Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım… Şikayet edeceğine sen de alternatifini oluştur.

20Mar/150

Kozmik Oda, Kozmik Harp Planları, MİT, diğer istihbarat teşkilatları, Cihet’i askeriye, hukuk, siyasi partiler ve Vatan… / Amiral Soner Polat

Kozmik Oda, Kozmik Harp Planları, MİT, diğer istihbarat teşkilatları, Cihet'i askeriye, hukuk, siyasi partiler ve Vatan... / Amiral Soner Polat spolat102@outlook.com

Bir Ülkenin Savaş Planı Nedir?
Bir ülkenin savaş planları o ülkenin namusudur. Çünkü harpler ülkelerin “ölüm-kalım” mücadeleleridir. Osmanlı Devleti Birinci Dünya Savaşı’nda yenilince tarih sahnesinin dışına çıktı. İşte olası bir harp için yıllarca özenle hazırladığınız, bütün mahrem bilgilerinizi içeren planlarımızın ortalığa saçılması, lafı hiç eğip bükmeden söyleyeyim, namusunuzun kirlenmesidir.

Bir Ülkenin Savaş Planı’nı Kim Korur?
Savaş Planlarının düşman eline geçmesini önlemek, başta MİT olmak üzere devletin istihbarat kuruluşlarının birinci görevidir. Eğer planlar, yakışıklı bir gazetecinin bavulunda pasaport başvurusu yaparken ya da kamuoyunda her açıdan tartışılan ve sonrasında da tarihin çöp tenekesine atılan özel görevli mahkemelerin ek delil klasörlerinde yabancı müşterilerini beklerken, devletin istihbarat teşkilatları çelik çomak oynuyorlarsa, o ülke sahipsiz kalmış demektir.

Dünyanın hiçbir ülkesi bavula giren savaş planının izini takip edemeyen bir istihbarat teşkilatına tahammül edemez ve derhal gereğini yapar! Çünkü savaş planını bile koruyamayan bir istihbarat örgütünü hiçbir devlet beslemez! Hiçbir ciddi devlet, nedeni ne olursa olsun, savaş planını mahkemelere düşürmez! Böyle bir komedi, dış dünyada “ilgili devletin egemenlik yetkilerini kullanmaktan aciz bir duruma düştüğü!” şeklinde algılanır. Her hasım payını almak için sıraya girer!

Savaş Planlarımız İşportaya Düştükten Sonra Ne oldu?
Türkiye böyle bir görüntü verdikten sonra Yunanistan Ege’deki sahip çıkmadığımız adalara resmen el koydu. Doğu Akdeniz adeta yağmalandı. PKK terör örgütü koskoca Türkiye Devleti’ne posta koydu. Yabancı bir ülkenin hakemliğinde eşit statü ile Oslo’da PKK ile müzakere yaptık. Lozan’ı (!) anımsatan bu anlı şanlı (!) müzakerelerde PKK karşısında Türk tarafını temsil eden bir sayın müzakereci daha sonra MİT’in başına geçti. Böyle başa böyle tarak!

Cihet-i Askeriye Harp Planları Çalınırken Ne Yaptı?
Başta Genelkurmay Başkanlığı ve Kuvvet Komutanlıkları olmak üzere cihet-i askeriye de ülkenin namusunu korumak için gerekli adımları atmadı, atamadı! Çok gizli kozmik savaş planlarını, ne sızdıranların ne de servis edenlerin peşine düşebildi. Savaş planlarını gazetelerde sergileyenler keyif sürerken (Kadın memesini vatana tercih eden Ahmet Altan hâlâ meydan okuyor!), sahte dijital verilerle, kıvır zıvır belgelerle şerefli subaylar casus ilan edildi; zindanlara atıldı… Eleştiriler olunca da, “her durumda, biz hukuk sürecine saygılıyız!” denildi.

