Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım…

17Nis/140

Kantondan petrole 17 yıllık çözülme süreci – Salim YAVAŞOĞLU

Kantondan petrole 17 yıllık çözülme süreci - Salim YAVAŞOĞLU

ABD’nin 100 yıllık planı “Büyük Kürdistan” için CIA’nın raporuyla 1997’de yeniden başlatılan oyunTürkiye için ’son’a doğru ilerliyor!

Evren ve Özal sonrası ’cesur lider’ olarak seçilen Erdoğan’ın ve sıcak paraya boğulan iktidarın yürüttüğü açılımla bölünmenin eşiğine geldik

Yerel seçim sonrası “Harita çizdik” diyen, petrolden pay isteyen, PKK ağzıyla kanton ilan edenler, aslında bu ’başarı’yı AKP iktidarına borçlu

BDP: Yüzde 20 hisse İstiyoruz

Yerel seçimleri İmralı talimatıyla ‘özerklik referandumu’na çeviren ve terörle müzakereyi seçen AKP’nin hazırladığı iklimde istediğini alan BDP’den gelen çıkışlar, açılımı olgunlaştırma sürecini de yeniden gündeme taşıdı. Ortaya atılan pervasız isteklerin ardında AKP’nin verdiği tavizler yatıyor.

Önce belediye başkanı, sonra vekil!

Sözde demokratik özerklik için fiilen düğmeye basan, Kışanak’la petrolden pay isteyen BDP, hemen hemen her talebini karşılayan iktidara bu kez de Muş Milletvekili Demir Çelik’le yeni talebini iletti: Sadece petrol yetmez, yeraltı ve yerüstü kaynaklarından yüzde 20 hisse istiyoruz.

İhanet yoluna döşenen taşlar

* “2 DAVİD” RAPORLARI: Açılımın içeriği, NCAFP’den David L. Phillips’in 15 Ekim 2007 tarihli raporunda yer almıştı. Uygulamaya konan öneriler, Prof. Vamık David Volkan tarafından 2010’da Gül’e sunulmuştu.

* KALKINMA AJANSLARI: Demokratik özerklik olarak sunulan eyalet sisteminin altyapısı ekonomik adımların atılmasıyla başladı. Üniter yapı “Bölgesel Kalkınma Ajansları”yla fiilen parçalanmış oldu.

* İSTİNAF MAHKEMELERİ: Ardından fiilen “yerel Yargıtay” olarak görev yapacak Bölge Adliye Mahkemeleri kurulması geldi. Önce 9 ilde kurulan bu mahkemeler daha sonra 6 il daha eklenerek 15’e çıkartıldı.

* BİR AYAR DA EĞİTİME: Eğitim boyutuna da ince bir ayar çekildi. Okul müdürleri, müdür yardımcıları, eğitimle ilgili kurum yöneticilerinin tümünün Ankara yerine bulundukları illerin valilerince atanmasının önü açıldı.

* BİR DİZİ EYALET STAJI: Sistemin ardından sıra idari görevlilere geldi! Adalet ve İçişleri Bakanlığı mensupları, hakimler, vali yardımcıları ve kaymakamlar, gümrükçüler, gruplar halinde ABD’ye ‘eyalet stajı’na gönderildi.

* BÜYÜKŞEHİR YASASI: Büyükşehirlerin sınırı, il sınırı yapıldı. Eyalete dönüşen büyükşehirler için “süper yetkilerle” donatılmış belediye başkanlığı modeli hazırlandı. İmar, itfaiye, ulaşım, zabıta gibi yetkiler başkanda!

Bölünmeye doğru bir adım daha!..

* 30 Mart seçimleri öncesinde demokratik özerkliği ilan edeceğini söyleyen BDP şimdi fiilen demokratik özerkliği uygulamaya başlamıştır. Mülki yetkililer, asker ve polisin BDP/PKK’nın demokratik özerklik doğrultusunda attığı adımları, operasyonları AKP hükümetinden aldıkları emirler doğrultusunda engelleyerek KCK/PKK’nın önünü açacaklardır. 

