Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım…

13Kas/24Kapalı

SEVGİ VE ÖZGÜRLÜK-1 – Seyfettin KARAMIZRAK

seyfettin-karamzrak

SEVGİ VE ÖZGÜRLÜK-1 - Seyfettin KARAMIZRAK
Dr. Peck, sevgiyi şöyle tanımlar: “Sevgi, insanın, kendisinin ve bir başkasının ruhsal tekâmülünü desteklemek amacıyla benliğini genişletme arzusudur”.
Sevgi kayıtsız şartsız saygıdeğer bulunmaktır. Sevgi fark edilmedir. Sevgi hoş görülmedir.
Sevgi paylaşmadır. Sevgi tanınma, bir insanın olabileceğinin en iyisi olmasına, gelişmesine imkân sağlamaya çalışmadır. Sevgi, şeffaf olmadır. Sevgi ihtiyaçtır.
Spinoza ise sevgiyi; “zorlama olmadan, yalnız özgür olduğunda yaşanabilen, insan gücünü somutlayan bir eylem” olarak ele almaktadır.
“Sevgi, kolların her zaman açık oluşudur. Sevgi için kollarınızı kaparsanız, kendinizin dışında tutacak hiçbir şey kalmadığını görürsünüz”.
Bademci’ye göre: “Sevgi tutku gibi zehirlisi olmayan, herkesin yetiştiremediği sıradan bir çiçektir.”

Sevgiyi en geniş anlamıyla: “İnsanları birbirine yaklaştıran olumlu ve iyi duyguların tümü” dür. “İnsan, sevme yeteneğini sevilerek kazanır. Sevmeden önce sevilmeyi öğrenir.”
Sevgi; “duygu ve düşünceleri paylaşma”, “hoşgörülü olma”, “kişinin kendisini tanımasına, yeteneklerini geliştirmesine yardımcı olma”, “saydam olma”, “insanın önemli gereksinimlerinden biri olma”, “merkeze hiçbir varlığı koymama”, “tutarlı bilgi sahibi olma”, “bilgi ve duyguyu inceltme, zenginleştirme” boyutlarını içerebilir. “Sevgide
hem ben, hem sen, hem de biz varız.”
Bu bağlamda; “Sevgi eğitim ortamında nasıl işe koşulabilir?” Yani “Sevgi ve özgürlük öğrencilere nasıl kazandırılabilir?” “Öğretmen sınıfta ne yapmalı ki, sevgi ve özgürlüğü
sağlayabilsin?”
1.Sevgi, duygu ve düşünceleri paylaşmaktır: Tüm kıyımların, korkuların, nefretlerin, kinlerin, savaşların bir nedeni de “adaletsiz paylaşma” yani bir bakıma “haksızlığa uğramadır.” denilebilir. Bu sav doğru olarak temele alınırsa, en azından dünyadaki tüm varlıklar, yine dünyadaki tüm nimetleri adilce paylaşmak zorundadır.
Suyu, havayı, yiyeceği, giyeceği, bilgiyi, duyguyu, beceriyi, düşünceyi, işi, kurumları, yaşadığımız evi, yuvayı, mahalleyi, semti, ili, bölgeyi, ülkeyi, dünyayı, kozmosu, tüm
varlıklarla birlikte paylaşırız. Yaşam tutarlı bir paylaşım olunca anlam taşıyabilir.
Ne olursa olsun “almak ve sahip olmak duygusu” tutku haline gelirse savaşların ve acıların sonu gelmez. Paylaşmayı bilmeyenlerde hep alma duygusu, bencilliği getirir. Bu
tutum da insanları yalnızlığa ve mutsuzluğa götürür. Paylaşmak yaşamaktan zevk almaktır oysa.
2.Sevgi hoşgörüdür; fakat vurdumduymaz olmak, boş vermek değildir: Eğitim ortamında öğrencilerce ileri sürülen karşı savları sabırla, kızmadan, alaya almadan, hoşgörüyle dinlenmeli; savını kanıtlayan öğrenciye pekiştireç verilmeli ve öğretmen kendi görüşünden vaz geçmelidir. Öğrenci savını kanıtlayamıyorsa, onu ikna etmeli; sınıfça doğruya
varmalı; fakat karşı görüşleri de yabana atmamalıdır.
Öğrenci; beklenmedik, tutarsız, istenmedik, genel ahlak ilkelerine ters düşen davranışlar gösterebilir. Böyle durumların nedeni araştırılmalı, yanlışlığını öğrenciye buldurarak onu ikna etmeli, tutarlı ve istendik davranışlar göstermesi için yardım etmelidir. Öğrenciyi hiçbir zaman disiplin kuruluna vermemeli. Aşağılayıcı, korkutucu, tehdit edici tümceler söylememeli; kin tutmamalı, nefret etmemelidir.
“Bu davranışın doğru değil; senden bunu beklemiyordum. Neden yaptın? Sana yardımcı olmak istiyorum; bana açıklar mısın?” gibi tümceler söylemeli, sorunun çözümüne gitmelidir.
Eğer sorun öğretmence çözülemeyecek düzeyde ise, okul rehberlik servisini, ya da diğer kurumları devreye sokmalıdır.

