Doç. Dr. Canan Dağdeviren:
"Doç. Dr. Canan Dağdeviren: Gençlere ‘Ben de Canan Hoca gibi başarabilirim’ dedirtmek yaptığım işlerin bile ötesinde bir duygu..."
Bilim dünyasının parlayan yıldızlarından fizik mühendisi Doç. Dr. Canan Dağdeviren ilham konuşması yapmak için İstanbul’da öğrencilerle bir araya geldi. Konuşmasında “Aydınlık için karanlık da gerekli” diyen Dağdeviren, gençlere engellerle karşılaştıklarında pes etmek yerine daha çok motive olmalarını tavsiye ediyor.
Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencileri tarafından her yıl geleneksel olarak düzenlenen uluslararası öğrenci kongresi ALIS’in (A Look Into Science-Bilime Bir Bakış) bu yılki önemli konuklarından biri de dünyada fizik mühendisliği alanına adını altın harflerle yazdıran, 39 yaşındaki Doç. Dr. Canan Dağdeviren’di. Dağdeviren bu kongrede genç, parlak zihinlerle buluştu. Kongredeki ‘Aydınlık için Karanlık da Gerekli’ başlıklı konuşmasında öğrencilere sıklıkla pes etmemenin, düştüğü yerden kalkarak yola devam etmenin öneminden bahseden Dağdeviren yaklaşık bir saat sahnede kaldı. Konuşması boyunca kendi yaşamından örnekler veren Dağdeviren’i dinlerken hiçbir başarının tesadüf olmadığını bir kez daha hatırladım. Çok küçük yaşta koyduğu hedeflerden bir an olsun vazgeçmemesi ve yine çok küçük yaşta annesi sayesinde edindiği zaman yönetimi becerisi kariyer basamaklarını tırmanmasında önemli iki unsur olmuş.
2014’te Harvard Üniversitesi’nin Genç Akademi Üyesi seçilen, BBC’nin İlham Veren 100 Kadın Listesi’ne giren Dağdeviren Amerika’daki The Massachusetts Institute of Technology (MIT) Media Lab’de çalışmalarını sürdürüyor. Dağdeviren’le kariyer basamaklarını nasıl tırmandığını, anne olmanın ona kattıklarını, laboratuvar dışındaki hayatını ve son icadı olan parkinson hastalarına yönelik cihazını konuştuk.
Dağdeviren evlendiği gün bir yandan da üzerinde çalıştığı projeyi bitirmekle meşguldü.
◊ Yakın zamanda Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde düzenlenen uluslararası öğrenci sempozyumu ALIS’e katıldınız ve öğrencilere ilham veren bir konuşma yaptınız. Türkiye’de genç nesille buluşmak nasıl bir duyguydu?
Muazzam bir duyguydu. Özellikle bu öğrenci seminerine katılmak, oradaki Türkiye derecesine girmiş harika beyinlerle, öğrencilerle tanışmak, hocalarla sohbet etmek, Türkiye’nin başka şehirlerinden gelen tıp doktoru adaylarıyla buluşmak ve onların finale kalan projelerini değerlendirmek gerçekten çok güzeldi. Türkiye’deki genç nesle olan umudum daha da yeşerdi ve yanılmadığımı, umudumun canlı kalmasını -hep kendimi motive ettiğim gibi- bir kez daha hatırlamış oldum.
◊ Konuşmanızda hayal etmenin ve pes etmemenin önemine çokça vurgu yaptınız. Siz artık yaptıklarınızla dünya çapında tanınan bir isimsiniz. Bir gün burada olacağınızı hayal ediyor muydunuz diye sormak isterim ama konuşmanızı dinlediğimde buralara geleceğinizden yıllar öncesinden emindiniz gibi hissettim. Haklı mıyım?
