Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım… Şikayet edeceğine sen de alternatifini oluştur.

20Kas/130

Akşam saatlerinde Antakya Turu -5

SAM_7926

16 Kasım 2013 Cumartesi / Akşam yemeği sonrasında Antakya turuna başladık. Asi Nehri cevresinde yapılan geziden sonra şehiriçi ana cadde üzerindeki tarihi yapılar görüldü.

Hatay Valiliği bahçesinde Cumhurbaşkanı Tayfur Sökmen’in büstü önünde kitabesini okuduk. İstiklal Cad. No:29  adresindeki Öksüzler Şekerleme’de Levent Ustanın hazırladığı cezeryelerimizi aldık. Habib-i Naccar Camiinde yatsı namazlarımızı eda ettik. Caminin kuzeydoğu köşesinde Hz. İsa'nın havarilerinden Yunus (Yuhanna) ve Yahya( Pavlos) ile onlara ilk inanan ve şehit edilen ilk kişi olan Antakyalı Habib-i Neccar'ın türbesini ziyaret ettik. Antakya'nın hakkında çok fazla bilgi bulunmayan camiierinden biri olan Sarımiye Camiini görüp Antakya turunu tamamladık.

SAM_7916SAM_7917

SAM_7919SAM_7920

SAM_7922SAM_7925

SAM_7926SAM_7927

SAM_7929SAM_7930           Asi Nehri kenarında Dr. Halil İbrahim Kahranan, Mehmet Yarar, Bahadır Batur Ahsen Okyar

SAM_7932SAM_7937

SAM_7950SAM_7949   Öksüzler Şekerleme – Fahri Öksüz İstiklal Cad. No:29 Antakya Levent Usta cezeryelerimizi hazırlıyor.

Habib-i Neccar Camii - Antakya / Hatay

Antakya'da bulunan tarihi cami. Anadolu'da yapılan ilk cami olarak bilinir. Cami Roma dönemine ait bir pagan tapınağının üzerine inşa edilmiştir. Günümüzdeki cami Osmanlı dönemi eseridir, etrafı medrese odaları ile çevrilidir. Avlusunda 19.yy eseri bir şadırvan bulunur. Caminin kuzeydoğu köşesinde Hz. İsa'nın havarilerinden Yunus (Yuhanna) ve Yahya( Pavlos) ile onlara ilk inanan ve şehit edilen ilk kişi olan Antakyalı Habib-i Neccar'ın türbesi bulunur.

Antakya şehri, İslam Devleti'nin lideri Hz. Ömer'in komutanlarından Ubeydullah Bin Cerrah tarafından 636 yılında fethedildiği dönemde fethin simgesi olarak, Habib-i Neccar ve Hz. İsa'nın iki havarisinin mezarının bulunduğu yerde, bir cami inşa edilmiştir. 1098 yılında Haçlılar'ın eline geçen ve 1099'da Antakya Prensliği halini alan şehri Memluk Sultanı Melik Zahir Baybars fethedince camiyi yeniden yaptırmıştır. Caminin medrese duvarlarında üzerinde Baybars'ın adı olan bir kitabe vardır. Depremlerden zarar gören cami ve minaresi birçok kez yenilenmiştir.

SAM_7952SAM_7954

SAM_7955SAM_7957

SAM_7958SAM_7960

SAM_7961SAM_7962

1471170_536744123086522_415349626_nSAM_7967        Gece Camiye girme imkanı olmadığı için Mustafa Ertürk beyefendinin arşivinden alınmıştır

SAM_7969SAM_7968

SAM_79701470230_536741076420160_330095825_nM. Ertürk arşivi(sormadan izin ile)

Sarımiye Camii - Antakya / Hatay

Yapım tarihi tam olarak bilinmesede avlu girişinde yer alan yazıta göre 1131H./1719M. yılında Sarımi Hacı Halil tarafından yeniden tamir ettirilmiştir.Cami gibi medrese ile ilgili bilgilerde kısıtlıdır.Restorasyon çalışmaları 2003 yılı itibariyle tamamlanmış ve ibadete açılmıştır.

SAM_7975SAM_7973

Habibi Neccar Camii

Habib-i Neccar, Antakya’da Peygamber’imizin vefatından 600 yıl önce yaşamış. Fakat Efendimiz’in vefatından 4 yıl sonra (636 yılında) Hz. Ömer zamanında şehir Ebu Ubeyde b. Cerrah tarafından fetholununca, Anadolu sınırları içindeki bu ilk camiye onun adı verilmiş.

Bugün camide Habib-i Neccar ve Hz. İsa’nın üç havarisi birlikte yatıyorlar ve Müslümanlar onlara fatihalar gönderiyor.

Tek bir Allah’ın tek bir dini olduğunu anlatan bir abide, evet Antakya’da Habib-i Neccar Camii.

Sahabe efendilerimiz, Anadolu’daki ilk camiye, Efendimiz’den (sas) altı asır önce yaşamış bu Allah dostunun adını acaba neden vermişler?