Devlet Sırrı ve Hukuk?
O zaman hukuka ne kadar saygılı kalındığını, Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 125’inci maddesi çerçevesinde nesnel verilerle incelemeye çalışalım:
İÇERİĞİ DEVLET SIRRI NİTELİĞİNDEKİ BELGELERİN MAHKEMECE İNCELENMESİ (Madde 125)
(1) Bir suç olgusuna ilişkin bilgileri içeren belgeler, Devlet sırrı olarak mahkemeye karşı gizli tutulamaz.
(2) Devlet sırrı niteliğindeki bilgileri içeren belgeler, ancak mahkeme hâkimi veya heyeti tarafından incelenebilir. Bu belgelerde yer alan ve sadece yüklenen suçu açıklığa kavuşturabilecek nitelikte olan bilgiler, hâkim veya mahkeme başkanı tarafından tutanağa kaydettirilir.

Devlet Sırrını Korumak İçin Hukuk Çerçevesinde Ne Yapıldı?
Olay: Donanma Komutanlığı Askeri Savcılığı, 21 Ocak 2011 tarihinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına 2010/40 talimat sayılı bir yazı gönderir. Bu yazıda teslim edilen harddisk’te 3 adet gerçek savaş plânının bulunduğu bildirilir. KDV olarak da Türkiye’nin Milli Askeri Stratejisi (TÜMAS) ve Milli Güvenlik Kurulu tutanakları vardır. Ayrıca, bu harp plânlarına, “CMK’nın 125’inci maddesi gereğince işlem yapılması” talep edilir. Ancak maalesef bu harddisk, imajının alınması ve incelenmesi için polise gönderilir. Polis incelemesinden sonra plânlar ek delil klasörlerine konulur. Artık dilekçeyi bastıran avukat bu plânların sahibidir. Pusuda bekleyen yabancı istihbarat örgütlerine gün doğmuştur.

Yapılan İşlem: Aslında Askeri Savcı kanunen planlara nüfuz etme hak ve yetkisine sahip değildir. İşlem yanlış başlasa da Askeri Savcılığın ikazına rağmen devlet sırrı ortalığa saçıldı. İlgili mahkeme kumpas kurulan subayları ceza bombardımanına tuttu! Cihet-i askeriye bu hukuk dışı eylemler için hiçbir girişimde bulunmadı!

Olay: Aydınlık gazetesinin 28 Mart 2013 tarihli manşeti: “Casus Belli! (diplomasi dilinde harp nedeni anlamı da var)” Manşet şöyle devam ediyor: “İzmir’deki Casusluk Davası savcısı, Türkiye’nin güvenliğini ilgilendiren çok gizli askeri harekât plânlarını deşifre etti. Genelkurmay’ın, açıklanması güvenliği tehlikeye sokar uyarısına rağmen!”

Yapılan İşlem: Yargılama devam etti. Şerefli subaylar cezaevinde tutuldu. İzmir Körfezi mayın döküş hattını ”the TARAF” ön sayfada krokisi ile birlikte manşetten verdi! (Herhalde günün birinde Ahmet Altan’a bu planları yayımladığı için gazetecilik üstün başarı ödülü (!) olarak kol saati verilecektir!)

Hukuk kuralı açık, kesin ve net olduğuna göre, bir yere saygı gösteriliyor ama bunun hukuk olmadığı apaçık ortada!

Genelkurmay Başkanlığı’nın 13 Mart 2015 Tarihli Basın Duyurusu!
Şimdi de Kozmik Oda skandalı ile ilgili olarak Genelkurmay Başkanlığı’nın internet sitesine koyduğu 12 maddelik metnin 4 maddesini (7/8/11/12) hatırlayalım:
7. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca 25 Şubat 2013 tarihinde, muhafaza edilmekte olan imajların (devlet sırrı kapsamında ki bu veriler Genelkurmay Başkanlığı’nın 2010 yılında ki itirazı nedeniyle verilmemişti. S.P.) çözülerek metin haline getirilmesine ihtiyaç duyulduğu belirtilerek mahkemeye müracaat edilmiş ve Ankara TMK’nın 10. Maddesiyle Görevli (2) No.lu Hâkimliğinin kararı doğrultusunda Genelkurmay Destek Kıtaları Grup Komutanlığında muhafaza edilen imajın Cumhuriyet Savcılığına teslimi talep edilmiştir.

