Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım… Şikayet edeceğine sen de alternatifini oluştur.

27Şub/24Kapalı

Osman Bölükbaşı yaşasaydı, bugünkü siyasetçilere neler derdi? – M.Tanzer ÜNAL

osman-bolukbasi

Osman Bölükbaşı yaşasaydı, bugünkü siyasetçilere neler derdi? - M.Tanzer ÜNAL

Osman Bölükbaşı…

Genç kuşaklar onu tanımaz.

O, uzun yıllar Türk siyasetinin en renkli kişisiydi.

Bizim gibi 70’liklerin belleğinden hiç silinmeyen bir siyasetçi…

Nutukları, esprileri ve hazırcevaplığı ile kitleleri hep peşinden sürüklerdi.

Doğuştan muhalifti, iktidarların hep korkulu rüyası oldu.

1911’de Kırşehir’de doğdu.

İyi eğitim aldı, İstanbul Erkek Lisesi’nden sonra Fransa’ya gitti, Paris Sorbonne Üniversitesi’ni matematikçi olarak bitirdi.

Öğretmenlik yaptı, devlette değişik görevlerde bulundu.

1946’da, Türkiye çok partili demokrasiye geçtiğinde siyasete girdi, 1950’de milletvekili seçildi, 1973 yılına kadar siyasette, siyasetin tam göbeğinde yer aldı.

Sözleriyle toplumu hem güldürdü, hem düşündürdü.

Eleştirdikleri kişiler hep zor durumda kaldı.

Bugün yaşasaydı, günümüz siyasetçileriyle ilgili kim bilir neler söylerdi neler…

Bir zamanlar TRT’ye takmıştı, sabah akşam TRT’yi eleştiriyordu, adı “Tırt Osman”a çıkmıştı.

Adı hiçbir şaibeye karışmadı, hep tertemiz kaldı.

Genel başkanı olduğu parti koalisyon ortaklığı yaparken, bakan olmayı aklının ucundan dahi geçirmedi.

Debdebeyi ve saltanatı hep elinin tersiyle itti.

“Kırmızı plakalı” makam aracı ile dolaşmak varken, o evine dolmuşla gidip geliyordu.

O, bir “nutuk atma” üstadı idi.

Meclis kürsüsüne çıkıp konuşmaya başladığı zaman yer yerinden oynar, konuşması saatler sürerdi.

Bir gün 4.5 saatlik konuşmasıyla rekor kırmıştı.

Türkiye, belki de “dünya miting rekoru” da ona aitti.

Düzce’deki mitingi tam 8 saat 35 dakika sürmüş, kendisini dinlemek için toplananlar biran olsun meydandan ayrılmamışlardı.

Meclis’te girdiği ilk tartışma

Osman Bölükbaşı, herkese muhalifti, hatta kendine bile.

Eleştiri yelpazesi 180 dereceydi, herkes bu eleştirilerden nasibi alırdı.

Bu eleştirilerden başı derde de giriyordu, tam 6 kez cezaevinde yattı.

Siyasi hiciv (yergi, sivri söz), ilk kez onun döneminde Meclis’e girmişti.

Meclis onu ilk DP Milletvekili Murat Ali Ülgen ile girdiği tartışmayla tanımıştı.

Ülgen, Bölükbaşı'na sinirlenip ‘‘Erkeksen gel’’ deyince, aldığı yanıt çok sivriydi: ‘‘Ben erkekliğimin zekâtını versem, sen de erkek olursun.’’ Osman Bölükbaşı’nın sert eleştirileri ve memleketi Kırşehir’de aldığı seçim sonuçları, DP iktidarını çok kızdırıyordu.

Yasa çıkardılar, Kırşehir ilini “ilçe” yaptılar.

Bu karar, Osman Bölükbaşı’nı çıldırtmıştı, DP grubuna dönerek ‘‘Son söz milletindir. Tüzük var tüzük. Utanın! Utanın, zalimin uşakları. Topunuz ne olduğunuzu gösterdiniz, haysiyetten mahrum insanlar’’ diye bağırdı. Bu tepkisi nedeniyle, üç birleşim Genel Kurul'dan ihraç cezası aldı. Sert üslubunu salondan çıkarken de sürdürdü: ‘‘Namussuzlar. Namussuz olmasanız, bu kanunu böyle çıkarmazdınız. Haysiyetsiz herifler, haysiyetsizler!’’