Evet, haklısınız. Benim hep böyle kısa vadeli ve uzun vadeli planlarım olmuştu öğrenim hayatım boyunca. Akademisyen olmak, üniversitede kalmak, sürekli araştırmak ve öğrenmek için hayata gelmiş bir birey olduğumu düşünüyordum. Hatta lisedeyken biri bana “Ne yapacaksın ileride” diye sorduğunda “Akademisyen olacağım” diyordum. Bunu öğrenmiştim okuduğum kitaplardan, konuştuğum insanlardan… Mesela otobiyografi okumayı çok severim. Okuduğum otobiyografilerden ilhamla hep bunu düşünmüştüm.
BAŞKANA MEKTUP
◊ Özellikle bizim coğrafyamızda istediklerimize ulaşmanın kolay olmadığını, çok çaba sarf etmek gerektiğini de anlattınız gençlere. TÜBİTAK bursu için başvurunuzun kabul olmaması ve sonrasında vazgeçmeyip TÜBİTAK başkanına mektup yazma hikâyeniz çok anlamlıydı. Okurlarımızla da paylaşabilir misiniz rica etsem?
Sabancı Üniversitesi’nde yüksek lisans eğitimimi alırken yurtdışında bir seminere katılmak istemiştim, kaynaklarım yoktu, nasıl gidebileceğimi bilmiyordum ve TÜBİTAK’a başvurdum ama kazanamadım bursu. Daha sonra Hacettepe Vakfı’na başvurdum, öğretmenlerime söyledim ama her yerden ret geldi. TÜBİTAK’a da defalarca mail atmıştım ama dönüş alamamıştım. Başkanın okulu ziyaret edeceğini öğrendim ve kendisine bir mektup yazdım. Daha sonra okulda tüm korumalarını geçerek makam aracının camından mektubu kendisine uzattım ve “İstanbul’dan Ankara’ya dönerken yolda bunu okursanız çok sevinirim” dedim. Sonrasında tekrardan başvurdum ve kazandım bursu. Çok isteyerek ve hak ettiğimi düşünerek yazmıştım o mektubu. Bir şeyin olmasını sağlamak için gerçekten çok uğraşmanız gerekiyor. Fakat bunun türlü yolları var; çok araştırmak, herkese bahsetmek, sormak gerekiyor. Ben türlü projeler için birçok belediyeye hatta belediye başkanlarına mektuplar yazmıştım. Pes etmeden devam etmekten başka bir yol yok. Ben bu hikâyemi konferansta anlattıktan sonra bir başka öğrenci de bana mektup yazıp verdi “Hocam uçakta okursunuz” diye. Çok mutlu oldum.
◊ Sizi medya ve sosyal medya aracılığıyla takip edince cesur, kendinden emin ve son derece girişken bir kadın olarak görüyoruz. Öğrencilik yıllarınıza dönersek Hacettepe Üniversitesi’ndeki öğrenci Canan nasıl biriydi?
Öğrenci Canan aslında ilk başlarda birazcık ürkek, soru sorsam mı sormasam mı arasında gidip gelen biriydi. Fakat babam çok güzel bir şey yapmıştı. 2006 yılında girmiştim Hacettepe Üniversitesi’ne. O sırada kimsede laptop (dizüstü bilgisayar) vesaire yoktu ve babam benim için bir tane aldı. Ben o laptop’u kullanarak sayısız araştırmalar ve sunumlar yapıp kendime olan güvenimi arttırmıştım. Bir anekdot olarak eklemek isterim ki anne-babaların çocuklarına verdiği destek gerçekten çok önemli.
◊ Çok yoğun bir iş temponuz var. Bir süre önce de anne oldunuz. Zaman yönetimini nasıl ayarlıyorsunuz?
Çok iyi bir zaman ayarlama yeteneğim var. Bu yeteneğimi annemden kazandığımı düşünüyorum. Sofrada yemeğimizi yerken annem hep o haftaki planımızı sorar ve nasıl bu plana erişebileceğimiz hakkında bizden yorum isterdi. Ve ben buna artık çok aşinayım. Hep böyle bir haftalık performanstan çıktığım için çok iyi biliyorum. Tayga’dan (oğlu, 15 aylık) dolayı vaktim iyice daraldığı için de onun sayesinde artık neye ‘evet’ veya neye ‘hayır’ diyeceğimi daha iyi biliyorum.
