek için yıkım gerek!” Korona’nın korku esiri olduk, sanki sokaklarda dolaşan biri her an uzaylı bir yaratık tarafından kapılacakmış gibi
hissediyoruz. Yaratık deyince aklıma geldi; HOMO-DEUS 1 tipler insanlık için kimbilir daha neler yarattılar (creation) ve üzerimizde kimbilir daha neler planlıyorlar?
İnanç posalarından kendine din edinmeye çalışanlar hâlâ Tanrı’nın lâneti veya Allah’ın bir
musibeti gibi görüyorlar. Oysa bu, insanların bir musibeti.. Bkz. NİSA 79: “Sana gelen her iyilik Allah’tan, sana gelen her kötülük ise kendindendir.” Yani hayır Allah’a, şer insanlara ait.
Bunu kul yapısı görürsen arkadaki resmi de görme imkânı bulursun ve arkadaki resmi
görürsen ya o iradeye teslim olursun ya da isyankâr olursun. Teslim olan çip taktırır, yaşamını
garantiye aldığını düşünür ve Modern Mankurt olarak görece var olur. Âsiler korosu ise bu kendini Mevlâ yerine koyanların şerrî düzenlerini yıkmanın altyapısını hazırlar. “Dini Allah’a has kılmak” 2 demek medeniyeti / uygarlığı da Sünnetullah denilen tabiat ve kâinat kanunlarına ve dahi fıtrata yani yaratılışa döndürmektir; Dünya nüfusunu 5-10-15 kat tıraşlamayı düşünenlere biat değil.
PANİK YAPMA TÜRKİYE…
PANİK YAPMA TÜRKİYE...
1950’li yıllarda bir İngiliz şilebi Portekiz’den aldığı Madura şaraplarını İskoçya’ya götürür.
Demir attığı limanda yükünü boşalttıktan sonra, şilepte çalışan denizcilerden biri unutulan şarap kolisi kaldı mı diye denetlemek üzere soğuk hava deposuna girer. Onun içerde olduğunu fark etmeyen başka bir denizci ise, kapıyı dışardan kapatır.
Soğuk hava deposunda mahsur kalan denizci, var gücüyle bağırır, çelik duvarları yumruklar, ama kimseye duyuramaz sesini. Çakısıyla içerden açmaya çalışır kapıyı, mümkün değildir. Boş şilep, yeni yükünü almak üzere Portekiz’e doğru yola çıkar.
Mahsur denizci, depoda açlıktan ölmeyecek kadar yiyecek bulur. Ama deponun dondurucu soğuğuna fazla dayanamayacağının bilincindedir. Kapıyı açamayan çakısıyla, çelik duvarlara kendisini bekleyen ölüm sürecini yazmaya, daha doğrusu kazımaya başlar. Günbegün, adeta bilimsel bir titizlikle soğuğun vücuduna önce uyuşturucu sonra yavaş yavaş öldürücü etkilerini, el ve ayaklarının nasıl duyarsızlaştığını, donan burnunu ve buz gibi havanın dayanılmaz yakıcılığını anlatır.
Şilep Lizbon’a demir attığında, soğuk hava deposunun kapısını açan kaptan, zavallı denizcinin cesediyle karşılaşır. Duvarlara kazıdığı acılı sonunu okur ve.. kendisi de hayretten dona kalır.
Çünkü soğuk hava deposunun derecesi 19’dur. İskoçya’ya götürdükleri Madura şarapları 18 derecede taşınmayı gerektirmiş, şilep yükünü boşalttıktan sonra soğutma sistemi zaten kapatılmış olup, kendi haline bırakılan deponun sıcaklığı bir derece de yükselmiştir.
Yani biçare denizci donarak ölmemiş, donduğunu sandığı (ya da donacağına inandığı) için ölmüştür.
(Kaynak: Bernard Werber, ‘İzafi ve Mutlak Bilgi Ansiklopedisi’)
Muhsin Yazıcıoğlu (Portre Çizim – İllüstrasyon)– Murat YILMAZ
Helikopter kazasında (?) vefat eden Muhsin Yazıcıoğlu ve arkadaşlarını vefatlarının 11. yılında rahmetle anıyoruz!.. Ruhları şad olsun!..
