Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım…

2Nis/120

Cesaretin ve Güvenin Kaynağı: İnanmak ve Dosdoğru Olmak – Prof. Dr. Hasan ONAT

Prof. Dr. Hasan ONAT

Cesaretin ve Güvenin Kaynağı: İnanmak ve Dosdoğru Olmak

İnsan bazen, belki de çoğu zaman rüzgara kapılıp gider... Hayatın kendine özgü akıntısı sürükler insanı... Bazen sert bir rüzgar, bazen dalgalar, bazen de dalgakıranlar, bizi uyarmak ister sanki... Ara sıra şimşekler çakar insanın beyninde; karanlığın insanın elini bile insanın gözünden uzak tutan derinliğinin insanı yutmaması gerektiğini hatırlatır. İşin tuhaf tarafı, hayatın akışı hızlı iken de, gereğinden fazla yavaş iken de, insanın kendisini ve etrafında olup bitenleri sağlıklı algılaması pek mümkün olmaz. Böylesi zamanlarda, ümitsizliğe düşmek de, bir tür tanrısal güç vehmetmek de kolaylaşır. Çünkü, insanın kendi varlığının farkına varması imkansız olmasa bile ona yakın şekilde zor hale gelir. İnsanın cesarete her şeyden, her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyduğu anları işaret eder yaşadıklarımız, hissettiklerimiz.

Evet, varolma, varlığımızın farkında olma ve inanma cesaretinden söz etmek istiyoruz. İnsan olmak, bu cesareti göstermeyi gerektiriyor. Bu cesarete hepimizin ihtiyacı var.. Ancak, cesaretin beşer planında en önemli zemini, bilgiye dayalı sağlam bir iman ve dosdoğru olmaktır.

Nedir cesaret? Cesaret hakkında düşünmek, bir şeyler yazmak bir cesareti gerektirir mi? Hiç kuşkusuz cesaret, az ya da çok risk almak; muhtemel güçlükleri, olumsuzlukları, hatta tehlikeleri göğüslemek demektir. Cesaret, uç durumlarda bazen gözü karartmayı beraberinde getirebilir. Ancak, cesaret, sırf cesur olduğunu göstermek için, öleceğini bile bile uçuruma atlamak anlamına gelmemelidir. Cesaret ölüme değil, hayatı tehdit eden bütün engellere, bütün olumsuzluklara meydan okumaktır. Cesaret, olmaktır; ölmek değil... Cesaret, bir gün öleceğine bile bile, hayata en üst düzeyde tutunmaya ve yaratıcı yetileri etkin kılmaya çalışmaktır.

Sözlük'te "güç veya tehlikeli bir işe girişirken kişinin kendinde bulduğu güven; yüreklilik, yiğitlik, yürek ve göz pekliği; cür'et, çekinmezlik, atılganlık" anlamlarına geldiği belirtilmiştir.

"Cahil cesurdur" denilir. Cehaletle cesaretin, her ne kadar bazen, en azından görünürde bazı benzerlikleri olda da, birlikte mütalaa etmek, olsa olsa cehaletin daha fazla derinleşmesine yol açar. Daha doğrusu cehaletten kaynaklanan ataklığa cesaret demek doğru değildir. Kelimenin Arapça kökünden hareket edersek, cesaret öncelikle bilgi işidir. Bilen insan cesur olur.

Bir başka açıdan bakıldığı zaman cesaretin, muhtemel gelişmeleri açık seçik görebilmekten kaynaklanan bir özgüvene dayandığını söyleyebiliriz. Her insan, bildiği, güvenli olduğunu düşündüğü yollarda daha cesaretle yürüyebilir.

İnsan, hayatın engebeli yollarında bazen umutsuzluğa düşebilir. İnsanın bilgisi ve idealleri ile imkanları örtüşmez ise, umutsuzluk kapılarının aralanması hiç de zor olmaz. Hain dostların ihaneti de yıkıcı tesirler yaratabilir. Cesaret, "umutsuzluğun karşıtı" değildir; "umutsuzluğa rağmen ilerleyebilme yetisidir." (Rollo May, Yaratma Cesareti, 40).

