Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım… Şikayet edeceğine sen de alternatifini oluştur.

16Haz/140

Beş Yüz Yıllık Tarihi Bir Eser; TARAKLI YUNUSPAŞA CAMİİ -9

  08 Haziran 2014 Pazar / Öğle namazını Yunuspaşa Camiinde eda etme imkanı bulduk.

Kaynarcalı hemşehrimiz Fahri Tuna’nın yazısı;

Taraklıda bir camii Yunuspaşa Camii - FAHRİ TUNA

Beş Yüz Yıllık Tarihi Bir Eser; TARAKLI YUNUSPAŞA CAMİİ

Bir varmış bir yokmuş… Evvel zaman içinde kalbur saman içinde İstanbul'da yaşayan bir padişah varmış. Ülkesine yeni ülkeler, yeni bölgeler, yeni şan şeref katmak istemiş. Ve bir gün "haydi bismillah" deyip atına atlamış, ordusunun başına geçmiş, sefere çıkmış. Hayatının en anlamlı, en başarılı, en mübarek seferiymiş bu. Güzergâhı Bağdat yoluymuş. Derken günlerden bir gün yemyeşil ormanlar, şırıl şırıl akan sular, mis gibi kekik kokuları arasında bir kasabada gecelemiş. Kendisine yörenin yemeklerinden "cevizli çörek, etli nohut, uğut tatlısı" ikram etmişler. Yemekleri çok beğenmiş padişah, hele buğdaya bir gram şeker katmadan yapılan tatlıya bayılmış ve "hayatında bir kez bile uğut yemeyen, ben tatlı yedim demesin" diyesiymiş, sonrada başbakanı (Veziriazamı) Yunus Paşa'ya dönüp "Bu güzel insanlar bize güzel taamlar (yemekler) ikram eylediler Paşa, bu güzel beldeye biz de bir ihsanda bulunalım, küçük, şık, sevimli bir cami yaptırıver bakalım" emrisi veresiymiş. "Emriniz olur sultanum" diyesiymiş koca Veziriazam da. Vak'anüvisler bu sultana "Yavuz Sultan Selim", kasabaya "Taraklu", seneye de "1517" tarihini düşüvermişler oracıkta.

UĞUT TATLISININ GETİRDİĞİ CAMİİ

O mübarek mi mübarek, güzel mi güzel, mutlu mu mutlu ülkenin Başbakanı (Veziriazamı) Yunus Paşa, o gün emir vereseyimiş görevlilere: "Camiye hemen başlana, yalınız camii değil külliye olarak yapıla, masarıfı da benim kesemden ödene, Sefer dönüşümüze de yetişe!...". Ferman büyük yerden. Hummalı bir çalışma başlamış Taraklu kasabası nam şehirde. Hemen en iyi mimarı bulmuş görevliler. Planlar çizilmiş ardından. Yüzlerce amele önce hamamı inşa eylemişler, sonra şifahaneyi. Etrafına bir medrese, bir de şadırvan yapmışlar. En sonra da güzel şık sevimli bir camii. Gözler olmuşlar amiri (emredicisi) koca sultanla banisi (bina ettireni) Vezirazamın yolunu. Rivayet odur ki sadrazam bir sözünün kurbanı olmuş, kaptırmış kellesini görememiş eserini. Nice uzak ülkeler fethedip dönen padişah da hem halifeliği hem de mukaddes emanetleri alıp dönmüş seferinden. Bir gece konaklayup yorgunluk gidermiş Taraklu cennetinde. Yatsı namazunu eda edesiymiş yeni tamamlanan camide ve ekliyesüymüş; "Allah kulumuz Yunus'un taksiratunu affetsün, camisi kıyamete dek baki kalsun, bu camiyi ziyaret eden de Uhut'u ziyaret etmüş gibi iki cihanda bahtiyar olsun." Masalımız da mutlu bir sonla sona ermiş…

VEZİR-İ ÂZAM YUNUS PAŞA KİMDİR?

