Yaşlı İstismarı-Cami Avlusuna Bırakılan Dedeler – Prof.Dr. Osman Celbiş
Yaşlı İstismarı-Cami Avlusuna Bırakılan Dedeler - Prof.Dr. Osman Celbiş
Zamanın değiştiğinin, sosyal değerlerimizin yozlaştığının hepimiz farkındayız. Yaşı belli bir seviyenin üstünde olanlar bunu çok daha iyi anlıyorlar. Eskiden gazetelerde görür, okurduk cami avlusuna bırakılan bebekleri. Hatta filmlerde işlenirdi bu. Ama yaşlıların da bir gün gelip cami avlusuna bırakılacağı hiç aklımıza gelmezdi. Geçenlerde bir gazetede okudum, Antalya’da cami avlusuna bırakılan dede haberini. Vali açıklama yapmış, üstelik sık da oluyormuş. Doğrusu çok etkilendim… Bu konuyu yazmak istedim.
Yaşlı istismarı; yaşlı bireyin sağlık ya da iyilik halini tehdit eden ya da zarar veren herhangi bir davranış olarak tanımlanmaktadır. İstismar; bedensel, psikolojik ya da ekonomik olabilir, aynı zamanda ihmale de dönüşebilir. Yaşlı istismarı tüm toplumlarda görülmektedir. Son yıllarda dünyada ve ülkemizde yapılan çalışmalar, yaşlı istismarının hızla arttığını göstermektedir. Son yüzyılda ortalama yaşam süresi; sağlık alanındaki gelişmeler ve bilinçlenme, ekonomik iyileşmeler ve halk sağlığı hizmetlerinin gelişimine paralel olarak arttı. Bu beraberinde yaşlı nüfusun oranını yükseltti. Ülkemiz nüfusunun neredeyse onda biri yaşlı nüfus.
Yaşlı nüfusun hızla artması, sosyal güvenlik ve destek sistemlerinin yetersizliği, kötüleşen ekonomik nedenlere bağlı olarak yaşlının istismarı ve ihmali de artmaktadır. İhmal ve istismar açısından özellikle güçsüz, mental bozukluğu ya da depresyonu olan, gereksinimlerini karşılamada başkalarına bağımlı olan yaşlı bireyler riskli gruplardır. Bu gruplarda intihar oranı da yükselmektedir.
Yaşlı istismarının bence en önemli nedeni ve aynı zamanda sonucu, ahlaki değerlerdeki yozlaşmadır. Toplumu bir arada tutan, aile olma değerlerini kaybedenlerin istismara yönelmesi şaşırtıcı değildir. Her şeyin parayla ölçüldüğü günümüzde sosyal değerlerimizi kaybettik. Çok güzel bir söz var: Paranın konuştuğu bir yerde her şey susar.
Çevremize dikkatli bakınca anne ve/veya babalarını horlayan, onları azarlayan, ellerinden paralarını-mallarını alan, giyimlerini, beslenmelerini düzenli sağlamayan ve hatta döven insanları görmekte hiç de zorlanmıyoruz. Bu konu açıldığında sohbete katılan herkesin anlatacağı, şahit olduğu bir hikâyesi mutlaka oluyor, maalesef…
Bu konuda toplumsal hassasiyetimizi arttırmak zorundayız.
Yaşlılarını istismar eden bir toplumun geleceği olamaz. Bu öyle bir konu ki herkes elini taşın altına koymalı, sürekli gündemde tutmalıyız. Devletimiz de bu konuda acilen sosyal politikalar geliştirmelidir. Huzurevleri ve bakımevlerinin sayısının artması hem iyi, hem kötü.
İyi; bakacak kimsesi olmayanların sığınakları oluyor, sokakta kalmıyorlar.
Kötü; bakacak kimseleri olduğu halde bakılmayan yaşlı sayısının arttığını gösteriyor.
Hepimizin bildiği bir hikaye var: Bir adam babasını alıp ormana bırakmaya gitmiş. Baba yatalak. Ormanın ortasına gelince babasını sırtından indirmiş ve
-Baba sen dur, ben hemen geleceğim, demiş. Baba gülmeye başlamış. Oğlu bunu görünce dayanamayıp sormuş:
-Baba, anlamadın mı, ben seni buraya terk etmeye getirdim, seni burada bırakacağım, neden gülüyorsun, deyince baba:
-Anladım, oğlum anladım. Ben de babamı böyle bırakmıştım, aklıma geldi, ona gülüyorum, demiş.
Unutmayalım hepimiz yaşlanacağız, tabi ömrümüz olursa…
Leave a comment
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.