Murat YILMAZ
ÇIKMA DIŞARI! – Ömer KAYNAK
ÇIKMA DIŞARI! - Ömer KAYNAK
Oturup, yerinde durmayan dayı
Evinde kal sakın çıkma dışarı!
Teyzeme söyle de demlesin çayı
Evinde kal sakın çıkma dışarı!
Baharı görmeden gelmesin kışın
Şakası yok bunun, bitirir işin
İnadı bırak da bir daha düşün
Evinde kal sakın çıkma dışarı!
Bir tas çorba yeter ya da makarna
Torunlarını sev oyunlar oyna
Sıkıldım diyerek sızlanıp durma
Evinde kal sakın çıkma dışarı!
Uzanıp koltuğuna filmler izle
Radyodan nihavent şarkılar dinle
Ne virüse tutul ne yatıp inle
Evinde kal sakın çıkma dışarı!
Eksiğin ne ise gençler getirsin
Millet bir olup bu işi bitirsin
Mayıs ayı bize yazı getirsin
Evinde kal sakın çıkma dışarı!
Bunalınca çıkıp balkona otur
Bir demli çay doldur bisküvit batır
Bu illet geldi mi saymıyor hatır
Evinde kal sakın çıkma dışarı!
Kolonya fayda etmez, istersen yıkan!
Ne maske bulunur ne dezenfektan
Fırsatçıyı görünce kaçıyor şeytan
Evinde kal sakın çıkma dışarı!
Hoca selânı verir duyulmaz
Cemaat yok, namazında kılınmaz
Evlatların salına da yapışmaz
Evinde kal sakın çıkma dışarı
Kaynak'ın haddine düşmez nasihat
Biraz sabredin, sonumuz rahat
Sağlıklı olursan yaşanır hayat
Evinde kal sakın çıkma dışarı!
Enfeksiyon Hastalıkları Covit-19 ve Zinciri kırmak – Dr. Halil İbrahim KAHRAMAN
Enfeksiyon Hastalıkları Covit-19 ve Zinciri kırmak – Dr. Halil İbrahim KAHRAMAN
İnsanın bir başka canlı tarafından hastalandırılması enfeksiyondur. Bu dünyada insanoğlu hayatını diğer canlılarla birlikte sürdürür. Bakteriler ve virüsler de bunlardandır. Bu birliktelik çoğunlukla karşılıklı faydalanma ve canlılığı birlikte sürdürme şeklindedir.
Cildimizdeki, burnumuzdaki, boğazımızdaki ve tüm boşluklarımızdaki trilyonlarca bakterilerle birlikte yaşamaktayız. Son yapılan araştırmalar bağırsaklarımız bu bakterilerimiz sebebiyle 2. beyin olarak tarif edilmektedir. Vücudumuzdaki bakterilerimiz sağlıklı olmamızı, hatta hastalıklardan korunmamıza katkı verdikleri bilinmektedir.
Ne oluyor da hastalık oluyor sorusunun cevabı ise mikrobun olmaması gereken yerde olması, bünyemizin direncinin kırılması veya hastalık yapıcı bir mikropla fazla süre ve miktarda karşılaşmış olduğumuzu düşünürüz. Çoğumuzun ağzında bulunan uçuk virüsü sessizce durur iken bir travma sonrası(mekanik, psikolojik) hastalık yapıcı etkisini gösterir ve uçuk ortaya çıkar. Hatta yol bulup kanımıza karışırsa beynimize giderek öldürücü bir hastalığa bile sebep olabilir. Aynen Corona virüslerinin insan tipleri de zaman zaman nezle dediğimiz basit şikayetlerle atlattığımız hastalıkları yaparlar. Bunun sebebi insan biyolojisinin bu virüsleri tanımasıdır.
Günay Dede ile birlikte Zenginoğlu Turşu’da
17 Mart 2020 Salı / İzmit’in Karabaş Mahallesi’nde bulunan dükkanında 32 yıldır turşuculuk mesleğini icra eden Dursun Zengin, 1988 yılından bu yana ev ev yapımı lezzetinde turşu yapıp, satıyor. En fazla lahana, biber, salatalık turşuları ilgi görüyor. Pancar, domates turşusunu da yapıyor.
Sedat BAYKARA büyüğümüz ebediyete uğurlandı. Komşularımızın hassasiyeti yakın zamanda unutulamaz!