8. Söz konusu imaj, 16 Mart 2013 tarihinde emanete (Ankara Adalet Binasında hazırlanan yere) konulmak üzere, Cumhuriyet Savcısına teslim edilmiştir. Teslim işlemi öncesinde, imajın içeriğinde Devletin güvenliğinin gizli kalmasını gerektirdiği, Devletin savaş hazırlıklarını ve ya savaş etkinliğini veya askeri hareketlerini tehlikeye sokabilecek, Devlet sırrı olarak nitelendirilmesi ihtimali bulunan bilgi ve belgeler bulunabileceği değerlendirildiğinden, suç olgusuna ilişkin bilgileri içerebilecek belgelerin belirlenip, ayrılması işlemleri esnasında CMK’nın 125’inci maddesinin uygulanması bakımından ilgili askerî mevzuat ve uygulamalar konusunda teknik/mesleki bilgilerine başvurulmak üzere iki askerî personelin isimleri Cumhuriyet Savcılığına verilmiş ve incelemenin bu personelin huzurunda yapılması gerektiği bildirilmiştir.

11. Genelkurmay Destek Kıtaları Grup Komutanlığında muhafaza altında tutulan imajın 16 Mart 2013 tarihinde Cumhuriyet Savcısına teslim edilmesinin nedeni; mahkeme kararının yerine getirilmesinin yasal bir zorunluluk olması, TSK ve personelini zanaltında bırakan soruşturmanın daha fazla sürüncemede bırakılmasının istenmemesi, maddi gerçeğin bir an önce ortaya çıkarılarak haksız yere suçlanan TSK personelinin uzun süre soruşturma tehdidi altında kalmaktan kurtarılmasının amaçlanması ve TSK aleyhine kamuoyunda oluşturulan olumsuz algının ortadan kaldırılmak istenmesidir.

12. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca sözkonusu soruşturma ile ilgili verilen kararın Genelkurmay Başkanlığına ulaşmasını müteakip, gerekli inceleme ve değerlendirmeler yapılacak, mahkeme kararı gereği Cumhuriyet Savcılığına teslimedilmiş imaj içeriğindeki TSK’ya ait bilgi ve belgelerin mevzuata aykırı şekilde yetkisiz kişilerin eline geçmesine sebebiyet verenler hakkında adli yollara başvurulacaktır.

13 Mart 2015 Tarihli Basın Duyurusunun Hukuki Analizi
Ben hukukçu değilim ama hangi açıdan bakarsak bakalım, yasanın ne Savcı’ya ne de Başsavcı’ya devlet sırrına nüfuz etme yetkisini vermediğini görüyoruz! Bu nedenle, eski Genkur. Bşk. Org. Başbuğ, savcıları işin içine sokmadan Kozmik Oda’ya sadece Hâkim’i soktu. Bu karar doğruydu. Ama bir de yanlış yapıldı. İmaj alınmasına izin verilmeyecekti! Çünkü hukuken imaj bile alınamaz! Yasa son kerte açık! “Hâkim sadece inceleyebilir, suça yönelik olanlar tutanağa kaydettirir!” deniliyor.Bu ise şu anlama gelmektedir: “Belgeler alınamaz, sureti çıkarılamaz, fotokopi ve filmi çekilemez, imajı alınamaz!” Zaten cihet-i askeriyede de aynı kural geçerlidir. Kozmik gizli plan sadece incelenebilir.