* KCK’lı tutukluların serbest bırakılması sürecin işlediğinin kanıtıdır. Ancak buna rağmen PKK terör eylemlerini tırmandırarak AKP hükümetini cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde yeni tavizlere zorlayacaktır. AKP’nin 2015 seçimlerini kazanması halinde, Öcalan serbest kalacaktır. Türkiye Cumhuriyeti’nin adı değişecek ve federal bir devlet yapısı kurulacaktır.

“Kantondan petrole” 17 yıllık ihanet süreci

ABD’nin CIA raporuyla 1997’de başlattığı oyun Türkiye için ‘son’a doğru ilerliyor. “Cesur lider” seçilen Erdoğan’ın yürüttüğü açılımla bölünmenin eşiğine geldik

Güneydoğu’daki illerin büyük bölümünde belediyeleri ele geçiren BDP, yıllardır yürüttüğü “özerklik” çalışmalarını bir üst boyuta taşıdı. Yerel seçimi kendi açısından “özerklik referandumu” na dönüştüren PKK, hedefini Sabri Ok’un ağzından ilan etmişti: “Diyarbakır, Van, Urfa ve Mardin, kanton olmalı.” Kanton denilen bölünmüş idari yönetim parçalarında konuşulan dillerin her biri, ülke çapında resmi dil statünde. Yer isimlerine bölge halkı karar veriyor. Aynı modelin tohumları bir süre önce 3 kanton ilan etmek suretiyle Kuzey Suriye’de atılmıştı. Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Gülten Kışanak, bölgede bulunan petrol gelirlerinden pay istediklerini açıklamak suretiyle “özerklik” ilan etmeye hazırlandıkları, yerel yönetimlerle Ankara arasındaki çizgiyi açıkça çekmişti.

Barzani de işin içinde

Bunlarla eş zamanlı olarak Irak’taki Bölgesel Kürt Yönetimi Başkanı peşmerge reisi Barzani de, bağımsız Kürdistan’ın yolda olduğunu ilan etti. Barzani’nin hedefinde, Öcalan’ın geçen yıl Nevruz mesajında açıkladığı gibi Türkiye, Suriye ve Irak, gelecekte ise İran Kürt bölgeleri arasındaki sınırların kaldırılması var. Türkiye’nin eyaletlere bölünmesinin işaretini 12 Eylül darbesini gerçekleştiren Kenan Evren Cumhurbaşkanlığı döneminde vermiş, onu Turgut Özal takip etmişti. Bu davanın son “bayraktarı” ise Başbakan Tayyip Erdoğan oldu. Ancak, bugün yaşananlar aslında yıllardır uygulanan büyük bir projenin köşe taşları. Projeye göre; Türkiye eyaletlere bölünerek “Özerk Kürdistan Bölgesi” oluşturulacak Bunun ilk işareti ABD eski başkanlarından Woodrow Wilson’un 1918’ de ABD Kongresi’nde açıkladığı 14 maddelik “Wilson İlkeleri”nde verildi ve haritası oluşturuldu.

Başkent Diyarbakır

46 yıl önce ABD, İsrail ve İngiltere tarafından kullanılan Mesud Barzani’nin babası Molla Mustafa Barzani, “İstiklal davamızı bir gün muhakkak kazanacağız. Kürdistan haritasını dünya milletlerine kabul ettireceğiz. Irak’tan sonra ikinci mücadele cephemiz Türkiye olacaktır. Fakat bu mücadele için zaman çok erken” ifadelerini kullanmıştı. Avrupa televizyonları, Wilson prensipleri doğrultusunda oluşturulan haritayı da yayınlamıştı. Bu haberi 26 Eylül 1966 günü yayınlanan nüshasında Yeni İstanbul Gazetesi manşetinden vermişti. Aynı haritanın bir versiyonu “Büyük Orta Doğu Projesi” olarak kamuoyuna sunuldu ve Diyarbakır’ın “başkent” olması tartışmaya açıldı. Irak’ın işgalinden sonra da burada “Özerk Kürdistan” oluşturulup, Suriye’de de tohumları atıldı.

