İbadet… – Raif KANDEMİR
İbadet… - Raif KANDEMİR
Söze kestirmeden gireyim.
Din, dindar, dinci, din tüccarı, dinsiz, din dostu, din düşmanı… Say sayabildiğin kadar.
Peki bunlar ne zamandan beri gündemde bu derece önemli yer tutuyor? Yahut da bu Akım; ne zaman, kimin, kimlerin zamanında başladı ve bu günlere geldi. İşte bak burası önemli.
Fazla geriler gitmeye gerek yok. Son yirmi yıla bakarsak;
Din, insanlarımızın özel hayatında ve siyaset hayatında, işine gelenin işine geldiği gibi anlatılıp kullanılmaya başladı.
Daha çok dindar nesiller yetiştirme çalışmaları ağırlık kazandı.
Topluca muhafazakar olarak adlandırılan, tayin edicilerin düşünce ve tercihlerine göre inançlı insanlar mevki ve hak ettikleri (!) makamlara geldiler.
Ülkede işler, görünürde Din esas alınarak doğrulukla yürütülüyor.
Memleket, alnı secde gören insanlar sayesinde olması gereken yolda ilerliyor.
İslam’a bağlı gençlik yetiştiriliyor.
Eğitimde dini ağırlığa önem veriliyor…
Efendim bunların hepsi boş laflar. Söylemeye dilim varmıyor ama, bütün bunlar mukaddes inancımızı kullanarak, idareye hakim olmak. Dünya malına konmak için yapılan işlerin örtüsü…
Yukarıda sıraladığımız başlıklardan sadece din insanlarımızın hayatında önemli bir yer tutmaya başladı başlığını irdeleyecek olursak, aynı zamanda diğerlerinin de cevabı verilmiş olur.
Denilenin aksine gençler arasında “Deizm” hızlı yayılıyor.(Deizm veya yaradancılık, din, peygamber veya vahiy aracı olmaksızın bireyin akıl, gözlem, sezgi gibi yollarla Tanrı'nın varlığına inanmasına dayalı bir felsefi görüştür) Bu konuda zaman zaman gençlerle yaptığım görüşmelerde dinimize inanmaları yolundaki söylemlerime, gençler şöyle bir soru ile cevap verdiler. Hangi dine ?
Ne demek tabi ki İslam dinine.
Tamam da o kadar çok din var ki, hangisine?
Olur mu öyle şey. Din tekdir. O da İslam’dır.
Her bir tarikat, her bir cemaat ayrı bir din. Hatta o kadar ki neredeyse birbirlerini dinsiz ilan edecekler. Hangisi doğru? Hangisine inanalım?
Gördünüz mü başımıza geleni.
İşaret istiyorsanız onu da göstereyim. Vakit namazların da bir yana bıraktım. Sadece Cuma namazı cemaatinden söz edeceğim. Dini referans gösterenlerin dediklerinin aksine, dinin ne hale geldiğini göreceksiniz.
45 yıldır namazlarımı aynı camide kılarım.
Evvelce Cuma namazlarında caminin üç katı da dolardı. Caminin kocaman avlusunda namaza duracak yer bulunamazdı. Cemaat caminin önünden geçen caddelere seccadeler, kartonlar, kağıtlar serer namaza dururdu. Adeta trafik aksardı.
Evvelden camide yer bulabilmek için ezan okunmadan en az 20-25 dakika önce gider zor yer bulurduk. Peki aynı camide cemaatin bu günkü durumu şimdi ne alemde? Söyleyeyim. Cami’nin yarısı boş.
Şimdi ezana bir iki dakika kala veyahut da ezan okunurken gidiyoruz. Rahatlıkla yer bulabiliyor hatta yer seçiyoruz. Neden? Çünkü cemaat gözle görülür biçimde ve önemli ölçüde azaldı.
Bütün bunlara kim, kimler sebep oldu dersiniz?
Cemaat mi?
Diyanet mi? Din görevlileri mi ?
Din referanslı seçilmiş yöneticiler mi? Din referansıyla atanmış görevliler mi?
Rabbim Ku’an ile müjdeleyip indirdiği dinimizi hurafecilerden, istismarcılardan korusun inşallah…
https://www.kocaeligazetesi.com.tr/makale/19543498/raif-kandemir/ibadet