ERDOĞAN MI, PKK MI? – Av. Ruhittin SÖNMEZ
ERDOĞAN MI, PKK MI? – Av. Ruhittin SÖNMEZ
Hürriyet’te İsmet Berkan’ın son yazılarından birinin başlığı “Sizce ülkenin en önemli sorunu Erdoğan mı, PKK mı?” idi.
Böyle bir başlık atılması bile ürpertici. Cumhurbaşkanının “ülkenin en önemli sorunu” değerlendirmesinde bir terör örgütü ile aynı kefeye konulması alışılmış bir olay değil.
İsmet Berkan tarafsız bir yazı ile başlığın altını doldurmuş:
“Memleketin yarısı, ülkenin en önemli sorununun Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olduğuna inanıyor.
Onlara göre, sırf 1 Kasım'daki seçimi Adalet ve Kalkınma Partisi kazanabilsin, hatta mümkünse 400 milletvekili çıkarabilsin diye Erdoğan silahlı kuvvetleri ve polisi durduk yerde PKK'ya saldırttı. Bu görüşe inananlara göre, tek amacı HDP'yi baraj altında bırakmak ve böylece Meclis'te Anayasa'yı değiştirecek çoğunluğu elde edip başkan olmak Erdoğan'ın.
Bu inancın çeşitli alt kategorileri de var. Mesela bazıları, Erdoğan'ın Kürtlerin oylarını aldığı 'Çözüm süreci' döneminde PKK'nın yurtiçinde silah ve mühimmat yığınağı yapmasına göz yumulduğunu, Kürtlerin oyunu alamayacağını anladığında Erdoğan'ın süreci bitirdiğini, dolayısıyla bugün canını kaybedenlerin hepsinin sorumlusunun Erdoğan olduğunu düşünüyor; düşünmekle kalmıyor bunu yazıp çiziyor, söylüyor.”
Gerçekten böyle bir algı yaygın.
Böyle bir algı CB Erdoğan’ın kontrolünde olan çok geniş bir propaganda mekanizmasının her olumsuz gelişmeyi PKK, Paralel Yapı ve Muhalefete yıkmak konusundaki çalışmalarına rağmen oluşabiliyorsa önemlidir.
*****
HDP’Yİ BARAJ ALTINA İTMEK İÇİN
R.T. Erdoğan’ın 7 Haziran seçimleri sonucundan memnun olmadığı, koalisyon istemediği; AKP’nin tek başına iktidar olabilmesi için ülkeyi 1 Kasım’da “tekrar seçime” götürdüğü bir sır değil.
4 partili bir Meclis’te AKP’nin tek başına iktidar olması, imkânsız diyemesek de, son derece düşük bir ihtimal.
RTE/AKP ile HDP/PKK/KCK arasındaki “mutabakatın” bir şekilde bozulduğu, HDP’nin seçim öncesi kullandığı “seni başkan yaptırmayacağız” cümlesiyle açığa çıkmıştı.
Böylece 17/25 Aralık soruşturmaları konusundaki kararlılığı bilinen CHP ve MHP’den sonra bu konuda hesap sormaya niyetli muhalif kanada HDP de eklenmişti. Erdoğan bu yüzden Meclis’in toplanmasını bile göze alamadı.
Bu durumda Saray’da alınan kararlarla erken seçimde HDP’nin baraj altında itilmesi tasarlanmış olabilir. Bunun için “HDP’nin Türkiye partisi olmadığı, PKK’nın güdümünde olduğu, dolayısıyla dökülen şehit kanlarının sorumlusu olduğu” mesajı verilmek istendiği anlaşılıyor.
Böylece HDP’ye verilen emanet oyların geri döneceği hesaplanmış ve HDP’yi baraj altına kalması planlanmış olabilir. Bunun için kontrollü bir gerilim de istenmiş olabilir.
Ama ülkenin Cumhurbaşkanının sırf bu sebeple “silahlı kuvvetleri ve polisi durduk yerde PKK'ya saldırttığına” inanamam.
Ayrıca çatışmasızlığın PKK tarafından bozulduğu olayların kronolojisinden belli.
*****
PKK’NIN SAVAŞ HAZIRLIĞINA GÖZ YUMANLAR SORUMLUDUR
Erdoğan “Ben ve arkadaşlarım bu yolda beyaz kefenimizi giydik”, “çözüm süreci için gerekirse baldıran zehiri içerim” dediği sürecin mimarıdır.