Dağdeviren çalışmalarını MIT Media Lab’de sürdürüyor.
◊ Oğlunuz Tayga size her yerde eşlik ediyor. Anne olmanın işinize nasıl bir katkısı oldu, hayata hatta fiziğe bakış açınız dönüştü mü?
Tayga çok iyi bir takım arkadaşı. Gerçekten bana hem zamanımı daha efektif bir şekilde kullanma yetisi kazandırdı hem de aslında hayata daha sevecen ve yumuşak bir şekilde bakmamı sağladı. Tayga’ya sarıldığımda, okulda veya hayatta yaşadığım bütün sorunlar bir anda silinip gidiyor ve motivasyonumu daha hızlı bir şekilde kazanıyorum. Yani Tayga’nın sevgisi bana pozitif bir motivasyon kaynağı ve zorlukların üstesinden gelme yetisi kazandırdı diyebilirim.
◊ Instagram’da düğün gününüze ait paylaştığınız bir fotoğrafta, o gün dahi çalıştığınızı görüyoruz. Hiç durmaz mısınız? Başarmak için hiç durmamak mı gerekir? Sizin mottonuz nedir?
Aslında o fotoğrafın hikâyesini de anlatmak gerekirse tam düğün olduğu zaman bir projenin onaylanması gerekiyordu. Onay için de bir son tarihi vardı. Onu o zaman yapmam şarttı ve düğün günüm olmasına rağmen yaptım, evet. Zaman, lokasyon ve koşul fark etmeksizin eğer bir şey yapmam gerekiyorsa durmuyorum ve onu yapıyorum. Mottomu düşünmemiştim, ilginç bir soru. Benim mottom nedir acaba? Benim mottom aslında şu; bilgi ve sevgi paylaştıkça artar. Ben de onun için bilgimi ve sevgimi kişilerden, lokasyonlardan ve şartlardan bağımsız olarak yaymaya çalışıyorum ve bundan çok büyük keyif alıyorum.
GURME VE İYİYE YAKIN AŞÇI
◊ Laboratuvar dışındaki Canan Dağdeviren nasıl biri? Sosyal yaşamda neler yapmaktan hoşlanırsınız?
Ben çok hızlı hareket eden biriyim. Dışarıdan biri beni görse herhalde “Bu kız çok koşuyor” der. Ayrıca koşu yapmayı çok severim fiziksel anlamda. Çok iyi bir gurme olduğumu düşünürüm. Amerika’da farklı kültürleri daha iyi anlamak için farklı mutfakları denemeye çalışırım. Arkadaşlarımla birlikte restoran keşifleri yaparız.
◊ Peki, aynı zamanda iyi bir aşçı mısınız?
İyi bir aşçı mıyım bilmiyorum ama çok lezzetli ve uydurmasyon yemekler yaptığım kesin. Tatları birbirine birleştirip farklı lezzetler ortaya çıkarmayı çok seviyorum. Eşim yemekleri beğeniyor. Onun da harika restoranları var. O beğendiyse herhalde iyiye yakın bir aşçı olduğumu düşünüyorum.
◊ Sesinizin güzel olduğunu yine sosyal medya aracılığıyla paylaştığınız videolarda görüyoruz. Müzikle de aranız iyi sanırım...
Müziği çok severim, özellikle farklı müzikler dinlemeye, farklı konserlere gitmeye bayılırım. Öğrencilerimle birlikte şarkılar söylüyorum, çok hoşuma gidiyor.
