Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım… Şikayet edeceğine sen de alternatifini oluştur.

29Kas/130

KOCAEL İ AYDINLAR OCAĞI MENSUPLARI’NIN ÇANAKKALE SEYAHATİ / 2 Musa ORDU -30

001_thumb12KOCAEL İ AYDINLAR OCAĞI MENSUPLARI’NIN ÇANAKKALE SEYAHATİ (2 ) -Musa ORDU Kocaeli Aydınlar Ocağı İlim İstişare Kurulu Üyesi

Bundan önceki yazımızda 39. Şuranın birinci günü çalışmalarının tamamlandığını ve akşam üzeri dinlenmek üzere kaldığımız Otel ARTUR’a gittiğimizden bahsetmiştim.

Ertesi günü sabahleyin saat 5.30 da kalkıp yakınımızda bulunan bir camiye Sabah Namazını kılmak üzere giderken yolda 25 - 30 kişilik bir grubun hızlı hızlı yürümekte olduğunu gördüm. Birisine yaklaşarak hayrola sabah sabah böyle nereye gidiyorsunuz diye sordum. Amca, biz Sabah Namazına gidiyoruz diye cevap verdi. Peki siz böyle grup halinde nerden geliyorsunuz, kimsiniz? diye sorduğum da ise, Biz 1915 Ruhu Gençliğiyiz, biz böyle her sabah muhtelif camileri gezeriz dedi. Tabii ki bu durum çok hoşuma gitti. Biraz ileride bizim Kocaeli Ekibinden Cemal Barış ile karşılaştık. Yanında 7 yaşındaki oğlu Hasan Buğrahan Barış da vardı. Hep beraber camiye vardık. Allah’ın izniyle Sabah Namazını kıldıktan sonra İmam Efendiden cami hakkında bilgi aldık. Caminin ismi Yalı Cami olup, yapılış tarihi çok eski imiş. Cami çıkışında Cemal Bey gençlerin fotoğrafını çekti. Ayrılırken gençler bizi kahvaltıya davet etti. Fakat Biz kendilerine teşekkür ederek otelimize döndük.

Şuranın ikinci günkü çalışmaları, saat 9.30 da başlayacaktı Bu bakımdan sabah 8,3o sıralarında kahvaltı yaptıktan sonra Çanakkale’yi biraz olsun tanıyabilmek için çevreyi dolaştık, deniz kenarında gezdik. Deniz kenarı biraz İzmir’in Kordon boyuna benziyor. Ancak. Burada yollar ve yaya kaldırımları biraz daha geniş. Çanakkale de birçok yüksek binalar yapılmış. Dikkatimizi çeken bir diğer hususta otel isimlerinin tamamına yakınının yabancı isimli olmasıydı. Mesela ARTUR OTEL, TRUVA OTEL, HELEN OTEL, ANZAK OTEL vb. Bu arada şu hususu ifade eydim ki, otellere ve işyerlerine yabancı isim verme meselesi sadece Çanakkkale’ye mahsus bir hastalık değildir. Hepinizin bildiği üzere bilhassa büyük şehirlerimizde hemen hemen Türkçe isimli işyeri görmek pek mümkün değildir. Bu husus maalesef kanayan bir yaramız olarak devam etmektedir.

Saat 9.30’a doğru şuranın yapılacağı otele geldiğimizde toplantı salonu hemen hemen dolmuştu. Bizde, salondaki yerimizi aldık. İstanbul Aydılar Ocağı Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ahmet Çolak’ın oturum başkanlığında çalışmalar başladı. Programın bu kısmında diğer illerden gelen Ocak Başkanları ile bazı üyeler söz alarak muhtelif meseleler hakkında düşünce ve kanaatlerini ifade ettiler. Çok istifade etiğimiz konuşmalar yapıldı. Bu arada Kosova Aydınlar Ocağı Başkanı Derviş Kemal 3 Kasımda Kosova da yapılacak olan Genel ve Mahalli seçimler sebebiyle Şuradan ayrılmak mecburiyetinde olduğunu söyleyerek bir veda konuşması yaptı. Bizde hep birlikte kendisine hayırlı yolculuklar temennisinde bulunduk.

2 Kasım Cumartesi günü öğleden sonraki programa göre Çanakkale Şehitliklerini ziyaret etmemiz icap ediyordu. Bu ziyareti yapmak üzere öğle yemeğinden sonra saat 12.45 te 6 otobüs halinde araba vapuru ile karşı da bulunan Kilitbahir’e geçtik. Araba vapuru ile yolculuğumuz 10 dakika bile sürmedi. Karşıya geçince sahilde Dur Yolcu Abidesinin bütün haşmetiyle karşımızda durduğunu gördük.

Arabaların her birine, konusunda uzman ve meseleleri çok iyi bilen birer rehber vermişler. Bizim bindiğimiz arabanın rehberi Çanakkale Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Görevlisi Hasan Özdemir idi. Kendisinden çok istifade ettiğimizi söyleyebilirim.