Türkiye Diyanet Vakfı tarafından hazırlanan İslam Ansiklopedisi’nin 14. cildinde, “Habib en-Neccar, İslami kaynaklara göre Yasin Suresi’nde kıssası anlatılan kişi” deniliyor.

Kur’an-ı Kerim’de, “karye” halkını Hakk’a davet etmek için şehre gelen iki elçiye destek olmak üzere bir üçüncüsünün gönderildiği anlatılıyor. Tefsir kitaplarına göre bunlar Antakya’ya gönderilen -zira o dönemde Antakya, 500 bin nüfuslu Roma dünyasının üçüncü büyük şehridir- Hazreti İsa’nın üç havarisidir. İlk ikisinin adları Yuhanna ve Pasla, üçüncüsünün adı Simun Petrus’tur. (Şimdi Antakyalılar onlara sıra ile Yahya, Yunus ve Şem’un Safa Hazretleri diyorlar.)

Halk bu elçilere karşı çıkar. Sadece şehrin öteki ucundan gelen bir kişi (Habib en-Neccar) iman edip onları destekler. Kıssa Kur’an-ı Kerim’de şöyle anlatılıyor:

“Derken şehrin öbür ucundan bir adam koşarak geldi. ‘Ey kavmim’ dedi, bu elçilere uyunuz. Sizden herhangi bir ücret istemeyen bu kimselere tabi olun, çünkü onlar hidayete ermiş kimselerdir!” (Bu tavsiyesinden ötürü ona dönerek ‘Vay, sen de mi onların dinindensin?’ dediler. O cevap verdi:)

“Bana ne olmuş ki, beni yaratana ibadet etmeyecekmişim! Halbuki hepiniz O’na döndürüleceksiniz. O’ndan başka tanrılar mı edineyim? O çok esirgeyici Allah, eğer bana bir zarar dilerse onların (putların) şefaati bana hiçbir fayda vermez, beni kurtaramazlar. İşte o zaman ben apaçık bir sapıklığın içine gömülmüş olurum.

Şüphesiz ben, Rabb’inize inandım, beni dinleyin. (Azgınlar bu sözleri dinlemeyip o zatı taş yağmuruna tuttular. Tam öleceği esnada ona:)

“Gir cennete denildi. ‘Keşke’ dedi, Rabb’imin beni bağışladığını ve beni ikrama mazhar olanlardan kıldığını kavmim bilseydi.” (Yasin Suresi, ayet: 13-27)

Üç elçiyi de öldüren şehir halkı bunun üzerine korkunç bir sesle helak ediliyor.

İslam Ansiklopedisi’nde, “Ayetlerin üslubu, Hz. Peygamber zamanında bu kıssanın bilindiğini göstermektedir.” deniliyor.

Antakya’da Hıristiyanlığın ilk kiliselerinden St. Piyer Kilisesi de var. Dağın içine oyulmuş. 1963’te Papa tarafından Antakya, Hıristiyanlar için hac yeri ilan edilmiş.

Bana göre Habib-i Neccar Camii’ni görmeden Antakya’dan gitmemelidir. İslam’ın engin hoşgörüsü, Antakya’da asırlardır yaşıyor. Bu güzelliği bugün de hissediyorsunuz...

Sarımiye Camii

Antakya'nın hakkında çok fazla bilgi bulunmayan camiierinden biridir. Avlu girişinde yer alan yazıtına göre 1131 H./ 1719M. yılında Sarımı Hacı Halıl tarafından yeniden tamir ettirilmiştir. Yazıtının tam metni şöyledir:
"Şükür ta'mir-i cami hüsn-ü mukadder Olub bin yüz otuz birde mükerrer ilahı Sarımı Hacı Halil'den KabOI kıloldu itmamı müyesser" (1131 Hicri)'

Yazıtta adı geçen Sarımı Hacı Halil'in kim olduğu hakkında bilgi edinilememiştir. Sarımı sözcüğünün Arapça'da 'keskin kılıç" anlamına geldiği bilinmektedir. Hacı Halıl'in lakabına göre "güç sahibi, otoriter" bir kişi ya da aile mensubu olduğu düşünülebilir. Caminin günümüzde Sermaye Camii olarak adlandırılması, Sarımıye'nin halk arasında zamanla farklı telafuz edildiği biçiminde açıklanabilir. Antakyalılar arasında, 19. yüzyılda yaşanan depremden sonra caminin onarımının halk arasında toplanan paralarla gerçekleştirildiği, bu paranın onarıma "sermaye" olduğu söylenmekteyse de gerçekliği olmadığı açıktır2.
Sarımıye Camii'nin bir de medresesinin bulunduğu bilinmektedir. 1903 tarihli Sal name-i Maarif-i Umumiye'ye göre (s.463) anılan tarihte medresenin müderrisi Ahmed Efendi olup, 15 öğrencisi bulunmaktadır3 Sarımıye Medresesi'nin Halefzade Süreyya Bey'in belediye başkanlığı döneminde gerçekleştirilen bugünkü Kurtuluş Caddesi'nin açılması çalışmaları esnasında yolda kaldığından yıktırıldığı düşünülebilir. 1929 yılında çalışmaları başlayan o dönemdeki adıyla "Yeniyol"un Antakya'nın Antik dönemden beri önemli bir ulaşım aksı olan hattı takip ettiği bilinmektedir. Roma döneminde faalolan bu yolun zamanla daraldığı, üzerine yapılan binalarla organik bir yola dönüştüğü kaynaklarda belirtilmektedir4 1935 yılında açılan yeni yolun inşası esnasında pek çok yapıyla birlikte Sarımıye Medresesi'nin de yıktırıldığı anlaşılmaktadır.

