Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım… Şikayet edeceğine sen de alternatifini oluştur.

11Eki/120

Panel: Alkol, Tütün ve Madde (Uyuşturucu/Uyarıcı) Bağımlılığı Ülke Politikası

Panel: Alkol, Tütün ve Madde (Uyuşturucu/Uyarıcı) Bağımlılığı Ülke  Politikası

“Alkol, Tütün ve Madde (Uyuşturucu/Uyarıcı) Bağımlılığı Ülke Politikası” konulu panel 8 Ekim 2012 Pazartesi günü Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Prof. Dr. Abdülkadir Noyan salonunda Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı A. D Başkanlığı - Adli Bilimciler Derneği ve Ankara Bilim Platformu nca gerçekleştirildi.

Açılış Konuşmaları Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve Adli Bilimciler Derneği Başkanı Prof. Dr. Hamit Hancı,                                                          Ankara Bilim Platformu adına Prof. Dr. Y. Ersoy YILDIRIM,                                             Ve Ankara Üniversitesi Rektörü  Prof. Dr. Erkan İBİŞ tarafından gerçekleştirildi.

Daha sonra Ankara Bilim Platformu Üyesi Psikiyatrist Prof. Dr. Yıldırım Beyatlı DOĞAN tarafından Madde ve Bağımlılık Nedir konulu Kısa Bilgilendirme yapıldı.

Konuşma Metinleri

Prof. Dr. Ersoy Yıldırım; “Değerli katılımcılar, Ankara Bilim Platformu, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı ve Adli Bilimciler Derneği ile ortaklaşa olarak düzenlediğimiz bu panele katılmanızdan dolayı öncelikle sizlere teşekkür etmek isterim.

Platformumuz hakkında kısaca bilgi vererek sözü konuşmacılara vermek istiyorum. 2010 yılından bu yana, başlangıçta Ankara Üniversitesi’ndeki, akademisyenlerin bir araya gelerek oluşturduğu, gün geçtikçe sayıları artan, farklı konulara farklı zamanlarda dikkati çekmeyi hedefleyen bir platform olarak faaliyet göstermekteyiz.

Bu kapsamda bu güne kadar başlangıçta “Ankara Üniversitesinin Eğitim, Öğretim ve Çözüm Yolları” konulu panelle başladığımız eğitim çalışmalarımız daha sonra “Üniversitelerde Finansman Sorunları ve Çözüm Yolları”, “Üniversite Eğitiminde Akreditasyon”, “Geleceğin Üniversitesi Nasıl Olmalı” gibi farklı konularda bilgileri paylaştı ve bunları topluma duyurdu. Bugün de yine toplumu bilgilendirmek ve farklı grupların bir araya gelerek oluşturduğu bu panelle de sizleri bu önemli konuya dikkat çekmekten de mutluluk duymaktayız. Tekrar katılımlarınızdan dolayı teşekkür eder, saygılar sunarım.”

Prof. Dr. Yıldırım Beyatlı Doğan; “Sayın Milletvekilleri, Sayın TUBİM başkanı ve dekanlığımızın değerli temsilcileri hoş geldiniz.

Bu konunun sıradan olmasına rağmen farklı bir biçimde ele alınmalıdır ve bu konu pek çok yerde pek çok zaman ulusal platformlarda konuşulmasına rağmen eksik kalan bir şey var.  Madde kullanımının bir hekim olarak klinik içinde düşünülmesi gereken yönleri var. Bu toplumsal sorun biz klinisyenleri içine çekmek zorunda ama sadece klinisyenleri değil, yurttaş olan herkesi içerisine çeker. Çünkü işe sadece sınırlı klinikçi tanımı ile bakarsanız bütün imkanlarınız, eğitiminiz klinik içerisinde kalır. Oysaki bağımlılık öyle bir konu değildir.

Baştan sizi yurttaş kılmak zorundadır. Yurttaşsanız bu konuda bir şeyler yapmalısınız. Bağımlılığın ele alınışında rahatsız olduğum bir husus var. Bu bir tespit, katılırsınız ya da katılmazsınız, ama ben düşündüğümü söylemek istiyorum.

Bağımlılık haber oluyor, ne zaman? “Ünlü birinin yakını şu maddenin fazlalığından öldü.” Ya da başka birisi yakalandığı zaman haber oluyor. Bu şekilde haber oluşu, konunun ele alınışındaki-tabiri mazur görün- ciddiyetsizlikten kaynaklanıyor. Çünkü biz aslında o dönemde konuşurken, bu şekilde basının 1. sayfasına 3. sayfasına sıçradığında, biz sadece haber olma değeri taşıyan özelliklerini aldık.

Umumi Hıfzısıhha Yasası alkollü içki satan ticarethanelerin veya yerlerin belirli bir yarıçap dahilinde (cami, mektep gibi) uzakta olmasını sağlıyor. Bugün dershanelerin olduğu yerlerde birahaneler var, Ankara Valimiz dershanelerin yoğun olduğu Kumrular sokağa gittiğinde pek çoğunu görecektir.

Bağımlılık kişinin özerkliğini, özgürlüğünü, kendine has olma özelliğini yitirdiği bir sonuçtur. Yani ben herhangi bir madde ile ilişki kuruyorum, bir süre sonra o madde benim kendi işbirliğimi bozuyor, benimden olma özelliğimi ortadan kaldırıyor, benim özgürlüğüme ket vuruyor, benim dağarcığımda olmayan tutum ve davranışların gelişmesine neden oluyor.  Dolayısıyla bağımlılık hem bedensel, hem ruhsal, hem de toplumsal bir sorundur.”

Prof. Dr. Erkan İbiş; “Alkol, tütün ve madde bağımlılığı ülkemizin ve belki de dünyanın en önemli sorunudur. Bu konuda böyle bir panel düzenlenmiş olması ve ülke politikasının değerlendirilecek olması gerçekten önemsenmesi gereken bir noktadır. Bu sebeple paneli düzenleyenlere çok teşekkür ediyorum.

Eski yılları -90 lı yılların ikinci yarısını- hatırlarsınız. Başhekim yardımcılığından sonra Başhekim oldum. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Cebeci Hastanesi henüz kanun ve mevzuat yokken sigara yasağını başlatan ve uygulayan ilk tıp fakültesidir.

4207 sayılı yasa bizleri çok güçlendirdi ve ülkemizde çok önemli değişiklikler oldu.  Otobüslerinde uçaklarında sigara içilen bir ülke iken tam tersine bu tablo ortadan kalktı. Fakat zamanla gevşedi ve imdada 5261 sayılı kanun yetişti. Çok daha önemlisi, takdirle de karşılıyorum, hükümetimizin bu konudaki dik duruşu, istikrarlı duruşu ve etkili duruşu sigarayla mücadeleye önem kazandırdı. Dolayısıyla sigarayla mücadelede ülkemiz bir adım daha öne geçti.

Arkasından da 2008 yılındaki 5727 sayılı kanunla beraber ülkemiz sigarayla mücadele konusunda dünyanın öncüsü haline geldi. Bu bağlamda topyekün bir savaş yapılıyor. Hala sigarayla mücadele konusunda çaba sarfeden bir grubun üyesiyim. Öğrencilerimizi sigara içmekten vazgeçirmek için değişik yöntemler uygularız her yıl sempozyumlar düzenleriz, anketler yaparız, ziyaretler gerçekleştiririz.

Tabi alkol de ülkemiz için batı ülkeleri ile kıyasladığımız zaman o kadar abartılı olmasa da sorundur. Özellikle genç kesimde buna doğru kayış var ve biranın alkolden sayılmaması gibi yanlış anlayış mevcut. Bu bağlamda ülkemizde ciddi uygulamalar, yasal düzenlemeler, eğitim politikaları gündemde.

Madde bağımlılığı belki bu 3 temel unsur içerisinde en düşük seviyeli sorun olarak görülüyor. Aslında ülkemiz bir trafik üzerinde; bölgemiz gerek terör olayları, gerek çatışmalar, gerekse siyasi istikrarsızlıklar sebebiyle bu tür madde ticaretinin, nakliyatının üzerinde olan bir ülkedir.

Bu bağlamda ülkemiz için eğer gerekli tedbirleri almaz, gerekli işlemleri yapmazsak yine sorun olarak karşımıza gelebilir. Bu sebeple hükümet politikalarına ve bunun yanında üniversitelere büyük rol düşüyor. Üniversite olarak biz pek çok konuda hassasız. Sıraladığım tarihçede de görüleceği gibi tutumumuzu net olarak ortaya koymuş bir üniversiteyiz ve bunu da mutlaka devam ettireceğiz. Yüksek sorumluluk taşıma bilincini üniversite olarak oluşturma çabasında olacağız. Farkındalığı yaratma çabasını her zaman sürdüreceğiz. Önemli olan burada kararlıkla mücadele ve etkin teşvik uygulamak yönünde politikalar uygulamamızdır.

