Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım…

18Kas/120

Aydınlar Ocağı Dernekleri 38. Büyük Şurası Sonuç Bildirisi

SAM_6897  Aydınlar Ocağı Dernekleri 38. Büyük Şurası Sonuç Bildirisi

Aydınlar Ocağı Dernekleri 38. Büyük Şurası 16 – 18 Kasım 2012 tarihleri arasında Bursa Aydınlar Ocağı Başkanı İhsan Bilgili’nin ev sahipliğinde yoğun bir katılımla Bursa Kervansaray Termal Otel’de gerçekleştirilmiştir.

Şuramız; vatanı ve Türk Milleti için hayatlarını kaybeden şehit asker, polis ve korucularımızı rahmet ve saygıyla anar; şehitlere çok şey borçlu olduğumuzun şuurundadır.

Şuramız Osmanlı’ya yıllarca payitahtlık yapmış Bursa gibi tarihi bir şehirde yapılmaktadır. Bundan büyük bir gurur ve mutluluk duyuyoruz. Bursa’mız evleriyle, çarşısı ve manevi havasıyla Balkanlarda örnek olmuş; Türk’ün mührünü Evlad-ı Fatiha’n diyarına götürmüştür.

Hiçbir ciddi devletin tartışmadığı, tartıştırmadığı konular Türkiye’de tartışılır hale sokulmuştur. Devletimizin kuruluş felsefesi, milli devlet olma ve üniter yapısı tartışmaya açılmıştır. Hiçbir ciddi ülkede bunların tartışılmaması, demokrasi için kayıp değildir.

Etnik ırkçılık ve ayrılıkçılık, açılım ve demokratikleşme adı altında destek bulduğu için, vatandaşlarımız arasında, soğukluk ve ötekileştirme rüzgarları esmeye başlamıştır. Türkiye 2000’li yılların başından bugünlere nasıl geldi ve getirildi ve nereye götürülüyor soruları haklı olarak cevap aramaktadır.

Türkiye’yi tanınmaz hale dönüştürecek, bazı belediyeleri derebeylik ve devletçik haline sokarak federal yapıya geçmeyi zorlayacak Yerel Yönetimler Yasası çıkarılmıştır.

Silah bırakmamış terör örgütüyle izinle de olsa mücadele yerine müzakerenin artık hakem devletin nezaretinde Oslo’da yapıldığının saklanamadığını üzüntüyle izliyoruz.

Türkiye’yi Türkiye olmaktan çıkarıcı ve tanınmaz hale getirici anayasa çalışmalarının sürdürüldüğü, Suriye, İran ve Türkiye’den toprak çalarak küresel gücün kontrolünde kurdurulmak istenen gecekondu devlet için çalışmaların hızlandırıldığı, Ortadoğu’da sınırların değiştirilmeye zorlandığı bir dönemde 38. Şuramızı gerçekleştiriyoruz.

29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nı buruk da olsa kutladık. 10 Kasım’da Milli Mücadele’nin muzaffer komutanı ve onu Cumhuriyet ile taçlandıran, Türk Milleti ile birlikte Milli Mücadeleyi sürdüren, milli bağımsızlığı bayrak yapmış, teslimiyetçi ve mandacı görüşleri yırtıp atmış olan Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını, Milli Mücadelenin isimli isimsiz nice kahramanını saygı, rahmet ve minnetle andık.

Milli bayramlara yeni ve garip düzenlemeler getirilmesi yanlışını, milli egemenliğin bölünerek ona buna paylaştırılması çabalarını üzüntüyle izliyoruz. Dünyada devletler birleşirken, milli devlet ve üniter yapılar güçlendirilirken açılım ve demokratikleşme adı adında ufalanmak istenen, milli kimliğin, Türk milleti ifadelerinin anayasadan ve milletvekilliği yemininden çıkarılmaya çalışıldığı, dış dayatmaların öne çıktığı, Türkiye’nin Balkanlar’da, Ortadoğu’da ve Avrasya’da siyasi ve kültürel tesirliliğini zayıflatıcı, yok edici gaflet ve ihanetlerin sergilendiği bir Türkiye resmi karşımızdadır. Osmanlı’nın son dönemlerini yaşar gibiyiz.

Yargının oldukça siyasallaştırıldığı, bağımsızlığını yitirmeye yöneldiği, anadilde savunma yolunun açıldığı, yargı dilinin Türkçe dışına çıkarılarak egemenlik haklarımıza saldırıldığı, yeni Vakıflar Yasasının çıkarıldığı, yabancılara mütekabiliyeti dışlayan toprak satışlarının arttığı, mahalli dilin seçmeli ders yapıldığı, il genel meclislerinin kaldırılarak yetkilerin belediye meclislerine verildiği, mahalli parlamentolu şehir devletleri yoluyla eyaletleşmenin yolunun açıldığı, cami hutbeleri dahil kamusal alanlarda Türkçe’ye ortak arandığı bir dönemden geçiyoruz.