Şimdi masaldan gerçeğe, dönebildiğimiz kadar gerçeğe dönelim: Sakarya'nın en eski, ibadete açık olan en tarihi cami Taraklı Yunuspaşa Camii'nin serencamını, Doç.Dr. Hakkı Acun'un kitabından öğrenelim (1): Önce dilerseniz bu enfes eserin banisi (yaptıranı) hayırsever başbakan (Veziriazam) Yunus Paşa'nın kimliğine göz atalım: Yunus Paşa rivayetlere göre Yeniçerilikten yetişmiştir. Yeniçeri Ağası iken Karagöz Ahmet Paşa'nın Şahkulu ile müsademesinde maktul düşmesi (öldürülmesi) üzerine (1511) Anadolu ve Rumeli Beylerbeyiliğinde bulundu. Sonra 1516'da Kubbe Veziri (Osmanlının bir tür Bakanlar Kurulu Üyeliği) olup (Yavuz'un Mısır Seferi sırasındaki) Reydaniye Muharebesi'nde Vezir-i Âzam (Başbakan) olmuştur. (3 Şubat 1517). 38 gün sonra Mısır Valiliğine tayin olunmuş ve yine Vezir-i Azamlıkta kalmıştır. Bir süre sonra sadece Vezir-i Azamlık görevini sürdürmüştür. Mısır Seferinde çölü geçerken on beş bin deve ile ordunun su ihtiyacını temin ederek sıkıntı çektirmemiştir. Mısır'dan dönüşte, Bulbeys'ten geçerken padişahla konuşarak gelen Yunus Paşa'nın düşüncesiz bir söz sarf etmesi üzerine, Mısır hududunda, Kalavunoğlu Sultan Halil'in yaptırmış olduğu kervansaray yakınında idam edilir ve hanın içine (22 Eylül 1517) defn olunur. (2).
"MİNBER ÇOK SADEDİR"

Acun hocanın söz konusu kitabından, camiin teknik özelliklerine derinden bir göz atalım: "Yunuspaşa Camii kare planlı bir yapı olup üzeri kubbe ile örtülüdür. Kubbeye sivri kemer alınlıklı dilimli tromplarla geçilir. Dilimlerin alt kısımları mukarnaslarla sonuçlanır. İçlerinde altı tane küçük delik bulunur. Bunlar birleştirilmiş. Güneyde, eksende beşgen bir mihrap nişi ile batı yanında batı yanında minber yer alır. Minberin iki yanında kum saati motifli sütunceler vardır. Minber çok sadedir. Yanlarında büyüklü küçüklü iki üçgen aynalığı ile aynalı kemerli iki küçük nişi bulunur. "

"GİRİŞ MİHRAP EKSENİNDEDİR"

"Her duvara birbirine simetrik olarak ikişer pencere ile doğu ve batı duvarının eksenine, dikdörtgen birer niş açılmıştır. Giriş mihrap eksenindedir. Girişin iki yanı yükseltilip önü parmaklıklarla çevrilerek müezzin mahfili haline getirilmiştir. Kuzeybatı köşede, dört ahşap direk ile kuzey duvardaki taş konsollar üzerine oturan bir üst mahfil yer alır. Mahfile dışarıdan, kuzeybatıdaki minareden çıkılır. Giriş kapısı dışta büyük bir niş içine açılan basık yuvarlak kemerlidir. Nişin köşelerinde kum saati motifli sütünceleri vardır. Kenarı dikdörtgen silmeyle çerçevelenmiştir.Kapı boşluğu, içte, üstte profilli, ardı ardına iki sivri kemerle desteklenmiştir."