Yine Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin diğer bir özelliği ise madde ve alkol bağımlılığının tedavisi yönünde ünite açan ilk kuruluşuz. Ankara Üniversitesi uygulamasıyla, kamusal anlayışıyla, devletin politikalarının yanında olmasıyla öncü olmuş, toplumun yanında olmuş, halkın yanında olmuş bir üniversitedir. Bu bağlamda üzerine düşen sorumlulukları yerine getirme çabasında olmuş ve az ya da çok bundan sonra da yerine getirecektir, bunda hiç kimsenin kuşkusu olmasın”.

Bu konuşmalardan sonra Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı A.D Başkanı- Ankara Bilim Platformu Üyes Prof.Dr.Recep AKDUR  başkanlığında panele geçildi.

Konuşmacılar (Alfabetik Sırayla)

Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

Prof. Dr. Nurettin DEMİR Muğla Milletvekili

Dr. Reşat DOĞRU Tokat Milletvekili

Prof. Dr. Alim IŞIK Kütahya Milletvekili

Kemalettin YILMAZ Afyonkarahisar Milletvekili

Dr. Muzaffer YURTTAŞ Manisa Milletvekili

Prof. Dr. Recep Akdur; “Sayın milletvekilleri, sayın rektörüm, değerli katılımcı arkadaşlar,. Hepiniz hoş geldiniz. Bazı konularda ulusal politikanın varlığı son derece önemlidir. Bu arada madde bağımlılığı konusunda da; tütün, alkol ve diğer bağımlılık yapıcı maddelerin ulusal politikasının olması takdir edersiniz ki son derece önemlidir.

Ulusal politika dendiği zaman bunun 3 bileşeni ve aktörü vardır. Bunlar: resmi kurumlar, yarı resmi kurumlar, gönüllü kuruluşlar(sivil toplum kuruluşları). Eğer bu 3 bileşenini ve aktörünü bir program gerçekten iyi koordine ederek yerine getirebiliyorsa, ulusal program olma niteliğini hakikaten taşıyor demektir. Şunun da bir göstergesidir ki bu, gerçekten ulusal mutabakat vardır bu konuda. Günlük siyasetin ötesinde ve üzerinde konulardır.

Şimdi değerli milletvekillerimizi alfabetik sıra ile çağıracağız; tütün, alkol ve madde bağımlılığı konusundaki görüşlerini ve bir anlamda bundan sonra sadece toplum için farkındalığı yaratmayan ama bunun ötesinde de bir manada var olanları yeniden canlandıran, olmayanlara da yeniden ortak baz hazırlayan bir ulusal politika gerilimleri olacaktır.”

Prof. Dr. Aytuğ Atıcı Mersin Milletvekili; Değerli hocalarım, sayın başkan ve milletvekili arkadaşlarım. Başlığa baktığımız zaman kulağa hoş geliyor ama son 10 yıl gösterdi ki, süslü bir başlık olduğu zaman muhtemelen içi boştur veya yetersizdir. Bu konuda birçok yasa var, değişiklikler yapıldı ve yapılıyor ama ülkemizin politikası şudur kanunu da şudur şeklinde bir kanunumuz yok.

Hem tütünün, hem alkolün, hem de uyuşturucu maddelerin kullanımının ülkemiz için ne kadar önemli bir halk sağlığı sorunu olduğunu her halde hepimiz idrak edebiliyoruz. Yasaklara rağmen 15 yaşın üzerindeki her 3 kişiden biri tütün veya tütün ürünleri kullanıyor. Kapalı alanlarda sigara içme yasağı gerçekten çok önemli bir adımdı.

Biz muhalefet milletvekilleri genellikle iktidarın yaptığı şeyleri pek beğenmeyiz, beğenmediğimiz bir şeyler buluruz. Görevimiz de budur zaten, onları daha iyi yapmaya sevk etmeye çalışırız. Ancak kapalı alanlardaki sigara içme yasağını canı gönülden destekliyoruz. Böyle bir yasa çıkardıkları için de teşekkür ediyoruz.

Şimdi 2 saniye düşünelim. Gittiğiniz lokantalarda, kahvehanelerde bu yasak uygulanıyor mu? Kanun mükemmel ama uzunca bir süredir, gittiğimiz yerlerde bu yasağa uyulmadığını görüyoruz. Başlangıçta herkes sahip çıkmıştı. Ama çok büyük ihtimalle oy kaygısı ile bu yasak maalesef delindi ve hükümet de buna göz yumdu. Keşke göz yummasaydı da kapalı alanlarda sigara içilmiyor olsaydı. Bu ülke olarak da bizim prestijimizi ciddi bir şekilde yaraladı. Kendi çıkardığı kanunları uygulamayan bir ülke konumuna geldik. Böylece bundan sonra çıkarılacak kanunların uygulanabilirliği, güvenilirliği –sık sık af çıkaran bir ülke olduğumuz da düşünülürse- kaygı verici durumdadır. Böylece tütünle mücadele maalesef lafta kalmış oldu, keşke böyle olmasa idi.

“4207 sayılı yasa ihtiyaca cevap veriyor mu? Hayır cevap vermiyor. Sürekli olarak yeni ihtiyaçlar çıkıyor, yeni beklentiler ortaya çıkıyor. Bu beklentileri de biz mecliste karşılamaya çalışıyoruz. Bu konuda kapsamlı, temel bir kanunun da çıkarılması gerektiğinin altını çiziyoruz. Çünkü tütünle ilgili çıkarılan mevzuatın neredeyse tamamı bir süredir torba kanunlar içerisinde çıkarılıyor.

En son sezeryanla ilgili torba yasanın içerisine tütünle ilgili kanun maddeleri konmuştu. Bizler yine de torba kanun içerisinde olsa da dikkatle inceledik ve katkı sunduk. Bunlar önemli maddelerdi bu sebeple bütün bunların derleme kanunlar halinde değil hepsinin ele alındığı temel kanun maddesi şeklinde çıkarılması gerçekten son derece önemlidir.

Meclis kapanmadan önce yapılan son değişiklikte “Tütün veya tütün ürünlerinin adıyla başka hiçbir mal üretilemez.” Bunun tersi de geçerlidir. “Herhangi bir ürün üzerinde tütün veya tütün ürünlerini çağrıştıran herhangi bir işaret bulunamayacak” gibi dikkat çekici birtakım uyarıları da gündeme getirdik. Tütünle mücadele ederken birden nargile hortladı. Nargile ile de uğraştık. Tütün ürünlerinin ve nargile şişelerinin her iki yüzünün her birine en az % 65’ini kapsayacak şekilde tütün ürünlerinin zararını anlatan resimli ve yazılı mesajlar yazılmasına karar verdik. Hatta ortak bir önerge oluşturduk. Artık nargile sadece tütün ile içilmiyor, çeşitli meyvelerin de kabukları ile içiliyor ve bunların da duman olarak içeri çekilmesi söz konusudur. Bunların da 18 yaş altına satılmasını yasaklayan bir düzenleme getirdik.

Bu yasağa karşı çıkanlaraysa devlet kuruluşundaysa kurum amirlerinin göstereceği bir kişi; herkesin girebildiği alanlarda da ise belediye zabıtasına bu yasağa uymayanlar için 50 TL ceza verilebilmesi uygun görülmüştü. Ama sonrasında tüm itirazlarımıza rağmen maddeyi çok ciddi şekilde zayıflatan, “çevre kirliliği ilgili kişi tarafından derhal giderilirse bu kişiye idari para cezası kesilmez” şeklinde bir madde eklendi ve maalesef ceza kesip kesmeme zabıtanın insiyatifine bırakıldı. Bu sebeplerden dolayı bildiğiniz gibi sezeryan ile başlayan yasanın bütün maddelerini Anayasa Mahkemesi’ne götürdük. Ama tütünle ilgili maddelerin bazıları yetersiz olsa da karşı çıkmadığımız gibi, destekledik ve ortak önergelerle de katkı sunmaya çalıştık. Tütünle alakalı görüşümüz bu şekildedir.

Hiçbir zaman da yasağın bir çözüm olmadığına inanıyoruz. Ayrıca yasakla beraber kaçak sigaraların ve kaçakçılığın hortlamasına sebep oluyorsunuz. Sanki satılan sigaralar azmış gibi görünüyor ama çok ciddi bir şekilde etrafta sarma sigara içen, kaçak sigara tüketen insan olduğunu görüyoruz ve bu da bizim istatistiklerimizi alt üst ediyor. Bu hususları da ülke politikası oluştururken dikkate almamız gerekiyor.