PKK’nın istekleri ile örtüşüyor

Yerel seçimleri “özerklik referandumu” na dönüştüren terör örgütü PKK’nın elebaşılarından Sabri Ok, “BDP seçimlerde Diyarbakır, Van, Urfa ve Mardin’i kazanırsa bu 4 büyükşehir, 4 kanton olabilir” demişti. Kanton, İsviçre’nin idari ya da sınırsal alt birimlerinden her birine verilen isim. İsviçre Konfederasyonu’nu oluşturan 26 kantonun her birinin kendi anayasaları, parlamentoları, hükümetleri ve mahkemeleri var. İçlerinden 3 tanesi, iki yarı kantonun bir araya gelmesi ile bir kantonu meydana getiriyor. Bu coğrafi bölge ya da eyalet olabiliyor. Bu model, PKK’nın istekleriyle bire bir örtüşüyor. Örneğin ülkede konuşulan tüm diller “resmi dil” statüsünde. Yer isimlerine bölge halkı karar veriyor. PKK’nın Suriye kolu PYD’de de kısa bir süre önce fiilen bu modeli (3 kanton) hayata geçirmişti.

Daha çok taviz için hain plan

Terör örgütü PKK’nın silahlı birliklerini Hakkari ve Şırnak merkezli 8-9 ilçe merkezine yönelik olarak konuşlandırdığı öğrenildi. AKP hükümeti ile girdiği açılım sürecinde silahlı eylemlere ara veren PKK’nın bu süre içinde Hakkari ve Şırnak bölgesinde hazırlık yaptığı savunuldu. Hükümete haziran ayına kadar süre veren PKK’nın bu süre sonunda istedikleri yasal düzenlemeler olmadığı takdirde bazı ilçelere yönelik baskın eylemleri gerçekleştirmeyi planladıkları iddia ediliyor. Açılım sürecindeki istedikleri gelişmenin olmayışı ve Cumhurbaşkanlığı seçim sürecini lehine çevirmek isteyen terör örgütünün Eruh, Uludere, Cizre ve Silopi’nin de aralarında bulunduğu ilçelere yönelik olarak Cudi, Gabar, Kato ve Herakol-Besta kamplarına yığınak yaptığı öğrenildi. İstihbarat raporlarında, terör örgütünün açılım sürecinin kilitlenme ihtimalini 9 ilçeye yönelik olarak alan hakimiyeti kazanarak geçmeyi planlıyor.

993’te itiraf etmişti: Kürtler isterse ayrılır

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Kürt sorunu konusunda Osmanlı eyalet sistemini savunduğunu 1993 yılında verdiği bir röportajda açıklamıştı. Röportaj, o yıllarda “2. Cumhuriyet Tartışmaları” adlı kitapta yayınlanmış, “Erdoğan, kendisine yöneltilen, ‘Örneğin Kürtler biz ayrı yaşamak istiyoruz diyebilirler’ şeklindeki soruya, ‘Bu durumda belki Osmanlı eyaletler sistemi benzeri bir şey yapılabilir” yanıtını vermişti. CIA’nın Orta Doğu Şefi Graham Fuller ve Türkiye Uzmanı Henri Barkey, daha 1997 yılında Türkiye’de yürütülecek açılım çalışmalarını rapor halinde Pentagon’un önüne koymuşlardı. Bu raporda yazılanlar o günlerden bugünlere kadar yaşanan gelişmelerle bire bir örtüşüyor. Rapordan akıllarda kalan en çarpıcı ayrıntı ise “Asker açılımı destekliyor. Cesur bir siyasetçi bulmamız gerekiyor” açıklaması olmuştu. Böylece 2001 yılında kurulan AKP, 3 Kasım 2002 seçimleriyle tek başına iktidar oldu.