Bunun üzerine TBMM'ye açıkça hakaret ettiği gerekçesiyle önce dokunulmazlığı kaldırdı, ardından da Meclis'in manevi şahsiyetini tahkir ettiği gerekçesiyle 10 ay hapis cezasına çarptırıldı.

Bölükbaşı’nın hayal kırıklıkları

Bölükbaşı, büyük bir hayâl kırıklığı içindeydi.

Kimin elinden tutmuşsa, onun ihanetiyle karşılaşmıştı.

1950'de, MP'den tek başına milletvekili oldu. 1954 ve 1957 seçimlerinde kendisiyle birlikte, parlamentoya yeni isimler taşıdı.

1961, 1965 ve 1969 seçimlerinde de Bölükbaşı'nın sayesinde parlamentoya giren milletvekilleri oldu.

Ama seçilenlerin çoğu, parti değiştiriyordu.

Tedbir olsun diye, 1969 seçimlerine giren adaylardan, istifa etmeyeceklerine dair noter taahhütnamesi aldı.

Osman Bölükbaşı, siyaset sahnesinden rüzgâr gibi geçti.

1972 yılında MP Büyük Kongresi sırasında, "Artık enerjim tükendi. Gemi aslanı gibi lider olmak istemiyorum. Ama beni peşinen ölüme mahkûm etmek istiyorsanız, yine genel başkan seçin" diyordu.

1950, 1954, 1957, 1961, 1965 ve 1969 genel seçimlerinde milletvekili seçildi, 1973’te daha dönemi bitmeden, seçimlere birkaç ay kala, milletvekilliğinden istifa ederek TBMM’ye veda etti.

Uzun yaşadı, 6 Şubat 2002’de 91 yaşında hayata veda etti.

Osman Bölükbaşı, anılarını yazmadı.

Türk siyaset tarihi için belki de en büyük eksiklik bu.

Kendisiyle tanışmadım.

Oğlu Deniz Bölükbaşı ile “asker arkadaşı” idik.

Babasının anılarını bir kitapta toplayacağını hep anlatırdı, zamanı yetmedi, o da bu dünyadan göçüp gitti.

Sözleriyle ilgili bazı “derleme çalışması” yapıldı, ama yetersiz.

Osman Bölükbaşı’nın, artılarıyla eksileriyle “ölümsüzleştirilmesi” şart!

Osman BÖLÜKBAŞI’nın tarihe geçen sözleri

*Bir defasında Bölükbaşı, İsmet İnönü ve İnönü'nün o zamanlar küçük yaşta olan torunu uçaktadırlar ve yan yana oturmaktadırlar. Bu esnada İsmet İnönü'nün torunu dedesine dönüp, "Dede, aşağıya ekmek atsam insanlar mutlu olur mu?" diye sorar. Daha İnönü yanıt vermeden Bölükbaşı verir cevabı: "Dedeni atsan çok daha mutlu olurlar!"

*”Dün sövdüklerini bugün övenler, dün övdüklerine bugün sövenler göstermiştir ki, köpekler her avcı ile ava çıkarlar.”

*‘‘Hayatım boyunca bütün sektörleri tetkik ettim, en kârlısının din ticareti olduğunu gördüm.''

*İşadamlarına hitaben, "Ah benim aslan görünüşlü, tavşan yürekli büyük sermayem.”

*Yurtdışında, "Atalarınızın Viyana'da ne işi vardı?" sorusuna cevaben; "Haçlı Seferleri'ne iade-i ziyaret!"

"Türkiye’nin hiçbir vilayetinde yüzde 3’ten fazla oy almayan bir partiye mensup milletvekilini iki seçimde de seçen Kırşehir’in, bir içtimai ve siyasi bünye itibariyle anormallik göstermekte olduğunu inkâr etmek mümkün değildir" şeklinde konuşan Adnan Menderes'e cevaben; "Vilayeti kaldırdınız, bizi de kaldırın da zulmünüz tamam olsun".