Öğretmen bir fikrin yanında yer almamalı, karşıt görüşte olanların düşüncelerini ileri sürmelerine imkân vermelidir. Öğrencileri sabırla, alaya almadan, kızmadan, sözlerini
kesmeden dinlemeli; düşüncelerini belirtenlere, kanıtlayanlara pekiştireç vermelidir.
Öğretmen tartışmayı öğrencilerin cevaplarıyla özetleyip bir sonuca varmalıdır. Tartışmalar boşlukta kalmamalıdır.
3.Sevgi kişinin kendisini tanımasına ve yeteneklerini geliştirmesine yardım etmektir: Her öğrencinin bilişsel, duyuşsal ve devinişsel hazır bulunuşluk düzeyleri arasında
ayrılıklar vardır. Eğitim her kişinin kendini tanımasına, yeteneklerini geliştirip varlığını gerçekleştirmesine imkân tanımalıdır. Her insan her bir derste aynı düzeyde, bilgi, beceri, duyuş geliştiremeyebilir.
Eğitimin bir amacı da, insanın gizil güçlerini en küçük yaşta ve en kısa zamanda belirleyip geliştirmektir. Tek tip insan yetiştirmeye yönelik etkinliklerden en çok, zeki, özürlü
ve özel yetenekli çocuklar zarar görmektedir.
Bunun sonucu olarak, pek çok insan eğitim sisteminde harcanmaktadır. Farklılıklar olmazsa gelişme ve değişme; benzerlikler olmazsa ahenk ve düzen olmaz. Her öğrenciye
istendik davranışı kazanabilecek yeterli zaman verilmelidir. Öğrenciye içten ve sevecen davranmalı; bütün etkinliklerin onun için olduğunu hissettirmelidir.
4.Sevgi saydam olmalıdır: İnsanlığın her dönemlerinde “doğruluk, iyilik, güzellik, adalet, yardımseverlik, erdemlik” yaşamın bir gereği olarak kabul edilip savunulmuştur.
“Yalan söylemek, çalmak, öldürmek, ikiyüzlülük, saldırganlık, dolandırıcılık vb.” ise genelde istenmedik davranışlar olarak benimsenmiştir.
Sevgide yalan, hile, ikiyüzlülük, üçkâğıt açma, kandırma, öç alma, kin duyma, gibi duygulara yer yoktur. Mevlana’nın dediği gibi “Ya göründüğün gibi ol, ya olduğun gibi görün!..” düşüncesi sevginin en belirgin özelliğidir. Eğitim ortamında öğretmen ve öğrenci duygu ve düşüncelerini hiç saklamadan ileri sürmelidir.
Bu ortamın sağlanması için önce öğretmen verdiği sözü yerine getirmeli; yerine getirmediği zaman da nedenini olduğu gibi açıklamalı ve öğrenciden özür dilemelidir.
Öğrencinin sorduğu sorulara kızmamalı; eğer cevabı bilmiyorsa, bunu açık seçik söylemeli; diğer yollara başvurmamalıdır.
Eğitim ortamı ile ilgili kuralları baştan belirtmeli; bazı kuralları, yazılı ve ödev günlerini, öğrencilerle birlikte saptamalı, bunlardan taviz vermemelidir. İlkelere kendisi de
uymalıdır. Hatalı olduğu zaman hatasını kabul etmeli, eleştiren öğrencilere ceza vermemelidir.
Eleştiriyi davranışla yönetmeli; hatayı öğrenciye buldurmalı; eleştiriden sonra öğretmen, “seni seviyorum, sen iyi insansın, bu davranışını düzeltirsen, mutlu olurum!..” gibi
tümceler söylemelidir.
Öğrenci ve öğretmen birbirlerine güvenmeli, öğrencinin anlattığı sırları öğretmen, başkalarına söylememelidir. Öğrenciler güvendikleri, halden anlayan, empati yapan,
gerektiğinde kendilerini haksızlığa karşı koruyan öğretmeni sever ve sayarlar.
Sevgiyle kalın…

Bu yazıyı beğendiniz mi?

RSS Kaynağımıza abone olun!

Yorumlar (0) Geri izlemeler (0)

Üzgünüz, yorum formu şu anda kapalı.

Geri izleme yok.