Org. Başbuğ bu nedenle talep edilen imaj alma işlemini hukuki gerekçelerle reddetmeliydi! İmajları aldırdı ama devleti savunma bilinci ile en azından alınan imajların Karargâh dışına çıkarılmasına izin vermedi! Şimdiki Komuta Kademesi ise imajların gönderilmesine karar verdi!
Mahkeme kararlarına uymak esastır. Ancak Mahkeme kararları ülkedeki yasal mevzuata uygun olmalıdır. Uygun değilse, yasal çerçevede tedbirler aranmalıdır. 2 No’lu Hâkimlik, eğer bu belgelerin davanın doğal hâkim ya da hâkimleri tarafından incelenmesini talep etseydi, bu hâkim ya da hâkimlerin, sadece yüklenen suçu açıklığa kavuşturabilecek nitelikte olan bilgilere nüfuz edebileceğibir mekanizma kurulsaydı, o zaman bir hukuki uygunluktan söz edilebilirdi.
Yasa gereği, ne savcı ne zabıt kâtibi ne avukatlar ne de ilgili taraflar devlet sırrını görebilirler! Kaldı ki hukuk eğer geçerliyse, silahların eşitliği ilkesi gereği savcı yetkili olmadığı gibi, bunları görmesi, dokunması ve hatta adli emanete alması dahi mümkün değildir.

Kanunun sadece inceleme yetkisi verdiği bir konuda el koyma kararı ile adli emanete alınma işleminin hukuki dayanağı yoktur! Adli emanet savcının denetimindedir. İnceleme yetkisi olmayan bir süjeye devlet sırrı kapsamındaki bilgileri teslim etmek hukuken açıklanamaz! Ayrıca adli emanete giren çıkan şahısların da kontrol edilmesi gerekir ki ortada bir devlet sırrı varsa bu ciddi bir konudur!

Ayrıca bir konunun altını da kalın kalemle çizmeliyiz. 125’inci Madde mahkeme hâkimlerini yetkili kıldığından, kanunda açıkça yazılmasa da incelemenin, ancak kovuşturma (mahkeme) safhasında yapılabileceği sonucu doğmaktadır. Diğer bir ifade ile savcılar soruşturma safhasında bu tür bilgiler talep edemezler!

Diğer taraftan İdari Yargılama Usulü Kanunu Madde 20/3, “İstenen bilgi ve belgeler devletin güvenliğine veya yüksek menfaatlerine veya bunlarla birlikte yabancı devletlere de ilişkin ise, Başbakan veya ilgili Bakan gerekçesini bildirmek suretiyle, söz konusu bilgi ve belgeleri vermeyebilir.” hükmüne amirdir. Acaba, bu yasa maddesi çerçevesinde Genelkurmay Başkanlığı bir takım girişimlerde bulunmuş mudur?

Bildirinin 11’inci maddesindeki hukuki açıklamalar kişisel düşünceme göre oldukça tartışmalıdır. Ayrıca, bir ülkenin hayati çıkarları kişisel mağduriyetlerden çok daha önemli ve önceliklidir.

Org. Başbuğ’un Hürriyet’e Verdiği Demeç Ne Anlama Geliyor?
Ayrıca 14 Mart 2015tarihli Hürriyet gazetesi Org. Başbuğ’un çok önemli açıklamalarına yer veriyor. Org. Başbuğ, “Kozmik Oda soruşturması kapsamında Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı cinayetleri gibi konularda arama motorları ile sorular sorulduğunu ve bunun arama yapanların ‘kötü niyetli’ olduklarını gösterdiğini” ifade ediyor. Ve bir ilave daha yapıyor: “Org. Işık Koşaner ile birlikte işin içinde ‘kötü niyet’ olduğunu dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’a söylediklerini” ve O’nun ise “Mahkeme kararına uyun!” talimatı verdiği, “buna rağmen hukuki olarak itirazlarını sürdürdüklerini” ileri sürüyor.

Tüm bu yaşananlardan sonra, bence ortada duran hukuki engellere rağmen, herhangi bir art niyetle söylemiyorum ama kozmik bilgilerin Genelkurmay Başkanlığı tarafından Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na itirazsız olarak gönderilmesi bende ve kamuoyunun geniş bir kesiminde büyük bir şaşkınlık yaratıyor… Neler oluyor?

