Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım…

3Kas/230

DÜNYADAN CENNETE AÇILAN PENCERE; KANDIRA -5

20220911-dunyadan-cennete-acilan-pen_thumb KANDIRA’NIN DEĞERLERİ

KANDIRA YOĞURDU

Kandıra’nın en tanınmış değerlerinden biridir. Duruluğuyla ab-ı hayat serinliği veren, lezzeti ile baş döndüren bir yoğurt yediğinizde,üretim yerine bir bakın.. Kandıra adresini görmeniz çok yüksek bir olasılıktır. Lezzeti, kıvamı, görüntüsü ile dikkat çeken Kandıra yoğurdu, bir defa tadanları kendisine hayran bırakırken üzerindeki katmer katmer kaymağı ile görenleri şaşırtır. Manda ve inek sütünün karıştırılması ile yapılan manda yoğurdu için patent çalışmaları 2005 yılında başlatılmış, 24/04/2005 tarihinde resmi gazetede tescil ilanı verilmiştir. Ve Kandıra Yoğurduna Patent alınmıştır. Eskiye oranla azalan manda popülasyonu Kandıra yoğurdunu olumsuz olarak etkilese de üretimi artırmak amacıyla üreticiyi destekler nitelikteki çalışmalar devam etmektedir. Kandıra Yoğurdu bu amaçla festivallerin vaz geçilmezleri arasında tanıtımı yapılan en önemli değerdir. Bölgede kurulan manda üretim çiftliği damızlık manda yavrusu üretimi ve manda yoğurdu üretimi açısından bölgede istikbal vadeden bir işletme olarak geleceğe yönelik ümitleri artırmaktadır.

KANDIRA BEZİ

Ham maddesi keten olan “Kandıra Bezi” tohumun toprağa atılmasından hasadın alınmasına, suya basılarak ipliğin çıkarılmasına ve tezgâhta dokunmasına kadar her aşamada hayli uğraş gerektiren bir üründür. Sonbaharda humuslu topraklara ekilen keten tohumları, mayıs ayında olgunlaşmaya başlar. Haziran ya da temmuz gibi elle köklerinden sökülerek hasat edilen keten liflerin, desteler halinde toplanır. Destelerin sert bir yere vurulmasıyla tohumlarıyla ayrılan keten lifleri, bir hafta bir çuval içinde suda ıslanarak bekletildikten sonra güneşte kurutulur ve yıvı taşı ile ezilerek mengeneden geçirilir. Çıkrıktan geçirilen ve eğrilen lifler iplik haline getirilerek, düzen adı verilen dokuma tezgahlarında işlenir ve keten bezi haline getirilir. Bölge halkının geçiminde bir zamanlar çok önemli bir yere sahip olan ve binlerce yıl parlak bir dönem geçiren keten,  günümüzde zor üretim koşulları ve ekonomik değeri nedeniyle ekilmemektedir.  Keten üretimi olmadığından dolayı Kandıra bezinin üretimi ne yazık ki eskisi gibi yoğun şekilde yapılamamaktadır. 1960’lı yıllara kadar Türkiye keten üretiminin %30’unun Kandıra’da yapıldığı bilinmektedir. Eskiden gelinlerin çeyizlerinin  olmazsa olmazı olan Kandıra Bezi üzerine  çeşitli renlerdeki ipler ve sim kullanılarak yapılan işlemelerle sanat harikası ürünler elde edilmektedir. Kandıra köylerinde el dokuma tezgahlarında dokunan Kandıra Bezinden eski Türk motifleri işlenmek suretiyle gömlek, ceket, pantolon, döpiyes, gecelik, masa örtüsü, yatak takımları, çay takımı, şemente, peçete, yatak çarşafı gibi bir çok ürün üretilmektedir. Kandıra bezi şile bezinin asıl kaynağıdır.  Şile Bezi’nin üretiminde pamuk ipliğ ağırlıkla kullanılırken, Kandıra Bezi sadece keten ipi kullanılarak dokunmaktadır.