Alkolün bir halk sağlığı sorunu olduğunu çok net bir şekilde biliyoruz. Maalesef Türkiye’ de ilk alkol alım yaşı 11’e kadar düştü. Bu gerçekten son derece önemli bir konudur. Tüketim 1,4 litre ve az gibi görünüyor ama kaçak içkiler buna dahil değil. Özellikle Adana, Mersin bölgesinde kaçak rakıların ne kadar rahat bir şekilde üretildiğini ve tüketildiğini biliyoruz. Alkolün zararlı olduğunu her halde hiçbir şekilde tartışmaya gerek yok. Bir de dini boyutu var bunu da tartışmak gereksiz.

Ancak alkolle mücadele ederken ulusal bir politika oluştururken herkes kendi meşrebine, ideolojisine göre davranamaz aksi halde kaos ortaya çıkar. Kendi inancınıza göre mücadele etmeye kalkarsanız ciddi tepkiler alabilirsiniz. Gerçekten bazı illerimizde alkolle mücadeleyi kendi inançlarına göre yapmaya kalkışan yöneticilerimiz var ki bu durum alkolle mücadeledeki ulusal politikaya zarar verir.

Tarihin pek çok döneminde alkol, uyuşturucu madde yasaklanmış. Fatih Sultan Mehmet o dönemlerde uyuşturucu kullananlar için 1000 akçe ceza verdirmiş, Kanuni Sultan Süleyman da dedesinin izinden gitmiş. 4. Murat döneminde de gerçekten kitaplara, sohbetlere konu olan çok ağır yasaklar getirilmiş. İşe yaradı mı? Asla yaramadı. Tarihten ders almayanlar hiçbir zaman geleceği planlayamazlar. Çok uzağa değil Suudi Arabistan’ a gidin. Alkol serbest olmamasına rağmen dünyada en çok tüketilen yerlerden birisidir.

Uyuşturucu ve uyarıcı madde kullanımı ülkemizde yeterince görülmeyen ama bana göre en önemli sorunlardan birisidir. TBMM de bu konuyu araştırmak üzere bir komisyon kuruldu ve yüzlerce sayfadan oluşan bir rapor yayınlandı. Gerçekten dehşet verici saptamalar var. Hekim gözüyle bakıldığında da dehşeti biraz daha görüyorsunuz. İşin içine uyuşturucu girdiği zaman kara para, silah ticareti, terör de işin içine giriyor. Bu sebeple güvenlik güçlerinin de desteğine ihtiyacınız var.

Raporda şunlar ifade ediliyor: “Maddenin bulunabilirliği kolaylaşıyor.” İllegal terör örgütleri çok kolay ulaşıyor ve arz ediyorlar. Arz çok oluna talep de benzer şekilde artıyor. “Kullanıcı-bağımlı sayısında artış var.” Bu durum raporun en önemli tespitlerinden bir tanesidir. Daha da vahimi: “Başlama yaşı giderek düşüyor.” Bir de tadına bakayım derken pek çoğunu kullanım söz konusu oluyor.

Peki neden sigarada, alkolde, madde kullanımında bu kadar artış var. Ülke politikası oluştururken sadece bilimsel anlamda bakmak yeterli olmaz, toplum gerçeklerine de bakıp neden bu kadar arttığını görürseniz eğer o zaman önlem alabilirsiniz. Örneğin hızlı nüfus artışı, göç, düzensiz kentleşme ve işsizlik… Bütün bunlar maddeye olan ilgiyi artırıyor. Hayattan beklentisi olmayan, öfkeli insanlar bir şekilde maddeye ulaşıyor. Yoksul kesimde ve sokak çocuklarında tiner ve bali kullanımının çok olduğunu görüyoruz. Ucuz, kolay bulunabilen ve ciddi şekilde bağımlılık yapan maddelerdir.

Olaylar sokaklarda geçtiğinden, kolluk güçlerinin çabaları yaşamsal önem taşıyor. TUBİM(Türkiye Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme Merkezi) Emniyet Genel Müdürlüğü içerisinde çok önemli görevler yapıyor. Aslında yasa taslağını buradaki kimseler hazırlamalı çünkü çok yönlü insanlar ve yasanın temel çekirdeğini hazırlayıp bizlere sunabilirler diye düşünüyorum.

Prof. Dr. Nurettin Demir Muğla Milletvekili; “Ordunun dereleri derken, Ankara nın dereleri gündemde. Ankara nın derelerini geri isteyen çevre konusunda duyarlı Hamit Hocayı kutlarım öncelikle.  Bağımlılık bir nesneye kişiye ya da varlığa duyulan önlenemez istek veya başka bir iradenin tahakkümü altına girmek olarak tanımlanır.

“30 sene sigara içmiş bir kişi olarak 9 seneden beri içmediğini ancak hala tekrar başlayacakmış gibi büyük bir isteği içinde hissettiğini belirtiyor.” yani bu kadar güçlü bir duygu bağımlılık... Dolayısıyla bu bağımlılığı zayıflatacak veya başka yöne yönlendirecek bir şeyi insanlığın geliştirmesi gerekiyor. Politika, siyaset ve dünyanın buna katkısı olması gerekiyor. Bizler de bunun için buradayız.

Bugün tüm dünyada alkol, tütün veya madde kullanımı ve bağımlılığı sorunu çok eskilere dayanan ve her geçen gün çığ gibi büyüyen bir sorundur. Sanayileşme, modernleşme ve kentleşmenin dayattığı bireysel ve toplumsal refah kavramları her zaman beklenen sonucu vermediğinden bireyi yalnızlaştırmaktadır.

Alkol, tütün veya madde bağımlılığı başlangıçta sorunlar nedeniyle ortaya çıkan kaygıyı azaltmak için kullanılırken bir süre sonra kendi başına diğer sorunların toplamından daha önemli bir sorun olmaya başlamaktadır. Tütün, alkol ve diğer psikoaktif maddelere başlama yaşı genellikle ergenlik ve genç erişkinlik dönemidir. Bu döneme rastlayan üniversite yılları ergenliğin karmaşasına ek olarak evden ve aileden ayrılma, yeni bir çevreye uyum, bir mesleğe aday olma ve iş kurmaya ilişkin sorunlara bağlı olarak gelişen stresin üniversite öğrencilerinde tütün, alkol veya madde kullanımını arttırdığı bilinmektedir.

Çocuk ve gençlerde bağımlılık yapıcı madde kullanımının diğer bir nedeninin merak olduğu da pek çok araştırmalarla ispat edilmiştir. Onun için her türlü yaş aralığında alkol ya da diğer maddelerin denenmesi yaşla birlikte artış göstermektedir. İçinde bulundukları akran grubunda alkol, tütün veya madde kullanımının onaylanması, teşvik edilmesi bu gençler için ciddi bir risk faktörüdür. Maddeye kolay ulaşabilme de ayrı bir risk faktörüdür.

Tütün konusunda tüm dünyada gerçekten birçok gelişme var ama çok ironik konuşuluyor. Bir yandan tütün ekiyoruz bir yandan da tütünün kullanımı konusunda tedbirler alıyoruz. Gerçekten bir tezat teşkil ediyor. Türkiye’ye baktığımızda aynı şekildedir. Tütün kullanımı tüm dünyada özellikle gelişmekte olan ülkelerde en önemli halk sağlığı sorunu. Dünya genelinde 1,5 milyar kişinin sigara içicisi olduğu ve herhangi bir müdahale olmazsa bu rakamın 2025’te 2 milyara çıkacağı tahmin edilmektedir. Tüm dünyada yılda 3 milyon kişi tütün kullanımına bağlı hastalıklardan ölmektedir. Tütün kullanımının başta akciğer kanseri olmak üzere çok çeşitli hastalıklarla ilişkisinin ortaya konulması yalnızca tütün kullanımının engellenmesiyle ciddi kayıplara yol açan birçok hastalığın önlenebileceği ortaya çıkarılmıştır.

Günümüzde özellikle gençlerde tütün kullanımı yaygınlığı Batı Avrupa ülkelerinde azalma eğilimi gösterirken Türkiye ile diğer orta ve doğu Avrupa ülkelerinde artma eğilimindedir. Geçenlerde yörük etkinliğine gittim. Köy meydanında dolaşırken bir baktım ki 8-10 tane genç çocuk oturmuşlar karşılıklı sigara içiyorlar. Dedim ki ne yapıyorsunuz? Sigara içiyoruz dediler. Çevresindeki bakkallar, ticarethanelere gittim, dedim ki çocukları görüyor musunuz sigara içiyorlar, içsinler ne olacak dediler. Şunu demek istiyorum sadece yasalar yetmiyor.