*Kendi partisinden seçilip başka partiye geçen vekiller için; "Düğünü biz yapıyoruz, gerdeğe başkası ile giriyorlar"

*Düzce'deki bir mitinginde 8 saat 35 dakika konuşarak rekor kırdı. Demokrat Parti iktidarına yönelik olarak "İktidar konuşmayı yasakladı, bakışmayı da yasaklamadan önce birbirimizi doya doya süzelim" diyerek kendisini izlemeye gelen kalabalıkla uzun uzun bakıştı.

*Meydanlarda gürler, büyük alkış alır, fakat oylar sayılınca hep muhalefette kalan Osman Bölükbaşı, dinleyicilerine şöyle yakınırdı: ‘‘Sizin harmanınız büyük de, taneniz çıkmıyor... Burada beni dinlerken aşka gelip Rahman'ı (Allah'ı) alkışlarsınız, sandık başına gidince şeytana sarılırsınız.’’

*1950'lilerde millet meclisinde kürsüde konuşurken, Demokrat Parti milletvekili Hüseyin Balık, oturduğu yerden sürekli kendisine laf atınca dayanamayıp, "Oynama balık, yutarım seni" diye çıkıştı.

*12 Mart 1971 tarihinde, komutanlar muhtıra verince, Demirel başbakanlıktan istifa etmiş ardından, CHP Genel Sekreteri Bülent Ecevit de, "Bu hareket, bana karşı" diyerek, görevinden ayrılmıştı. Bu gelişmeler üzerine Osman Bölükbaşı: "Azrail Adalet Partisi'ne girdi, ama cenaze CHP'den çıktı" diyerek durumu çok güzel özetlemişti.

*Sürekli ihanetlerle karşılaşan Bölükbaşı, 1973'te, "Erciyes Dağı kadar derdim var. Artık, gemi aslanı gibi lider olmak istemiyorum" diyerek siyaseti bıraktı.

*Adnan Menderes'in idamı üzerine : ''Adnan Bey'i (Menderes), gerekli zamanda uyarmayan, ona sadece kulluk eden milletvekilleri astırdı. Milletvekillerinin, liderlerin dostu olması, köle gibi hareket etmemesi gerekir.''

*9 Eylül 1973 günü siyasete veda eden Osman Bölükbaşı, sebebini soranlara, şunları söyledi: "Yüzünde, göz izi yok sanarak, siyaset denilen Leylâya gönül verdim. Sonradan anladım ki; benden önce, kırk bin kişinin nikâhından geçmiş."

*1975'te, Senato seçimleri sırasında, AP'den adaylık teklifi gelince kendilerine teşekkür eden Bölükbaşı şu cevabı verdi: "Halkın, gönlünde bayrak gibi direğe çektiği insanlar, başkasının koltuğu altına giremez."

*''Çoğu insan, siyaseti makam ve mevki için yapar. Benim, o işlerde hiç gözüm olmadı. Çünkü imanım padişahtır. Ben de onun veziriyim. Bundan büyük rütbe olur mu?''

*1977 yılı Aralık ayında, Adalet Partili 11 milletvekili, bakanlık uğruna CHP'ye geçer. Ardından, bir gensoru önergesi ile Demirel Hükümeti düşürülür. Bu olaydan hemen sonra, Süleyman Bey'e "geçmiş olsun" ziyaretinde bulunana Osman Bölükbaşı, kendisine, şunları söyler: "Süleyman Bey, üzülme. Benim bağrım, ihanetin Karacaahmet Mezarlığı'na döndü. Senin bağrındaki ise, daha köy mezarlığı."

*12 Eylül 1980 İhtilâli öncesinde, devrin Başbakanı Süleyman Bey'i ziyaret ederek, kendisine şunları söyler: "Süleyman Bey, görüyorum ki sel geliyor. Önünde durma, kenarında dur."

*''Siyasi hayatımda beni en çok üzen, ne zaman konuşmaya başlasam İsmet paşanın kulaklığını çıkarıp masaya koymasıydı.''

*Patırtılı gürültülü geçen bir oturumdan sonra İsmet İnönü, Bölükbaşı’ya soruyor: “Eeee Bölükbaşı, sen bize de muhaliftin… Söyle bakalım hangi devir daha iyi?” Bölükbaşı bu, laf altında kalır mı? “Paşam, sizin devir de baklava börekle yutulur cinsten değildi!”