   

KANDIRA TAŞI

Akçaova ve Çerçilli’de bulunan taş ocaklarından çıkarılan Kandıra taşı ilçenin en önemli zenginliklerinden biridir.  Sadece Kandıra’da değil Kocaeli, İstanbul gibi büyük şehirlerde de peyzaj mimarlığı, heykeltıraşlık ve dekorasyon gibi birçok alanda kullanılmaktadır. İlçe genelinde duvar, otobüs durağı, parke, bordür gibi çalışmalarda kent estetiğine katkı sağlayan Kandıra taşı, İstanbul’daki bir çok tarihi eserde restorasyon çalışmalarında kullanılmıştır. Hatta yurt dışına bile pazarlanmaktadır.

KANDIRA HİNDİSİ

Orijinal adı “ Amerikan Bronzu” olarak bilinen siyah renkli hindi “Kandıra Hindisi” olarak uzun yıllar Kandıra’da üretilmiştir.  1979 yılında açılan Hindi Çiftliği’nin 2002 yılında Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından kapatılmasının ardından hindi üretiminde büyük düşüş yaşanmıştır. Hindicilik bireysel çabalarla yılbaşına özel olarak üretim yapılmak suretiyle  sürdürülmekte olup oluşan talebi karşılamaktan uzaktır.

MANCARLI PİDE –LOKUM

Kandıra’nın en bilinen ve fırınlarda en çok pişirilen hamur işi ürünü olan ‘’ Mancarlı Pide ’’ bölgeden toplanan mancar ve peynir karıştırılarak yapılan damak tadına uygun lezzetli bir pidedir. Özellikle sıcak olarak ayranla birlikte tüketildiğinde muhteşem bir lezzet sahiptir.  Halen yoğun olarak yapılmaktadır.  Bir diğer Kandıra değeri ise Lokum’dur. Sarmal şekilde yapılan Kandıra Lokumu, ceviz, haşhaş, ceviz, peynir ile yapılmakta olup, elma kabuğu gibi açılarak yenilmesi ve yumuşak tadı ile lokum adını almaya hak kazanmıştır. Kandıra Lokumu bir fırın tarafından patenti alınarak tescil ettirilmiştir.

NÜFUS ve ETNİK GRUPLAR:

Kandıra  933 km’ alana kurulmuş 96 mahalleden oluşan bir ilçe olup nüfusu 50.046’dır. İlçe genelinde geçmişten bu güne kadar yaşayan ve ağırlıklı bir nüfusa sahip olan yerli halka  ‘Manav’ adı verilmektedir.  Manav kelimesi; bir yere sonradan gelenleri yerleşik halktan ayırt etmek için de kullanılan ve ‘Türkçe dışında dil bilmeyen’ topluluk anlamında kullanılan bir kavramdır. Başka bir deyişle Kandıra’nın yerleşik halkına ‘Yerli Türk’ anlamında ‘Manav’ denilmektedir. Çok dağınık bir yerleşime sahip Kandıra 96 mahalle ve 268 köy‘den oluşmaktadır.  İlçemizin merkez mahalleleri  ve nüfus sayısı Akdurak (5.461), Akbal, (242), Aydınlık (3.509), Çarşı (3.057) ve Orhan (2.051) Mahallesi (dir. Diğer mahalleler ise Ağaçağıl (219), Ahmethacılar (228), Akçabeyli (371), Akçakese (943),  Akçaova (609),Akıncı (231), Alefli (143), Antaplı (235), Avdan (162), Babaköyü (346), Babalı ( 351), Bağırganlı (781), Balaban (443), Balcı (351), Ballar (973), Beyce (246), Beylerbeyi (491), Bollu (494), Bozburun (366), Cebeci (282),  Çakırcaali (319), Çakmaklar (152), Çalca (127), Çalköy (674),  Çalyer (144), Çamkonak (619), Çerçilli (476), Dalca (247), Deliveli (118), Doğancılı (130), Döngelli (461), Duraçalı (236), Duraklı (281), Eğercili ( 409), Elmacık (225), Esentepe (273), Ferizli (241), Gebeşler (110), Goncaaydın (194), Hacılar (387), Hacımazlı ( 285), Hacışeyh (186), Hediyeli (371),  Hıdırlar ( 135), Hüdaverdiler ( 113), İncecik ( 360), Kabaağaç (188), Kanatlar (332), Karaağaç (1.214), Karadivan (210), Karlı (225), Kaymaz Araman (548), Kaymaz Erikli (193), Kefken (1.389),  Kıncıllı (363), Kırkarmut (422), Kızılcapınar (127), Kocakaymas (…………),  Kubuzcu ( 272), Kurtyeri (882), Lokmanlı (155), Mancarlar (160), Merkezerikli (376), Mülküşehsuvar (408), Nasuhlar (82), Ömerli ( 231), Özbey (396), Pelitpınarı (318), Pınardüzü (327), Pınarlı (427), Pirceler (142), Safalı (472), Sarıahmetler (194), Sarıcaali (366), Sarıgazi (201), Sarnıçlar ( 387), Selametli (199), Selimköy (214), Sepetçi (219), Seyitaliler (496), Sinanlı Bilalli (327), Sucuali (145), Süllü (241), Şerefsungur (215), Tatarahmet (173), Teksen (517), Terziler (214), Topluca (478), Üğümce (291), Yağcılar (381), Yusufça (386)’dır.

