İYİ YÖNETİLSEK BUNLAR OLUR MUYDU? – Av. Ruhittin SÖNMEZ
İYİ YÖNETİLSEK BUNLAR OLUR MUYDU? – Av. Ruhittin SÖNMEZ
13 yıldır tek başına iktidarda olan AKP’nin müthiş propaganda mekanizması “Türkiye’yi iyi yönettiği” propagandasına devam ediyor. Son yaşadığımız olaylardan başlayarak değerlendirmeye çalışalım:
C.SAVCISININ ŞEHİT EDİLMESİ: Çağlayan Adliyesindeki odasında, Savcı Mehmet Selim Kiraz’ın DHKP/C militanlarınca şehit edilmesi olayı hepimizde derin üzüntüye sebep oldu.
Sadece üzülmekle kalmadık endişe de ediyoruz. Çünkü bu olayın oluşu ve yapılan “kurtarma operasyonu” istihbarat ve polisin operasyon yeteneği açısından birçok zafiyetin göstergesi oldu.
Öncelikle örgüt üyelerinin bu kadar rahatlıkla eylem yapıyor olması, istihbarat birimlerinin teröristler ve örgütleri etkili bir biçimde izlemediğini göstermekte. “Tutuklu bulunan 200 DHKP/C örgüt mensubunun ‘paralel’ meselesi ortaya çıkınca serbest bırakıldığı” iddiası da çok vahim.
Operasyonun yönetilişinin de profesyonelce yapılmadığına dair düşündürücü sorular var.
Termal kamera, mikro kamera gibi cihazlarla odanın içi ve teröristlerin hareketleri incelendi mi? Operasyon için en uygun zaman beklendi mi? “DHKP/C teröristleriyle müzakerede görevlendirilen polis Gasp Bürosu’ndandı. Terör uzmanı değildi” iddiası doğru mu? Neden odanın havalandırmasından yavaş yavaş bayıltıcı gaz vermek suretiyle teröristler etkisiz hale getirilmedi?
Bütün bu beceriksizliklerin muhtemel sebebi “paralel örgütün tasfiyesi” gerekçesiyle bütün ehil ve etkili istihbaratçıların ve operasyon kabiliyeti olan polislerin yerine alelacele getirilen ekiplerin bilgi ve tecrübe eksikliği olabilir.
Olayın ardından en yetkili makamlar Savcı Kiraz’ın vücuduna 5 kurşun isabet ettiğini ve ameliyata alındığını açıklamıştı. Cumhurbaşkanı Erdoğan “3 merminin kafaya, 2 merminin vücuda isabet ettiği” şeklinde daha da detaylı bilgi verdi. (Hangi ülkede bir adli olayda Cumhurbaşkanı böyle detaylı açıklama yapar? “Cumhurbaşkanlarının adli olaylarla ilgili hele maktul kişinin bedenine temas eden kurşun yaralarına kadar açıklama yapma görev ve yetkisi yoktur.”)
Ancak kaldırıldığı Florence Nightingale Hastanesi’nin adlî raporunda Kiraz’da 10 kurşun yarası tespit edildiği basında fotoğraflarıyla verildi. Akabinde bu rapor resmen yalanlandı.
Sadece bu olay bile, birinci görevi vatandaşlarının güvenliğini korumak olan devletin kendi savcısını, hem de en korunaklı olduğu sanılan en büyük adliyemizde, koruyamadığını, emniyet teşkilatımızın iyi yönetilmediğini göstermekte.
İstihbarat ve operasyon zafiyeti benzer olayların tekrar tekrar yaşanabileceği endişesini beslemekte.
Devletin en yetkililerinin çelişkili beyanları da halktan bir şeylerin saklanmak istediği algısı yaratmaktadır.
*****
TARİHİ ELEKTRİK KESİNTİSİ: 31 Mart günü Türkiye’de Cumhuriyet tarihinin en geniş kapsamlı ve uzun süreli elektrik kesintisi oldu. Sistem tamamen çöktü. 1 milyar dolardan fazla bir zarara yol açan arızanın üzerinden bir hafta geçti. Sistemin çökmesinin sebebi hala açıklanamadı. Enerji Bakanının şu sözlerinden başka izah yok: “3 tane olasılık üzerinde duruyoruz. Siber saldırı, teknik sebepler, manipülasyon ihtimallerini araştırıyoruz."
Sektör uzmanları, kesintiyi tetikleyen sorunun sebebi ne olursa olsun, büyümesinde bir “mühendislik hatası” olduğu iddiasını gündeme getiriyor.
ODTÜ Elektrik Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof. Dr. Osman Sevaioğlu her ne sebeple arıza ortaya çıkmış olursa olsun, bir “mühendislik hatası” ve “işletme kusuru” olduğunu, “yatırım eksikliği” ve “uzman elemanların TEİAŞ’tan ayrılmasının” bunlara sebep olabileceğini anlattı. “6 sene önce de Ovaakça santralinin devreden çıkmasıyla buna benzer bir olay yaşandığını fakat bundan ders alınmadığını” söyledi.
