TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN DIŞ BORÇLAR SORUNU – Ruhittin SÖNMEZ
TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN DIŞ BORÇLAR SORUNU - Ruhittin SÖNMEZ
1800’lü yılların başından itibaren İngiltere ve Fransa’nın başını çektiği batı ülkeleri sanayi devrimini gerçekleştirdi. Bu devletler gelişen endüstrileri için bir yandan hammadde bulmaya çalışırken, ürettiklerini satabilecekleri pazarlar da arıyorlardı.
Bunun için sanayileşmiş ülkeler, ilişkide bulundukları geri kalmış ülkeleri ayakta tutacak kadar borç vermek, onları yaşatıp verdiklerinin çok fazlasını başka yollarla geri almak gibi bir yöntem geliştirdiler.
Sanayileşme devrimini tamamlayan diğer gelişmiş ülkeler de bu yöntemi uygulamaya devam ettiler.
Her yıl sanayileşmiş ülkelerden geri kalmışlara “borç” ve “bağış” adı altında belli miktar para gelmekte, bu borçların yarısı eski borçların taksit ve faizi olarak verene geri dönmektedir. Öyle ki, “3. Dünya ülkelerinin yıllık faiz ödemeleri borç toplamının üzerindedir. Yıllık faiz ödemeleri tüm 3. Dünya ülkelerinin sağlık ve eğitim harcamaları
toplamından fazladır.”
Üstelik bu borçlar çoğu zaman şartlı verilmektedir. Böylece borcu veren ülkeye faiz gelirinin yanında başka ekonomik kazançlar da sağlanmaktadır. Mesela bu paranın borcu veren ülkenin şirketlerinin yapacağı belli yatırımlarda kullanılabileceği, bu ülkenin sermayesiyle rekabet eden bir alanda kullanılamayacağı gibi şartlarla verilebilmektedir.
Diğer taraftan sanayileşmiş ülkeler kendilerine yakın iktidarları desteklemek amacıyla da borç vermektedir. Verdikleri borçlar sayesinde bir yandan yüksek faiz gelirleri elde etmekte, bir yandan da bu ülkelerden ihtiyaçları olan hammaddeleri ucuza almak, sanayi üretimlerinin fazlasını bu pazarlarda satmak imkanını bulmaktadır.
Ülke yönetiminin seçimle değiştiği bazı geri kalmış ülkelerde, iktidarın elini rahatlatmak için verilen dış borçlar seçim dönemlerinde sahte bolluk ve refah yaratarak seçim sonuçlarını belirleyici olmaktadır.
*****************************
BORÇ ALAN BUYRUK ALIR
Dış borçlanma sadece devletten devlete olmaz. Uluslararası kuruluşlar ya da dış mali piyasalardan da yapılabilir. Bu kuruluşlar ve finans kuruluşları üzerinde büyük devletlerin
yönlendirici etkisi büyüktür.
John Perkins’in “Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları” kitabında belirttiği gibi, “borç verenlerin amacı küresel imparatorluk kurmaktır. Borç verenler, diğer ülkeleri şirketlerinin, hükümetin, bankalarının, kısacası şirketokrasi diye adlandırdıkları kurumsal yapının kölesi haline getirmek için uluslararası finans kuruluşlarını kullanırlar. Mafyanın yaptığı iyilikler gibi görünüşte bazı iyilikler yapar. Örneğin elektrik santralleri, otoyollar, limanlar, havaalanları, teknoparklar gibi altyapı hizmetleri için borç temin ederler. Bu borçların ön şartı, bütün bu projelerin kredi veren ülkenin inşaat ve mühendislik firmaları tarafından gerçekleştirilmesidir. Aslında paranın çoğu o ülkeyi hiç terk etmez.
Para hiç vakit geçirmeden şirketokrasi üyesi şirketlere (kreditörlere) döndüğü halde borçlu ülkenin anapara artı faizin tamamını ödemesi istenir. Çoğu zaman borç tutarı o
kadar büyük olur ki birkaç yıl sonra borçlu ülke ödemeleri aksatır.
Bu olduğunda bu defa mafya gibi diyeti istenir. Birleşmiş Milletler’de kredi verenlerin isteği doğrultusunda oy verme, askeri üs kurma veya petrol gibi değerli kaynaklara el
koyma şeklinde olabilir bu diyet. Buna rağmen borçlunun borcu devam eder. Böylece küresel imparatorluğa bir ülke daha eklenmiş olur.”
*****************************
DIŞ BORÇ KOLİK DEVLET GELENEĞİ
Türkiye’nin, Osmanlı döneminde 1854’te ilk dış borç almasıyla başlayan “dış borçlar serüveni” bu anlatılanların bir uygulaması gibidir. Bu dış borçlar serüveni Osmanlı
İmparatorluğu’nun ekonomik, askeri ve siyasi açıdan çökmesi ve yıkılmasıyla sonuçlandı.
Türkiye Cumhuriyeti döneminde 2. Dünya Savaşı yıllarına kadar bu acı tecrübenin ışığında dış borç alma konusunda çok temkinli olundu.
Fakat bu dönemden sonra dış borç kolik bir devlet haline geldik. Her on senede yaşanan ekonomik krizler ve milli sanayi kurmada gecikmemizin temelinde bu alışkanlığın etkisi büyüktür.
Cumhuriyetimizin, kuruluşunun 100. yılına girdiğimiz bu zaman diliminde, Osmanlı’dan devraldığı dış borçların tarihini incelemek çok önemlidir. Bu yetmez, 100 yıllık Cumhuriyet dönemi ekonomisini anlamak için, Osmanlı’dan miras kalan bu borçların ödenmesinden sonra, yeniden “dış borç kolik” hale gelen T.C. ekonomisinin dış borçlar sorununun iyi anlaşılması gerekir.
İşte bu sebeple Cumhuriyetimizin 100. yılı sebebiyle yayımlanan Kocaeli Gazetesi’nin 100 sayfalık özel sayısı için bu konuyu araştırdım. Özel sayıda uzunca bir makale
olarak, 3 tam sayfaya yakın yer tutan yazımı köşe yazıları halinde yayınlamayı düşündüm. Bu yazı bir giriş sayılsın.
Umarım daha çok kişinin okumasına, yakın tarihimizin sorgulanmasına ve içinde bulunduğumuz halin daha doğru anlaşılmasına faydası olur.
30.10.2023
Leave a comment
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.