KANDIRA EVLERİ

İnsan emeğinin yoğun kullanıldığı senelerde inşa edilip günümüze kadar gelen ahşap evler, Kandıra’da dikkat çeken mimarilerdendir. Genel olarak müstakil ve iki katlı karşımıza çıkan bu ahşap evlerin bakımları da yine itina ile yapılmaktadır. Çatıları kiremit, küçük ve fazla camlardan oluşmakta ve evlerin bahçelerinde yeşil alanlar bulunmaktadır. İçyapılarında ise genellikle büyük odaların kullanıldığı görülmektedir. Çandılı köy evleri; Yapı malzemesi olarak; ahşap, taş, kerpiç ve tuğla-kiremit kullanılmaktadır. Çandılı evlerde kullanılan en önemli teknik, ‘ahşap yığma tekniğidir. Bu teknik bölgede çandı çantı olarak adlandırılır.

KALAYCILIK

Kandıra’da bugün önemini yitiren diğer bir meslek ise kalaycılıktır. Günümüze değin babadan oğla geçerek gelen bu meslekler, bugün neredeyse yok olmak üzeredir. Bu meslekler eskiden oldukça fazla gelir sağlarken günümüzde sağlam bir kazanç kapısı olarak görülmemektedir. Bugün kalaycıların en çok iş yaptığı dönem, halkın Kurban Bayramı’ndan bir hafta önce kuzu tencerelerini kalaylattığı zamandır.

KÜFECİLİK

Kaybolan değerlerimizden bir diğeri ise küfeciliktir. Günümüzden 20–25 sene önce güney illerimizin mandalina ve portakal küfesi ihtiyacını karşılayan Kandıra, bugün sadece pazarcılıkla uğraşanların sebze ve meyvelerini taşımak için aldıkları küfeleri üretmektedir. Bu yüzden kefelerin satışları çok düşüktür.

YÖRESEL KIYAFETLER

Kandıra ve köylerinde geleneksel giyim tarzı dikkat çeker. Bu giysiler içinde şalvar, renkli ve desenli basma motifleri işlenen kumaştan gömlek, gecelik, pantolon, entari, ak yazma ya da şerpe denen geniş, uçları püsküllü başörtülere rastlanır. Kadınlar şalvar, üç etek, es elibade denen kadife ceket ve topuklu pabuçları tercih ederken erkekler de dizlik, potur ya da zılga, içlik (mintan) aba ve kalpak giysileri giyerler

