Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım…

20Nis/130

AKİL İNSANLAR KOCAELİ STK TOPLANTISINDA İFADE ETTİĞİMİZ HUSUSLAR – Aygutşat SELÇUK

SAM_0369AKİL İNSANLAR KOCAELİ STK TOPLANTISINDA İFADE ETTİĞİMİZ HUSUSLAR - Aygutşat SELÇUK, İzmit Türk Ocağı Başkanı

Biz Türk Ocakları olarak demokratik açılım ve İmralı süreci ile Apo’nun affedilmesine karşıyız.

Anayasadan Türk Milleti’nin çıkartılmasını, T.C. tabelalarının indirilmesini, ülkemizin bölünmesini ve eyalet sistemine geçilmesini istemiyoruz.

Analar ağlamasın, barış, insan hakları, demokrasi gibi kulağa hoş gelen ve kimsenin itiraz edemeyeceği söylemler altında, PKK terör örgütü ve terörist başı ile yapılan görüşmelerden rahatsızız.

Sürecin ülkeyi nereye sürükleyeceğini, sözde barış karşılığında terör örgütü ve küresel güçlere hangi tavizler verildiğini ve Oslo görüşmelerinde neye imza atıldığını bilmediğimizden, endişeliyiz.

TBMM’nde çözülmesi gereken milli meselelerimizin, ABD-İngiltere Barzani hakemliğinde görüşülmesinden ve uluslararası boyuta taşınmasından huzursuzuz.

Barzani’ye paye verilmesine kızgınız.

Sizler akil insanlar olarak sözde barış karşılığında iç ve dış mihraklara hangi tavizlerin verileceğini ve ülkenin nereye sürükleneceğini biliyor musunuz?

Yürütülen pazarlıkları bilmiyorsanız Türk Milleti’ne ne anlatıyorsunuz ve neyi amaçlıyorsunuz?

Savaş mı oldu ki barıştan yanayız diyorsunuz.

Türk Ordusu hangi meydan muharebesini kaybetti ki, Hükümet kaybeden taraf gibi önce mütareke, sonra müzakere istiyor ve küresel aktörlerin hakemliğinde terör örgütüyle görüşmeler yapıyor ve sizlerle Türk Milleti’ni ikna etmeye çalışıyor.

Batılıların hakemliğinden Osmanlı’ya ne hayır geldi ki, Türkiye’ye hayır gelsin.

Zaten tüm Partilerin eşit üye verdiği Meclis Anayasa Komisyonunda bu meseleler görüşülürken ve siyasi uzlaşma ile toplumsal mutabakat aranarak çözülmek istenirken, neden ayrıca terör örgütü ve yabancı ülkeler sürece katılıyor.

PKK ne zamandan beri Kürt kökenli yurttaşlarımızın hamisi oldu da muhatap alınıyor.

Apo’dan talimat alan ve teröristlerle kucaklaşan BDP’li Milletvekilleri nasıl demokrasiden söz ediyor.

Türkiye’nin PKK ve bölücü terör meselesi vardır, Kürt sorunu yoktur.

Elbette zenginlik olarak görmemiz gereken etnik, dini, mezhepsel, kültürel farklılıklarımız vardır ve herkes ana dilini özgürce konuşmalı, inancını-kültürünü yaşamalıdır.

Ancak devletin görevi ayırmak değil, tüm insanları “milli bir kimlik altında ve dil, din, kültür, ülkü birliği gibi ortak paydalar etrafında” bütünleştirmektir.

Türk Milleti içinde “Türkmen, Kürt, Arap, Gürcü, Laz, Çerkez, Abaza, Arnavut, Boşnak, Çingene vb.” unsurlar vardır ve hepsi de 1000 yıldan beri kardeştir.

Atatürk de “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye Halkına Türk Milleti denir. Diyarbakırlı, Vanlı, Erzurumlu, Trakyalı, hep bir soyun evlatları ve aynı cevherin damarlarıdır.” diyerek, hiç kimsenin ayrısı-gayrısı olmadığını belirtmiştir.

Osmanlı’nın parçalanma sürecinden beri hiçbir dönemde insanlar “kimlikler ön plana çıkartılarak” bu kadar rahatsız edilmemiş ve etnik-dini-mezhepsel ayrılıklar bu denli kaşınmamıştır.

Bir etnik grubun meseleleri sürekli gündeme getirilir ve Habur Şovu-Diyarbakır Mitingi gibi taşkınlıklara göz yumulursa; bundan ülkenin diğer insanları rahatsız olur ve savunma refleksi içine girer.

Dolayısıyla basında her gün yer alan demokratik açılım tartışmaları; halkın gerilim ve öfkesini yükseltmiş, küçük bir kıvılcımın büyük patlamalara neden olabileceği toplumsal bir hassasiyet doğurmuş ve ülkeyi sosyal patlamanın eşiğine getirmiştir.

Önlem alınmazsa Türkiye “ALLAH korusun” önce Arap Ülkeleri gibi iç harbe, sonra bölünmeye doğru gitmektedir.

Bu yüzden hiç kimse münferit olaylardan etkilenip oyuna gelmemeli, tüm kişi-kurum ve kuruluşlar yapılabilecek tahriklere dikkat etmeli, bu hassas ortamda her türlü gerilim, kutuplaşma, cepheleşme ve çatışmadan uzak durulmalı ve etnik, dini ve mezhepsel tartışmalar sonlandırılmalıdır.

Anayasanın başlangıç kısmı ile ilk üç maddesinde ifade bulan esaslara dokunulmamalı, Türkiye’nin “milli ve üniter yapısı, misak-i milli sınırları, başkenti, resmi dili ve ay yıldızlı bayrağı” korunmalı, devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğü anlayışı muhafaza edilmeli, kolektif haklara yer verilmemeli, tevhidi tedrisat kaldırılmamalı, Diyanet İşleri Başkanlığına ellenmemeli, demokratik-laik-sosyal-hukuk devleti ilkeleri ile kuvvetler ayrılığı prensibinden ödün verilmemeli ve Parlamenter Sistemden vazgeçilmemelidir.

Bu yazıyı beğendiniz mi?

RSS Kaynağımıza abone olun!

Yorumlar (0) Geri izlemeler (0)

Yorum yapılmadı.


Leave a comment

Geri izleme yok.