Parti programı CFR’den

AKP, aslında Amerika Birleşik Devletleri (ABD) merkezli bir kuruluş olan CFR projesiydi. Parti programı, 2001 yılının Temmuz ayında bir “memorandum” olarak gizlice ABD’den gönderilmişti. O belgede Tayyip Erdoğan’a “Ankara, yerel yönetimlere otonomi vermek ve milli hükümetin fonksiyonlarını yerel düzeyde merkezi olmaktan çıkarmak zorundadır. Dünya, bütün hükümetlerden bunu istemektedir. Bu memoranduma göstereceğiniz ilgiden dolayı takdirlerimizi sunarız... ” deniliyordu. İşte Erdoğan’ın, “Milli birlik ve kardeşlik projesi” dediği açılım projesi de bu proje idi.

İmralı-Oslo görüşmeleri

AKP iktidarında, 2005 yılında Emre Taner’in MİT Müsteşarlığı döneminde İmralı’daki terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan ve Kandil’deki PKK eli kanlı katiller ile görüşmeler başlatıldı. Bu görüşmelerin daha sonra bir “Koordinatör ülke” belirlenerek uluslararası düzeye taşındığı ve 2006 yılından sonra “Oslo görüşmeleri” şeklinde devam ettiği bir ses kaydı ile açığa çıktı.

Evren’den destek

Tam bu arada beklenmedik bir yerden beklenmeyen bir açıklama geldi. 12 Eylül darbesinin mimarı Kenan Evren, 

1 Mart 2007’de Hürriyet gazetesine verdiği demeçte eyalet sistemine geçilmesi gerektiğini savundu. Türkiye’nin 8 eyalete bölünebileceğini ifade eden Evren, Cumhurbaşkanı iken ziyaret ettiği Bavyera’da 3 bayrak gördüğünü anlatıp, “Türkiye de mutlaka eyalet sistemine geçecek” demişti.

Üniter yapının tahribinde 2 “David” imzası!

Terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan’ın, 2007’de İmralı’dan avukatları aracılığı ile “tartışma açılması” talimatı verdiği “demokratik özerklik” projesi, Türkiye’nin 20-25 özerk bölgeye ayrılmasını kapsıyor. Kamuoyuna açıklandığında büyük tepki toplayan proje, “Türkiye’nin üniter yapısına saygı gösterilmesi koşuluyla yerel ve bölgesel özerk yapıların önünün açılması, resmi dil ve bayrağın bütün Türkiye için geçerli olmakla birlikte her bölgenin kendine ait sembolleri ve renklerine izin verilmesi” ni içeriyor.

Dönemin DTP Iğdır Milletvekili Pervin Buldan, 29 Mart 2009 yerel seçimlerinden sonra “Kürdistan” ın sınırlarını belirlediklerini söyledi. Buldan, “29 Mart seçimlerinde Kürdistan sınırlarını belirledik. Yani, Van’ı aldık, Siirt’i aldık, 86 yıllık geleneği bozarak Iğdır’ı da aldık. Hakkari’de yüzde 90’lara varan oy oranına ulaştık” demişti.

Başbakan Tayyip Erdoğan da, sistemin temelini oluşturan “valilerin seçimle gelebileceği” düşüncesini ortaya atarak projeye destek vermişti. 2011 Nisan ayında Kırgızistan gezisinden dönüşünde uçakta gazetecilerin sorularını yanıtlayan Erdoğan, ABD’deki başkanlık sisteminin çok başlılığı ortadan kaldırdığına vurgu yapıp, “Bizde bir vali ataması üç kez gidip geliyor. Orada seçimle geliyor” ifadesini kullandı. AKP, PKK ve BDP arasındaki görüşmelerin ve Türkiye’nin altını oymaya yönelik olarak varılan uzlaşmaların arka planında ise iki David vardı. İktidar tarafından bugün uygulamaya konan öneriler 19 Aralık 2010’da Ekopolitik Ekonomi ve Sosyal Araştırmalar Derneği  adına Prof. Dr. Vamık David Volkan tarafından Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e, dosya halinde sunulmuştu. Aynı öneriler David L. Philips tarafından hazırlanan “PKK’nın silahsızlandırılması, terhis edilmesi ve topluma kazandırılması” başlıklı araştırma raporunda da yer almıştı.

Bugünlere nasıl gelindi?