"ÜÇ BÖLÜMLÜ SON CEMAAT YERİ"

"Harimin kuzeyinde, yüksek bir zemin üzerinde oturmuş üç bölümlü son cemaat yeri vardır. Giriş bölümü zemin seviyesindedir. Bölümlerin üzeri pandantifli kubbelerle örtülüdür. Birer yanda, üç önde sivri kemerlerle dışa açılır. Kemerler duvarlara ve birbirine gergi kirişleriyle bağlıdır. Kuzeybatıdaki minare dikdörtgen şeklinde dışarı çıkıntı yapar. Temeli su basman üzerine oturan,kare kübik gövdeli, üzeri kurşun örtülü kubbelidir. Kubbe ongen bir kasnak üzerine oturur. Kasnak, kübik gövdenin köşeleri pahlanarak oluşturulmuştur. Son cemaat kubbeleri de sekizgen kasnaklıdır. Pencereler her duvara altlı üstlü ikişer adet açılmıştır. Alt pencereler sivri kemer alınlıklı, dikdörtgen şeklinde ve lokma demir parmaklıdır. Alt pencerelerin eksenlerinde yer alan üst pencereler, sivri kemerli, ve fil gözlüdür."

"MİNARE DİKDÖRTGEN YUVARLAK GÖVDELİ SİVRİ KÜLAHLIDIR"

"Doğu ve batı cephelerden farklı olarak güney cephesinin eksenine bir üst pencere daha açılmıştır. Batı cephesinin kuzeyinde, son cemaatle birleştiği köşede minare yer alır. Minare dikdörtgen kaideli, yuvarlak gövdeli ve sivri külahlıdır. Şerefenin altında ve topuğun üzerinde bileziklere rastlanır. Son cemaat cephesi diğer cephelerden biraz daha farklıdır. Üst pencereler alt pencerenin ekseninden doğu ve batıya doğru kaymıştır. Ayrıca dikdörtgen alt pencereler, mihrabiye görevi görsün diye, kenarları mukarnaslı üçgen alınlıklı bir niş içine almıştır. Yapının etrafını yüksek duvarlı bir avlu çevirir. Avlunun doğu ve güney tarafı haziredir. Kuzeyinde ise, yüksek bir zemin üzerine kurulmuş, sekizgen gövdeli, geniş saçaklı, mantar şeklinde özgün bir şadırvan yer alır. Caminin içinde süsleme olarak dilimli tromplar, kubbedeki kalemişleri ve kapı ile pencere kanatları dikkat çeker. Kubbe içindeki kalemişlerinin üzeri badanalandığı için pek belli olmamaktadır. Belli olduğu kadarıyla, geç tarihli çiçekli dallı motiflerdir. Ahşap pencere kanatları, çok sade üç aynalıdır. Kapı kanatları ise, küçük kare ve dikdörtgen parçaların çıtalarla kasetlenmesiyle oluşturulmuş üç aynalıdır."

"CAMİİNİN TAMAMI AÇIK SARI KESME TAŞTANDIR "

"Caminin tamamı açık sarı kesme taştan yapılmıştır. Yunuspaşa Camii, kare planlı üzeri kubbe işle örtülü, kuzeyinde üç bölümlü son cemaat yeri olması bakımından; İsvrihisar Baba Yusuf Camii (1492), Edirne Hadım Süleyman Paşa Camii (1493), İstanbul İskender Paşa Camii (1505), Keşan Hersekzade Ahmet Paşa Camii (1511) ve Akşehir Hasan Paşa (İmaret) Camii'ne (1510-1511) benzer. Fakat ayrıntılarda farklılıklar gösterirler. Taraklı Yunus Paşa Camii'nde kubbeye dilimli tromplarla geçilir. Bu bakımdan; Amasya Kilari Selim Ağa Camii (1484), Edirne Hadım Süleyman Paşa Camii (1493), Akşehir Hasan Paşa Camii (1510), ve Gebze Çoban Mustafa Paşa Camilerine benzer. Yunuspaşa minberinin aynalıklarında yer alan büyüklü küçüklü üçgenleri; Malkara Ömer Bey Camii (1487-88), ve Akşehir Hasan Paşa Camii minberlerinde de görürüz. Yunuspaşa Camiinin harime giriş kapısı, yapılış tekniği açısından Bozüyük Kasım Paşa Camii (1528) kapısına benzer. Karşılaştırdığımız bütün bu yapıların çoğunluğunda, Taraklı Yunuspaşa Camii'nde olduğu gibi kubbe kasnaklarında pencere yoktur." (3)

YUNUS PAŞA TARAKLILI MI?