Bu düşündürücü tablo bizi gelecek konusunda karamsarlığa da itmemelidir. Demokrasi işletildiği, hür basın ve fikir hürriyeti ile halk aydınlatıldığı sürece, milli irade ülkenin önündeki tuzakları ortadan kaldırabilir. Çözüm emperyal demokraside değil; çarpıtılmamış demokrasidedir.

Irkçılığın hiçbir çeşidi demokrasi ile uzlaşamaz. Buna etnik ırkçılık da dahildir. Milliyeti esas alan milliyetçilik, her türlü dar kalıbı, etnik, mezhep ve aşırı hemşehrilik gibi mahalli kalma bağlantılarını aşar ve toplumu bütünüyle kucaklar. Bu bakımdan, tüzüğümüzde de bulunan Türk milliyetçiliği ifadesi bölmez; ama birleştirir.

38. Büyük Şuramız yukarıda bir kısmına işaret ettiğimiz ana sorunlara ilave olarak bazı tespitleri ve teklifleri aşağıdaki şekilde maddeler haline getirmiş bulunmaktadır:

1- Ülke ihtiyaçlarından çok, dış dayatmalarla Türkiye’ye yeni bir Anayasa hazırlatılmaya ve ülkeye şekil verilmeye çalışılıyor. 37. Büyük Şura’da alınan kararlar ve hazırlanıp TBMM’ne sunulan teklifi aynen savunuyoruz.

Milli devlete, milli kimliğe, Türk Milleti’ne karşı alternatif kimlik ve mahalli egemenlik alanları açılmamalıdır. Çözülme ve ufalanma demokratikleşme değildir. Egemenliğe ortak aranmamalıdır. Milletin ve milli kimliğin adının etniklik kalıbına sokulması bilimsel değildir.

2- Günümüzde tartışılan başkanlık sistemi demokrasimizin tam anlamıyla oturmadığı, bazı siyasetçilerin bunu tam içlerine sindiremediği, istikrar sağlanamadığı ve siyasi güç odakları arasında birbirinden öç alma mücadelelerinin sürdüğü, gerekli mutabakatların sağlanamadığı bir ortamda, başkanlık sistemi şahsa dayalı diktacı anlayışa ülkeyi götürebilir.

Bugün parlamenter sistemden şikayet edenler, ileride daha büyük sorunlarla karşılaşabilirler. Baba ve oğul Esatlardan şikayet ederken onların dünkü konumuna özenmek anlaşılır gibi değildir. Bir taraftan Türk kimliği ile uğraşmak, diğer taraftan Türk modeli bir başkanlık sistemi arayışı en büyük çelişkidir.

3- Takip edilen dış politika yerine göre AB, yerine göre ABD güdümlüdür ve çelişkilerle doludur. Türkiye için asıl ihanet odağı olan Irak’ın kuzeyindeki yönetim her yönden desteklenirken, Türkiye’nin Suriye, İran ve Rusya ile ilişkileri zarar görmüştür.

Marmara gemisine saldırı dolayısıyla İsrail hala özür dilememiştir. Türkiye Ortadoğu’da yönlendirici ve düzenleyici bir ülke olmaktan uzaklaştırılmaktadır. Suriye muhalefeti ile ilgili Mısır’daki son toplantı bunun tipik örneğidir. Irak’ın kuzeyindeki yanlışlarımız Suriye’de tekrar edilmemelidir.

4- Yurtdışında yaşayan vatandaşlarımız ve Türk toplulukları eritici zorlamalara karşı korunabilmelidir. Gerekli yerlerde Türk evleri açılmalı, konunun uzmanı ve gönüllü olabilecek alperenler, halk önderleri görevlendirilmeli, rehberlik yapılabilmelidir.

5- Tarih boyu Türk’e karşı yapılan soykırımlar belgelerle kitaplaştırılmalı; değişik dillere tercüme ettirilerek içeride ve dışarıda değerlendirilmelidir.

6- Kamu denetimi dışında faaliyet gösteren, merkezi devleti dışlayan, istihdam yaratmayan Bölge Kalkınma Ajansları ele alınmalı ve bazı Batılı devletler kamu giderlerini azaltmak bakımından ne yapıyorlarsa, Türkiye’de bundan örnek almalıdır.

7- Ülkemizde demokrasinin ve demokratik anlayışın yerleşmesi bakımından, çoğunlukçu değil; çoğulcu demokrasi özenilecek bir husus olmalıdır.

8- Sağlık sektörü sağladığı yüksek karlar dolayısıyla bankacılık sektörüne rakip hale gelmiş, Devlet Hastanelerinin içi kaliteli personel ve doktor kaybına uğratılarak özel hastaneler cazip kılınmış, iki üç firma sağlıkta Devlet eliyle tekelleştirilmiştir.

9- Milli Eğitim’in yeni uygulamaya koyduğu 4+4+4 sisteminin alt yapısı henüz olgunlaşmamıştır, pilot uygulamalarla denenerek olumlu ve olumsuz tarafları tespit edildikten sonra, hayata geçirilmelidir, Mevcut sistem aceleyle uygulanmıştır.

10- Elektrik üretiminde doğalgaz kullanılması lüksünden uzaklaşılmalıdır, pahalı doğalgaz alımından vazgeçilmelidir.