Geziye geçmeden önce şu hususu ifade edeyim ki, Birinci Dünya Savaşı içerisinde yer alan ve tarihin en kanlı savaşı olarak bilinen Çanakkale muharebelerinde tarihin kaydettiği rakamlara göre 253.000 (dile kolay) Vatan evladını şehit vermişiz.. Bunun içindir ki, Merhum Mehmet Akif Ersoy yazmış olduğu Çanakkale destanın bir mısraında “Şüheda fışkıracak toprağı sıksan şüheda“ ifadesini terennüm etmiştir. Vatan uğruna gözünü kırpmadan şehit olan bu kınalı kuzuların ruhları şad olsun, mekanları Cennet olsun.

Bu arada şu hususu ifade edeyim ki, her karışı şehit kanıyla sulanmış bu toprakları ziyaret etmek, insana bir hayli heyecan veriyor. Daha önce bu topraklara dört defa gelmiş olmama rağmen bu defa yine ilk gelişimdeki ayni heyecanı tekrar yaşadığımı söyleyebilirim. Bu bakımdan derim ki, bu toprakları her bir Türk vatandaşının mutlaka ziyaret etmesi lazım. Zira, Çanakkale’yi sadece kitaplardan okuyarak anlamak mümkün değildir. Çanakkale’yi anlamak için bizzat gezip görmek ve o havayı yerinde teneffüs etmek gerektiği kanaatinde bulunmaktayım.

Bu duygular içinde rehberimiz eşliğinde Çanakkale Muharebelerinin yapıldığı toprakları gezmeye başladık. Geziye başlarken rehberimiz, şehitliğin tamamını görebilmek için en azından Sabah Ezanı vaktinde başlayıp, Akşam ezanı vaktine kadar dolaşmamız gerektiğini, zaman azlığı sebebiyle ancak 4- 5 saat içerisinde sadece önemli olan yerleri gezdirebileceğini söyledi. Rehberimizin bu teklifini mecburen kabul ettik. Çünkü zaten bizimde fazla zamanımız yoktu. Buna rağmen yinede rehberimizin gayreti ile kısa bir zaman içerinde birçok yeri görme imkanımız oldu. Kısaca anlatmak icap ederse başta Çanakkale Abidesi ve çevresinde bulunan şehitlikler olmak üzere, 240 Kg. ağırlığındaki bir mermiyi tek başına kaldırıp topun ağzına süren Seyit Onbaşının tabyasını, savaşlarda sıkça ismi geçen Yahya Çavuşun şehit olduğu yeri, Anafartalar ve Conkbayırı Savaşlarının yapıldığı yeri, Subayları dahil, birlikte bulunan bütün askerleri şehit olan 57. Alayın bulunduğu yeri, Anafartalar Savaşı’nın Komutanı Mustafa Kemal’in göğsünden vurulduğu yeri görme imkanımız oldu. Bu kadarını bile gezerken güneş batıp hava kararmaya başladığı için arabalara binerek yine araba vapuru ile Çanakkale’ye döndük. Bu sırada saat de 17.30 a gelmişti.

Kaldığımız otele gelip akşam yemeğini yedikten sonra, Ahsen Bey saat 19.30 da Çanak Otel’de Kocaeli Aydınlar Ocağı Sitesinde yazıları yayımlanan arkadaşlarla bir toplantı yapılacağını haber verdi. Söylenen saatte Çanak Otele gittiğimizde birde baktık ki, masalar hazırlanmış üzerine de gayet güzel süslenmiş bir pasta konulmuş. Meğer o gün Ocak İnternet Sitesinin 8. kuruluş yıldönümü imiş., Ocak Başkanı Av. Ruhittin Bey ayağa kalkarak internet sitesinin 8. Kuruluş yıldönümü münasebetiyle toplandığımızı ifade ederek, site hakkında bilgi vermek üzere Yunus Özen Beye söz verdi. Yunus Özen beyin verdiği bilgiye göre sitede yazıları yayımlanan yazar sayısı iki yüze yaklaşmış. Her gün en azından yüzün üzerinde Ülkeden siteye giriş yapıldığını,ayrıca yine her gün ortalama bin kişinin de site de yayımlanan yazı ve haberleri takip ettiğini anlattı. Tabii ki anlatılan bu hususlar memnuniyet verici bir durum idi. Daha sonra Aydınlar Ocağı Genel Başkanı Prof. Dr. Mustafa Erkal bir konuşma yaparak, Kocaeli Aydınlar Ocağı Yöneticilerini yapmış oldukları bu başarılı çalışmalarından dolayı tebrik etti. Masa üzerinde bulunan pasta Genel Başkan ve Ocak Başkanı tarafından temsili olarak kesildi. Bilahare de orada hazır bulunanlara servis edilip afiyetle yenildi

Böylece, ikinci günün programı da sona ermiş bulunuyordu..Bunun üzerine bizde saat 22.oo sıralarında kalmakta olduğumuz OTEL ARTUR’ a döndük.

DEVAM EDECEK.

Bu yazıyı beğendiniz mi?

RSS Kaynağımıza abone olun!

Yorumlar (0) Geri izlemeler (0)

Yorum yapılmadı.


Leave a comment

Geri izleme yok.