"Yunus Paşa'nın kimliği hakkında kaynaklar; "devşirme"(4) ve "milliyeti meçhuldür" (5) demektedir. Mısır Seferi dönüşünde, Sultan Selim Han ile konuşurlarken, "bu denli zahmet ve meşakkatler çekilerek Mısır alındıktan sonra bir hain Çerkese verileceğini bilseler kulların arkana düşüp gelmezlerdi"(6) şeklinde sar ettiği sözler ve uygunsuz davranışlar katledilmesine sebep olmuştu. Onun Taraklı gibi küçük bir yerde, kendi adına abidevi bir cami yaptırması kendisinin buraya (Taraklı'ya) mensup olabileceğini akla getirmektedir."(7)

BELEDİYE BAŞKANI TACEETİN ÖZKARAMAN:

"Taraklı halkı arasındaki adı Kurşunlu Camiidir. Hem kubbesinin kurşunlu olması, hem de duvarlardaki taşların arasına kurşun dökülerek bağlantı yapılması sebebiyle halk "kurşunlu cami" demektedir. Taraklı'nın Osmanlı mührüdür bir yerde. Bence Yunuspaşa Camii, cami mimarisinde estetiğin sembolüdür. Kubbesi, minaresi, yüksekliği, kapı çerçeve revak uyumu; velhasılı her şeyiyle estetik örneğidir. İstanbul'daki Süleymaniye Camiinden 40 yıl daha önce yapılmış olduğuna dikkat çekmek isterim. Bilebildiğim kadarıyla Sakarya'da ibadete açık olan en eski cami Yunuspaşa dır. Eskiden tek camide cuma kılındığından cami, Taraklı halkı için tek cuma kılınan ir nevi toplanma yeridir. Hala da bu anlayış, büyük oranda devam etmektedir. Bitişiğinde çarşı olmasının da bunda etkisi olabilir. Büyüklerimizden dinlediğimize göre, bugünkü parkın olduğu yerde Yunuspaşa Çarşısı varmış, Ahîlik geleneği gereği çarşılardaki cadde ve ara sokaklar Kurşunlu camine çıkarmış. Tarih boyunca Taraklı'da yetişen hafızlar Kurşunlu camiinde eğitim görmüştür. İmamlık açısından da Kurşunlu Camide imamlık yapmak önemli bir kariyer sayıla gelmiştir. Hâlen de öyledir. Saim Özel'in babası Hüseyin Hafız, Cevat Hafız, Hafız Ahmet Sayın, Hafız Saim Özel, Hafız Ali Saraç Taraklı'nın Kurşunlu camiinden yetişmiş ve aynı camiye hizmet etmiş önemli hafızlarıdır. İtikafa da Kurşunlu Camiinde girilir. Camiinin bir diğer adı da Ulucamidir. Büyüklüğünden ziyade caminin uhreviliğinden sebep Ulucami de denilmiş, nitekim bulunduğu mahalle de "Ulucami Mahallesi" adını buradan almıştır. Netice itibarıyla Yunuspaşa Camii, sadece Taraklı'nın değil Sakarya vilayetimizin sembol camiidir. "(8)

TARAKLILI PROFESÖR MEHMET ERKAL; "YUNUSPAŞA BENİM GÖNLÜMDE TARAKLI'DIR"

"Yunuspaşa benim gönlümde Taraklıdır. Taraklıya eşittir. Taraklı'yla özdeşleşmiştir. Sadece camii değil, bütün dini faaliyetlerin yapıldığı yerdir. Aynı zamanda hayrî yani her türlü hayırlı faaliyetlerin yapıldığı yerdir. Benim küçüklüğümde pilavlar oradan dağıtılır, şekerli sütlü şerbet orada dağıtılırdı. Aynı zamanda camiinin bahçesi taraklının kamu alanı yani toplantı yeriydi. Bizim Yunus Paşa Camiinde eskiden en liyakatli hafızlar sabah namazından önce ve ikindi namazından sonra iki mukabele okurlardı; sabah namazından önce okunan mukabele, ramazanın 1. günü başlar bayram sabahı duası yapılırdı, ikindi namazından sonra okunan mukabelenin ise, ramazandan üç gün evvel başlar kadir gecesi duası yapılırdı. Bu iki mukabeleden amaç, bütün Taraklılıların geçmişlerinin ruhuna dua, memleketin kaza bela musibetlerden korunması, bereketli ürünlerin alınmasına vesile olması içindi. Mukabelelerde erkeklerin yarısından fazlası, hanımların tamamı Kur'an-ı Kerim tutarlar ve böylece güzel ağızlardan okunan Kur'anla hatalarını düzeltmek ve hatim indirmek amacı taşırdı. Yunuspaşa'dan çok değerli hafızlar yetiştiler; Hidayet hafız, Adil hafız, vs vs… Taraklı'da Kur'an Kursu yok idi, hafızlığa çalışanların Kur'an Kursu Yunus Paşa Camiiydi." (9) "