7 askeri öldürüp özerklik ilan ettiler

Teröristbaşı Öcalan’ın, seçimler nedeniyle verdiği talimatla PKK, 15 Temmuz 2011 tarihine kadar ateşkes ilan etmişti. Ancak, 14 Temmuz 2011’de Diyarbakır’ın Silvan kırsalında eli kanlı katiller Mehmetçiğe tuzak kurdu. Atılan bombalardan dolayı ormanlık alanda çıkan yangında13 asker yaşamını yitirdi, 7’si de ağır şekilde yaralandı. Aynı gün Demokratik Toplum Kongresi (DTP) “özerklik” ilan etti. Diyarbakır’da 850 delegeyle olağanüstü kongre düzenleyen Demokratik Toplum Kongresi’nin sonuç bildirgesini açıklayan Aysel Tuğluk, “Kürt halkı artık ulusal varlığını statüsüz bir halk olarak yaşamak istemiyor” dedi. “Demokratik özerklik” olarak ilan edilen eyalet sistemin altyapısı ise AKP iktidarı tarafından atılan adımlarla hazırlandı. Türkiye’nin üniter yapısını parçalamaya yönelik olarak önce bir kaç ili bir araya getirerek “Bölgesel Kalkınma Ajansları” kuruldu.

Washington’da “federal sistem” kursları

Eğitime verilen “özerklik ayarı” ile yerinden yönetilen “Özerk Kürdistan Planı” ile okul müdürleri, yardımcıları, eğitimle ilgili kurum yöneticilerinin Ankara yerine bulundukları illerin valileri tarafından atanmasına karar verildi. Adalet ve İçişleri bakanlığı mensupları, gruplar halinde federal sistemi öğrenmeleri için ABD’ye gönderildi. Washington’da ağırlanan kursiyerler, bu ülkenin idari ve siyasi yapısı konusunda bilgilendirildi. Büyükşehir Yasası ile Aydın, Balıkesir, Denizli, Hatay, Malatya, Manisa, Maraş, Mardin, Muğla, Tekirdağ, Trabzon, Urfa ve Van büyükşehir oldu. Büyükşehir sayısı 29’a çıkartılırken 559 belediye köye dönüştürüldü. Büyükşehirlerin sınırı, il sınırı oldu, “süper yetkilerle” donatılmış belediye başkanlığı modeli hazırlandı, ilçelerdeki imar, itfaiye, ulaşım, zabıta gibi yetkiler “süper” yetkili başkana geçti, İl Özel İdareleri ve İl Genel Meclisleri kapandı.

“Birleşik Büyük Kürdistan”a ilk adımlar

Turgut Özal’ın Cumhurbaşkanı olduğu dönemde, 3723 sayılı yasa ile TBMM tarafından onaylanan Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’nın anayasal güvenceye bağlanıp, ayrılıkçı Kürt hareketinin isteği doğrultusunda Güneydoğu ve Doğu Anadolu’ya “Özerklik” verilmesi gündeme geldi. Türkiye’deki Kürdistan özerk bölgesinin ise Irak, Suriye ve İran’daki özerk bölgelerle birleştirilip, başkenti Diyarbakır olan “Birleşik Büyük Kürdistan Cumhuriyeti” olduğu her platformda dile getirildi, haritaları yayınlandı. Buna göre, Türkiye’de kurulması planlanan “Özerk Kürdistan” eyaleti, BM’ye başvuracak, ikiz sözleşmelere konulan çekince kaldırılacak, Türkiye’den ayrılıp, K. Irak’taki Barzani ile birleşmek üzere “Kendi kaderlerini tayin hakkı” için halk oylaması istenecek, her ülkedeki “Özerk Kürdistan” konfederal başkanlık sistemi ile birleştirilecek.

