Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım…

24Mar/200

BAŞARILIYIZ DEMEK İÇİN ÇOK ERKEN – Ruhittin SÖNMEZ

ruhittin sBAŞARILIYIZ DEMEK İÇİN ÇOK ERKEN - Ruhittin SÖNMEZ

Koronavirüs (Kovid-19) salgını ile mücadelede başarılı veya başarısız olduğumuzu söylemek için çok erken. Çünkü henüz sürecin başındayız.

İlk vakanın Türkiye’de görüldüğü (daha doğrusu tespit edildiği) tarihin Çin, İran, Kore, Japonya, Singapur ile İtalya, İspanya, Almanya ve Fransa gibi Avrupa ülkelerinden daha sonra olması önemliydi. Bu bize ciddi bir zaman kazandırdığı gibi o ülkelerin tecrübelerinden faydalanma imkânı da verdi.

Böyle olunca ülkemizde alınan tedbirlerin çok başarılı olduğu gibi bir algı oluştu. Acaba gerçek tam olarak böyle mi?

Devletlerin bu alandaki başarısının en önemli ölçüsü Kovid-19’un öldürme oranı. Vaka sayısı da önemli ama bu yapılan test sayısına göre değiştiği için gerçek bir mukayese sağlamıyor.

Şu ana kadar salgının başlangıç ülkesi olan Çin’de Kovid-19’dan ölüm oranı yüzde 4,2 iken, İtalya’da halen yüzde 9, İran’da yüzde 7,5 oldu.

İran’daki ölüm oranının yüksekliğinde ABD ambargosunun, İtalya’da ise nüfusun çok yaşlı olmasının tesiri büyüktür. Ama her iki ülke de başlangıçta salgını çok ciddiye almadıkları gibi süreci de iyi yönetemediler. Yanlış ve eksik kararlarla hastalığın tüm ülkeye yayılmasına sebep oldular.

İspanya ve Fransa'da yaşanan vaka ve ölümlere bakıldığında, İtalya'yı 10 günlük bir farkla takip ettikleri ortaya çıkıyor. Yani bu ülkelerde öldürme oranları, gelecek günlerde İtalya'da olduğu gibi yükselebilir.”

Türkiye de aynı durumda. Yani İtalya ve İspanya gibi olma riskimiz var.

Buna karşılık G. Kore’de Kovid-19’dan ölüm oranı yüzde 1,1 ve Almanya’da yüzde 0,3 gibi düşük oranlarda kaldı.

Güney Kore ve Almanya bu başarıya çok sayıda test yaparak ulaştı. Hong Kong, Singapur ve Japonya da aynı yöntemle başarılı oldular.

İnsanların hastaneye gelmelerini beklemeden, yaygın test uygulamasıyla hastaları ve onlarla temasa geçen kişileri tespit edip karantinaya alarak salgını kontrol altına aldılar.

Zaten Dünya Sağlık Örgütü de, bu salgın ile mücadelede en önemli şeyin mümkün olduğunca çok test yapılarak, virüse yakalanmış olanların tecrit ve tedavisi olduğunu açıklamıştı.

Türkiye’de ölüm oranı halen yüzde 2,2 ama bu oran yapılan test sayısı arttıkça değişecek. Çünkü yeni test kitleri geldikçe ve test merkezleri arttıkça hastalığa yakalananların sayısının çok arttığını göreceğiz.

Devletimiz salgınla mücadelede keşke başarılı olsa da hem insanlarımız hastalıktan korunsa ve hem de başarımızla övünebilsek.

Ama görünen o ki “turpun büyüğü heybede.”

********************************

TÜRKİYE İKİ BÜYÜK HATA YAPTI

Türkiye’de Bilim Kurulu tavsiyesiyle alınan kararların yararlı olduğuna hiç kuşku yok.

Ancak süreçte iki önemli yönetim hatasının yapıldığı görülüyor:

Birinci hata, Türkiye çok az test yaptı. G. Kore ve Almanya’nın yaptığı gibi çok sayıda test yapmadı.

yerli üretim 500 bin korona test kitini ABD’ye GÖNDERDİK. Elimizde yeterince kit kalmadığı için test merkezlerimizi artıramadık.

Bu salgın ortamında test kitlerimizi satmasak ve test yapan merkezleri hızla çoğaltsa idik daha kontrollü bir mücadele yapıyor olacaktık.

Çin’den yeni gelen 2 milyon adet hızlı test kiti ile testler başlayınca hasta sayısının hızla arttığını göreceğiz.

Süreç içinde yapılan ikinci hata ise, umre ziyaretlerinin iptalinde geç kalınması, umreden dönenlerden 15 bin kişinin karantinaya alınmaması ve camilerde cemaatle namaz kılınmasını erteleme kararının geç alınması oldu.

Koronavirüs Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. Alpay Azap “ Hong Kong, Singapur olma şansımızı kaybettik. Bundan sonra tüm enerjimizi İtalya olmamaya harcamalıyız" dediğine göre bu hataların maliyeti ağır olacak.

********************************

ALMANYA NELER YAPTI?

Koronavirüs salgını ile mücadelede en başarılı olan ülkelerden Almanya’nın neler yaptığını (Yılmaz Özdil’in yazısından özetleyerek) bakalım.

Almanya sürecin başında ve hiçbir ölüm vakası olmadan şu tedbirleri aldı:

· Sağlık sistemine derhal 36 milyar Euro aktardı.

· Ülkedeki bütün hastanelerin yoğun bakım ünitelerini derhal dört katına çıkardı.

· Her gün 22 bin kişiye test yaptı. (Türkiye ise bugüne kadar ancak 20 bin test yapabildi.)

· Hastanelerinde 25 bin adet solunum cihazını, derhal 15 bin adet solunum cihazı daha satın alarak, 40 bine çıkardı.

· Almanya, Japonya'dan sonra dünyanın en büyük tıbbi cihaz üreticisi… Bu yüzden, test kitlerini, solunum cihazlarını ithal etmedi, kendi şirketleri üretti. Böylece, şu anda paradan çok daha önemli olan zamanı kaybetmedi.

· Testte pozitif çıkan herkesi iki gün hastanede tuttu, belirti göstermeyenleri evinde karantinaya aldı, belirti gösterenleri 14 gün daha tuttu, çok erken teşhisle, çok erken müdahale etmiş oldu.

· İlk günde sağlık sistemindeki tüm izinleri iptal etti. Yurtdışında tatilde olan doktorlarını, o ülkeye uçuşlar yasaklanmış bile olsa, ülkelerine getirdi.

“Sağlık Bakanımızın çok iyi niyetle ve insanüstü bir gayretle çalışıyor” olması, “gözlerinin uykusuzluktan kan çanağına dönmesi” bu felaketten az hasarla çıkmamızı sağlamaz.

Bahsettiğimiz iki idari hatanın yapılması ve Almanya’nın yaptıklarını yapamıyor olmamız sonucu belirleyecek. Siyasi iradenin doğru kararları hasarı azaltacak, hataları ve eksikliklerinin bedelini ise hepimiz birlikte ödeyeceğiz.

23.03.2020

Bu yazıyı beğendiniz mi?

RSS Kaynağımıza abone olun!

Yorumlar (0) Geri izlemeler (0)

Yorum yapılmadı.


Leave a comment

Geri izleme yok.