Mükellefin Ölümü Halinde Mirasçıların Vergi Borçlarından Doğan Sorumluluğu
Mükellefin Ölümü Halinde Mirasçıların Vergi Borçlarından Doğan Sorumluluğu
Gönderen: Ayşe GINALI
Özet
Vergi kaydı bulunan mükelleflerin ölümü halinde mükelleflerin ödevleri mirası reddetmemiş kanuni veya mansup (atanmış) mirasçılarına geçer. Ancak mirasçılardan her biri ölenin vergi borçlarından miras hisseleri nispetinde sorumlu tutulduklarından, ödenmeyen borçlar için mirasçılar adına yapılacak takip işlemlerine miras hisseleri nispetinde hesaplanarak başlanır.
Anahtar Kelimeler: Ölüm, mirasçı, tereke, vergi ve ceza.
1.Giriş
Devlete, il özel idarelerine ve belediyelere ait vergi, resim, harç, ceza tahkik ve takiplerine ait muhakeme masrafı, vergi cezası, para cezası gibi asli gecikme zammı, faiz gibi fer’i amme alacaklarının ilgili kanunlarında belirtilen sürelerde ödenmemesi halinde 6183 sayılı AATUHK’da belirlenen usul ve esaslar doğrultusunda tahsili yoluna gidilir.
6183 sayılı Kanunun 7. maddesinde ise borçlunun ölümü halinde mirası reddetmemiş mirasçılar hakkında yine aynı Kanun hükümlerinin tatbik edileceği belirtilmiştir.
Borçlunun ölümü halinde terekenin (mirasçılara ve mal vasiyet edilenlere intikal edilebilecek tüm mal, hak ve borçlar) borçlarından dolayı ölüm günü ile beraber üç gün için takip işlemleri durdurulur. Üç günün bitiminde terekenin borçları için takip işlemlerine devam edilir.
Mirasçılar mirası kabul veya ret etmemişlerse bu hususta Türk Medeni Kanunundaki belirlenen süreler geçinceye kadar takip işlemleri durdurulur.
2.Medeni Kanuna Göre Mirasçıların Mirası Kabul/Ret Süresi
4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 606. maddesinde mirasın üç ay içinde reddolunabileceği, bu süre yasal mirasçılar için mirasçı olduklarını daha sonra öğrendikleri ispat edilmedikçe miras bırakanın ölümünü öğrendikleri; vasiyetname ile atanmış mirasçılar için miras bırakanın tasarrufunun kendilerine resmen bildirildiği tarihten itibaren işlemeye başlayacağı hüküm altına alınmış olduğundan dikkat edilmesi gereken en önemli nokta mirasın kabul edildiğine ilişkin bir bilgi edinilmeden mirasçılar hakkında takip yapılmasına imkân bulunmadığıdır.
Ancak aynı Kanunun” Ret Hakkının Düşmesi” başlıklı 610. maddesinde “Yasal süre içinde mirası reddetmeyen mirasçı, mirası kayıtsız şartsız kazanmış olur.
Ret süresi sona ermeden mirasçı olarak tereke işlemlerine karışan, terekenin olağan yönetimi niteliğinde olmayan veya miras bırakanın işlerinin yürütülmesi için gerekli olanın dışında işler yapan ya da tereke mallarını gizleyen veya kendisine maleden mirasçı, mirası reddedemez. “hükmü yer almaktadır.
Bu nedenle Kanunun 610. maddesi uyarınca, mirası ret süresi sona ermeden mirasçı olarak tereke işlemlerine karışan, terekenin olağan yönetiminde olmayan veya miras bırakanın işlerinin yürütülmesi için gerekli olanın dışında işler yapan ya da tereke mallarını gizleyen veya kendisine maleden mirasçı mirası reddedemeyeceğinden, mirası ret hakkından mahrum olan bu mirasçılar hakkında mirası ret süresi beklenilmeden takip işlemlerine devam edilmesi gerekmektedir.