Savaş Planlarının Ortalığa Saçılması Teknik Bir Hukuki Mesele mi?
Toplum olarak sadece aysbergin üstü ile ilgileniyoruz. Olayı basit ve teknik bir hukuk meselesine indirgeyemeyiz. Hukuken haklı ya da haksız olmanın da bir önemi yok! Yasa koyucu bile aslında savaş planının işportaya düşmesi gibi durum olamayacağını gözeterek yasayı kaleme almış. Mantıklı olalım. Bir hâkim savaş planının nesini inceleyecek? Mayın döküş hatlarını mı, uçuş koridorlarını mı, denizaltı karakol sahalarını mı, ateş serbest bölgelerini mi?
Empati yaparak kendinizi bir an için ilgili hâkimin yerine koyun! Devletin savaş planında nasıl bir suç unsuru bulabilirsiniz! Yapacağınız işlem muhtemelen şu olacaktır. Bu planın gerçek olup olmadığını Genelkurmay’dan sorarsınız; eğer gerçek ise bu planın ilgili kişilerin eline nasıl geçmiş olduğunu araştırırsınız. Hepsi budur? Niçin ısrarla planların ayrıntılarını görmek istiyorsunuz?

Devletin savaş planları, ancak bir harp sonucunda mağlup düşerseniz ve çeşitli nedenlerle imha etme fırsatı bulamazsanız, -olağanüstü bir durumda birinci öncelikli olarak imha edilecek materyaldir.- düşman mahkemelerinde bir dava konusu olabilir. Harp planları, kişisel düşünceme göre “devlet sırrı” kavramının çok ama çok üzerindedir. Bir devletin şerefi, namusu ve kendini savunma refleks ve birikimidir. Bir savaş planı mahkemelerde tartışılıyorsa, devlet bütün kurumları ile kendini savunma refleksini kaybetmiştir; o ülkenin devlet olma vasfı tartışma konusudur.

Yeni Bir Bakış, Yeni Bir Heyecan, Yeni Bir Ruhla Bu Sorunlar Çözülür…
Maalesef, devletin kutsiyeti ve milli güvenliği ile demokrasi ve hukuk arasındaki ince çizginin ayırdında olmayan partiler nedeniyle sapla saman birbirine karışmıştır. Bu nedenle yüce milletimiz ortadaki garabeti tam olarak kavrayamamaktadır. Yaşananlar bir devlet için tek kelime ile rezalettir.

Bu nedenle yeni bir ruha, yeni bir heyecana, yeni bir rüzgâra, yeni bir Kuvayı Milliye hareketine ihtiyaç vardır. Vatan, namus, hukuk, demokrasi, milli güvenlik konularının doğasını bilen yeni bir siyasi harekete duyulan gereksinim her zamankinden çok daha fazladır. Türkiye kendi varlık ve bekası için bu hareketi gönülden desteklemelidir. Bu hareket geleceğinin teminatıdır. Vatanı savunan siyasi hareket güçlendikçe, ülkedeki anayasal kurumların kendine olan güveni de artacak, koca bir ülke, yüce bir millet üzerindeki ölü toprağını atarak ayağa kalkacaktır.

Vatan Gemisi, “Bismillah Vira!” diyerek demir aldı. Apiko! Salpa! Demir Göründü! Demir Loçaya Oturdu! Yüreklerini yelken yapan fedakâr mürettebatı, yelkenlerini vatan sevgisi ile şişiriyor. Hayatı boyunca sakin deniz görmeyen Gemi Kaptanı, şimşek, kasırga ve fırtınalarla dost olmuş bir deniz kurdu! Dürbünü ile köprü üstünden ufkun ötesini gözetliyor… Gemiyi salimen limana ulaştıracak!

Pruvanız neta, yolunuz ve bahtınız açık olsun! Selametle…

Bu yazıyı beğendiniz mi?

RSS Kaynağımıza abone olun!

Yorumlar (0) Geri izlemeler (0)

Yorum yapılmadı.


Leave a comment

Geri izleme yok.