◊ Evet, camdan yaptırdığınız sarı laboratuvarınızda Türkçe türküler çınlıyor, akademiden hocalara Türk kahvesi içirip “40 yıl iyi geçinelim” diyerek lokum yediriyorsunuz. Öğrencileriniz gitarla ‘Akdeniz Akşamları’nı çalıyor, siz de söylüyorsunuz. Türk kültürünü Amerika’da yaşatıyorsunuz diyebilir miyiz?
Türk kültürünü Amerika’da yaşatmayı seviyorum. Aslında Türk kültürü olarak da görmüyorum. Benim köklerim, geldiğim yerler tabii ki Türk kültürü ama bunun içinde birçok kültürün de etkisi olduğunu düşünüyorum. Türkiye çok kozmopolit bir ülke. Farklı yemekler, farklı tatlar, farklı renkleri, medeniyetleri birleştiren bir yapısı var. Ben de onun bir örneği olduğumu düşünüyorum.
Ve bu beni çok mutlu ediyor. Burada da bunu yaşatmak, aslında yaşatmak değil de kendim gibi olmak benim için çok doğal bir aktivite diyebilirim.
◊ Ne sıklıkta gidip gelebiliyorsunuz Türkiye’ye?
Tayga’dan ve pandemiden önce çok sık gidip geliyordum. Yılda en az 3-4 kere hem işlerim hem de sunumlar yapmak için. Anadolu’nun farklı şehirlerine gidip öğrencilerle buluşuyordum. Memleket hasreti çektiğim oluyor. Suyun tadını mesela çok özlüyorum. Türkiye’deki pastane kokularını çok özlüyorum. İnsanlarla sohbet etmeyi çok özlüyorum. Fakat yine de gelip gittiğim ve sıkı takipte olduğum için Türkiye’den çok ayrı kalmadığımı düşünüyorum.
◊ Dünyanın farklı yerlerinden birçok alanda sayısız ödülünüz var, adınızı her gün başka bir listede görüyor, gururlanıyoruz. Son olarak da BBC’nin 2023’te ilham veren 100 kadın listesine adınızı yazdırdınız. Bir an için durup, geriye dönüp baktığınızda tüm bunlar size ne hissettiriyor?
Bunlar bana şunu hissettiriyor; ‘Bir sonraki adımında ne yapabilirsin Canan? Bunu yapıp nasıl insanlığa sunabilirsin? Ve senden sonra gelecek insanlar bundan nasıl ilham ve motivasyon alabilir’ diye düşündürüyor. Herhangi bir şey yaptığımda veya herhangi bir ödülü kazandığımda hep bir sonraki aşamayı düşünüyorum. Daha çok ses getirmeli ve daha çok insana ilham olmalıyım diye düşünüyorum. Ve bunu da naçizane yaptığımı düşünüyorum. Genç bir bilim insanı olmama rağmen Türkiye’de birçok kişi tarafından tanınmak, gurur duyulması, birçok küçük çocuğun beyninde ‘Ben de yapabilirim, Canan Hoca gibi ben de olabilirim’ dedirtebilmek, ‘O da bizim gibi sıralardan geçti’ fikrini yankılandıra bilmek benim için çok önemli bir duygu. Hatta yaptığım işlerin bile ötesinde bir duygu. Bunu da yapabildiğim için gerçekten çok memnunum.
GİYİLEBİLİR TARAMA CİHAZINDAN TEŞHİSİ KOLAYLAŞTIRAN YÜZ PEDİNE...
◊ Canan Dağdeviren 10 saniyeden daha az sürede vücutta bulunduğu yerin hastalık haritasını çıkaran, bu sayede cilt kanseri gibi hastalıkların teşhisini kolaylaştıran bir yüz pedi icat etti. Vücuda yapıştırılan bu cihaz, sensörler aracılığıyla deri üzerindeki problemi tespit edip elektriksel bağlantılarla verileri bilgisayarda topluyor.