KANDIRA’DA EVLENME GELENEKLERİ

Kandıra’da her ne kadar son dönemlerde değişime uğrasa da evlenme geleneklerine özel bir önem verilir. Seneler öncesinin görücü usulü evlenme geleneği ise günümüzde yerini, karşılıklı anlaşmava sevgi bağı çerçevesinde yapılan evliliklere bırakmıştır. Bir gün kız evinde diğer gün erkek evinde olmak üzere genellikle iki gün süren “büyük nişan”, limonata ve pasta ikramları yanı sıra tef ve darbuka eşliğinde düzenlenir. Bu eğlenceler sürerken takılar takılır. Kandıra’nın düğün adetlerinde Kız evinde“Dürü Çekme” vardır. İki ucundan tutulan çarşafa gelinin yakınları tarafından alınan hediyeler, maniler eşliğinde misafirlere gösterilerek konulur. Dürü çekmenin ardından gelin, gelinliğini çıkartır ancak duvağını çıkartmaz. Sonrasında da gelin ve arkadaşları bir araya gelip komşu evleri tek tek dolaşarak darbuka eşliğinde maniler söylerler. Komşular tarafından gelin ve arkadaşlarına fındık, çekirdek gibi çerezler verilir. “Heyamola” adı verilen bu durumda söylenen mani şöyledir: Heyamola, heyamola Kızın evi ışıl ışıl Oğlan evi mışıl mışıl Heyamola, heyamola.

KANDIRA YÖRESİ ERKEK, KADIN ve ÇCUK OYUNLARI

Dipdip, Met, Çelik-Çomak, Tunuç, Domuz, Zekkelambaç, Saklambaç, Çizgi, Tombala, Üçtaş, Beştaş, Dokuztaş gibi oyunlar, erkekli kızlı oynanan başlıca yöresel çocuk oyunlarıdır. Erkek oyunları; yüzük, sıraman, adatopu, dalak çıkırığı, salıngaç, sinsana, arapuşağı ve kibrit. Kadın oyunları ise; kız çalma ve sürmelibalık akla gelen oyunlardır. Dönme: Yörede genellikle kına gecelerinde kadınların oynadığı bir oyundur. İki kadın bilindik türküleri çaldıkları teflerle tamamlarlar. Bu oyunu genellikle gelin görümcesiyle oynayarak başlatır. Oyunu oynayan kadınların başlarında pullu gırep (yemeni), üzerlerinde elbise, altlarında şalvar ve elde örülen yelekler vardır. Bekar kızlar gırebi saçları açık kalacak şekilde bağlar buna “kepleme” denilmektedir. Evli kadınlar ise bu oyuna eşlik ederken saçlarını tamamen örterler

YÖRESEL ATASÖZLERİ

“Acele ile menzil alınmaz”,

“Acılı başta akıl olmaz”,

“Alt gıya oturulmadan üst gıya oturulmaz”,

“Beyler buyruğu yoksula kan ağlatır”,

“Bin dost az, bir düşman çok”,

“Dert, saklayanda kalır”,

“Ekmek mayadan, kız anadan olur”,

“Erkek kısmı eşeğinden karı kısmı döşeğinden belli olur”,

“Gece gözüyle bez, genç gözüyle kız alma”,

“Her evin soğan soyması ayrı olur”,

“Koca öküz otluk yığının devrildiği gün doyar”,

“Kötü kabağın çekirdeği çok olur”,

“Misafirin sevileni ekmek yapıldığı gün gelir”,

“Yürük at kendi yemini kendi artırır, yürük olmayan at kendi yemini kendi bitirir”.

YÖRESEL MANİLER

Evlerim ıssız kaldı Destiler susuz kaldı Evdeki yengelerim Görümcesiz kaldı.

Ayağımda yemeni Altı yok üstü yeni Babam köye kız vermez Yeminlidir yeminli

Masa üstünde pekmez O pekmez bana yetmez Sakarya’nın kızları Başlıksız gelin gitmez

Elimdeki yüzüğün, İki sarı taşı var; Yârim esmerdir ama Sevilecek başı var.

Alan düzün yolları Tahtadan tahtaya mı? Yar bizim buluşmamız Haftadan haftaya mı?

https://www.kandiralilar.com/haber/dunyadan-cennete-acilan-pencere-kandira-3.html

DEVAM EDECEK

Bu yazıyı beğendiniz mi?

RSS Kaynağımıza abone olun!

Yorumlar (0) Geri izlemeler (0)

Yorum yapılmadı.


Leave a comment

Geri izleme yok.