Dünyadan Cennete açılan pencere: Kandıra -1
DÜNYADAN CENNETE AÇILAN PENCERE: KANDIRA
Dünya üzerinde keşfedilmeyi bekleyen, doğal güzellikleri ve ahlaki değerlerini günümüze kadar bozulmadan taşımayı becerebilen kaç köşe kaldı ki? Milyarlarca yıllık dünya tarihinde saklı kalmayı ve değerlerini günümüze taşımayı beceren nadir köşelerden biridir Kandıra. Üstelik Marmara Bölgesi’nde ve sanayisi gelişmiş Kocaeli, İstanbul, Sakarya gibi büyükşehirlerin hemen yanı başında olmasına rağmen. Doğal güzellikleri, çiçek ve çam kokan havası, birbirinden güzel pırıl pırıl sahilleri, sessiz ve sakin huzurlu ortamı ile zamana meydan okuyan bir beldedir Kandıra.
Birbirinden ihtişamlı tepelerin sunduğu enfes manzaralar, ilahi bir emrin tecellisi olarak görsel şölenlerle süslenen ovalar, berraklığıyla gökyüzünün mavisini yansıtan sahilleri ve tertemiz denizin içinde vücudunuzu şımartabileceğiniz bir belde olarak Kandıra, cennetin dünyaya açılan dev bir aynası hükmündedir adeta. Yeşil ve mavinin Karadeniz’e özgü renk cümbüşü ile kendini yansıttığı doğal güzellikleri ile Kandıra, görebileceğiniz en harika görüntüleri zevkinize sunmanın yanında, bu güzellikleri şehir hayatından kopmadan tadabileceğiniz en yakın bölge olarak ta eşsiz bir öneme sahip.
Kandıra’yı bu derece özel bir belde yapan sadece doğası ve harikulade tabiat güzellikleri değil şüphesiz. Peki ya insanımız? Birçok yerde bulamayacağınız derecede sıcak ve samimi insanımız. Sohbet seven, yoldan geçen misafirine tanıyıp tanımadığına bakmadan sofrasına davet eden, fırından çıkan sıcacık mancarlı pidesinden ikram etmekten zevk alan insanımız. Sağ olsunlar var olsunlar. Kandıra’nın tüm değerleri ile gurur duyduğumuzu ifade ederken, bu değerleri bozulmadan geleceğe taşımak azminde olduğumuzu belirtmek isteriz.
Kandıra’yı tanıtan bu yazıyı sizlere sunmaktan ve Kandıra adına tarihe önemli bir not düşmekten mutluyuz, gururluyuz.
KANDIRA ADI NEREDEN GELİYOR?
Kandıra kadar tarihinde karanlıkları aydınlatılmamış başka bir kasaba var mıdır bilemiyoruz. Fakat Türkiye'nin ilim ve kültür alanında en gelişmiş eserlere sahip İstanbul Kütüphanelerinde bile Kandıra hakkında en küçük bir kaynağa rastlanamamıştır. “Dede Korkut” hikâyelerinde ”Kantura” diye küçük bir isme rastlanmakla birlikte bu ismin Kandıra olup olmadığı belli değildir. Fakat yapılan rivayetlere göre, Selçuklular döneminde önemli bir merkez olan Kandıra, ismini Kandıra’nın fethi sırasında yapılan çarpışmalarda akan kanın kızıla boyadığı dereden almaktadır. Fetih sırasında yaşanan kanlı çarpışmalarda akan insan kanı ile kızıla boyanan ve ismini akan kızıl dereden alan Kanlıdere, zamanla Kandere, Kandura ve ardından da Kandıra şekline dönüşmüştür. Kandıra ve çevresindeki eski muhtarların mühürlerinde Kandıra adının hep Kandere şeklinde olması bu rivayeti doğrulamaktadır.
TARİH ÖNCESİNDEN OSMANLIYA KANDIRA
Tarih öncesinden Osmanlı’ya kadar Kandıra üzerine resmi belgeye rastlanmasa da 1945 yılında Rıfat Yüce tarafından kaleme alınan Kocaeli Tarihi ve Rehberi adlı eserde, Kandıra’nın milattan önce 3000’li yıllarda Sit’lerin, As’ların ve Amazon’ların yaşadığı yönünde rivayetlere rastlandığı ifade edilmektedir. MÖ 7. yüzyılda Ege göç kavimleri ile gelen Mis’ler Bebrik’ler ve Megaralı’ların da Kandıra’ya yerleştiği söylenmektedir. Özellikle Kerpe, Bitinya Krallığı’nın ardından Roma, Bizans ve Ceneviz gemilerinin de uğrak limanı haline gelmiştir. Kefken – Kovanağzı’ndan çıkarılan aralarında kazıyıcı, kesici ve delici aletlerin de yer aldığı insan elinden çıkmış taş eserler ve bulunan tüm kalıntılar bölgenin çok eski zamanlardan bu yana yerleşim yeri olarak kullanıldığını göstermektedir. Bu da Kandıra’nın çok eski bir yerleşim yeri olduğunu ortaya koymaktadır.
OSMANLI DÖNEMİ KOCAELİ İSMİ ve KANDIRA
Kandıra ile Osmanlı’nın ilk temasının 1308-1317 tarihleri arasında Orhan Bey döneminde gerçekleştiği bilinmektedir. Şehzadeliği döneminde Orhan Bey’e lalalık yapan ve daha sonra Karasu’dan Karadeniz Ereğlisi’ne kadar uzanan kıyı bölgelerinde fetihler yaparak ‘’ Kocaeli Fatihi ’’ unvanını alan Akçakoca Bey (Ö.1328 Kandıra) aynı zamanda Osman Bey’in yakın arkadaşı ve komutanlarındandır. Orhan Bey tarafından, İzmit tarafının fethi ile görevlendirilen Akçakoca Bey, 1320’de İzmit tarafını fethetmek için akınlar düzenledi. Sapanca Gölü kıyısındaki küçük kaleleri ve daha sonra Kandıra’yı fethetti. Sakarya bölgesi komutanı Konur Alp’le birlikte Aydos ve Samandıra Kalelerini fetheden Akçakoca Bey, İzmit bölgesine yönelik fetihlerin sürdürdüğü sırada Babatepesi’n de vefat etti. Daha sonra onun anısına İzmit Sancağına Koca-ili anlamına gelen Kocaeli adı verildi. Osmanlı döneminde İstanbul’un ihtiyaç duyduğu odun kömürü, tomruk ve tahtanın bölge ormanlarından kesilen ağaçların gemi yapımında kullanılmak üzere Kerpe’den nakliye edildiği söylenmektedir.
https://www.kandiralilar.com/haber/dunyadan-cennete-acilan-pencere-kandira-3.html
Leave a comment
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.