22 Mart 2020 Pazar / 28 Şubat 1937 doğumlu Orman İşletmesinden emekli Sedat BAYKARA amcamızın bugün(Pazar) 15.30’da Kocabayramlar Köy Meydanında Cenaze namazı kılındı, helallik alınmasına müteakip Kocabayramlar Kabristanında ebediyete uğurlandı.
BAŞARILIYIZ DEMEK İÇİN ÇOK ERKEN – Ruhittin SÖNMEZ
BAŞARILIYIZ DEMEK İÇİN ÇOK ERKEN - Ruhittin SÖNMEZ
Koronavirüs (Kovid-19) salgını ile mücadelede başarılı veya başarısız olduğumuzu söylemek için çok erken. Çünkü henüz sürecin başındayız.
İlk vakanın Türkiye’de görüldüğü (daha doğrusu tespit edildiği) tarihin Çin, İran, Kore, Japonya, Singapur ile İtalya, İspanya, Almanya ve Fransa gibi Avrupa ülkelerinden daha sonra olması önemliydi. Bu bize ciddi bir zaman kazandırdığı gibi o ülkelerin tecrübelerinden faydalanma imkânı da verdi.
Böyle olunca ülkemizde alınan tedbirlerin çok başarılı olduğu gibi bir algı oluştu. Acaba gerçek tam olarak böyle mi?
Devletlerin bu alandaki başarısının en önemli ölçüsü Kovid-19’un öldürme oranı. Vaka sayısı da önemli ama bu yapılan test sayısına göre değiştiği için gerçek bir mukayese sağlamıyor.
Şu ana kadar salgının başlangıç ülkesi olan Çin’de Kovid-19’dan ölüm oranı yüzde 4,2 iken, İtalya’da halen yüzde 9, İran’da yüzde 7,5 oldu.
İran’daki ölüm oranının yüksekliğinde ABD ambargosunun, İtalya’da ise nüfusun çok yaşlı olmasının tesiri büyüktür. Ama her iki ülke de başlangıçta salgını çok ciddiye almadıkları gibi süreci de iyi yönetemediler. Yanlış ve eksik kararlarla hastalığın tüm ülkeye yayılmasına sebep oldular.
Okuduğum ve eğitim aldığım yer; İSTANBUL İKTİSADİ ve TİCARİ İLİMLER AKADEMİSİ Sultanahmet
İİTİA Sultanahmet 1973 – 1978 yılları arasında okuduğum, eğitim aldığım yer..
Ticaret Lisesi mezunuydum ve Ticaret Liseliler sadece İktisadi ve Ticari İlimler Akademilerinde veya Yüksek Okullarında eğitim alabilirlerdi. 1972-1973 yaza döneminde İzmit Ticaret Lisesini bitirdim. Açıklanan en yüksek puan ve ilk ön kayıt ile girdiğim İİTİA Sultanahmet’ten mezun oldum.
Atatürk’ün Balıkesir Hutbesi
Atatürk'ün Balıkesir Hutbesi
Atatürk'ün Balıkesir'i ziyaretleri 7 kez oldu. Bunlardan ilki, 6 Şubat 1923'te gerçekleşti. İzmir'den trenle Balıkesir’e gelen Mustafa Kemal Paşa'nın beraberinde eşi ve Kâzım Karabekir Paşa ile diğer zevat bulunuyordu.
Sedat Baykara amcamızı da kaybettik..
Sedat BAYKARA vefat etti.
Bugün(Pazar) İKİNDİ kocabayramlar Köy Meydanından Kocabayramlar Kabristanında ebediyete uğurlanacaktır.
28 Şubat 1937 doğumlu Orman İşletmesinden emekli Sedat BAYKARA;
Enise – Hasan Baykara’nın oğlu,
Rahmetli Sadettin Baykara, Sadi Baykara, rahmetli Sürkan Baykara ve Şükriye Özkul’un kardeşi,
Nezaket Baykara’nın eşi,
Nezahat, Seçil ve Vedat Baykara’nın babası,
Nazmi Gümüş, Cavit Sözer ve Nurhan Baykara’nın kayınpederi,
Yeliz, Yeşim, Hakan, Özgün, Melike, İlke, Furkan ve Beyza’nın dedesidir.
Allah rahmet eylesin.