
Küreselleşme Sürecinde PANDEMİ – Prof.Dr. Gökhan KOÇER ZOOM Buluşmasına ilgi duyanlar davetli..
COVİT 19 BÜYÜK SALGINI VE GÖRÜNMEZ KAHRAMANLARI – Dr. Halil İbrahim KAHRAMAN
COVİT 19 BÜYÜK SALGINI VE GÖRÜNMEZ KAHRAMANLARI – Dr. Halil İbrahim KAHRAMAN
2020 yılı başında Çin’de başlayıp tüm dünyayı saran Covit-19 (taç virüs 19) büyük salgını DOĞAL Afetler karşısında insanların günümüzde de çaresiz kalabildiğini göstermiştir. Yine gördük ki bu tür durumlarda sistemin iyi çalışması, imkanların yeterli olması yanında hizmeti yürütenlerin bilgi, beceri ve gayretinin başarıda en önemli etken olduğudur.
Bu bulaşıcı hastalık salgınının insanlara gösterdiği,hatırlattığı bir durum hekim ve hakimliğin, sağlık hizmetinin ne kadar önemli olduğudur. İnsanların hastalanıp, çaresizleştiği o zayıf anında hekimin ve sağlık hizmeti kurumlarının ne kadar önemli ve vazgeçilemez hizmetler yaptığıdır. Böyle bulaşıcı bir hastalığın varlığında herkes birbirinden kaçarken sağlık çalışanlarının canları pahasına, çaresizliğe düşmüş o insanlara hizmet verip sağlıklarına kavuşmaları yönündeki gayretlerinin bir kahramanlık olduğunu hep beraber görmekteyiz.
Şu lanetten kurtulalım – Fazlı KÖKSAL
Şu lanetten kurtulalım - Fazlı KÖKSAL
Biliyorum mümkün değil ama bazen “keşke Amerika kıtası hiç keşfedilmeseydi” diye düşünürüm…
Niye mi? Sebebi çok…
Milyonlarca Kızılderili katledilmemiş olurdu…
Dünya ABD emperyalizmi ile tanışmazdı…
Ve belki de hepsinden önemlisi insanlık tütün denen belaya bulaşmamış olurdu…
Bizim Tütünle tanışmamız ile yaygın olarak kullanmaya başlamamız arasından uzun bir süre geçmedi…
1. Ahmet döneminde şeyhülislamın “haramdır” fetvası da, IV. Murad’ın acımasız cezaları da toplumu tütün kullanmaktan alıkoymadı…
Tütün tiryakisi IV. Mehmet padişah olunca şeyhülislamın fetvası ile tütün içimi ve dikimi serbest bırakıldı. Önce Balkanlarda sonra Anadolu’da tütün ekimi yaygınlaştı.
Dış Borçlar Hikayemiz – Av. Ruhittin SÖNMEZ ZOOM Toplantısı
9 Mayıs 2020 Cumartesi / Av. Ruhittin Sönmez Türk Aydınları grubundan 47 arkadaşımızla, zoom programı üzerinden yaptığımız tele-sohbette Dış Borçlar Hikayemizi anlattı.
Arkadaşlarımızın çok değerli katkıları ile çok verimli bir toplantı oldu.
AYDIN, BİLİM İNSANI VE ELEŞTİRİ – Ruhittin SÖNMEZ
AYDIN, BİLİM İNSANI VE ELEŞTİRİ – Ruhittin SÖNMEZ
1970’li yıllar Türkiye’de “Sol- Sağ çatışmalarının” yaşandığı yıllardı. Önce fikri planda başlayan
tartışmaların daha sonra kavgalara ve sonunda silahlı çatışmalara döndüğü bu dönemde üniversite tahsili yaptım.
Fakülteme 1973’de başladığımda daha liseden “ülkücü” olarak fakülteye gelmiş, “devrimci” sayısının çok olduğu Kimya Fakültesinde birlikte okuyordum. Fakültemdeki ve diğer fakültelerden edindiğimiz ülkücü arkadaşlarımızla kendimizi “geliştiriyor”, devrimci arkadaşlarımızla sürekli fikir planında mücadele” ediyorduk.
Ülkücü gençler Ziya Gökalp’ten, Alpaslan Türkeş’e milliyetçi kaynak kitaplardan, devrimci gençler de Marx’tan, Mao çizgisine kadar buldukları “devrimci/ sosyalist” kitaplardan besleniyordu. Karşı grupların hedefi “yapılan tartışmalarda rakibini yenmek” ve onları kendi gruplarına dâhil etmeye çalışmaktı.
