Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım… Şikayet edeceğine sen de alternatifini oluştur.

16Eyl/230

Seyyah-ı Zengin Mîrim Çelebi… / Ramazan BAKKAL

indir

Seyyah-ı Zengin Mîrim Çelebi... / Ramazan BAKKAL

TRT’den Cengiz Baysal başta olmak üzere birçok arkadaşım “Ramazan Bakkal, market olamadın gitti” diye takılırdı. Yıllarca başka dostlar da benzer şekilde takıldılar. Halen de sürer. Tevafuk mudur bilinmez, Seyyah-ı Fakir Evliya Çelebi Kötahya’dan hemşerim olduğundan belki.

Kasımpaşa’da çingene çadır komşusundan şikayetçi. “Haaakim bey civcivimi çaldı. Büyüyüp kocamaan oroz olacaadı...” Davalı durur mu “Abe haakim bey bu karı benim dabancamı çaldı. Büyüyüp kocamaan tüfenk olacaadı”...

Teşbihde hata olmazmış. Evliya fakirmiş, atla deve ile, gemi ile dünyayı dolaşmışsa, biz de atla deveyle gidelim? Biniveririz ızlı tenciklere... Gidiveririz Angara’lara, İsdambol’lara... Yapıveririz ısımların düğüncüklerini, evlendiriveririz kızcaazları, oğlancıkları... Ziyaret ediveririz hocalarımızı... Sorurveririz deneycikleri . Öğreniveririz Faraday’ın kelle koptuktan sonra göz kırptığını.. Toplayıveririz yönetim kurullarımızı. Konuşuveririz mesleki eğitim işlerini, matematik çalıştaylarını... Yetmedi bir de radyo programına katılır söyleyiveririz bilim türkülerini, teknoloji masallarını.....

379060446_2446521805510729_6178402331745323039_n

“Ne oldu? Hayalin mi tükendi? Yazılar neden kesildi?” diye soranlara cevabımız böyle olsun. İçişleri bakanımıza izin kâğıdını zor şer imzalattık. Bindik hızlı trenciklere... Dokuzgün İstanbul, 4 gün Ankara, bir gün Kötahya... bir gün İzmit. İzin bitti, döndük köyümüze... İstanbul’da bir hafta ara ile iki düğüne katılmak zorundayız. Boş mu duralım... Gittik İstanbul Üniversitesi Fen fakültesine... Marmara Üniversitesi Fen fakültesine. Bulduk fizikçileri, kimyacıları. Konuştuk fizik deneylerini, kimya deneylerini... Tuttuk notlarımızı.

Öğrendik ki arkadaşım Faraday öldükten sonra bile deney işinden vazgeçmemiş. Breh.. breh, breh... İ.Ü. Fen Fakültesi dekanımız Tansel AK hocamızla konuşurken söz döndü dolaştı Faraday’ın giyotinde noktalanan çalışmalarına geldi. Dekan hocam son deneyini anlattı. Giyotine gideceği saat belli olunca çağırmış bizim Matematikçi (La Grange) Lâ Granj’ı. Kafa vücuttan ayrıldıktan sonra beyin bir süre çalışmaya devam ediyor mu anlaşılması lâzım. Sen gözlerime dikkat et. Kafam sepete düştükten sonra sana iki kere göz kırparsam bir süre daha çalışıyor demektir...

Rivayet odur ki iki kere göz kırpmış. Bilim sevgisi böyle bir şey. Olmuş mu olmamış mı? Göz kırpmış mı kırpmamış mı önemli değil. Ama böyle bir olay ancak Faraday gibi bilim sevdalısına yakıştırılır.

Gazi Eğitim Fakültesinden Yüksel Tufan hoca “Faraday’ın giyotine deney yaptığından gitti zannediliyor, sen doğrusunu anlat” diye ikaz etti. Bilginler hata yapmaz zannedilir. Onlar da hata yapar. Topladığı vergilerin hesabını verememiş. Benzer durumu dostumuz Aynştayn’da gördük. Rus istihbaratı güzel bir kadını koynuna sokup atom hakkında bilgi çalma derdinde. İstihbarat “Bu kadın casus, dikkat et!” deyince dostumuz itiraz ediyor. “Ne yani? Yaşlıyım diye bana aşık olmuş olamaz mı?” Sonuçta uyaranlar haklı çıktı. Gece yarısı notlarını karıştırırken yakaladı prensesi.

Yediğin içtiğin senin olsun gördüklerini anlat mı dediniz. Kabul. Yazacağım. Yan gelip yattı sanmayın yeter.

Saygıyla.

15 Eylül 2023

Bu yazıyı beğendiniz mi?

RSS Kaynağımıza abone olun!

Yorumlar (0) Geri izlemeler (0)

Yorum yapılmadı.


Leave a comment

Geri izleme yok.