Nitekim, bugün camiye ait olan ve yapının doğusunda yer alan betonarme dükkanıarın bu medresenin bulunduğu yerde inşa edildikleri söylenmektedir. Cami gibi medrese ile ilgili bilgiler de kısıtlıdır. Kentin yaşlılarından kentin kadısının bir dönem medresenin üst katında oturduğunun söylendiği öğrenilmektedir. Son dönemlerinde alt katında bir boyacının barındığı söylenilenler arasındadır5. Caminin Vakıflar Genel Müdürlüğü'nce sürdürülen restorasyonu 2003 yılında tamamlanmış ve ibadete açılmıştır. Bu onarıma ait ikinci bir yazıt bina üzerinde yer almaktadır. Bu restorasyon kapsamında yapının Kurtuluş Caddesi'nden algılanmasının engelleyen birtakım niteliksiz dükkanın da yıktırıldığı bilinmektedir.

Günümüzde cami, kareye yakın planlı, kesme taş duvarlı bir harimden oluşmakta, harime, batısında yer alan kapıdan girilmektedir. Bina, ahşap beşi k çatılı, kiremit üst örtülüdür. Çatı, harimi iki sahına dönüştüren taş kemerleri birbirine bağlayan ayaklarla taşınmaktadır. Kıble cephesinde mihrap poligonal bir kütle olarak dışa taşmaktadır. Mihrabın bir yanında üç, diğer yanında iki pencere yer almaktadır. Söz konusu pencerelerin üstlerinde geleneksel Antakya evlerinde görmeye alışık olduğumuz türde tepe pencereleri ikinci bir dizi oluşturmaktadır. Caminin genel yapısı itibariyle geleneksel Antakya evlerini andıran bir yapıya sahip olduğu söylenebilir.

Caminin kesme taş minaresi, yapıdan kopuk olarak avlunun güneyinde tek başına yer almaktadır. Minarenin kürsüsü tonoz biçimde düzenlenerek, altından geçilerek avluya ulaşılması sağlamakta, çaminin avlu giriş kapısı işlevini görmektedir. Minare, sanat tarihi açısından Sarımıye Camii'nin en önemli unsurudur. Minarenin altında yer alan ahşap giriş kapısı derin bir niş içerisine alınmış, nişin iki yanına taş sekiler yerleştirilmiştir. Kapının üzerinde yer alan yazıtı çevreleyen kemer alnı dekoratif yaprak dizileriyle süslenmiştir. Dekoratif diziler minarenin pabuç bölümünde ve pabuçtan silindirik gövdeye geçişlerde de kullanılmıştır. Minarenin sokak ile birleştiği köşede pah oluşturulmuş, bu pahın tepe bölümü mukarnaslarla süslenmiştir. Kapı nişinin iki yanındaki taş sekilerin üzerinde de aynı mukarnaslardan oluşan birer dizi yer almaktadır.

Minarenin şerefe altı üst üste çemberler oluşturan mukarnas ve küçük kemer dizileri ile süslenmiştir. Şerefe bölümü ve üstündeki külah ahşaptır. Şerefe korkuluğunun üzeri ahşap dekoratif kemerlerle çevrelenmiştir. Üzeri geniş bir saçaktan sonra piramidal külah ile sonlanmaktadır.

Caminin avlu duvarları son onarımda inşa edilmiş olup, tarihi değere sahip değildir. Onarım kapsamında avlunun taş kaplamaları da yenilenmiş ve avluya yakışmayan yeni bir tuvalet kütlesi eklenmiştir.

Antakya'nın yeterince tanınmayan bu camisi, gerçekte kenti e ilgili pek çok yayında ve posterde minaresi ile yer almaktadır. Katolik Kilisesi'nin avlusundan çekilen pek çok fotoğrafta Sarımıye minaresi ile Kilisenin çan kulesi aynı karede yer almakta, ancak, pek az insan bu minarenin hangi camiye ait olduğunu ve diğer özelliklerini merak etmektedir.

Minarenin girişinde yer alan Türkçe yazıt ise, kanımca Hatay'ın kime ait olduğu konusunda şüpheleri olanlara en açık cevabı vermektedir.

Kaynak: Hatay Aylık Kültür ve Keşif Dergisi

Bu yazıyı beğendiniz mi?

RSS Kaynağımıza abone olun!

Yorumlar (0) Geri izlemeler (0)

Yorum yapılmadı.


Leave a comment

Geri izleme yok.