Toplumun sigaraya karşı bilinç dediğimiz çok daha alt düzeylere köylere, evlere, yaylalara kadar indirgenmesi gerekiyor. Maalesef Türkiye’de sigara kullanımı küçük yaşlara kadar inmiş durumda. Şimdi bu konuda tabi ki çok kamu spotlarını görüyoruz, güzel ama daha fazla olması gereken şeyler var, geçen gün 800’lü telefondan aradılar, sigara içip içmediğini soruyor, sigaranın zararlarını anlatıyor, sanki telefonda hakaret ediyorlar gibi geldi, yani böyle şamar gibi geldi, ben anında kapatmak zorunda kaldım. Yani şimdi bu tür şeyleri sosyolojik olarak incelenmesi ve bu konuyu serin bir tavırda olmasının büyük önemi var diye düşünüyorum.

Alkol kullanımına gelince ülkemizde Avrupa’ya göre çok fazla alkol tüketimi yok ama bunun önce ulusal politika haline getirilmesi gerekiyor. Yasaklamalarla ve baskılarla başarılı olunacağını zannetmiyorum. Alkol konusu da gerçekten önemli, Türkiye için toplumsal şiddetin artışında, ekonomik ve sosyal sorunların yanında alkolün büyük bir etkisi olduğunu düşünüyorum. Ailelerin parçalanmasında alkolün en önemli nedenlerden biri olduğu söylenmektedir.

Uyuşturucu uyarıcı madde kullanımı ile genel bir değerlendirme yapacak olursak, alkol ve keyif verici madde kullanımı bir süre sonra farkında olmadan kişinin daha tehlikeli olan uyuşturucu uyarıcı madde kullanımına neden olabilmekte. İngiltere, Almanya, İsrail, ABD’de eroin, kokain, marihuana gibi birçok maddenin kullanımının arttığını görüyoruz.

Şimdi Türkiye’de de ben özellikle bunu gittiğim yerlerde yerel yöneticilere, valilere, kaymakamlara, söylüyorum.  Uyuşturucu kullanma, madde bağımlılığının 13-14 yaşlara indiğini, 15-16 yaşında bir çocuğun madde bağımlılığı ile ilgili İzmir’deki tedavi edici merkezden randevu istediğinde 6-8 ay sonrasına randevu verdiklerini, şehirde sokakta artık çocukların bu konuda hem kullanıcı hem de satıcı olarak kullanıldıklarını görerek Türkiye’nin ne hallere geldiğini görüyoruz.

Türkiye dün kötüydü ama bugün sınırların kevgire dönmüş olması, Akçakale’de olsun, Hatay’da olsun, Şırnak’ta olsun sınır güvenliğinin ortadan kalkmış olması, özellikle uyuşturucu ve silah kaçakçılığı, insan kaçakçılığı maalesef terör ithal etmenin ne kadar belirgin bir şekle geldiğini görüyoruz, Özellikle uyuşturucunun çok kolay şekilde Türkiye’ye girdiğini ve satıldığını maalesef görüyoruz. Sadece doğudaki sınırda değil bugün Ege denizindeki yatların çalınmasının sayısının son yıllarda artmış olması silah, insan ve özellikle de uyuşturucu ve alkol kaçakçılığında çok büyük faktör olduğunu görebiliyoruz.

Şimdi esrar konusunda da ayı şekilde çok kolay bulunabiliyor. Bugün gidip de birazcık esrar istediğinizde kolayca hemen tedarik edebiliyorsunuz. Bunlar o kadar kolaylaşmış ki… Uyuşturucu ile büyüyen çocuklarda çok daha zararlı olacağını, çok büyük toplumsal sorunlar yaratacağını her fırsatta söylemeye çalışıyorum. Biz duyarlı insanlar olarak bu konuları mutlaka değerlendirmemiz lazım.

Hükümetin, politikacıların, aydınların bu konuyu ele alması, üzerinde durması gerekiyor. Alkol ve tütün satışından alınan vergilerin iyi bir şey için kullanalım. Bu işle mücadele için, sivil toplum kuruluşları, vakıfları destekleyerek, kamunun da dikkati arttırılmalı. Bunlar yapılacak olursa çok daha büyük katkılar sağlanacaktır diye düşünüyorum. Geleceğimiz olan gençlerimizi her konuda korumamız gerekiyor. Anayasamızın bir maddesi der ki “devlet gençleri alkol düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden, suçluluk, kumar gibi kötü alışkanlıklardan korumak için gerekli tedbirleri alır” Bu konuda hükümetlerin anayasanın bu hükümlerini daha etkin, daha güçlü bir şekilde yerine getirmesi gerektiği inancındayım.”

Uz. Dr. Reşat Doğru Tokat Milletvekili; “Bağımlılık konusu, dünyanın en önemli konusudur. Uyuşturucu ve madde bağımlılığı ile ilgili, mecliste çalışma komisyonu kurulmuş, illerde çalışmalar yapılmış ve konuyla ilgili kapsamlı da bir kitap hazırlanmış. Kitapta çok önemli tespitler ve sayfalarca öneriler var. Bu önerilerden biri de uyuşturucu ve psikotrop madde kullanımı ve bağımlılığı ile ilgili genel müdürlük kurulmasıdır. İki kanun teklifi sundum konuyla ilgili, biri meclis tarafından kabul gördü. Bundan bir yıl sonra sunduğum iki kanun teklifi kabul görmedi. Burada demek istediğim; görev sizlere düşüyor, Sağlık Bakanlığı çalışanlarına düşüyor, sivil toplum kuruluşlarına düşüyor.

Uyuşturucu madde kullanımı ve bağımlılığı, alkol bağımlılığı gün geçtikçe artıyor. Avrupa’da uyuşturucuya başlama yaşı en fazla 35 iken ülkemizde 62 yaşında dahi uyuşturucu kullanılmaya başlanmaktadır. Ailelere çok önemli görevler düşüyor. Aile Bakanlığına çok önemli görevler düşüyor. Esas mücadele Sağlık Bakanlığı ile ve özellikle koruyucu hekimlikle olmalıdır. Konunun önemli bir ayağı da uyuşturucu kaçakçılığıdır. Uyuşturucu kaçakçılığı terör örgütü için de çıkar sağlamaktadır.

Son olarak bu konuda neler yapılabilir? Basın ve medyaya büyük sorumluluk düşüyor. Dizilerden önce bilgilendirici yayın yapılabilir, ilgili reklamlar kaldırılabilir ya da uygun saatlere alınabilir. Büyük şehirlere göçle ilgili çalışmalar yapılmalıdır. Tarım ve hayvancılık desteklenmeli, insanların bulundukları yerde yaşamaları sağlanmalı. İnsanlar çalışmaya, kazanmaya yönlendirilmeli, işsizliğin önüne geçilmeli. Aile bağlarını koruyucu tedbirler alınmalı. Risk grupları ciddi takibe alınmalı, koruyucu önlemler alınmalı. AMATEM’lerde çalışanlar ziyaret edilmeli, çektikleri sıkıntılar incelenmeli. Aile Bakanlığı, Avrupa Birliğindeki insanlarla da ilgilenmeli.

Prof. Dr. Alim Işık Kütahya Milletvekili; “Sayın başkanım, çok saygı değer katılımcılar öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bu toplantının düzenlenmesinde emeği geçen başta Ankara Üniversitesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanlığı olmak üzere Ankara Bilim Platformu ve Adli Bilimciler Derneği Başkan üye ve tüm yetkililerine ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Çok önemli bir konuyu gündeme aldılar ayrıca değerli katılımcı analist arkadaşlarıma da bu önemli konuya ayırdıkları zamanları ve katkıları nedeniyle de baştan kutluyorum ve kendilerine teşekkür ediyorum.

Değerli katılımcılar son derece önemli bir konu üzerinde burada görüşlerimizi paylaşmak üzere sizlerleyiz. Öncelikle bu konunun uzmanı birçok değerli hocamızın huzurunda bizlerin konuşmasının zor olduğunu da biliyorum. Ancak konuya biraz daha ülke politikası açısından yaklaşıp bu ülkede yaşayan 75 milyon insandan birer vatandaş olarak biz nasıl katkıda bulunabiliriz ve bunun önüne bu sorunun önüne nasıl geçebiliriz sorusundan yola çıkarak bende elimden geldiğinde sizlerle görüşlerimi paylaşmak istiyorum.

Sözlerimin başında TBMM 23. yasama döneminde bu konuyla ilgili kurulan bir komisyonun ve ondan değerli milletvekili arkadaşlarım bahsettiler. Madde kullanımıyla bağımlılığıyla kaçakçılığın önlenmesi tespit edilen sorunlar ve çözüm önerileri adı altında 26 Şubat 2009 tarihinde TBMM genel kurulunda tartışılan bu komisyonun özellikle son bölümünde temel sorunlar ve çözüm önerileri başlığı altında toplam 18 madde de topladığı konuları sadece başlıkları itibaren sadece sizle paylaşmak istiyorum.