Oysa ileride öğrenecektim ki, tartışmalarda yenmek, haklı çıkmak değil, hakikati aramak önemli
idi. Zaten tartışmada yendiğiniz insanı ikna etmeniz de mümkün değildi.
Ben de bu ortamda, büyük bir açlıkla, bir yandan bulduğum kaynak kitapları okuyor, bir yandan da milliyetçi kanadın bilim adamı ve siyasetçilerinin katıldığı konferans, açık oturum gibi faaliyetlerde bilgimi artırmaya çalışıyordum.
İstanbul Üniversitesi çevresinde Kubbealtı Cemiyeti’nde Türk Müziği çalışmalarına katılmaya
başlayınca, burada yapılan konferansların da müdavimi oldum. Burada çok sayıda bilim, sanat ve siyaset adamını tanımak benim tahsil hayatımın önemli kazançlarından biri oldu.
Galiba 1975 yılıydı. Milliyetçi profesörler arasında ismi geçen, lisede iken edebiyat dersimizde kitabını okuduğum, Türk Dili ve Edebiyatı Profesörü, Edebiyat Tarihçisi Prof. Dr. Mehmet Kaplan da Kubbealtı’nda bir açık oturumda konuşmuştu.
Bu konuşmada öğrendiğim diğer bilgileri bugün hatırlayamam ama Prof. Mehmet Kaplan Hoca’nın bir tavrını unutamadım. Çünkü iki soruya karşı verdiği cevaplardan hayatımın en önemli derslerinden birini almıştım.
ANNE!.. İki hece / TEK kelime!
ANNE!.. İki hece / TEK kelime!
Kilometrelerce uzakta olsanız dahi “başınız ağrısa bile” ONU SES TONUNUZDAN HİSSEDEBİLECEK kadar SİZİ TANIYAN VE İNCE DÜŞÜNEN tek varlık!
Doğurduğu - emzirdiği - büyüttüğü yetmiyormuş gibi DUALARIYLA da hayatımıza YÖN VEREN merhamet abideleri!
Herkesin bu dünyadaki “EN ÖNEMLİ VE EN DEĞERLİ VARLIĞIM” dediği tek CANLI!
Evde 4 kişiyseniz ve 3 dilim pasta varsa “BEN YEMİYORUM / Kİ ZATEN SEVMİYORUM” diyen tek insan!
Yeri doldurulmayan ve doldurulamayacak olan tek varlık!
CENNETİN BİLE; ONLARIN AYAKLARI ALTINA SERİLDİĞİ; MELEKLERİN DÜNYADA GÖRÜNEN YÜZLERİ!
(Küçükken) Şımarınca kızar veya döver diye şiddetinden korkup; yine de ONA sığındığımız tek LİMAN!
HAKLARINI hiçbir zaman ödeyemeyeceğimiz EN DEĞERLİLERİMİZ !
KELİMELERİN ANLATMAYA YETMEDİĞİ - YETMEYECEĞİ - YETERSİZ KALDIĞI ANNELERİMİZ ....
GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN !
️ İyi ki SEN! Ve HEP SEN! Unutmadan dostlar : ANNE sadece insana özgü bi kavram değildir; HER CANLININ bi annesi vardır ! İşte bu yüzden EN KUTSALIMIZ olan annelerimize ÖF bile demiyelim.
Mete beyin tableti elinden düşmüyor..
30 Nisan 2020 Pazartesi / Mete Küçük bey tableti elinden düşürmüyor.. Kulaklıkları da kırmızı renkte..
*YÜZYILIN İTİRAFLARI* – *DAVİD ROCKEFELLER*
*YÜZYILIN İTİRAFLARI*- *DAVİD ROCKEFELLER*
*Mustafa Kemal, bizim temsil ettiğimiz dünyanın en büyük düşmanıdır.*
(Rothschild.)
2014 yılında Amerika Birleşik Devletlerinde, ünlü petrol milyarderi, bankacı ve dünyanın en zengin ailelerinden biri olan Yahudi Rockefeller ailesinin, yakınlarda vefat eden en büyük ferdi David Rockefeller’in bir kitabı yayınlandı. “Yüz yılın İtirafları “ adını taşıyan bu kitap maalesef çok kısa zamanda piyasadan çekildi. Çünkü kitapta, itiraflar vardı.
Dünyayı yönetme isteği içinde olan ELİT bir tabakanın yüz yıl içerisinde, bazı devletler ve ülkeler içinde ve dışında, o ülkeleri kendi şemsiyeleri altına alabilmek için çevirdikleri dolaplar, entrikalar, soygunlar, sömürgeleştirme itiraf ediliyordu. Bu elit tabakanın daha fazla açığa çıkmaması ve masum halklara yaptıkları bilinmemesi için kitap piyasadan kaldırıldı.
