Polisin aşırıya kaçan müdahalesinin-şiddetinin nedenleri-2 / Prof. Dr. Osman Celbiş
Polisin aşırıya kaçan müdahalesinin-şiddetinin nedenleri-2 / Prof. Dr. Osman Celbiş
Polisin Taksim Gezi Parkı eylemlerine müdahalesi ve sonrasındaki protesto eylemlerine ilişkin geçen yazımdan sonra çok sayıda geri bildirim aldım.
Tabii ki lehte ve aleyhte görüşler vardı. Böyle olması da oldukça olağandı. Hepsine teşekkür ediyorum.
Birçok kişi polisin ne kadar zor şartlar altında çalıştığını vurguluyor, göstericilerin onları tahrik ettiğinden bahsediyorlardı.
Diyojen’e sormuşlar dünyada en zor iş nedir diye; örnek olmaktır demiş. En kolay ne demişler, akıl vermektir demiş. Benim için de böyle düşünebilirler.
Ama esas olanı kaçırmamak lazım.
Polisin görevi nedir?
Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu’nun 1. Maddesi “Polis, asayişi amme, şahıs, tasarruf emniyetini ve mesken masuniyetini korur. Halkın ırz, can ve malını muhafaza ve ammenin istirahatini temin eder. Yardım istiyenlerle yardıma muhtaç olan çocuk, alil ve acizlere muavenet eder. Kanun ve nizamnamelerinin kendisine verdiği vazifeleri yapar.” şeklindedir.
Burada 1.Sınıf Emniyet Müdürü Sayın Mahir Ersöz’ün paylaştığı ve sizlerle paylaşmamın yararlı olacağı olayı aktarmak istiyorum. Sayın Ersöz’ün kendi ifadeleriyle olay şu:
“Görev yaptığım zamanlarda kendilerine "İnsanı sevmek" konulu bir konferans vermiştim. Hümanizmi anlatan, hoşgörülü olabilmeyi anlatan bir sunum idi. 400 den fazla Çevik Kuvvet Polisinin bulunduğu salona sordum; Örneğin izin alınmış bir toplantı ve gösteri yürüyüşü var. Bizim esas görevimiz eylem yapanları korumak ve kollamak, onların gösteri yapmak özgürlüklerini kullanmasının yolunu açmak doğru mu?
Cevap: İyi ama gösteri yapmak isteyen kim? Düşüncesi nedir?
Soru: Bizim için ne fark eder? Yasal olarak izin almış bir grup, her tür düşünceyi anlatabilir. Bizim derdimiz değil ki? Kesinlikle bunu kabullenemiyor. Düşüncesi şu, karşısındaki grup ile kendi dünya görüşü, siyasi düşüncesi arasında çatışıyor.
Soruyorum, grubu dağıtılmak emri verildi, bir kız çocuğu veya bir gösterici yere düşmüş artık etkisiz hale gelmiş, onun yanından geçerken elindeki jop ile neden iki tane daha vuruyoruz. Bu davranış bozukluğu değil mi?
Hayır diyor. Niçin davranış bozukluğu olsun. Büyük harflerle yazacağım. BU BİR KAVGA-BU BİR MÜCADALE-AZ EVVEL BANA TAŞ ATIYORDU-ARKADAŞIM YARALANDI- İNTİKAM ALMAYACAK MIYIM- YAPTIKLARI YANLARINA KAR MI KALACAK?”
Polis şiddetini incelerken ve sebeplerini ortaya çıkarırken toplumun genelindeki şiddetin bir parçasıdır.
Polis şiddeti, aile içi şiddet, okulda şiddet, askerde şiddet hepsi bir bütünün parçaları, farklı tezahürleri. Biz toplum olarak hep birlikte mücadele etmeliyiz şiddetle. Kimden geldiğine göre pozisyon almak doğru değil. Kimseye de yararı yoktur.
Bir önceki yazımda da dediğim gibi; eğitim programları gözden geçirilmelidir.
Stresle baş etme ve problem çözme konusunda mezuniyet öncesi ve sonrasında sıkı eğitimler verilmeli ve sınav benzeri yöntemlerle sonuçları kontrol edilmelidir.
Belirli aralıklarla bu eğitimler tekrarlanmalıdır.
Polisin cezalandırma gibi bir yetkisi ve görevi yoktur. Müdahale ceza halini almamalıdır. Bu ölçüyü kaçıranlar tespit edilerek gereği yapılmalıdır. Yapılan müdahaledeki ölçü amacı aşmış mıdır aşmamış mıdır?
Cevap aşmamıştır olmalıdır, hem raporlarda, hem de toplum vicdanında.
Polis bu görevlerini yerine getirirken cansiperane çalışıyor. Büyük bir özveriyle can ve mal güvenliğimizi sağlıyorlar. Söylemek istediğim bu görevleri yerine getirirken karşılaştıkları sorunları çözebilmelerine yardımcı olmaktır. Bu problemleri yok saymak çözmek değildir.
Problemleri doğru tespit edip çözmek polisimize olan saygınlığı artıracaktır.
Leave a comment
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.