3.Mirasçıların Sorumluluğu
3.1. Mirasçıların sorumluluğu; 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 12. ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 681. maddesinde düzenlenmiştir.
213 sayılı Kanunun 12. maddesinde, “Ölüm halinde mükelleflerin ödevleri, mirası reddetmemiş kanuni ve mansup mirasçılarına geçer. Ancak, mirasçılardan her biri ölünün vergi borçlarından miras hisseleri nisbetinde sorumlu olurlar.” hükmüne yer verilmek suretiyle ölen kişinin vergi borçlarından her mirasçının kendi miras hissesi nispetinde sorumlu olması esası getirilmiştir.
Bu nedenle, ölen amme borçlusundan aranılan amme alacaklarının 213 sayılı Kanun kapsamına giren alacaklar (örneğin, gelir vergisi, katma değer vergisi gibi) olması halinde mirasçılar hakkında yapılacak takiplerde mirasçıların sorumlu oldukları tutarların 213 sayılı Kanunun anılan maddesi uyarınca tespit edilmesi gerekmektedir.
4721 sayılı Kanunun 641 ve 681. maddelerinde ise; mirasçıların tereke borçlarından dolayı mütesselsilen sorumlu oldukları düzenlenmiştir. Ancak, bu sorumluluk mirasın paylaştırılmasından itibaren geçecek 5 yıllık sürede geçerli olup, bu sürenin bitiminden sonra mirasçılar miras hisseleri oranında miras bırakanın borçlarından sorumlu olurlar. Miras bırakandan aranılan amme alacaklarının 213 sayılı Kanun kapsamında olmayan alacaklardan olması halinde mirasçılar hakkında yapılacak takipte 4721 sayılı Kanunun hükümleri esas alınır. Buna göre, mirasçılar müteselsil sorumluluğun sona erdiği tarihe kadar borcun tamamından müteselsilen, bu tarihten itibaren ise miras hisseleri oranında sorumlu tutularak takip edilir.
3.2. Tüzel kişiliklerde ortak veya yönetici sıfatıyla bulunan kişilerin ölümü halinde mirasçıların sorumluluğu; Tüzel kişi mükelleflerde, şirket ortağı veya şirket müdürü konumunda olan kişinin ölümü halinde öncelikle ölen kişinin şirkette ki hisse oranı ve sorumluluğu dikkate alınmalıdır.
Örneğin; Limited şirkette % 50 ortak bulunan kişinin sorumluluğu şirket borçlarının % 50’si ile sınırlıdır. Bu durumda ölenin mirasçıları şirketin borcunun yarısından ve miras hisseleri nispetinde sorumlu tutulurlar. Ölen kişi aynı zamanda şirket müdürü ise bu durumda şirketin borcunun tamamından yine miras hisseleri oranında sorumlu olacaklardır.
3.3. Mirasçılar tarafından, mirasın tutulan defter uyarınca kabulü yoluna başvurulmuş olması halinde mirasçıların sorumluluğu; Türk Medeni Kanununun 590. maddesi gereği aşağıdaki sebeplerden birinin gerçekleşmesi hâlinde sulh hâkimi terekenin defterinin tutulmasına karar verir:
- Mirasçılar arasında vesayet altına alınmış olan veya alınması gereken kimse varsa, Mirasçılardan biri uzun süreden beri bulunamıyorsa ve temsilcisi de yoksa, Mirasçılardan veya ilgililerden biri, ölüm tarihinden başlayarak bir ay içinde istemde bulunursa,</LI>
Defter tutulması halinde defter tutma işlemi gecikmeksizin tamamlanır. Bu durumda mirasçıların sorumluluğu;
– Amme alacağının deftere kaydedilmiş olması halinde yukarıda (3.1.) numarasında yapılan açıklamalara göre,
– Amme alacağının deftere kaydedilmemiş olması halinde, amme alacağının 213 sayılı Kanun kapsamında olup olmamasına bakılmaksızın, miras yoluyla iktisap edilen miktar kadarıyla, olacaktır.