Petrol yetmez, bölge madenlerini de isteriz

Gültan Kışanak’tan sonra BDP Muş Milletvekili Demir Çelik de haddini aşan açıklamalar yaptı: Yeraltı ve yerüstü kaynakların yüzde 20’si bize verilsin

AKP’nin alt yapısını hazırladığı ve 2010’da ilan ettiği “demokratik özerklik” için ilk adımlar atılmaya başlandı. BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’ın “Seçimden sonra sadece fuar ya da kültür merkezi inşa etmeyeceğiz. Asıl inşa edilecek şey demokratik özerkliktir. Bu halk artık kendisini yönetme aşamasına geldi. Devleti bekleyemeyiz” çıkışı, Kandil’de yuvalanan PKK’nın elebaşılarından Sabri Ok’un İsviçre’deki “Kanton” sistemini seçimlerin ardından hayata geçireceklerini söylemesi “özerklik sistemi” nin ayak sesleriydi.

Üniter yapıya dinamit

TBMM çatısı altında üniter yapıyı dinamitleyen Başbakan Tayyip Erdoğan’ın 11 yıllık iktidarı süresince alt yapısını hazırladığı “eyalet” sisteminin ilk adımları önceki gün atılmış, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı BDP’li Gültan Kışanak, petrol başta olmak üzere, bölgede üretilen enerjiden kendilerine de pay verilmesini talep etmişti. Dün de BDP Eşbaşkan Yardımcısı Muş Milletvekili Demir Çelik’ten demokratik özerklik planına göre bölgede başta petrol ve enerji olmak üzere yeraltı ve yerüstü zenginlik kaynaklarından BDP’li belediyeler için yüzde 20 hisse talebi geldi. Çelik, Hakkâri ve Şırnak’ın özerklik uygulamasında pilot il seçildiğini, bu illerde eğitim, sağlık ve tarım alanlarında çalışma başlatıldığını söyledi. Çelik, “Özerklik uygulamaları özellikle köylerde başarıyla uygulanıyor. Türkiye artık tek merkezden yönetilemez. Bölgesel özerklik değil, 20-25 civarında bölgesel yönetim istiyoruz” dedi.

Söz de bizim karar da

Özerk demokratik yönetimlerden birisinin “Kürdistan bölgesel yönetimi” olduğunu ifade eden Çelik, bölgede petrolün yanı sıra zengin enerji kaynakları bulunduğunu belirtti, bu kaynaklardan yüzde 20 oranında payın bölgeye aktarılmasını istedi. Çelik, şöyle konuştu: “Başta petrol ürünleri, bakır, kalay, krom gibi önemli madenlerin çıkarıldığı, Karakaya, Atatürk ve Keban barajları başta olmak üzere yüzlerce hidroelektrik santralının faaliyet gösterdiği yer burası. Buna rağmen Türkiye’nin en geri kalmış bölgesi. Demokratik özerklik sadece kendini yönetme ile sınırlı kalmayacak, aynı zamanda ekonomik yeraltı ve yerüstü kaynaklarının daha verimli nasıl kullanması gerektiğinde söz ve karar sahibi olmalı. Yeraltı ve yerüstü zenginliklerinden asgari yüzde 20’lere tekabül eden bir payın bölgeye aktarılması gerekir. Geriye dönüşümü sağlıkta, eğitimde ya da yeraltı ve üstü hizmetlerde kullanıma aktarmalıdır.”

Yıldız’dan başka cevap veren yok

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, “Belediyeler yeraltı kaynaklarından yüzde 20 pay almalı” önerisine tepki gösterdi. Yıldız, “Devlet hakkı içerisinde ayrı bir devlet hakkı söz konusu olmaz. Böyle bir şeye sıcak bakmamız mümkün değil” dedi. Yıldız, şöyle konuştu: “Kışanak’ın açıklamasını izledik. O zaman Antalya’ya da turizm gelirlerinden dolayı ayrı bir uygulama yapmamız lazım. Fındık üretimi için de Karadeniz’e bunu yapmamız lazım. Böyle bir şey söz konusu değil. Türkiye Edirne’den Kars’a Sinop’tan Hatay’a varıncaya kadar bir bütün. Türkiye bütün zenginlikleri ile beraber bir bütündür.”

 

Bu yazıyı beğendiniz mi?

RSS Kaynağımıza abone olun!

Yorumlar (0) Geri izlemeler (0)

Yorum yapılmadı.


Leave a comment

Geri izleme yok.