Türkan Kandıralı ile klarnet üzerine… – Gül ANASAL
Türkan Kandıralı ile klarnet üzerine… - Gül ANASAL
Çocukluğumdan beri evde Mustafa Kandıralı adı geçti mi ilk aklıma klarneti, oyun havaları ve bayram sabahlarının neşeli müzikleri gelirdi. 2020 yılında kaybettiğimiz Mustafa Kandıralı sadece Türkiye’de değil dünya genelinde bir sanatçıydı.
Geçtiğimiz hafta Kocaeli Dokümantasyon Merkezi’nin yaşayan tarih konuğu ise Mustafa Kandıralı’nın yetiştirdiği klarnet ustalarından birisi olan yeğeni Türkan Kandıralı’ydı.
Müzeyyen Ünal, “Değerli misafirler hoş geldiniz. Kocaeli Dokümantasyon Merkezi’nin yaşayan tarih sohbetlerinde bugün Sayın Türkan Kandıralı’yı ağırlıyoruz. Türkan Kandıralı hepinizin de bildiği gibi Türkiye’nin hatta ben çok rahat söyleyebilirim dünyanın sayılı virtüözlerinden bir tanesi ve Kandıra’dan yetiştiği için de gurur duyduğumuz değerli bir isim, hoş geldiniz diyorum.” diyerek açılış konuşmasını yapıyor.
“Türkan adı benim en çok ilgimi çeken, erkek ismi olarak başka yerlerde değil de Kandıra’da biraz fazlaca veriliyor, acaba neden? Türkan adının ne özelliği var?” diye soruyor Müzeyyen Ünal
“Benden önceki büyüklerim erkek olarak doğmuşlar. Üç erkek çocuğundan sonra kız beklentisi olan annem Türkan ismini koyacakmış ve ben de erkek doğunca annem ‘sözümden dönmüyorum’ diyerek adımı Türkan koymuş. Ama Kandıra’da Türkan ismi çok yaygın... Elli atmış sene evvel nüfus müdürlüğünde çalışanları az buçuk biliyoruz. Acaba Türkkan ismini Türkan olarak anlayıp kayıtlara öyle geçmiş olabilir mi? diye de düşünüyorum.”
“Kandıra, sizin mesleğiniz, yeteneğiniz itibariyle de Türkiye’nin müzisyen yetiştiren, hem de kendi kendilerine çabalayarak doğuştan, yaratılıştan müzisyenlerin yetiştiği bir yer olarak biliyoruz ki Kandıralı soyadıyla gelen ilk çığırı Mustafa Kandıralı açmış ve ardından da sizin adınızı duyuyoruz. Galiba birde Kısmet Kandıralı’nın adı duyuluyor. Ailenizden bahsetmeden önce bize kısaca biyografinizden bahseder misiniz?”
“1957 senesinde Kandıra’da doğdum. O zamanlar dedemi hayal meyal hatırlıyorum. Recep usta derlerdi dedeme. Kendimi bildiğim üç - beş yaşlarından sonra babam klarneti elinden hiç düşürmezdi rahmetli. Dedem de klarnetçiymiş ama ben dedemi klarnet çalarken görmedim. Bizim soyadımız aslında çalgıcıdır, sonradan Kandıralı olmuş. Mustafa amcam değiştirmiş. Babam dışarıya çıktıktan sonra ben babamın klarnetini kurcalardım. İlkokula başladıktan sonra çantama koyup okula götürür ve teneffüslerde çalardım. O kadar hoşuma gidiyordu ki onunla uğraşmak, kitaplardan, derslerden daha önemliydi benim için.” diyor Türkan Kandıralı kendisini anlatırken ve ekliyor. “Klarnetle doğdum, klarnetle büyüdüm, hala da öyleyim.”
“İlkokulda folklor çalışmaları oldu, ben on - on bir yaşlarındaydım ve klarnetle bir şeyler çalmaya başladım. Bizim bir özelliğimiz var, bir eseri bir kere dinleriz ikincisinde onu besteleyen kişiden daha iyi çalarız. Kandıra’da nota derslerini aldığım İsmail Şenoğlu hocam vardı. Kandıralı müzik ekibine dahil olduk. Eriş ağabeyimiz vardı onun evinde toplanırdık. Udi ağabeyimiz Nurettin Portakal vardı. Bir şarkı dinlediğimizde o şarkı o gece Eriş ağabeyin evinde ezberlenecekti. Sonra Kandıra müzik konusunda az gelmeye başladı ve İzmit’e Halkevine geldim. Kandıra’da okuyor İzmit’e de müzik çalışmalarına geliyordum. Ayrıca burada da bir folklor gurubu vardı, onunla da bütün Türkiye genelinde her yere müzik yapmaya gidiyorduk. Tatillerde İstanbul’a Mustafa amcamın yanına gidiyordum, 1969 - 1970’li yıllarda Kandıra ve İzmit bana az gelmeye başladığı için bir gidişimde Üsküdar Musiki Cemiyetini araştırdım. Orada hemşehrimiz Amir Ateş hocamız vardı. Ve ben yedi yıl buraya devam ettim. Televizyon henüz yoktu ve TRT’nin deneme yayınlarının yapıldığı yıllarda biz on beş günde bir Üsküdar Musiki Cemiyeti olarak program yapıyorduk. Çeşitli sebeplerden dolayı askerliğimi yapmak istedim ve amcam sayesinde İstanbul’da askerliğimi yaptım.”