Komisyon raporunda;

1.madde de kurumsal düzenlemelerin gerekliliğine vurgu yapılmış ve TUBİM in özel bir genel müdürlük seviyesinde temsili sağlanmalıdır diye öneride bulunulmuş.

Yine 2.madde de toplumsal algılamanın mutlaka medya sorumluluğu altında iyi oluşturulması gerektiği ve medya organlarının bu konuya ciddi pay ayırması gerektiğini komisyonumuz tesit etmiş ve önermiş. 

3.madde de terminoloji farklılıklarının giderilmesi gerektiği üzerinde durulmuş ve mutlaka bu konuda standart bir terminoloji ye ihtiyaç olduğu tesit edilmiş.

4. madde de yasal düzenlemelerin gerekliliği üzerinde vurgu yapılmış. Ve ilgili mevzuatın tek bir çatı altında toplanmasının çok ciddi fayda getireceği vurgulanmış.

5. madde de konunun kaçakçılık boyutu ele alınmış ve özellikle bu maddelerin kaçakçılığa bulaşmış olanlarda af cezalarda ciddi farklılıkların olduğu ve cezalarının azlığından vurgu yapılmış. Ve mutlaka bunun ceza kanunlarında da gerek gerekli değişikliklerin yapılması üst sınırlar gibi alt sınırlardaki cezalarında arttırılması gerektiği ayrıca bu konuda uzman personel yetersizliğinin çok kısa sürede tamamlanması gerektiği üzerinde vurdu yapılmış.

6. madde de önleme çalışması için yapılması gerekenler ve özellikle çocuk ve ergen politikası ile ilgili bir politikanın geliştirilmesi üzerinde durulmuş.

7. madde de Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yapılan dinlendirme programlarının geliştirilmesi gerektiğine vurgu yapılmış ve yaşam becerileri eğitimi programlarının yaygınlaştırılması gerektiğine değinilmiş.

8. madde de gençlik ve spor genel müdürlüğünün faaliyetlerinin geliştirilmesine ihtiyaç duyulduğu belirtilmiş. Benzer şekilde 9. madde de Radyo ve Televizyon Üst Kuruluşunun çalışmalarına 10. madde de sosyal hizmetlere ve çocuk esirgeme kurumu SHÇEK in uygulama alanlarının sınırlığına ve bunların yapması gerekenlere değinilmiş.

11. madde de sivil toplum kuruluşlarına yapılan desteklerin çok önemli olduğuna ve bunların arttırılması gerektiğine vurgu yapılmış.

12. madde de Sağlık Bakanlığı tanı ve tedavi hizmetleri alanında ki tespit ve önerilere yer verilmiş ve bunların arttırılması gerektiği vurgulanmış.

13. madde de toplum temelli ruh sağlığı hizmet modeli adı altında bir model tanımı yapılmış ve bunun uygulanması gerektiğine vurgu yapılmış.

14. madde de madde bağımlılığının toplum içinde izlenmesi ile ilgili konu başlığı ele alınmış.

15. madde de Emniyet Genel Müdürlüğü yurtdışı istihbarat görevli sayısının azlığından söz edilmiş ve mutlaka yurtdışı istihbarat ta çalışan kaliteli ve kalifiye elemanın sayısının arttırılması gerektiği vurgulanmış.

16. madde Adalet Bakanlığı ile ilgili kanunlara vurgu yapılmış. Ve bunlarda çok hızlı bir değişim gerektiği üzerinde durulmuş.

17. madde de bildirim sisteminde standardizasyon ve koordinasyon yetersizliği üzerinde durulmuş. Ve son madde de çocuk polis şubelerine ilişkili önerilerde bulunulmuş ve mutlaka bu çocuk polis şubelerinde psikolog ve sosyolog istihdamının yapılması gerektiği önerilmiş.

Şimdi bu kadar öneri aradan geçen 3 yılı aşkın süreyle değerlendirdiğimizde acaba TBMM de hangileri ele alındı da yasal düzenlemeler yapıldı da yasal düzenlemeler yapıldı diye sorarsak maalesef biraz önce Sayın Bakanımızın ifade ettiği gibi bugüne kadar ciddi hiçbir düzenlemenin yapılmadığını görüyoruz.

Şimdi bir taraftan aylarca milletvekilleri ve birçok ilgili kamu kurum ve kuruluşlarından üst düzey yöneticileri çalıştıracaksınız. Elinize bir doküman haline getirilmiş bir rapor şekline getireceksiniz ve yüce meclisin çatısı altında bunu özellikli sundum sadece saatlerce tartışacaksınız tüm grupların önerilerini görüşlerini alacaksınız ama uygulama makamına gelince bunların uygulanması konusunda irade beyanında bulunmakta ictinap edeceksiniz.

Şimdi Türkiye’nin bu konuda ki maalasef son 3-4 yıllık uygulamalarına baktığımız zaman sıkıntılı bir dönemle karşı karşıya kaldığını çok rahat söyleyebiliriz. Yine TBMM’nin çatısı altında yaptığımız çalışmalardan resmi yazılara dayanarak birkaç konuyu sizinle paylaşmak istiyorum.

Geçen yılsonun da bir yazılı soru önergesiyle ülkemizdeki balkan rotası olarak bilinen ve Hindistan’dan başlayıp Avrupa ya geçişi konu edinen güzergah üzerindeki kaçakçılık çalışmalarıyla ilgili olarak Hükümet ve İçişleri Bakanlığının çalışmalarını sorgulamaya çalıştık. Ne yapıyor hangi tedbirleri alıyor ve bu güzergahta son birkaç yılda elde edilen kaçak maddelerin dökümüyle ilgili bilgileri söylediğimizde birkaç ilginç konuyu sizlere söylemek istiyorum.

22 Mart 2012 tarihli resmi İçişleri Bakanı imzasıyla verilen cevabı yazıda özetle 2009-2011 yılları arasında güvenlik güçlerimiz tarafından 254.310 kg yani yaklaşık 250 tondan fazla narkotik ve psikotrop madde yakalandığı 7.368.823 adet captagon ve extasy hap ile 2 milyardan fazla kök kenevir elde edildiği resmen belirtilmiş.

Ancak özellikle bunların tamamı kök kenevirin tamamının Diyarbakır Van Şırnak ve Hakkari illerinde ele geçirildiği söz konusu illerde yaklaşık narkotik ve psikotrop maddenin yarısından fazlasının elde edildiği resmi kayıtlarla bize bildirilmiştir. Şimdi ülkenin bir bölümünde bu işler adeta geçim kaynağı olarak yararlanan insanlarımız illerimiz olacak diğer taraftan bu illere karşı yürütülen mücadelede gerekli emniyet personel ve teknik donanım o bölgeye götürülemeyecek.

Özellikle bu amaçla sınır birliklerinin gözetme imkan ve kabiliyetleriyle güvenliğini arttırma yönünde binaların yapımında TOKİ ile işbirliği yapılmasına devam edilmektedir. 8-10 yıldır maalesef TOKİ aracılıyla bu sınırlarda ki karakollarımız ve ilgili binaların bitirilemediği gerçeğiyle karşı karşıyayız.

Yine sayın Bakanım uyuşturucu üretimi ve kaçakçılığına ilişkin olarak bir önergeye verdiği cevabı da sizlerle paylaşmak ta cevabın yararlı olduğunu düşünüyorum. Yapılan operasyonlar ve yakalanan terörist ifadelerinde PKK terör örgütünün uyuşturucu ticaretinin her aşamasında rol aldığı değerlendirilmektedir. Terör örgütünün 8 üst düzey yöneticisi hakkında ABD hazine Bakanlığı ve Uyuşturucuyla Mücadele Teşkilatı tarafından yabancı narkotik çeteleri belirleme yasası kapsamında mal varlıklarına el konulacaklar listesine eklenmiştir deniliyor.

Ve uyuşturucuyla mücadele kapsamında bağımlılık yapıcı maddeler ve bağımlılıkla mücadele ulusal politikalar strateji belgesinden bahsederek hükümetin bu belge ve eylem planı kapsamında bu konuyla mücadeleye özen gösterdiği vurgulanmaktadır. Şimdi tabi buradan hükümetin çalışmadığı şeklinde bir sözde bulunmak mümkün değil yani o şekilde anlaşılmasını da istemem elbette hükümetin ilgili Bakanlıkları ve kamu kurum ve kuruluşlarında görev yapan çok değerli bürokratları ellerinden geleni yapmaktadırlar.

