SIRA TOPRAKLARIN SATIŞINA GELİR
SIRA TOPRAKLARIN SATIŞINA GELİR - Fethi KARADUMAN
“Yabancıların toprak almasında her türlü engelin ortadan kalkması, sağlıklı bir mali sistemin kurulması ve yol veya köprülere yatırılan sermayenin güven altına alınabilmesi için verilen güvenceler, ardından büyük sonuçlar getirecek olan diplomatik başarılardır. Önümüzde işlenmemiş ve zengin bir toprak bulunmaktadır; Batı sanayisi bu toprağa nüfuz etmeli ve ona sahip olmalıdır.” Times gazetesi (12 Şubat 1856)
1838’deki Serbest Ticaret Antlaşmasını (Balta Limanı Anlaşması), Tanzimat Fermanı izledi. 1854’teki ilk dış borçlanmayı, 1856 Islahat Fermanı, Fermanı da 1858 tarihli Arazi Kanunu izledi.
Fermanda tartışmalı olan bir nokta (kapitülasyon rejiminin toprak mülkiyetine nasıl uygulanacağı) açıklığa kavuşturularak Avrupalının uzun zamandır istediği bir ayrıcalık (imtiyaz) daha verildi: YABANCILARA OSMANLI ÜLKESİNDE TOPRAK MÜLKİYETİ HAKKI. BÖYLECE SERBEST TİCARETİN DAHA ÇOK KENTLERDE VE KENTSEL KURUMLARDA YARATTIĞI YIKIM, BATI SERMAYESİNİN GİRİŞİYLE KÖYLERDE DE GERÇEKLEŞEBİLİR DURUMA GELİYORDU[i].
Yabancılara toprak mülkiyeti hakkını tanıyan bir başka yasa, 18 Haziran 1867 günü “Tebaa-i Ecnebiyenin Emlâke Mutasarrıf Olmaları Hakkında” adıyla çıkarıldı.
Bu yasanın Birinci maddesi mülkiyet hakkını şöyle hükme bağlıyordu; Yabancı devletlerin uyrukları Osmanlı ülkesinin Hicaz bölgesi dışında, her tarafta devletin uyrukları gibi ve başka bir şarta uyulmayarak eski maddelerde anlatıldığı gibi onların bu konuda bağlı oldukları tüzüklere ve görevlere tabi olmak kaydıyla ŞEHİR VE KASABALARIN İÇİNDE VE DIŞINDA (KÖYLERDE VE KIRLARDA) MÜLKLERİ TASARRUF ETME HUKUKUNDAN YARARLANMAYA KABUL OLUNMUŞLARDIR.
İkinci maddesi; Birinci madde hükümleri gereğince şehirlerin içindeki ve dışındaki mülklerin tasarruf hakkına sahip olan yabancılar mülklerine ait olan bütün konularda Osmanlı Devleti uyruklarının yükümlü oldukları şartları yerine getirmeye zorunlu olacaklar ve bu zorunluluğun yasal sonucu olmak üzere:
Önce bu yabancılar mülklerin tasarruf ve intikal (geçme, birinden diğerine geçme) ve ferağı (bir mülkün tasarruf hakkını başkasına terk etme) ve istiğlâli (ipotek, gayrı menkullerin rehine konulması) hakkında halen yürürlükte olan ve gelecekte de meydana gelecek olan kanunlar ve belediye ve zabıta nizamlarına bağlı olacaklar.
İkinci olarak da bunlar hangi ad altında ve ne şekilde olursa olsun, şehirlerin içinde ve dışındaki Osmanlı Devleti’nin uyrukları olan mülk sahiplerinin yükümlü olduğu ve bundan böyle olabileceği bütün vergi yükümlülüklerini ve resimlerini ödeyeceklerdir[ii].
Yasanın bu maddelerini, kapitülasyonlara karşı ilk kafa tutma girişimi olarak gören Avrupa derhal tepkisini koydu. Büyük elçiler harekete geçtiler, bu sefer Saray 9 Haziran 1868 tarihinde bu konuda bir protokol imzalamak zorunda kaldı. Bu protokol “Yabancılara gayrı menkul (taşınmaz) hakkını veren kanunun antlaşmalarla saklı bağışıklıklara hiç bir zarar getirmeyeceğini ve bu bağışıklıkların taşınmaz mülk sahibi haline gelmiş yabancıların şahsını ve menkul (taşınabilir) mallarını kapsamaya devam edeceğini” açıklar. Protokol ayrıca Türkiye’de oturan yabancı uyruklar için ek güvenceler sağlar. “Konsolosluğun en az dokuz saat uzağındaki yerlerde, kolluk kuvvetlerine mensup görevliler yanlarında bir Konsolos bulunmadıkça buralarda oturan bir yabancının evine giremeyeceklerdir[iii].”
TWİTTER : fethikaraduman2
[i] Orhan Kurmuş, Emperyalizmin Türkiye’ye Girişi, Savaş Yayınları, s.76–122
[ii] Oğuzalıcı K. aktaran S. Yerasimos a.g.e. s.124–125
[iii] Testa L’den aktaran S. Yerasimos, a.g.e. s.126
Leave a comment
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.