3.4. Mirasın Devlete Geçmesi; 4721 sayılı Kanunun 631. maddesi uyarınca, amme borçlusunun mirasının Devlete geçmesi halinde, Devlet deftere yazılan borçlardan, sadece miras yoluyla edindiği değerler ölçüsünde sorumludur.
4.Mükellefler Adına Düzenlenen Cezalarda Sorumluluk
6183 sayılı Kanunda adli ve idari para cezalarının amme borçlusunun ölümü halinde terkin edilip edilmeyeceği hususunda herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır.
Ancak, 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 38. maddesinin yedinci fıkrasında “Ceza sorumluluğu şahsidir.” hükmü yer almaktadır.
Anayasanın bu hükmü ile şahısların işledikleri idari veya adli suçlara istinaden gerek adli gerekse idari merciler tarafından verilen cezaların yalnızca o kişiye yönelik olarak infaz edilmesi gerektiği hüküm altına alınmaktadır.
Diğer taraftan, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun;
“Ceza sorumluluğunun şahsiliği” başlıklı 20. maddesinin (1) numaralı fıkrasında “(1) Ceza sorumluluğu şahsidir. Kimse başkasının fiilinden dolayı sorumlu tutulamaz.” hükmü,
“Sanığın veya hükümlünün ölümü” başlıklı 64. maddesinde de “(1) Sanığın ölümü halinde kamu davasının düşürülmesine karar verilir. Ancak, niteliği itibarıyla müsadereye tabi eşya ve maddi menfaatler hakkında davaya devam olunarak bunların müsaderesine hükmolunabilir.
(2) Hükümlünün ölümü, hapis ve henüz infaz edilmemiş adli para cezalarını ortadan kaldırır. Ancak, müsadereye ve yargılama giderlerine ilişkin olup ölümden önce kesinleşmiş bulunan hüküm, infaz olunur.” hükmü,
yer almaktadır.
Ayrıca, mülga 765 sayılı Türk Ceza Kanununun 96. maddesinde de 5237 sayılı Kanunun 64. maddesine paralel hüküm yer almakta idi.
Bu nedenle, Anayasanın 38. maddesi hükmü ile mülga 765 sayılı Türk Ceza Kanunu ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda yer verilen hükümler nedeniyle, cezaya muhatap kişinin ölümü halinde mahkemeler tarafından verilen adli para cezalarının tahsilinden vazgeçilmesi gerekmektedir. Ancak, müsadereye ve yargılama giderlerine ilişkin olup ölümden önce kesinleşmiş olan mahkeme kararlarının infazı gerektiğinden, bu tutarlar ve eşyalar gerek terekeden gerekse mirasçılardan aranılır.
Öte yandan, 5326 sayılı Kanunun 17. maddesinin (4) numaralı fıkrası gereğince, çeşitli kanunlardaki hükümlere dayanılarak tatbik edilmesi öngörülen ve idarelerin düzenleme yapma ve ceza verme yetkileri gereğince verilen idari para cezalarının, özel kanunlarda belirlenen sürelerde ödenmemesi ve bu cezaların kesinleşmesi halinde, takip ve tahsil işlemlerinin 6183 sayılı Kanun çerçevesinde yerine getirileceği hüküm altına alınmıştır.
İdari para cezalarının düzenlendiği özel kanunlarda, cezaya muhatap olan kişilerin ölümü halinde idari para cezalarının mirası reddetmemiş mirasçılarından takip edilip edilmeyeceği yönünde ayrıca bir hüküm bulunmaması koşuluyla, Anayasanın 38. maddesinde yer verilen “Cezaların Şahsiliği” ilkesi gereğince, bu idari para cezalarının tahsilinden vazgeçilmesi gerekmektedir.
