Kocaeli’nde Bir Fuar / Mehmet Cemal Çiftçigüzeli
Kısa adı BESAM olan Bilgi Eğitim ve Sosyal Araştırmalar Merkezi’nın konuğu olarak yağışlı bir hafta içi Kocaeli’ne gittik bir grup akademisyen, dost, yazar ve sivil toplum kuruluşu temsilcileri olarak.
Kocaeli İstanbul’dan bir saat kadar falan sürüyor otobandan. 1960’lı yılları hatırlıyorum da bu çift şeritli yoldaki seyahatimiz saatler sürerdi. Uzun kuyruklar oluşurdu. Sinir krizleri geçirirdi sürücüler, bunalırlardı. Şimdi oh ne ala!..
Yazarlar ve Onur Konukları
Kocaeli Büyükşehir Belediyesi “çalışınca oluyor” sloganıyla yola çıkarak 8 gün sürecek “kağıttan dünyaların keşfi” deyivermiş ve 3. Kocaeli Kitap Fuarı’nı görkemli bir şekilde gerçekleştirmiş. 315 yayınevi, 46 STK başta olmak üzere kültür ve sanat etkinlikleri proğramlanmış. Başarılı proğramlarını izlediğim BESAM da bu sivil toplum kuruluşlarından biri. Konferanslar, düşünce platformları, sempozyumlar, imza günleri (Ahmet Ümit, Doğu Ergil, İsmet Özel, Sunay Akın, Doğan Cüceloğlu, Ece Temelkuran, Erhan Afyoncu, İpek Çalışlar, Ataol Behramoğlu, İlber Ortaylı, Ayşe Kulin, İclal Aydın, Nevzat Yalçıntaş, İskender Pala, Turgut Özakman, Cüneyt Ülsever ve Mustafa Armağan) birbirini izliyor. Bir de vefa örneği olarak, 21 kitabı yayınlanan hikayeci, şair ve yazar Ruşen Hakkı (1936-2011) da proğrama alınmış. Ruşen Hakkı’nın adı yaşadığı sokağa verilerek fuarda iki gün eserleri için bir panel ve şiirlerini okuma etkinliği gerçekleştirilmiş.
Fuar’ın onur konukları ise 40 kitabı yayınlanan ve 20 bin adetlik bir kütüphanesi olan Ahmet Nezih Galitekin (1945) ile altı eseri neşredilmiş, mizah ve roman yazarı Şakir Balkı (1929).
Ünlü İsimler ve Korsan Karakterizeleri Sokaklarda
Kocaeli Büyük Şehir Belediye Başkanı İbrahim Karaosmanoğlu “Türk ve dünya edebiyatından tutun, ortadoğu’daki özğürlüklere kadar geniş bir yelpazede pek çok konuyu fuara taşıdıklarını” belirterek, fuarın en büyük ve en kapsamlı bir etkinlik olduğu iddiasını savunuyor, her yaş, her düşünce ve meslekten insanları bir araya getirmeyi amaçladıklarını bildiriyor. Kitap ile başlayan bu yolculuğun bir parçası olmanın gurur ve mutluluğunu da hatırlatıyor Sayın Karaosmanoğlu.
Sokrates, Konfüçyüs, Sheakespeare, Mehmet Akif, Halide Edip, Karl Marks gibi ünlü isimlerle korsan tiplemesi karakterizeleri Kocaeli sokaklarında dolaşarak fuara buyur ediyor! “Kağıttan dünyaların keşfine çıkılacak” diye dikkat çekilen fuar, sanatça Nilüfer’i de konuk etmiş. Fuara İstanbul ve kent içinden ücretsiz servis konmuş ve katılım payı hiç bir kişi veya kuruluştan talep edilmiyor.
Helal Sana İclal
Kitap fuarında önce gözüme çarpan husus ilk, orta ve liseye üniversite talebelerinin gruplar halinde alanda fazla olmasıydı. Çok sevindim. Minik öğrencilerin elerinde hep kitap poşetleri vardı. Sonradan öğrendim ki Kocaeli Valiliği, Üniversitesi ve Milli Eğitim Müdürlüğü de bu etkinlikte varlar!
Kitaplarını imzalayan yazarlarımız hazırdı fuarda. Belli sayıda insana imza atıyor ve sohbet ediyorlardı. Aaaa!.. Bir de ne göreyim tümü 15-22 yaş grubundaki kuyruk ki bir kilometreyi geçmiş!.. dehşetle sordum; “Çocuğum ne kuyruğu bu!..” Ben sanıyorum ki birisi bedava - döner ekmek yahut lahmacun dağıtıyor. Bedavaya meraklı bir toplumuz ya!.. bedava olsun ne olursa olsun?!. Üstelik gençler acıkmıştır falan. Lise öğrencisi kızcağız bana demez mi “Yok amca, kitap kuyruğu!” Aman ne sevindim bu fotoğrafa, adak bile gerektirecek gelişme belki de!.. gençlerimiz kitaba ve yazarına sahip çıkıyor, okuyor, alaka gösteriyor muhteşem bir şey.