Askerliğinin bitmesine on bir – on iki ay varken “bir ayım kaldı” diyerek sevdiği İzmitli bir kızla evlenme işini hızlandırmış ve askerliği devam ederken evlenmiş Türkan Kandıralı. O dönemlerde Maksim Gazinosu’nda amcası ile çalışmaya başlamış. Maksim'de çalmaya devam etmek için kendisine sunulan pek çok imkânı geri çevirmiş. “Maksim'de çalınca hayat değişiyor, müziğe bakış, hayata bakış değişiyor. Benim hedefim amcam gibi olmaktı. ‘ Hedef olmayan kurşun hiçbir yere inmez.’ Bana çocukken sorduklarında Mustafa amcam gibi olacağım derdim. Maksim de her çıkan sanatçıyla sahnedeydim. O yüzden folklora ve batı müziğine merakım artmış olabilir.”
“Bizim yörenin klarnetinden çıkan tını bunu gururla söyleyebilirim. Türkiye’nin hiçbir yerinde o tınıyı veremiyorlar. Kandıra’ya has bir durum bu...”
Müzeyyen Ünal, “Bir albümünüze baktım, sadece Türk Sanat Müziği değil, sadece Türk Müziği değil, dünyanın çeşitli akımlarını da ifade eden parçalar var içerisinde. Buna nasıl ulaştınız. Tüm müziklerde nasıl başarıyı yakaladınız?”
Türkan Kandıralı, “Küçükken her türlü müziği dinlerdim. Sadece klarnetle sanat müziği çalmak, peşrev çalmak, oyun havası çalmak beni doyurmuyordu. Klarnetten dünyadaki bütün müziklerden gelen şeyleri kendim çalmaya çalışarak ve severek yaptım bu işi.”
O albümün çıkması da herkesin Türkan Kandıralı’ya albüm sorması üzerine olmuş. “Yunanlı bir klarnetçi vardı Vassilis Saleas diye. Amcam Yunanistan da çok sevilirdi. Türkiye’de kendisiyle tanıştım. Vassilis Saleas’in bana kaset sormasıyla albüm maceram başladı.” diyor
Türkan Kandıralı ilk albümü için klarnetle oyun havası çalmamış. Nedeni ise amcasının A’dan Z’ye oyun havalarını en iyi şekilde icra etmesiymiş. “Taklit eder gibi aynısını çalmak bana yakışmaz.” diye düşünmüş her zaman. İlk albümünü dünya müziklerinden yapmış. Dünya ülkelerinde özellikle oraya ait olan, orayı hatırlatacak olan müzikleri seçmiş. Türkiye’de ise klarnet konusunda Kandıra kadar eski olan Elazığ’ı seçmiş. Ve böylece dünyaya açılmış Türkan Kandıralı.
“Ben İstanbul’da amcamın yanında kaldığım zamanlar Ajda Pekkan’ın orkestrasında saksafon çalan ve devamlı yurtdışına giden birisi vardı. Kendisinden Amerikan Caz müziklerinden oluşan plaklardan long play istemiştim. Sahnede aralarda batı müziği çalıyordum. Dünya müzikleriyle çıkardığım albümün alt yapısı buradan geliyordu.”
“Şarkılardaki güfteleri, şiiri yazanın ruhuna hitap edebilecek şekilde tek okuyan solist Zeki Müren’dir. Söylediği şarkıyla, kıyafetiyle dinleyiciye olan saygıyı bir tek onda gördüm. Onun karşısına koyabileceğim ikinci bir isim yok. ‘Ah tuti mucizeyi guyem’ parçasını 1975 senesinde Zeki Müren okumuş aynı senelerde de o parçayı Bebek Maksim gazinosunda Bülent Ersoy çıkış müziği olarak okudu.” diyor Türkan Kandıralı anılarını anlatırken. Ve Bülent Erkoç’un ismi Kamuran Akkor un alt kadrosunda yazılıyken bu şarkıyla nasıl bir gecede assolist Bülent Ersoy olduğunu anlattı bizlere.
Türkan Kandıralı şimdi evinde ders veriyormuş ve 2023 yılından beri Kocaeli Büyükşehir Konservatuarında ders veriyormuş.
Kaç yaşında bu enstrümana başlamak gerekir? sorusuna “Ben dört yaşında başladım. Bir çocuk ne kadar erken başlarsa o kadar güzel yol alır, bir de çocuğun sevmesi gerekir.” diye cevap veriyor Türkan Kandıralı
“Türkan Kandıralı ile müzik dolu bir gün geçirdik. Kandıra topraklarından İzmit’e, İzmit’ten İstanbul’a, Türkiye’ye ve dünyaya açılan bir müzik adamını tanımış olduk ve çok gurur duyduk kendisiyle. Buraya gelip bize bu anlattıkları, paylaştıkları için kendisine çok teşekkür ediyoruz.” diyerek kapanış konuşmasını yapıyor Müzeyyen Ünal.
Leave a comment
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.