Ama bir gerçek var ki PKK terör örgütünün ve bu örgütün siyasi uzantılarıyla yapılan bazı müzakerelerin konuları içerisinde ana başlıklardan biriside bu konudur. Fakat bugüne kadar tüm uyarılara rağmen örneğin Hakkari’nin Yüksekova Esenlikdere Gümrük kapısındaki PKK terör örgütü temsilcilerinin her türlü giriş ve çıkışta kullanılan maddenin değeri üzerinden kestiği haracın önüne geçememiştir. Bu konuda doğrudan Gümrük Bakanlığı işlerinin Gümrük Bakanlığı başta olmak üzere İç İşleri, Dış İşleri, Maliye Bakanlığı v Başbakanlığa sundukları raporların gereği maalesef 5-6 yıldır yapılamamaktadır. Müfettiş raporlarında aynen bu olayların doğruyu tespit edilmiş ve bu gümrük kapısının kapatılması gerektiği belirtilmiş olmasına rağmen adı geçen biraz önceki Bakanlıkların hiçbiri bunun gereği konusunda adım atamamışlardır.

Şimdi Türkiye de bu gerçeği görmeliyiz. Kimlere hangi konularda taahhütlerde bulunuluyor bunun sorgulanmasını toplum olarak yapmalıyız. Bugün size o gümrük kapısından PKK ya haraç kesildiğini müfettişlerimiz aracılığıyla tespit ediyorum ve bunlar yazılı raporlar halinde ilgili bakanlıklara bildiriliyor da bunun gereğini yapmıyorsanız veya yapamıyorsanız bu konuda hiçbir şekilde maalesef mücadele etmemizin mümkün olmadığını söylememiz lazım. Şimdi hükümeti özellikle bu konuda uyarıyoruz. Hükümet terörle mücadele konusunda en önemli finans kaynaklarından birisi olan uyuşturucuyla mücadeleyi gerçekleştiremezse diğer adımlarda maalesef başarılı olamaz.

Biz başarılı olmasını istiyoruz. Bu ülkede hiçbir evladımızın bırakınız burnunun kanamasını bir saçının teline dahi zarar gelmemesini arzu ediyoruz. Ve bunun içinde meclis çatısı altında getirilen her türlü öneriye kayıtsız şartsız şu ana kadar destek olduk ve destek olmaya devam edeceğimizi her fırsatta her platform da söylüyoruz. Ama hükümetinde bazı konularda gerekli tedbirleri alması gerektiğini düşünüyoruz.

Şimdi 4 yıldır müfettiş raporuna rağmen bu gümrük kapısıyla ilgili işlem yapılmıyorsa o zaman bizde çok büyük bir soru işaretinin altında düşünmek zorunda kalıyoruz. Acaba birilerine kapalı kapılar ardında bu konuda mı söz verildi. Bunun gereğini yapmaktan neden geri durmaktadır diye kendi kendimize soruyoruz ve cevabını da bekliyoruz. Dolayısıyla bu konular çok önemli konular toplumumuzun geleceği ülkemizin geleceği.

Ben biraz önce özgeçmişlerde dikkatimi çekti diğer arkadaşlarımın Allah bağışlasın ikişer çocuğu var benim üç çocuğum var. Yani sizin içinizden daha fazla çocuğa toruna sahip olanlar var. Bunların geleceğini garanti altına almak zorundayız. Eğer bu tehlike gerekli tedbirler alınamaz önüne geçilemez ise böyle devam ederse ki rapor bunu gösteriyor.

Elimde rakamlar var vaktinizi almamak için rakamlara boğmakta istemiyorum. Hem uyuşturucu ve madde bağımlılığı konusundaki rakamlar sürekli sayılarının sonunda arttırdığını gösteriyor. Hem de bu konuda ki ölümlerin çok ciddi anlamda 10-20 kata varan sayılarda arttığını gösteriyor. Bakıyorsunuz ölümler ile ilgili konuya en fazla oranın biraz önce sayın bakanım ifade ettiği başka konuda tedavi gören ve ölen hastalara baktığımız zaman bunların yarısından fazlasının işsiz olduğu ortaya çıkıyor. O zaman şimdi gençlerimiz işsiz. Ve bazı konularda çözümsüz gördüğü toplumsal olaylarla muhatap olunca herhalde doğal olarak bu tür madde kullanımına biraz daha yakın olmaya başlıyor.

Bu ülkede hep beraber ve ortak yaşıyoruz. Yarında beraber yaşayacağız. Bizim çocuklarımızda beraber yaşayacak. Yani madde kullanan ve kullanmayan çocuğu ikisini birbirinde ayırmak mümkün değil. Bugün kullanmıyor ama yarın potansiyel madde bağımlısı olabilir hepimizin çocuğu. O nedenle bu konu gerçekten çok önemli tartışılması da çok değerli. Emeği geçen herkese çok teşekkür ediyoruz.

Ama bir eksikliği bende vurgulamak istiyorum. Keşke bunu topluma daha iyi duyurabilecek bir zemini hep beraber yaratabilseydik. Buraya maalesef bir medya temsilcisinin gelememiş olması bununla ilgili belki bundan sonraki toplantılar da biraz daha farklı projede beraber geliştirmemizin gerektiğini düşünüyorum. İlla sanatçı getirelim demiyorum. Ama bir yolunu bulmamız lazım. Çok teşekkür ediyorum.

Ziraat Y. Müh. Kemalettin Yılmaz Afyonkarahisar Milletvekili; “Alkol, tütün, uyuşturucu ve uyarıcılar, günümüzü tehdit eden; sadece kendisine değil, bireyin ailesine ve topluma birçok sıkıntılar yaratan zararlı maddelerdir. Bugün dünyanın çok gelişmiş ülkeleri yanında gelişmekte olan ve diğer geri kalmış ülkelerinde bu tehdit altında olduğu görülmektedir.

Devletler bu uyuşturucu kullanımı azaltmak adına çok büyük mücadeleler vermektedir. Uyuşturucuyu bağımlının evine kadar tespit eden ülkeler bulunmaktadır. Bu problemlere biraz evvel konuşmacı arkadaşlarımız da değindi. Tütün ve ürünlerinin kullanımı azaltmak için yasal yaptırımlar uygulanmaktadır. Bu zararlı maddelerin tuzağından kurtarmak için uzun vadeli planlar uygulanmaktadır.

Dünyada uyuşturucu, alkol ve tütün en büyük ekonomik pazarı ifade etmektedir. Ülkemizde de bu konu büyük sıkıntılar devam etmekte tütün, alkol ve uçucu madde kullanımı gün geçtikçe artmaktadır. Açık olarak değinecek olursak tütün konusu önemlidir ve ülkemizde tütün tüketimi çok ciddi boyutlardadır. Maalesef her yıl 120 milyon TL’yi havaya duman olarak veren ülke konumundayız. Ülke erişkin nüfusunun 3’te 1’ine yakını sigara içmektedir. Bu değerler yaklaşık 15 milyon sigara tiryakisi bulunduğu anlamına gelmektedir. Üzülerek belirtmeliyim ki: bu rakamlarla Avrupa ülkelerinde en fazla sigara tiryakisi barındıran ülke konumundayız, Orta Asya ülkelerinde bile tütün tüketen ülkelerde orta sıralardayız. Tütün piyasasının ülkemizdeki cirosu 7 milyar TL civarındadır, hatta biraz daha bile geçebilir.

Ülkemizde 2008 yılında sigarayı özendirecek reklam asmak yasaklanmıştır ve tütün paketlerindeki uygulamalar katkı sağlasa da hala tam olarak sonuç vermiş değildir. Ülkemizde geçtiğimiz yıllarda başlayan kapalı alanlarda sigara yasağı bir nebze başarıya ulaşmış ama istenilen sonuca ulaşmış değildir. Rakamların sağlıklı olduğunu da söylemek çok mümkün değil. Bir de tütün kaçakçılığı sorunu bulunmaktadır. Tahmin edilen 3 ila 5 milyon TL lik sigara kaçakçılığı olmaktadır. Tütün ve mamüllerine başlama yaşı biraz önce ifade edildiği gibi 11-12’lere kadar düşmüştür. Bu kalemden elde edilen vergiler göz ardı edilmektedir.

Dumansız hava sahası ve paketlerdeki görsel uyarılar ciddi bir azalma sağlayamamıştır. Sigara bağımlılığı artarak devam etmektedir bu yüzden de sigara ile mücadeleyi artıracak büyük tedbirler alınmalıdır. Genç nüfusun aralarında ortaya çıkan özenme olgusu maalesef devam etmektedir. Bir gözlemimi aktaracağım: Seçim gezileri sıralarında daha önceden ziyaret etmiş olduğum okulda gördüğüm bir manzara, bazı öğretmenlerin okulun hemen yakınındaki çay içilen yerlerde çay ve sigarayı öğrencilerin göreceği şekilde içmeleridir.