◊ Dağdeviren’in dünyada ses getiren buluşlarından biri de kalbe, akciğere ve diyaframa yapıştırılarak mekanik enerjiyi elektrik enerjisine dönüştürebilen, esnek ve giyilebilir bir kalp pili. Dağdeviren’in ekibiyle birlikte icat ettiği bu cihaz, diğerlerinin aksine kalp pili için gereken enerjiyi kendisi üretiyor. 5-7 yıl sonra değiştirilmesine gerek kalmıyor.
◊ Giyilebilir ultrason tarama cihazı icat eden Canan Dağdeviren meme kanserinin erken teşhis edilmesine olanak sağlıyor. Kadınlar bu aleti sutyen içine takarak kolay ve sık tarama yapabiliyorlar.
PARKİNSON HASTALARI İÇİN YENİ BULUŞ
◊ Bugüne kadar kalp pilinden meme kanserinin ultrasonla erken teşhisi için giyilebilir elektronik sutyene, cilt kanserini teşhis etmeye yarayan yüz pedine kadar birçok buluşunuz oldu. Son olarak da parkinson hastaları için bir cihaz ürettiğinizi duyduk... Tam olarak ne işe yarayacak bu cihaz?
Evet, hatta yayımlandı. Instagram’da da duyurdum. Parkinson hastalarının beyinlerinde beyin pilleri kullanılıyor, bu pillerde voltaj uygulanmasını sağlayan elektrotlar oluyor. Fakat bu elektrotlar zaman içerisinde beyinde sıvı birikimi olduğundan bozuluyor. Biz bunu tamamen ortadan kaldırıp fiziksel bir titreşimle elektrotların yaptığı nöronal aktiviteleri arttırmaya yönelik bir alet tasarladık. Bu arada tam 8 yıl sürdü bu proje, oldukça uzun. Birçok problemle karşılaştık ama sonunda gerçekleştirdik. Çok harika bir katkı oldu hem benim kişisel hayatım için hem de bilim dünyası için. Bunu da 38 yaşında beyin kanseri nedeniyle kaybettiğim dayımın eşi için yapmıştım. Ve literatüre de böyle girdi. Makalenin teşekkür bölümünde de kendisinden bahsettim. Ne mutlu bunu da gerçekleştirebildim.
"Herhangi bir şey yaptığımda veya herhangi bir ödülü kazandığımda hep bir sonraki aşamayı düşünüyorum. Daha çok ses getirmeli ve daha çok insana ilham olmalıyım diye düşünüyorum."
AİLENİN EN YENİ ÜYESİ
"Doç. Dr. Canan Dağdeviren: Gençlere ‘Ben de Canan Hoca gibi başarabilirim’ dedirtmek yaptığım işlerin bile ötesinde bir duygu..."
Canan Dağdeviren-Murat Mercan çiftinin oğulları Tayga 15 aylık.
‘İCATLARIMIN FİKREN DOĞUŞUNU DUYGULARIM ETKİLİYOR’
◊ Biraz araştırdığımda tüm icatlarınızın doğuşu aslında değer verdiğiniz, sevdiğiniz, ailenizin fertlerinin başına gelen sağlık problemlerinden sonra fikren ortaya çıkmış gibi duruyor. Son projelerinizden biri olan elektronik sutyeni de Fatma Teyzenizle hayal etmişsiniz. İcatlarınızın fikren doğuşu duygusal oluyor diyebilir miyiz? Seçimlerinizde hangi unsurlar rol oynuyor?
"Doç. Dr. Canan Dağdeviren: Gençlere ‘Ben de Canan Hoca gibi başarabilirim’ dedirtmek yaptığım işlerin bile ötesinde bir duygu..."
Kesinlikle duygusal, kesinlikle kişisel bir başlangıç diyebilirim. İcatlarımın fikren doğuşunu ailemin, sevdiklerimin başına gelen sağlık problemleri belirliyor. Büyük bir öğrenci grubum var. Onların ailelerinde olan olaylara da bir farkındalık yaratmak için bu tür deneyleri yapıyoruz.