Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım…

6Haz/140

Kırımer’e Göre Ülkü ve Türkçülük – Cazim GÜRBÜZ

cazim gürbüzKırımer’e Göre Ülkü ve Türkçülük - Cazim GÜRBÜZ

-Bu yazıdaki ülkücülük ve Türkçülükle bugünkü MHP ve Ülkü Ocaklarının hiçbir ilgisi yoktur...
Neden yoktur? Çünkü Kırımlı büyük ülkü, devlet ve fikir adamı Cafer Seydahmet Kırımer, çeşitli tarihlerde verdiği konferanslardaki metinleri teey 1940’lı yıllarda kitap haline getirmişti.Şimdilerde sahaflarda bile bulunmayan bu kitabın 2. baskısının tarihi ise 1978 yılı. (“Ülkü ve Türkçülük” adıyla Su Yayınları tarafından basılmıştı).

Şimdi bu kitabın “Tam Bir Ülkücü Olmak İçin” başlıklı bölümünden seçmeler sunacağım yerimin yettiğince ve metni, anlaşılır olması için günümüz Türkçesine aktaracağım.

Evet buyrunuz:
1- Yüreği ülkü aşkıyla yanan bir genç maddi ve manevi sağlığına azami dikkati gösterir. Mesleğinde en iyi biçimde yetişmeyi görev bilir. Aksi takdirde getireceği yarar tam olmaz, ülküsü tatmin edilmez, azap duyar.
2- Ülkünün gerçekleşmesi ve savunulması, kuşatıcı bir kavrayış ve seciye sağlamlığını gerektirir. Nefislerine hâkim olamayanlar, emellerini savunmada ciddi ve başarılı bir rol oynayamazlar.
3- Ülkücüler, ilkelerinden, yani kutsal davalarının ruhundan hiçbir biçimde, hiçbir şeye karşılık olarak ödüne ve özveriye gidemezler. Taktik deyimler, siyasi kombinezonlar hep vakit kazanmak, yol bulmak gibi amaçlarla yapılır; sağlam imana, sarsılmaz seciyeye (karakter) malik olmak yeterli değildir, aynı zamanda sinirlerine hâkim olarak tam anlamıyla soğukkanlı olarak yetişmek gerekir.
4- Ülkücüler her yerde, her işte, her eserde emellerine yarayanlarla yaramayanları ayrıma tabi tutmaya mecburdurlar. Zekânın çözümleme yeteneğini geliştiren bu etki aynı zamanda fikirlerin de belirgin olarak formüle edilmelerini sağlar.
5- Ülkücüler, davalarını sonuna kadar savunabilmeleri için tartışma yeti ve deneyimlerini ilerletmelidirler.
6- Ülkü, her şeyden önce duygularımızda içtenliği, doğruluğu, ciddiyeti emreder. Gösteriş, yalan, havailik ve gevşeklik ülkünün düşmanıdır. Ülkü, insanın namuslu olmasını emrettiği gibi, örgütlü yapıların da bu esasa dayanmasına esaslı biçimde etki eder.
7- Ülkücü kendi kendisini değil, emelinin söylenmesini, güçlenmesini, yükselmesini düşünür. Aksi takdirde o, temiz bir imana sahip olamaz, sözleri, eserleri benimsenmez, semere vermez.
8- Ülkülerine yarayan her türlü eleştirilere, kendilerini küçültse bile gene sevinerek razı olurlar ve kişisel gurur ve hırslarına kapılmazlar.
9- Hayatta en sağlam dostluklar aynı ülküye tapanlar arasında kurulabilir. Onlar sevinç ve kederlerini tam anlamıyla paylaşırlar ve birbirlerinin esenlik ve başarılarını yürekten dilerler.
10- Ülkücü için görev, dayanıklılık, disiplin ve özveri bir zevktir. Ülkü yalnız doğruluğun, temizliğin, yüksek ruhluluğun değil, cesaretin ve yiğitliğin de anasıdır.
11- Ülkü kıskançtır ve o bizim kafalarımızda, yüreklerimizde her şeyden güçlü ve egemen olarak yaşamak ister, bizim duygularımızı değil, hayatlarımızı bile unutmayı emreder.
12- Ülkücüler beyinlerini daima ve ancak ülkülerine yoğunlaştırarak hem fikirlerini olgunlaştırırlar, hem de olumlu işler görürler.
13- Ülkücü herkesin seviyesi derecesinde söz söyler, tartışmalarında kişiselliğe düşmez, daima meseleyi ileri sürer.
14- Ülkücü görev verilmesini beklemez, görev yaratır.
Ve Kırımer’den son bir özdeyiş: “Tarihi ülkücüler yapar.”

ust_banner

Bu yazıyı beğendiniz mi?

RSS Kaynağımıza abone olun!

Yorumlar (0) Geri izlemeler (0)

Yorum yapılmadı.


Leave a comment

Geri izleme yok.