Ülkemizde alkol konusunda da durum farklı değil değerli arkadaşlar. Ülkemizde son yıllarda geçirilen ekonomik krizler, aile içi huzursuzluklar artarak devam etmiştir. Ülkemizde alkol tüketiminde yıllık 10 milyar TL civarında bir maliyet olmaktadır. Ülkemizde alkol bağımlılığını engelleyecek bir politika maalesef bulunmamaktadır. Sigarada olduğu gibi alkolde de bağımlılık yaşı 12’lere düşmüş durumdadır. Medeniyet adına, özgürlük adına, özgürlük adına aba altına sokulmayan bu sektör maalesef gelecek yıllarda sıkıntı verecektir.

Uyuşturucu ve uçucu maddeler noktasına geldiğimizde: Ülkemiz açısından en riskli bağımlılık yapan maddelerdir. Yurtdışından gelen ve yerel uyuşturucular ülkemizi çok rahat dolaşabilmektedir. Ürkütücü boyutlara ulaşmıştır, böyleki sosyal anlamda etkilerini anlatmaya hiç gerek yok. Son yıllarda gazetelerde 3.sayfalarda uyuşturucu bağımlıları tarafından işlenen suçları maalesef görmekteyiz. Kolaylıkla ve çok ucuza temin edilebilen bali, tiner, çakmak gazı gibi uyuşturucuların kullanımının takibi maalesef mümkün değildir. Kısaca özetlemek gerekirse; bağımlılara yapması gerekenler ve bunların üzerinde durulması gerekir.

Ülkemizde bu konuda yapılan en büyük araştırma 2007 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi Komisyonunda yapılmış. Ülkemizde bu maddelere başlama yaşı, bağımlıların durumu gibi konular, bunların akabinde bazı uzmanlarımızın katılımı ile bir strateji planı oluşturulmalı, tütün ve alkolün vergi geliri bir kenara bırakılmalıdır, bu sektörde yer alan kaçakçılık ve kayıt dışılık önlenmelidir. Burada ailelerimize de büyük görev düşüyor. Üretiminden satışına her aşama titizlikle kontrol altına alınmalıdır. Genç nüfusun tütün ve alkole ulaşımı titizlikle denetlenmelidir.

Dikkatle denetlenmeli ve zararları konusunda etkili kampanyalar yapılmalıdır. Sigara bağımlılığını durduran ilaçların bedava olması sağlanmalıdır. Mevcut sağlık birimlerinin bünyesinde tütün ve alkol bağımlılığına yönelik tedavi birimleri oluşturulmalıdır. Yetersizlik sonucunda 3 ay 4 ay sonrasına sıra verilen hastalarımız vardır.

Tütün ve alkolde vergi geliri bir kenara bırakılmalı bu sektörde yaşanan tütün ve alkolün kayıt dışılığı önlenmeli ve başlıca maalesef kaçak sigara ve uyuşturucu ülkemizde yer alan terörün bilumum başvurduğu yöntem haline gelmiştir. Madde bağımlılığında kolayca eylemlere katılabilinmektedir. Emniyet güçleri çevrede kaçakçılıkla mücadele etmektedir.

Birleşmiş Milletler raporuna göre Dünya üzerinde dönen uyuşturucu trafiğinin sadece %10’u yakalanabilmektedir. Bu ülkemizde %15 seviyelerindedir ama bu %5 lik bu fark oldukça önemlidir. Bunun bir nedeni de ülkemizin coğrafi olarak geçiş noktasında olmasıdır. Bu nedenle ülke olarak çok dikkatli olmak zorundayız. Türkiye’de terörün en büyük finans kaynakları kaçak sigara ve uyuşturucu geliridir. Bağımlıları da kullanarak metropollere canlı bomba olarak gönderebilmektedir.

Bulundurulması ve kullanılması yasal olmayan uyuşturucu maddelerle mücadele devam etmektedir. Uçucu maddeler kırtasiyelerde rahatlıkla satılabilmektedir. Bunların kullanılmasını ve bulundurulmasını engelleyen maalesef hiçbir yasa bulunmamaktadır. Bağımlılara ancak birimizin canını yakarsa müdahale edilebilinmektedir. Uyuşturucu ve uçucu maddelere karşı artarak devam eden ve etkin bir mücadele söz konusu değildir. Uyuşturucu için meclis yasalarında bulunan cezalar maalesef yeterli değildir, oluşturulacak yasa ve düzenlemeler etkin bir hale getirilmelidir.

Bağımlılıklarda en önemli etken meraktır. Okullarda öğrenci ve ailelere zararları ve etkileri anlatılmalıdır. Madde kullanıcıları bunları en çok terk edilmiş yerlerde ve hatta kendi evlerinde bile kullanabilmektedirler. Ülkemizde en çok kullanılan madde esrar’dır. İllegal maddeler arsında esrar yer almaktadır. Bu zincir bozularak illegal kullanımlar azaltılmalıdır. Sigara ve alkol kullanımı kontrol altına alınabilse, böylelikle diğer madde kullanımları da azaltılacaktır. Bu tür kullanımlara fırsat verilmemelidir.

Madde bağımlıları tedavilerinden sonra sosyal entegrasyona tabi tutulmazsa her şey başa dönebilmektedir. Son yıllarda büyük şehirlerde sanayide büyümenin getirdiği göç ve nüfus artışı, Türkiye’de sosyal yardıma olan ihtiyaç artmaktadır, eğitim ve iş gibi ihtiyaçlar ivedilikle sağlanmalıdır. Böyle ailelere çok yardımcı olunduğu söylenememektedir çünkü bunlara yardım edecek müstakil bir kuruluş bulunmamaktadır. Sosyal yardım tedavi gibi kuruluşlara ulaşmaları sağlanmalıdır. Rehabilitasyon sürecini de kapsayacak şekilde genişletilmesi gerekmektedir.

Yasalar uygun bir şekilde düzenlenerek uyuşturucu ve kaçakçılara caydırıcı bir hale getirilmelidir. Sonradan onları toplumda yalnız bırakmayacak toplumsal düzenlemeler yapılmalıdır. Yeni tedavi merkezleri açılmalıdır. Sivil Toplum Kuruluşları, inanç önderleri bu konuda devreye sokulabilir. Ülkemizin çok ciddi sorunları arasında yer alan tütün, alkol, uyuşturucu kullanımları gençlerimizin yarınlarına, refah ve huzurla bakabilmeleri sağlanmalıdır.

Op. Dr. Muzaffer Yurttaş Manisa Milletvekili; “Öncelikle bu paneli hazırlayanlara, emeği geçenlere teşekkür ediyorum, saygıyla selamlıyorum. Tabiki burada şöyle bir aritmetik oluştu. Mecliste her ne kadar %50 iktidara muhalefet varsa burada 6 kişiden bir tane iktidar milletvekili olarak buradayım. Ama burada sınır güvenliğinden karakolların yapımına, alkolle mücadele, terörle mücadele, yoksulluk, işsizlik gibi pek çok konularda iktidarı eleştiren nitelikte konuşmalar oldu. Ben bunlardan gerekli notları aldım. Sağlık komisyon başkanımız Cevdet Bey’le de daha önce görüşmüştüm. Ona da inşallah ileteceğim.

Tabiki konuşmacılarımızın başında değerli milletvekilimiz Aytuğ Bey sigara ile mücadelede yasaklara yeteri kadar uyulmuyor dedi. Ama salonda yapmış olduğu araştırmada pek çok kişinin sigarayı bıraktığı buradan tespit edildi. Şimdi daha önceden uçaklarda, otobüslerde, okullarda, hastanelerde, kamu binalarında artık sigaranın kullanılmıyor olması sigarayla mücadelede konusunda bir başarıdan söz edilebileceğini gösteriyor.

Bugünkü konumuz çok geniş. Sadece sigara değil, alkol, uyuşturucu maddelerle de mücadele nasıl ki sigarayla mücadelede ciddi adımlar atıldı, hükümetimiz, bakanlığımız bu konuda çalışmalar yaptı, sivil toplum kuruluşları gerekli önlemleri aldı ve bilgilendirmeleri yaptı alkol ve uyuşturucu maddelerle mücadele de iktidarıyla muhalefetiyle hep birlikte yapılmalıdır. Bunun bir kanun olarak yapılması gerektiği söylendi. Bende buna katılıyorum.

Alkolle mücadele konusunu sadece alkol satışını yasaklamak olarak anlamamak lazımdır. Nasıl ki belirli mekanlarda sigaranın satışı yasak değil ama belirli mekanlarda sigaranın içilmesinin yasaklanması söz konusu. Alkolle mücadele konusunda da öneriler bu yönde çalışılması gerekliliğini gösteriyor. Biraz önce konuşmacılarımızdan iki tanesi sanatçıların getirilmesinin daha iyi bir mesaj olabileceğini söyledi. Bildiğim pek çok sanatçı var. Pek çok iş adamının da uyuşturucu bağımlılığı konusunda medyaya yansıyan görüntüleri dikkate alınsa sadece bunu yoksullukla izah etmek mümkün değildir. Sinema filmlerinde sigara çıkarıldığında onun üzerinde nasıl bir sis perdesi oluşturuluyorsa gelin alkol kullanımı konusunda belli saatler içerisinde sinemada, filmlerde bununla ilgili de gerekli düzenlemeleri yapalım. Tabiki konu alkol, uyuşturucu ve sigara.