Örneğin, trafik para cezalarının düzenlendiği 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununda, trafik para cezası verilen amme borçlusunun ölümü halinde bu amme alacağının mirası reddetmemiş mirasçılarından takip edilip edilmeyeceği yönünde bir düzenleme bulunmadığından, kendisine trafik para cezası verilen amme borçlusunun ölümü halinde bu alacak, borçlunun mirasçılarından takip edilmeksizin tahsilinden vazgeçilir.
Tüzel kişilere yönelik olarak verilen adli veya idari para cezalarının tüzel kişiliğin mal varlığından tahsil edilememiş olması nedeniyle, 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre sorumlu tutulan ortaklar ve/veya kanuni temsilcilerin ölümü halinde, cezaya tüzel kişilik muhatap olması nedeniyle, mirası reddetmemiş mirasçılarından bu alacakların takibine devam edilir.
213 sayılı VUK’nun 372. maddesinde; “Ölüm halinde vergi cezası düşer.”hükmü yer almaktadır. Bu nedenle mükellefin ölümü halinde, mükellef adına düzenlenmiş olan vergi cezalarının kaldırılması gerektiği gibi ölen kişinin bir fiiline bağlı olarak ölümünden sonra tespit edilen cezaların da düzenlenmemesi gerekir.
Ayrıca adi ortaklık şeklinde mükellefiyet kaydı bulunan işletmeler adına düzenlenen veya düzenlenmesi gereken cezaların ölen ortağın hissesine isabet eden tutarın kaldırılması ve düzenlenmemesi gerekir.
5.Mirasçıların Takibi
Öncelikle 6183 sayılı Kanun kapsamında ölenin borçlarından dolayı mirasçıların takibi için ya mirasın kabul edilmiş olması ya da Türk Medeni Kanununda yer alan üç aylık sürenin herhangi bir işlem yapılmaksızın geçmiş olması gerekir.
Mirasın kabulü veya kabul edilmiş sayılması halinde ölenin borçları için hisseleri oranında mirasçılar adına Ödeme Emri düzenlenerek tebliğ edilir. Tebliğ işleminden itibaren yedi günlük süre içerisinde mirasçı tarafından borcun ödenmemesi halinde amme alacağı için cebri takibata (malvarlığı araştırması, haciz gibi) başlanır.
Ancak alacağın 213 sayılı Kanun kapsamında olmayan alacaklardan olması halinde, (Örneğin; mahkeme harcı) mirasçılar müteselsil sorumluluğun sona erdiği tarihe kadar borcun tamamından müteselsilen, bu tarihten itibaren ise miras hisseleri oranında sorumlu tutularak takip edilir.
6.Sonuç
Her ne kadar mirası reddetmemiş mirasçılar ölenin vergi borçlarından dolayı miras hisseleri nispetinde sorumlu ise de aynı zamanda 213 sayılı VUK’nun 12. maddesi hükmü gereğince ölen adına, ölüm tarihinden itibaren yine aynı Kanunda belirlenen sürelerde verilmesi gereken bildirim, beyanname verme gibi sorumluluklarının bulunduğunu da unutmamak gerekir.
Kaynakça
-T.C.Yasalar (04.01.1961) 213 sayılı VUK
-T.C.Yasalar (21.07.1953) 6183 sayılı AATUHK
-MB (12.05.2007) 442 sayılı Tahsilat Genel Tebliği
-MB (30.06.2007) Seri:A, Sıra No:1 Tahsilat Genel Tebliği
* Bu Makale Lebib Yalkın Yayınlarının izni ile yayınlanmış olup, LYY Mevzuat Dergisi Ağustos 2015 Sayısından alınmıştır. Lebib Yalkın Yayınlarına ve Değerli Yazara MÜHAK’a desteklerinden ötürü teşekkür ederiz.
Leave a comment
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.