Öncelikle Rockefeller ailesi hakkında bulabildiğimiz kadar bilgi verelim. Sonra bu ailenin en büyüklerinden olan David Rockefeller’in kaleme aldığı itiraflardan “Türkiye” hakkında yazdıklarını ve düşündüklerini öğrenelim:
ELMALILI MUHAMMED HAMDİ YAZIR’DAN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ DERSİ – Prof.Dr. Nurullah ÇETİN
ELMALILI MUHAMMED HAMDİ YAZIR’DAN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ DERSİ - Prof.Dr. Nurullah ÇETİN
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, (1878-1942) büyük bir tefsir âlimidir. Atatürk, 1926’da kendisine Kur’an’ı Türkçe tefsir etmesi görevini verdi. Bu görevi verirken Kur’an’ı bozacaksın, tahrif edeceksin, eğip bükeceksin, bazı ayetleri çıkarıp ekleyeceksin falan demedi, bunu aklının ucundan bile geçirmedi. Velev ki böyle bir dayatmada bulunsaydı bile Elmalılı Hamdi Yazır, bu türden siyasi dayatmalara boyun eğecek bir âlim değildi.
Yani Atatürk’ün niyeti dinde reform yapmak değil, dini halkın asıl kaynağından doğru biçimde öğrenmesini sağlamaktır.
Atatürk istedi ki Türkler, sahanın en iyi âlimi ve otoritesi olan Elmalılı’nın kaleminden kitapları olan Kur’an’ı anlasınlar ve öğrensinler.
Böylece Hak Dini Kur'an Dili (Kuran'ı Kerim'in Türkçe Tefsiri) kitabı çıktı ve Atatürk’ün emriyle 1935 yılında matbaa'ya verildi. Atatürk'ün Elmalılı'ya yazdırdığı bu tefsir, günümüzde bile önde gelen İslam âlimleri tarafından da hâlâ en güvenilir tefsir olarak kabul edilmektedir.
Mete Küçük bey camdan bakıyor..
1 Mayıs 2020 Cuma / Mete Küçük bey camdan bakıyor da, nereye, kime bakıyor?
Kars Ulu Cami’de Ermeniler 285 Türk’ü diri diri..
Kars Ulu Cami’de Ermeniler 285 Türk’ü diri diri yakmış
Ermeniler Kars'ta, 1915 yılında Ulu Cami'ye, "anlaşma yapacağız" diyerek toplayarak diri diri yaktığı Türklerin kan ve yağlarının izleri halen cami duvarlarında duruyor.
Kars Kaleiçi Mahallesi'nde bulunan ve 17'inci Yüzyılda Osmanlı Padişahı Sulan İbrahim döneminde yaptırılan Ulu Cami, Ermeni mezaliminin canlı izlerini günümüze taşıyor.
Cami, 1877-78 Osmanlı Rus Savaşı'ndan sonra Kars'ın Rus işgalinde kaldığı yıllarda şehrin ileri gelenlerinden 285 kişiyi, "anlaşma yapacağız" vaadiyle kandırıp yakılarak tahrip edildi ve kullanılamaz hale getirildi. Diri diri yakılan insanların duvarlara sıçrayan kan ve yağlarının izi ise halen korunuyor. Yakılan insanların kan ve yağ izlerinin bulunduğu duvarın orijinal 2 taşı çerçeve içinde tutuluyor.
Ulu Cami Dernek Başkanı, Kars İl Başkanı Yasin Aşkın Yıldırım, Kars'ın mezalimin başkenti olduğunu söyledi.
Başkan Yasin Aşkın Yıldırım, "Kars gerçekten mezalimin başkenti olarak biliniyor. 1915 yıllarında Ulu Camii Kars'taki Ermeni katliamlarının yaşandığının en büyük örneğidir. Ulu Cami de Kars'ın önde gelenleri "toplantı yapılacak" denilerek, toplantıların yapılabileceği yerler müsaitliği bakımından camilerdi. Ulu cami de topladılar ve yaklaşık 285 ecdadımızı diri diri yakarak katlettiler. Kars Ulu Cami 285 insanımızın Ermeni taşnak çeteleri tarafından yakılarak şehit edildiği yerdir. İspatlıdır, biz ispatlamaya her zaman hazırız" dedi.
Kars Ulu Cami duvarlarında bulunan ve Ermeniler tarafından yakılan Türklerin "kan ve yağ" izleri çerçeveye alınarak muhafaza ediliyor.
Ulu Cami önünde bulunan kitabede ise Ermeni mezaliminin fotoğrafları yer alıyor.