Ben genel cerrahi uzmanıyım. Yaklaşık 13 yıl başhekimlik yaptım. Sağlık Bakanlığı bu yasaklama ve düzenlemeyi getirmeden önce ben çalışmış olduğum hastanelerde çalıştığım personellerle bir sözleşme yaparak bundan böyle “Çalıştığım hastane içerisinde sigara içmeyeceğim ve içilmesine müsaade etmeyeceğim” diye sözleşme imzalayan bir idareciyim. Şimdi ben sunumuma geçmek istiyorum.

Dünya Sağlık Örgütü sigara alışkanlığını en önemli sağlık sorunu olduğunu ilan etmiştir. Sigaranın içerisinde binlerce yabancı madde içerdiğini biliyoruz. Sigaranın en önemli zararları özellikle kalp, akciğer ve kalp-damar sistemi üzerindedir. Kalp damar hastalıklarına bağlı ölümlerin 1/3 inin sebebi sigaradır. Türk Kardiyoloji Derneği miyokard enfarktüsü geçirmiş hastaların büyük bir kısmının hastaneden çıktıktan sonrada sigara içmeye devam etmesini acı bir gerçek olarak görüyor. Bu sigara bağımlılığının ne kadar önemli olduğunun bir göstergesidir. Akciğer kanseri üzerine en önemli etken olduğu bilimsel olarak ispat edilmiştir. Türkiye ‘de yılda 30-40 bin yeni akciğer kanseri vakası tespit ediliyor. Bunların içerisinde sigara kullanmayanlarda var ama günde 1-2 paket içenlerin oranı %58. Bütün uyuşturucular arasında en fazla ölüme neden olan sigaradır.

En çok rastlanan ve en çok ölüme neden olan sebep akciğer kanseridir. Akciğer kanserine tanı konulduğunda %80’i inoperabl yani ameliyat edilemez son dönem vakalardır ve 6 ay içerisinde ölümle sonuçlanmaktadır. Bunun yanında prostat kanseri, göğüs kanseri, rahim kanseri, gırtlak kanseri gibi değişik kanserler üzerine, erkeklerde iktidarsızlık, kadınlarda erken menapoz ve kısırlık gibi nedenler üzerinde de etkilidir. Özellikle yapılan son dönem araştırmalarında kadınlarda daha fazla sigara kullanımı konusunda bilgiler var.

Pasif içiciliğe belki değinilmedi. Sigara dumanı, maruz kalan içmeyenlerinde ölümüne neden olmaktadır. Haksız yere bir insanın ölümüne sebep olmak bütün insanlığı öldürmek gibidir. Pasif içicilerin en çok etkilendiği kesim ise maalesef çocuklarımızdır. Akciğerlerinin tam gelişmemiş olması, yetişkinlerden daha fazla nefes alması bunun nedenlerindendir. Yıllarca bayramlarda, düğünlerde evimize gelen misafirlerimize sigara ikram ettik. Artık sigaradan ikram olmaz.

Askere giden çocuklarımıza yıllarca asker sigarası dağıtıldı. Şimdi artık bunların farkına vardık. İçilen her sigara insan ömründen 11 dakika götürüyor. Dünyada sigara içiminden her 8 saniyede bir insan yaşamını yitiriyor. Her gün içi dolu 6 otobüs uçuruma yuvarlanıyor ve kimse kurtulmuyor. Bunu bu şekilde görebilirsek belki olayın vehameti daha rahat anlaşılabilir. Her yıl sigaradan yüz bin ölüm gerçekleşiyor. Sektöre 200 milyar dolarlık bir gelir sağlıyor ve bu parayı paylaşan şirketler her yıl biraz daha devleşiyor.

Sigara satıcıları birkaç saat içinde çok lüks araçlar ve evler satın alabilirler. Gelişmiş ülkelerde umduğunu alamayan sigara şirketleri gelişmekte olan, ilerlemekte olan ülkelere göz atmış durumda. Burada ya kanunlar yerleşmemiş ve uygulanmıyor. Sigara reklamlarında da hiçbir kanun yok veya zorlayıcı değil.  Geri kalmış ülkelerde maalesef doktorların da büyük bir kısmı, sanatçıların ve politikacıların pek çoğu sigara içmeye devam ediyor. Kadın tiryakiler bu dönemde önem arz ediyor. Çünkü kendisinde bir güç ve özgürlük görüyor. Hafif (light), mentollü bilgi etiketleri içerenlerin sağlığa verdiği zararlar azaltıyormuş gibi gösteriliyor.

“Sigaraların üzerine yazılan uyarıcı yazıların etkisi oluyor mu?” diye yapılan bir araştırmada gerçekten etkisinin olduğu gösterilmiş. Burada bir anekdotu hatırladım. Bir markette sigara alan kişi marketten çıktıktan sonra geri geldi. Sigaranın üzerinde “Sigara içmek spermlere zarar verir ve doğurganlığı azaltır.” Yazıyordu. Adam yazıya baktı ve satıcıya bana şu “Sigara içmek öldürür.” yazılı olandan ver. Hiç olmazsa kısırlık yapandan iyidir. Demek ki insanlar bunlardan etkileniyor.

Sigarayla yapılan bütün mücadelelerde, bütün önlemlerde şu gösterilmiş; ne azaltarak bırakma, ne hipnoz, ne nikotinli sakız ya da sigara filtreleri değil en önemelisinin irade ile bırakmak olduğu yapılan araştırmalarda gösterilmiştir. Sadece bugünün değil yarının da en önemli sorunu hem uyuşturucu hem alkolle mücadeledir. Sağlık Bakanlığının sigara ile mücadele çalışmaları “Dumansız Hava Sahası”, toplum sağlığına yönelik olarak tuzun azaltılmaya çalışılmasına yönelik çalışmalar, obezite ile mücadele çalışmaları devam ediyor. Bu mücadelelerin sonuçları uzun zaman sonra alınacaktır, kısa sürede sonuç beklemek mümkün değildir. Burada Sayın Başbakanımızın, Sağlık Bakanımızın yaptığı çalışmaları takdir etmek gerekiyor.

Sigara ile mücadele, alkol bağımlılığı ile mücadele, uyuşturucu ile mücadele, internet bağımlılığı ile mücadele yapılmalıdır. Geçen internette rastladım. “Facebook ve Twitter bağımlılığı sigaradan daha az zarar verir” diyor. O nedenle belki bunlara yönlendirilebilir mi diye bir söz vardı. Türkiye bu mücadelede büyük mesafe aldı ve Dünya Sağlık Örgütü tarafından örnek ülke olarak gösterildi. Tabiî ki bu mücadele kolay olmadı.

Tütün endüstrisinin engellemelerine rağmen Anayasa mahkemesinin halk sağlığının yanında yer alması ve en önemlisi de halkın ve medyanın büyük desteği olmasıydı bunlar olmazdı. Dünya Sağlık Örgütü temsilcisi sigaraya karşı yürüttüğü mücadele ve elde ettiği başarı açısından Türkiye’yi “biricik ve benzersiz” bir ülke olarak nitelendirdi. “Türk gibi sigara içmek” deyimi artık tarihe karışıyor. Onun yerine “Türk gibi sigara ile mücadele etmek” deyimi yerleşiyor.

Artık asker sigarası da tarihe karıştı. Değerli vekillerimiz kaçak sigara kullanımının arttığıyla ilgili bir şeyler söylediler. Ama bizim elimizdeki Türkiye İstatistik Kurumunun verdiği istatistiklere göre 4 yıl içerisinde 3,5 milyon kişi sigarayı bıraktı. Bu rakamlar %31 den %27 ye indi. Amaç tabiî ki bunu daha iyi bir boyuta çıkarmak ve bu mücadeleyi iktidarıyla, muhalefetiyle, sivil toplum kuruluşlarıyla, ilim adamlarıyla, medyasıyla, halkıyla birlikte yürütmek. Geleceğindeki neslini bu tür kötü alışkanlılardan kurtarmak için yapılmış olan bu paneli düzenleyicilerine huzurlarınızda teşekkürler ediyorum.”

Bu yazıyı beğendiniz mi?

RSS Kaynağımıza abone olun!

Yorumlar (0) Geri izlemeler (0)

Yorum yapılmadı.


Leave a comment

Geri izleme yok.