11- Ekonomide sıcak para girişi ile cari açığı kapamak çok tehlikeli ve ekonomik kırılgan hale getiren bir yoldur. Sıcak para ülkemize yüksek faiz dolayısıyla girmekte, dışarıya büyük ölçüde kar transferleri yapmaktadır. Sıcak para ve düşük kur üretim ve istihdam dengesini bozmuştur. Finans sektörü ile reel sektörü arasındaki denge bozulmuştur. Banka karları artmış ve göz kamaştırmaktadır. Son dönemde cari açığın nispi olarak azalması tehlikeyi ortadan kaldırmamıştır. Bu durum ihracatın artışından değil; ithalatın azalması ve dünyadaki genel durgunluktan kaynaklanır.

12- Aşırı bir özelleştirme ülke kaynaklarının elden çıkmasına sebep olmaktadır. Özellikle bankaların ve sanayi kuruluşlarının özelleştirme kapsamında yabancılaştırılması tehlikeli boyutlara ulaşmıştır. 2012’de büyüme hedeflerinin düşürülmesi sağlıklı bir işaret değildir. Sanal gelirlerle tüketimin kamçılanması satın alma gücünün düşüklüğü karşısında kredi kartlarına yüklenmeye sebep olmaktadır. Kredi kartı kullanımındaki önlenemeyen yanlışlar, aile içi huzursuzluklara, boşanmalara hatta cinayetlere sebep olmaktadır.

13- Dalgalı kur sistemi ve Merkez Bankası’nın TL’sini değerli tutmak ısrarı cari açığı ve işsizliği arttırmaktadır. Bu yol zannedildiği gibi enflasyonu da tam frenleyememiştir. Yerli üretim, ucuz ithal malı karşısında tutunamamıştır. Bütçe açığımız sürmektedir.

14- Büyük boyutlara varan ve değişik kılıflara sokularak gizlenmeye çalışılan yolsuzluklar, eş-dost kayırmacılığı tavan yapmıştır. Yolsuzluklarla halkın yoksullaşması arasında yakın ilişki vardır.

15- AB-Türkiye ilişkilerinde ortaya çıkan büyük sorunlar gizlenmemeli, gerekli şahsiyetli politikalar uygulanmalıdır.

16- Son dönemde Irak ve Suriye Türkmenlerinden bahsedilmez olmuştur. Kerkük ve Suriye Türkmenlerinin karşılaştığı sorunlar takip edilmeli ve bunlara sahip çıkılmalıdır

17- Yunanlıların satın aldığı bankalar kanalıyla Trakya’da çiftçilere maksatlı verilen kredilerin karşılığında birçok araziye el konmuştur. Bu sorun çözülmelidir.

18- Kadın onur ve haysiyetini korumak ve savunmak adına, Genç yaşta eşi vefat eden erkeğin eşi ve çocukları prim gün sayısı yetmediğinden emekli maaşı bağlanamamaktadır. Kadını ve çocukları mağdur eden prim uygulanmasından vazgeçilmelidir. Aile hukuku ve SGK uzmanlarınca bir komisyon kurularak ikinci bir emekli maaşı almasının önüne geçilerek tek bir maaş ile emekli maaşı bağlanmalıdır.

19- Balkanlılara Türk Üniversitelerinde okumak amacıyla tanınan kontenjandan Türk soylulara pozitif ayırımcılık yapmanın faydası çok büyük olacaktır. Öğrencilerin seçimi de sınava bağlanmalıdır.

20- Türkiye’de birlik ve beraberliği parçalayacak, Türkçe’nin yanında ikinci bir resmi dil olacak çalışmalara yol açacak olan Türkçe – Kürtçe sözlüğün, Atatürk’ün kurduğu Türk Dil Kurumu’na resmi bir emirle yazdırılması çalışmaları bizleri fevkalade rahatsız etmektedir. Bu tasarruflar T.C. İdaresi, kendi resmi dilinin yanında ikinci bir resmi dil koyma çalışmalarıyla birlik ve beraberliğimizi devlet eliyle baltalamaktadır.

21- Ekranlardaki malum diziler çatışmayı, sapma davranışları, ateşli silahları kullanmayı teşvik etmektedir. Aileyi ve ahlak anlayışını açıkça yıpratmaktadır. Toplumu çöküntüye götürecek bu sapkın yayınlar kamu yararına kontrol altına alınmalıdır.

22- Bursa’mız deprem kuşağı üzerinde bulunmaktadır. Bursa’da kentsel dönüşüm yapılırken bu husus göz önünde tutulmalı, dönüşümlerden tekrar yeni dönüşümlere yol açılmamalıdır

AYDINLAR OCAĞI DERNEKLERİ

 

Kocaeli Aydınlar Ocağı Kafilesi;

Dr. A. Gülden - Av. Ruhittin SÖNMEZ

Nursel – Ahsen OKYAR

Asuman – Ali KAHRAMAN

Reyhan – Musa ORDU

Yunus ÖZEN

Bu yazıyı beğendiniz mi?

RSS Kaynağımıza abone olun!

Yorumlar (0) Geri izlemeler (0)

Yorum yapılmadı.


Leave a comment

Geri izleme yok.