Enerji sistemimizin de iyi yönetilmediği ortaya çıktı.
*****
EKONOMİ DE İYİ YÖNETİLMİYOR: AKP iktidara Türkiye’nin yaşadığı önemli bir ekonomik krizden sonra geldi. 2002 yılından sonra, dünya ekonomi tarihinde görülmemiş bir para bolluğunun yaşandı. Bizim gibi gelişmekte olan ülkelerin büyüme rekorlarını kırdığı çok şanslı bir dönemin nimetlerini biz de yaşadık.
Bu sebeple AKP iktidarının ilk 5 yılında (2002-2006) ortalama yüzde 7,24 büyüme sağlandı. Bu da toplumda bir refah ve iyi yönetildiğimiz algısı yarattı. Çünkü AKP dönemi öncesinde (1946-2002, yani 57 yılın) ortalama büyüme hızı yüzde 5,1 olmuştu.
Ancak son 8 senedir (2007 -2014) ekonomik büyümemiz ortalama yüzde 3,55 te kaldı. Bu ise artan nüfus da dikkate alınınca yerinde saymak demek.
Daha da kötüsü, 2014 büyümesi yüzde 2,9 çıktı. Uzmanlarca 2015’de bu rakamın tutturulması bile şüpheli görülüyor.
Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Ali Babacan bile ifade ediyor: “Yapısal reforma ihtiyaç var. Çünkü maliye ve para politikalarıyla artık yolun sonuna gelindi.”
AKP döneminde büyümenin kaynağı üretime değil tüketime, hizmetler ve inşaat sektörüne dayalı.
İşte “yapısal reform” denilen şey bu politikanın değiştirilmesi, üretime dayalı bir büyümenin gerçekleştirilmesidir. AncakAKP bu değişime direniyor.
Bu politikanın değişmesindeki en büyük engellerden biri de AKP hükümeti ve Cumhurbaşkanlığı arasındaki ekonomik yönetim bakımından görüş farkıdır.
Bağımsız olması gereken Merkez Bankası Başkanına, faizleri istediği gibi düşürmedi diye, “vatan haini” diyebilen bir Cumhurbaşkanı… Ve O’na karşı rüştünü ispat edememiş, “davul bende tokmak sende olmaz” diyemeyen, fakat Merkez Bankası Başkanına da sahip çıkmaya çalışan bir hükümet ve Başbakan.
Netice 2007 yılından itibaren ekonomi yönetimi bakımında AKP başarılı değil. Mevcut yapıyla bundan sonra da başarılı olma ihtimali çok zayıf.
Hiçbir propaganda insanlarda uzun süreli sanal refah algısı yaratamaz. AKP’nin Türkiye’yi iyi yönettiği algısının yıkılmaya başladığı bir dönemdeyiz.
*****
VE DİĞER BAŞARISIZLIKLAR: Soma’da yaşanan facia Madenlerdeki rezil durumu açığa çıkarmıştı. Saman ve inek ithal edildiğinde Tarım ve Hayvancılık, ithal aşıların lüzumsuz olduğu anlaşılınca Sağlık Bakanlığı’nın beceriksizlikleri fark edildi.
Milli Eğitim bina yapımı ve tablet dağıtımından sorumlu sayarsak başarılı, insan yetiştirme düzeni olarak ise berbat. Bütün tecrübeli okul yöneticilerinin tasfiyesinin olumsuz sonuçlarını gelecek yıllarda daha iyi göreceğiz.
“Komşularla sıfır sorun” politikasından “değerli yalnızlığa” dönüş..
Suriye, Irak, Libya ve Mısır politikalarındaki büyük yanlışlıklar…
PKK ile mücadelenin müzakereye dönüşmesinden sonra ülkenin bir bölümünde egemenliğin terör örgütüne bırakılması..
Ege’de 16 adamız ve bir kayalığın Yunanistan’a fiilen terk edilmesi..
Adalet sistemini yürütmeye bağlayan düzenleme ve uygulamalar..
Yolsuzluklar, havuz medyası, kupon araziler, rüşvetçi ve hırsızların yargıdan kaçırılması..
“Orduya kumpas” davasının savcısı olmaları, sınav yolsuzlukları…
Ve “ne istedilerse verdik” dedikleri “vatan haini haşhaşiler” tarafından aldatılmak…
Üstüne de demokrasiden ve özgürlüklerden hızla uzaklaşmak…
Bu saydığım başarısızlıklardan bir tanesi bile gelişmiş demokrasilerde hükümeti düşürür.
Bizde ise bütün bunların faili için “Ak Parti memleketi iyi yönetiyor” deniyor.
"Herkesi bir zaman için aldatabilirsiniz. Bazı kişileri her zaman aldatabilirsiniz. Ama herkesi her zaman aldatamazsınız!”
Leave a comment
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.