“Çözüm süreci döneminde PKK'nın yurtiçinde silah ve mühimmat yığınağı yapmasına göz yumulduğu” konusu iyice açığa çıktı.
Bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakan Davutoğlu ve diğer AKP yetkilileri zaten itiraf ettiler.
Erdoğan ATV ve A Haber ortak yayınında açıkladı: “Çözüm Süreci'ni bunlar adeta Güneydoğu'da, kısmen Doğu'da kendileri için silah stoklama süreci olarak değerlendirdiler. Çok ciddi bir silah stoklaması yaptılar. Burada bu süreç içinde güvenlik güçlerimiz, tabi 'herhangi bir çatışmaya, şuna buna girmeyelim' dediler ama daha sonra anladık ki bu süreç içinde bunlar bunu yaptılar."
Çözüm süreci döneminde PKK’nın silah ve patlayıcı depoladığını, terör örgütünün bölgede alan hâkimiyetini eline geçirdiğini, asker toplama, vergi tahsil etme, yargılama gibi erkleri kullanan paralel bir devlet yapılanması oluşturduğunu devlet bildiği halde görmezden gelmişti.
Bu durumu süreç yürütülürken, PKK’nın savaşa hazırlandığını ben bile çeşitli defalar bu köşemde yazdım. Uzman kişiler de yazdılar, TV’lerde anlattılar. Ama dinleyen olmadı.
Devletin istihbarat raporlarında bu hususların kapsamlı bir şekilde değerlendirildiği, ancak “süreç zarar görmesin” diye göz yumulduğu açık. Polisi karakola, askeri kışlaya hapsederek PKK’nın yaptığı savaş hazırlığına karşı operasyon yapılmasına izin vermeyerek bu güne gelindi.
Dolayısıyla 7 Haziran seçimlerinden sonra yollara gömülen uyuyan mayınlarla, ağırlığı tonlarla ifade edilen patlayıcılarla, roketatarlarla, gelişmiş silahlarla şehit edilen asker, polis ve vatandaşlarımızın kaybından, başta Tayyip Erdoğan olmak üzere, bu politikaların yürütücüleri (en azından vicdani ve siyasi açıdan) elbette sorumludur.
*****
CEZAİ SORUMLULUK
Son 69 günde (7 Temmuz-13 Eylül 2015) terör saldırılarında 118 güvenlik görevlisi (asker, polis ve korucu) şehit edildi, 27 kişi hayatını kaybetti.
“Çözüm sürecinde” PKK’nın savaş hazırlığına göz yummak suretiyle bunca şehit verilmesindeki sorumluluk sadece vicdani veya sadece siyasi midir? Yoksa cezai sorumluluğu da var mıdır?
Milliyetçi Hareket Partisi cezai sorumluluğun da olduğu kanaatiyle, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusundabulundu.
MHP suç duyurusunda, “Süreçte, anayasal suç işleyen, konusu suç olan emri uygulayan, suçluyu kayıran, görevini kötüye kullanan, kamu görevini terk eden veya yapmayan, suçu bildirmeyen, suç delillerini yok eden, gizleyen veya değiştiren, suç delillerini bildirmeyen, terör örgütüne yardım ve yataklık eden kamu görevlileri ve diğer şüpheliler hakkında kamu davası açılmasını” istedi.
“Çözüm Süreci'ni övünerek başlatan eski Başbakan, yeni Cumhurbaşkanının yargılanması için gerekli işlemlerin başlatılmasını, halen yasama dokunulmazlığı bulunan şüpheliler hakkında fezleke düzenlenerek TBMM'ye gönderilmesini” talep etti.
MHP “Şikâyetimiz hakkında işlem yapmayan, etki altında kalan, baskıya boyun eğen savcıların ve hâkimlerin tarih ve milletimiz önünde sorumlu olacağını” söylüyor.
Ancak “dokunan yanar” algısının olduğu bir ortamda, böyle bir davayı açacak savcı çıkar mı?
“Aklı hür vicdanı hür” bir Cumhuriyet Savcısı çıkar ve dava açarsa çok şey değişir.
Kamu davası açılamazsa dahi suç duyurusu ve içindeki iddialar bugün de, yarın da çok önemli olmaya devam edecek.
Şehitlerin kaybından sorumlu tutulan AKP 1 Kasım seçimlerinde birkaç puan kaybederse sürpriz olmaz.
Leave a comment
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.