YUNUSPAŞA İMAMLIĞINDAN EMEKLİ HAFIZ ALİ SARAÇ: "KÜRSÜNÜN ALTINDAKİ TEMELDE ÜÇ BÜYÜK ZAT METFUNDUR "

"Birincisi tarihi bir asar-ı atikadır. İkincisi manevi yönden kürsünün altındaki temelde üç büyük zat metfundur. İsimlerini bilmiyoruz ama mukabelelerin orada okunduğunu, manen o zatları görenlerin olduğunu biliyoruz. Bolulu Hacı Muhiddin Efendi Hazretleri ve Eskişehir Muttalip Şeyhi Hacı Hilmi Efendi'den Yunuspaşa Camiindeki müezzinliğimde (12952lerde), bu zatların ağzından ben "bu üç şahsın manevi çok büyük zatlar olduğunu, orada yattıklarını, camiinin de bu yüzden manevi yönden çok yüksel olduğunu kulaklarımla işittim. Hafız Cevat, Hafız Muhtar, Hafız Mehmet, Hafız Abdullah, Hafız Hüseyin, Hafız Saim, Hafız İrfan; hepsi büyük hafızlardı, hepsi de vefat ettiler. Allah hepsine rahmet eylesin. Bunların hepsi de Yunuspaşa Camiinden yetişme. Yunuspaşa'dan yetişen şöyle böyle ellinin üzerinde hafız var. Yirminin üzerinde hafızı ben yetiştirdim zaten. Ben müezzinliğimle beraber 41 görev yaptım, bunun 38 senesi Kurşunlu'da yani Yunuspaşa Camiinde. Elhamdülillah bana o camide görev yapma şerefi nasip oldu, Rabbimin büyük bit lütfu olarak. " (10)
-----
1) Hakkı Acun, Doç.Dr., "Sakarya İli Taraklı İlçesi ve Yunus Paşa Camii", Kültür Bakanlığı Tanıtma Eserleri, 1996-Ankara, 38 sayfa,
2) Hakkı Acun, a.g.e., sh. 21,
3) Hakkı Acun, a.g.e., sh. 21-34,
4) Danişmend 5/1971, 15, 425,
5) Uzunçarşılı, 2/1983, 453,
6) Netayiç 1987,: Solakzade 2/1989, 84.
7) Hakkı Acun, a.g.e.34,
8) Tacettin Özkaraman, 1958 Taraklı doğumlu, üniversite mezunu, evli 3 çocuk babası, halen Taraklı Belediye Başkanı, 29.3.2010 tarihinde yaptığımız telefon görüşmesinden,
9) Mehmet Erkal, Prof.Dr.,1944 Taraklı doğumlu, Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi, evli 4 çocuk babası, 29.3.2010 tarihinde yaptığımız telefon görüşmesinde anlattıklarından,
10) Hafız Ali Saraç, 1933 Taraklı doğumlu, ilkokul mezunu, evli üç çocuk babası, emekli imam, 29.3.2010 tarihinde yaptığımız telefon görüşmesinde anlattıklarından.

Bu yazıyı beğendiniz mi?

RSS Kaynağımıza abone olun!

Yorumlar (0) Geri izlemeler (0)

Yorum yapılmadı.


Leave a comment

Geri izleme yok.