*''12 Eylül sonrasında tutuklanan milliyetçi gençlerin hali beni çok üzdü. Devleti korumakla mükellef olan kurumlar vazifelerini yapsaydı, milliyetçi gençlerin başı belâya girmezdi.''

*12 Eylül sonrası kurulan partiler için değerlendirme yapan Bölükbaşı ANAP için şunları söyler ve haklı çıkar : "ANAP, bulunmuş eşya deposu gibi. Bilirsiniz, tramvaylarda, otobüslerde bulunan her çeşit eşya, bir ambarda depolanır. Bunların içinde, ayakkabılar, şapkalar, cüzdanlar ve aklınıza ne gelirse her şey vardır. Ayrıca bunların, birbiriyle bağdaşacak hiçbir yanı yoktur. Tesadüfen bir araya gelmişler, dağılacaklardır.”

*''Şimdi bir başka siyasi ile ilgili değerlendirmemi yapıyorum, arif olan anlar: Şeytan öldü, evliya oldu.''

*"Tansu Çiller'i nasıl buluyorsunuz?" diyorlar. Ben de onlara şunu söylüyorum: "Ağam bir hâtun aldı, belâyı satın aldı."

*''Biliyorsunuz, ben bu milleti severim. Bilirim ki, bu millet de beni sever. İkimizin bu hali, birbirini sevip de, evlenemeyen oğlanla kızın kaderine benziyor.”

*''Ben iki şeye şaşarım: Yedi devirde kavga ettim, beni nasıl yaşattılar; siyasete girdiğim gibi çıktım, bu nasıl oldu?''

*Demirel'in yeni yeni parladığı yıllar. Partisiyle birlikte Kırşehir'e gider. Kalabalık, izzet ikram, deve kesmeler… Alınan reaksiyon ziyadesiyle mutlu eder Demirel'i. Sonra da Bölükbaşı memleketine gider. Hemen şakşakçılar Demirel'e raporu verir. Bölükbaşı'nın memleketinde sana deve, ona koç kestiler. Seni daha iyi ağırladılar derler. Demirel Bölükbaşı'nı bir yerde görür, yanına gider üstat memleketinde bana çok iyi davrandılar. Deve kestiler, sağ olsunlar der. Sonra da inceden ayar vermek için üzüntülü bir şekilde duydum ki sana da koç kesmiş hemşerilerin, ayıp etmişler der. Bölükbaşı yine kendinden emin şekilde Demirel' e döner ve cevabını yapıştırır: "Evlat, bizim oralarda deveye deve, koça koç keserler!"

*“Zengini hayırsız evlat, memuru süslü avrat, siyasetçiyi kuru inat batırır”.

*“İnsanın sağlamı, çürüğü; çıplak baldır ve sarı altın karşısında belli olur”.

*“Evlilik insan hayatının en büyük kumarıdır. Bu kumarda kazandığını söyleyen bazı yalancılara rastlanır. İlk günlerde döperle (dopink veren) kazanırsın, sonunda floş ruayelle (kumar) kaybedersin. Bu yüzüğün esareti, cellâdın kemendinden daha acımasızdır. Hayattaki en pahalı hovardalık evliliktir”.

*“Yerin mevkii oturandan gelir. Adam olan oturduğu sandalyeden şeref almaz, ona şeref verir. Adam vardır kırık sandalyede bir Fatih, bir Kanuni gibi oturur. Adam vardır en parlak sandalyede bir yığın saman gibi oturur”.

*“Para da insanlar gibidir. Kimden iltifat görürse onda toplanır. Ben hiç yüz vermediğim için gelen gitti, gelen gitti. Tıpkı politikadaki vefasız talebelerim gibi”.

*Bölükbaşı Kızılay’da dolmuş durağında beklerken kendini tanıyan bir vatandaşın “Siz de mi dolmuş kuyruğunda sıra bekliyorsunuz?” sorusuna karşılık şunu söylemiştir “Ne yapalım yavrum, zamanında cebimizi doldurmadık şimdi dolmuşu dolduruyoruz”.