Cesaret, en temelde var kalabilmek, yaşamı sürdürebilmek için gerekli olan her şeyi göze almak ve gereğini yapmak demektir. Daha açık bir ifadeyle cesaret, var olduğunun farkında olmanın gerektirdiği sorumluluk bilincine dayalı olarak var olabilmektir.

Tanrı'nın varlığına inanmak, Tanrı tarafından unutulmama güvencesini kazanmaktır. İman, cesaret ister. İman, başlangıçta insandan Tanrı'ya, daha sonra Tanrı'dan insana doğru bir akıştır. İman'da güven Tanrı'dan insana doğru akışın, insanı kuşatması ile ortaya çıkar. İman, Tanrı'nın rahmet ve merhametinden beslenmek anlamına gelir.

Öğrenmeye, bilgiye, yeniliklere açık olmak cesaret ister.

Özgürlük, cesaret ve sorumlulukla birlikte anlam kazanır.

Bütün insani erdemlerin kökeninde cesaret vardır.

İnsan, yaratabildiği müddetçe yaşar, yaratabildiği kadar hayatını anlamlı kılar.

İnsani var oluşun anlamı, insanın yaratıcı yetilerinden gizlidir.

Yaratma, özünde cesareti gerektirir. Hele yaratılan bir varlığa "yaratma" yetisi ve yetkisi vermek, cesaret olmaksızın olabilecek bir şey değildir. Çünkü, yaratma yetisi ve yetkisi, aynı zamanda Yaratıcı'nın kendini kendi ilkeleri çerçevesinde sınırlandırması anlamını taşır.

Tanrısal yaratıcılık ile insani yaratıcılık arasında çok ince bir çizgi vardır. İnsan, her şeyden önce kendisi Tanrı tarafından yaratılmış bir varlıktır ve Tanrı'nın kendisine bahşettiği "yaratma" yetisi sayesinde yaratır. Bu bakımdan insanın yaratıcılığı "sınırlı" bir yaratıcılıktır. Ancak, sınırlı olması, yaratıcılığın anlamını azaltacağı yerde, daha da artırır. İşte ince çizgi burada anlam kazanır: Yaratıcılıkla ilgili temel yetinin Tanrı tarafından bahşedildiğinin farkında olmak, Tanrı'nın yaratmada esas aldığı yasaları mutlaka göz önününde bulundurmayı gerektirir. Bir başka ifadeyle, insan yaratıcı yetilerini Tanrısal Yaratma ilkeleri'ne göre kullanmak durumundadır. Aslında "hayatın bir tür sınav olması" da, muhtemelen bu ince çizgide daha kolay anlaşılabilir.

İnsani yaratıcılıkta en tehlikeli nokta, insanın "kendini yeterli" görerek fütursuzca azmasıdır (96/6-7). Bu durum insanın uluhiyet iddiasına kapı aralar. O zaman, "insan görmez mi ki, bir damlacık hayat suyundan yarattık (ve akıl, fikir bahşettik), fakat o apaçık bir hasım olup çıktı." (36/77) ayetinde dikkat çekilen tehlikeli mecralara savrulabilir.

Yüce Yaratıcı insana akıl ve hür irade vererek, onu birtakım yaratıcı yetilerle donatmıştır. İnsana, vahiy gibi bir destek vererek, insanı cesaretlendirmiştir. Tevhid, insanı özgürleştirir; Kur'an, akla destek olarak, insanın bilinmeyene doğru cesaretle yürümesini, kendini inşa etmesini, hayat sınavında başarılı olmasını sağlar. Yüce Yaratıcı Fussilet suresinin 30. ayetinde şöyle buyurmaktadır: "Rabbimiz Allah'tır deyip dosdoğru olanlara gelince; onlara melekler iner ve şöyle derler: 'Korkmayın, üzülmeyin, size vadolunan cennetle sevinin, mutlu olun'" (41/30). Bilgi temelli sağlıklı iman, insanı Allah'ın rahmet ve merhametine taşır. Allah'a inanan, öğrenilmiş bütün korkulardan kurtulur. İnsan, dürüst ve dosdoğru olduğu zaman, insan olmanın anlamını derinden kavrama ve yaşama imkanına kavuşur.

</DIV>

Bu yazıyı beğendiniz mi?

RSS Kaynağımıza abone olun!

Yorumlar (0) Geri izlemeler (0)

Yorum yapılmadı.


Leave a comment

Geri izleme yok.