Hemen aklıma kitapları en çok satan ve kazanan yazarlarımız olan Elif Şafak, İskender Pala, İlber Ortaylı, Ayşe Kulin ve Ahmet Ümit gibi isimler geldi. Bu arada Ayşe Kulin’in üç eserini biribiri ardından okumuştum: Veda, Hayat ve Hüzün.. hele son iki kitapta işçilerimizin, emekçilerimizin, marabaların değil de zenginlerin, aristokratların, Nişantaşı ve Şişli’de oturanların neden TİP’e (1965) oy verdiklerini daha iyi algıladım! Lise öğrencisi kızımız bana İclal Aydın’ın kitap kuyruğu olduğunu belirtti. İclal Aydın’ı boşanmaları ve magazin haberleriyle tanıyordum medyadan. Sordum:
-Bu yazarımız ne yazmış kızım? İmzaladığı kitaplarının konusu nedir?
Kız düşündü. Önündeki arkadaşına soracaktı, vazgeçti. Sonra da bana dönerek:
-Amca bu sanatçı, bak şu ilerde oturan güzel kadın.. ne kadar da şık giyiniyor.. televizyonlarda filmi de yayınlanıyor!.
Başımı salladım, kendisini kitap okuduğu için kutladım ve ayrıldım. Ama içimden de keşke bu kızımız Elif Şafak’ı, İpek Çalışlar’ı, Ece Temelkuran’ı gibi hemcinsleri yazarları da okuyabilseydi!
Dönüşüm İçindeki İzmit
Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nin Birinci Roman Festivali’ni gerçekleştirdiğini de dağıtılan “Kocaeli Kırkbir” gazetesinden öğrendik!. Goran Bregoviç, Gypsy Queens Kings, Esma Redzepova, Kibariye, Ciguli gibi sanatçılar da İzmit’te konuk olmuş, etkinliğe katılmışlar. Roman Festivali medyada çok fazla ses getirmiş. Kitap gibi değil. Romanlar performans ve sıcak tavırlarıyla gönülleri fethetmiş! Roman denince çingene olarak bilinir ve tanınır. Burada aktarılan ise bildiğimiz edebi tarz veya çeşit değil. Siyaset ve yönetim demek popülizm de istiyor! Ancak Kocaeli Büyükşehir’in önemli etkinliğinden biri itibarlı Safahat nefes kesecek kadar güzel.
Öğle yemeğini Kocaeli Kırım Tatarları Kültür ve Dayanışma Derneği heyetimizi Sekapark’taki Özsar Et Lokantası’na götürdü. Sekiz şubesi varmış kent içinde Özsar’ın. Gerçekten lokum gibi etlerle, bize bir güneydoğu mutfağından onlarca örneğini keyifle, lezzetle tattırdı. Ellerinize sağlık ustalar. Seka kağıt fabrikasının yerinde yemyeşil bir örtü var artık. Çimler, ağaçlar, çiçekler, insanlar ve spor kompleksleri, bisikletler için yollar, otoparklar, tesisler, lokanta ve çayhaneler apayrı bir hava vermiş bölgeye, güzelliğini artırmış, denizi farkettirmiş, Körfez’i ortaya çıkartmış. İzmit’te gece daha bir keyifli oluyor izlemek gemileri, kayıkları ve insanları.
Kocaeli’nde hızlı bir değişim var, sadece bir sanayi kenti değil, yaşanabilecek bir şehir de olmuş. Hele bir duvarda Kocaeli’nin tarihi dokusunun maketini görmek daha da mutlu etti beni. Kocaeli’nde görülmesi gereken yerleri bu sanat merkezli duvardan kopya alabiliyorsunuz.
15 Dakikada 283 Bin Kırım Tatarı Sürgüne Gönderildi
Gündüz “21. Asırda Türk Birliği”ni, akşam da Kırım konusunda Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş’ı dinledik. Kırım Türkleri Kocaeli’nde etkili ve örgütlü. Vefa İbrahim Aracı gibi başkanları olması da bir şans. Şehabettin Bilgisu Caddesi üzerindeki Koruma Han’ın en üst katı Kırım Tatarlarımızın. Sadece etkinlikleri değil, terasında Tatar börekli çay içmek bile ayrı bir keyif.
Sayın Aracı bilgilerimizi tazeledi konuşmasında. Kırım 1873’te Rus işgaline uğradı. Moskova Acı ve hüzünü de yanlarında getirdi. İkinci Dünya Savaşı’ndan iki yıl sonra Almanya Kırım’ı işgal edince bir kısım halk onları kurtarıcı gibi karşıladı! Ancak Kızıl Ordu Birlikleri Kırım’ı yeniden işgal etti. (10 Nisan 1944) SSCB Kırım halkına önce ağır baskı uyguladı. Bu yetmedi 18 Mayıs 1944’te tüm halkı sürgüne gönderdi bir gecede. Tıka basa vagonlara doldurulan 283 bin Kırım Tatarı’nın 113 bini yolda açlık, susuzluk, hastalık nedeniyle hayatını kaybetti.