*“TRT’nin partizanlığına karşı çıktım, adımızı Tırt Osman’a çıkardılar. Hırt’ı çok olan memlekette varsın bir de tırt olsun”.

*“Bir siyasi parti, muhalefetteyken nişanlı bir kıza benzer. Dili tatlı olur. Uyandırdığı ümitler insanı hayali bir saadet âleminde bir beşik gibi sallar”.

*“Koltuğunun altında haç taşıyan, fakat hacı görünmeye çalışan, gavur diye öldürüp, şehit diye namaz kıldıran siyasetçilerden sakınılmalıdır”.

*“Demokrasi mücadelesinde ahlak ve fazilet imtihanın da çok düşük not alanlar, günün birinde muarızlarına karşı edep ve nezahet müdafiliği yapmaya kalkıştıkları takdirde, “güveyi evine gebe olarak gelmiş olmasına rağmen, kayınvalidesinden küpe takmak üzere kulağını deldirmesine müsaade isteyen hain gelin” gibi tiksintiyle karşılanır”.

*“Seçimlerde vatandaşın oyu, hesabı tarih ve Allah Teâlâ huzurunda verilecek bir millet emanetidir”.

*“Bizler TBMM kapanacağına, dört günlük hayat defterimiz kapansın diyenlerdeniz”.

*“Kimse Türk milletine tepeden bakmasın, memleketi bir vakıf kendisini de mütevelli sanmasın”.

*“Ben Anadolu’nun boz toprağının uşağıyım. Sarayım çalı dibidir. Siyasette davam, hayattan nasibini almamış, benzi sarı ve boynu büküklerin davasıdır”.

*“Siyasi hayatta vefa ve sadakat, karaborsada bile bulunmayan bir metaya döndü”.

*“Hasmın güllesi tesir etmez, ama dostun bir fiskesi yıkar beni”.

*“Gördüğüm vefasızlık, nankörlük ve ihanetler gönlümde sızısı bir türlü dinmeyen yaralar açmıştır. Bağrım Karacaahmet Mezarlığına dönmüştür”.

*“Bunların en temizi genelevden emeklidir. Kırk orospu bir araya gelse böyle bir piç doğuramaz.”(Siyasette karşılaştığı bazı şahıslar için).

*“Düğünü biz yapıyoruz, gerdeğe başkası ile giriyorlar. (Bölükbaşı’nın, partisinden seçilip, sonradan başka partilere geçenler için söylediği söz.)

*Miting meydanlarında Bölükbaşı’yı coşkuyla dinleyen büyük kalabalıkların, seçim sandığında partisine oy vermemeleri konusunda Bölükbaşı şunları söylemiştir: “Bizim tanesi çıkmayan harmanımız boldur. Sapı uzun, tanesi kıt Türk milleti; meydanlarda veriminiz bol, benden alkışlarınızı esirgemezsiniz, ama sandık başına gidince başkasına oy verirsiniz.”

*“Bizim kümeste tavuk çok… Ama hep başkalarının folluğuna yumurtluyorlar”.

*“Bu millet Bölükbaşı’yı alkışladı; İnönü’yü karşıladı; oylarını Menderes’e verdi”.

*“Meydanlarda rahman diye alkışlarsınız, sandık başına gidince şeytana sarılırsınız”.

*“(Doğru söylüyorsun diyen kalabalıklara):Ben doğruyum ama ne çare, ah birde sizi doğru yola getirebilseydim, harmanı bol tanesi az milletim”.

*Behiye Aksoy'a ithafen:

Bende saç ağarmış, gönül tüter mi,

Kül olmuş sinemde çiğdem biter mi ,

Viran yerde ahu bülbül öter mi,

Geçelim güzelim gel bu sevdadan''

Dörtlüklerini yazmıştı. Bunları Behiye Aksoy İçin mi yazdınız diye soranlara Osman Bölükbaşı şu cevabı vermiş ; ''Eli elime değmedi ama lafı anamı belledi.''

*"Bu memlekette fazilet mücadelesi yapanlar, daha sonra sefalet mücadelesi verirler."


Bu yazıyı beğendiniz mi?

RSS Kaynağımıza abone olun!

Yorumlar (0) Geri izlemeler (0)

Üzgünüz, yorum formu şu anda kapalı.

Geri izleme yok.