Kırımlı yazarımız Cengiz Dağcı bütün eserlerinde bu insanlık suçu soykırım-sürgünü anlatır. Hayatta kalan Tatarlardan ilk grup Özbekistan’a gitti. Fabrika ve işletmelerin bulunduğu bölgelere yerleştirildiler. Önemli bir bölümü de Sibirya’ya. Yıllar yılları takip etti ve bu işkence ve soykırama karşı ilk ayaklanma Taşkent yakınlarındaki Çirçik kasabasında gerçekleşti. (21 Nisan 1968) Kırım Tatar Milli Hareketi de böylece başlamış oldu. Tatarlar hep birlikte ülkelerine dönmek ve milli özgürlüklerinin yeniden inşa edilmesini istiyorlardı. Bu talep SSCB’nin insan hakları savunucusu Andrei Saharov ve Pyotr Grigerenko tarafından da desteklendi. SSCB’den bilgi ve belge sızması zordu. Ancak bu iki insan hakları savunucunun kararlı tutumu olayı bütün dünyaya duyurdu.
Hansaray’da İlk Ezan ve Namaz
Bir kararname ile bir grup Tatar Kırım’a döndü. Ancak Tatarların evleri Ruslara verilmişti SSCB yönetimince. Musa Mahmut 5 çocuğuyla geldiği evinde böyle bir manzara ile karşılaşınca üzerine benzin dökerek kendini yaktı!.. Bir çok zulüm ve sürgünden sonra Mustafa Cemiloğlu önderliğindeki Kırım Tatarları Moskova’da yanlarına kendilerini destekleyen Rusları da alarak bir protesto mitingi tertip ettiler. (1987) Sovyet hükümeti bu sivil direniş karşısında Tatarların Kırım’a dönebileceğini kabul etti. (1989) Nihayet gruplar halinde Tatarlar Kırım’a dönmeye başladılar.
Türklerin Kıpçak boyundan gelen Tatar nüfusun sayısı bugün 300 bine ulaştı. Ancak dimdikler, kimlik mücadelesini kazandılar ama ekonomik ve sosyal zorluklar içinde yaşıyorlar. Millet olarak ayaktalar. Her yıl kara gün olarak bilinen 18 Mayıslar bütün Türk Dünyasında dehşet ve vahşetiyle hatırlanarak anılır. O gece de öyle oldu.
Stalin Yahudi Kökenli mi?
Kırım Akmesçit’teki Küçük Topkapı Sarayı(Hansaray) denilen Gazi Giray Han Sarayı’ndaki camide TMKV Müdürü Kemal Özpınar bir Kırımlı Tatar ile birlikte müezzin oldular, ezan iki defa tekrar edildi, Prof. Nevzat Yalçıntaş ilk defa imam olarak namaz kıldırdı. Böyle bir hatıraya da dikkat çeken Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş konuşmasında Gürcü bilinen Stalin’in, yahudi olduğuna dikkat çekti. Gece yarısına kadar sohbet ve terasta Tatar börekli çay keyfi sürdü.
Kocaeli Kırım Tatarları Kültür ve Dayanışma Derneği’nin “Dobruca’dan Derince’ye Kırım Tatarları” adlı bir de yayını mevcut. Yazarı Ferit Toplu Bey’e imzalatarak okumaya başladım. Eline, yüreğine sağlık Ferit Toplu Beyefendi.
Aydınlarımızla Aydınlıkta Yaşamak
Akşam Emexotel’de kaldık. Keşke iddialı bir mimari olsaydı bu lüks yapı. Kahvaltıda ise Aydınlar Ocağı yönetimiyle birlikte olduk. Eskimez Başkan Ahsen Okyar, Dr. Halil İbrahim Kahraman, Selçuk Arslan, Yunus Özen, Yüksel Özdemir heyetimizi yalnız bırakmadı. Sosyal, kültürel, insani ve medeni ilişkilerde örnek olan Kocaeli Aydınlar Ocağı’nda yeni nöbeti Avukat Ruhittin Sönmez’in aldığını da kahvaltıda öğrendik. İlk gördüğümde de kutladım. Kitap Fuarı’nda başarılı ve dikkatleri üzerine çeken, Karikatür Sergisi’ni de Aydınlar Ocağı tertip etmişti.
İstanbul’a dönerken kimbilir hangi panel, sempozyum, konferans, toplantı bizi bekliyordu? Önceliğim Çapa’daki Kırım Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği İstanbul Şubesi olacak sanırım. Numan Çelebi Cihan ne güzel söylemiş;
“Ant etkenmen, söz bergenmen millet için ölmege,
Bilip, körüp, milletimnin köz yaşını silmege,
Bilmey, körmey, bin yaşasam, Qurultaylı han bolsam,
Kene bir gün mezarcılar kelir meni kömmege!.”
Leave a comment
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.