Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım… Şikayet edeceğine sen de alternatifini oluştur.

12Mar/230

Elhamdülillah – Fahri SAĞLIK

fahri sağlıkElhamdülillah - Fahri SAĞLIK

Hamd, bütün övgü türlerini içeren bir kavramdır. Sözlükte iyilik, güzellik, üstünlük ve erdemlilikle niteleme, övme manalarına gelir. Hamd, yeni bir nimete kavuşma, güzel bir iş yapma veya bir musibetten kurtulma durumunda, kendisine o nimeti veren, o iyi işi yapmayı nasip eden veya o musibetten kurtaran Allah Teâlâ’yı hatırlama ve yüceliğinin idrakinde olmaktır.

Hamd, şükür ve medh kelimeleri birbirlerine yakın anlamları olan kelimelerdir. Esas itibarıyla övme ve yüceltme anlamlarını ifade ederler. Ancak aralarında bazı anlam farklılıkları vardır. Hamd, Allah’ı mutlak olarak övmek ve yüceltmektir. Dolayısıyla hamdetmek için bir nimetin, hamd eden kişiye ulaşmış olması şart değildir. Şükür ise, Allah’ın kullarına verdiği nimetlerin etkisinin onların dilinde övgü, kalbinde sevgi, organlarında da itaat etme/boyun eğme olarak ortaya çıkmasıdır.

Kullarına karşı sonsuz ikram sahibi olan yüce Allah, hamdedilmeye layık olandır ve hamd sadece yüce Allah’a edilir. Çünkü sayısız nimetleri, hem de hiç karşılık beklemeden veren O’dur. Ayrıca bu lütuf ve ihsanları devamlı olup, ardı arkası hiç kesilmez. Hamd ve şükürden uzak duran bir insanın, kulluk bilincini kaybetmesi kaçınılmazdır. Kur’an-ı Kerimde Şeytanın yapmaya çalıştığı en önemli şeylerden birisinin insanları şükürden uzaklaştırmak olduğu şöyle belirtilir: “…onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından sokulacağım ve sen, onların çoklarını şükredenlerden bulamayacaksın.” (A’raf, 7/16-17.)

Hamd, kısmen yüceltme, kısmen teşekkür ile birleşen bir övgüdür. Yerine getirme yönüyle dilin hamdı “Elhamdülillâh” demektir. Sadece dil ile hamd etmek yetmez. Kalbin hamdı inanmak, organların hamdı itaat etmek, aklın hamdı tefekkür etmek, hayatın hamdı ise onu Allah yolunda geçirmektir.

Hamd ve şükür arasındaki fark

Genelde şükür, kelimesiyle birlikte kullanılsa da hamd, şükürden daha kapsamlıdır. Her hamd bir şükür olmasına rağmen, her şükür bir hamd sayılamaz. Dolayısıyla hamd eden kimse, aynı zamanda şükretmektedir. Bir hadiste Hz. Muhammed’in (s.a.v), “Hamd etmek, şükrün başıdır, Allah’a hamd etmeyen şükür de etmemektedir.” Buyurduğu rivayet edilmiştir.

Şükür, daha çok verilen nimetlere, yapılan iyiliklere karşı bir teşekkür ifadesi olurken hamd, her zaman ve her durumda en güzel övgülere lâyık olan Yüce Allah’ı tazim ile yâd etmek, O’nun yüceliğini, İlah ve Rab oluşunu, verenin de alanın da O olduğunu itiraf etmektir.

Kur’an-Kerim’de Hamd

Rabbimiz kerim kitabına besmele ve hamdele ile başlar. Mushafın hemen başında yer alan Fâtiha Suresinin ilk ayet-i kerimesi “Elhamdülillâhi Rabbi’l-âlemîn” dir. (Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur.) Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Allah’a hamd ile başlanmayan her önemli iş noksandır/bereketsizdir.” Rabbimizin ilk sûreyi neredeyse hamd öğretisine tahsis etmesi oldukça anlamlıdır. Bu sûrede Rabbimize nasıl hamd edileceği, nasıl iman edileceği ve nasıl dua edileceği öğretilir. Birçok ismi olan bu sûrenin halkımız arasında, “Elham(d) sûresi” şeklinde anılması da bundandır.

Allah’a kulluk ifadesi olan hamd, insanlık tarihi boyunca Rabbine karşı şükran ve minnettarlık bilinci içinde olan bütün insanların ortak vasfı olmuştur. Zira Peygamber Efendimizin (s.a.v) bildirdiğine göre, “Allah’ın verdiği nimet karşısında kulun “Elhamdülillâh” diyerek hamd etmesi, o nimetten daha da değerlidir.” Bizlere rehber olan peygamberler, Rablerine hep hamd etmişlerdir. Kur’an-ı Kerim müminlerin özelliklerini sayarken onların “hamd edenler” olduğunu zikretmektedir. (Tevbe, 9/112)

Cennettekiler dualarında şöyle derler: “Hamd âlemlerin Rabbi Allah’a mahsustur.” (Yûnus, 10/10) Kur’an’da Fâtiha’dan başka, En’âm, Kehf ve Sebe sûrelerinin yanı sıra “Elhamdülillâh” ifadesiyle başlayan yirmi üç âyet bulunmaktadır.

Mü'minin Miracı Namazda Hamd

İslâm’ın en önemli ibadeti olan namaz, baştan sona Allah’a hamd ifadeleriyle doludur. Günde beş vakit kılınan namazın her rekâtında tekrarlanan, “Elhamdülillâh” diye başlayan Fâtiha sûresi ile Yüce Allah’a günde kırk defa hamd edilir. Namaza başladığında “Sübhâneke Allâhümme ve bihamdik...” duası okunurken, rükûdan kalkıldığında “Semiallâhu limen hamideh. (Allah, kendisine hamd edeni işitir.)” derken, Salli-Bârik dualarında “İnneke hamîdün mecîd” derken ve namaz sonrasındaki tesbihatta hep Yüce Allah’a hamdedilmektedir.

Hamîd (çokça hamdedilen) ve Şekûr (şükrün karşılığını bol bol veren), Esma-i Hüsna’dan iki isimdir. Allah’ın son elçisinin meşhur isimlerinden üçü ise Ahmed (Saff, 61/6.), Muhammed (Âl-i İmran, 3/144.) ve Mahmud’dur. (İsra, 17/79.) Her üç isim de "hamd" kelimesinden türemiştir ki, “çok öven ve çokça övülen” anlamlarına gelmektedir.

İsra Suresi 79. Ayet-i kerimesinde Peygamberimize verileceği vaad edilen makamın “Makâm-ı Mahmûd (Övgüye lâyık makam)” olduğu, bazı hadislerde geçen Resûl-i Ekrem’in kıyamet gününde taşıyacağı sancağın da “Livâü’l-hamd (Hamd Sancağı)” olduğu bildirilmiştir.

Hayatının her ânını hamdederek geçiren sevgili peygamberimiz, hem kulluğunu yerine getiriyor, hem de bizlere örnek olacak bir idrak inşa ediyordu. Onun hamdi sadece nimet ve sevinç zamanında değil, bela ve musibet anlarını da kapsayacak derinlik ve genişlikteydi. Peygamber Efendimiz (s.a.v) hutbelerine başlarken, uykudan uyandığında ve yemekten sonra Allah’a hamd ederdi. Müminleri de güzel bir rüya görünce ve aksırınca hamd etmeye teşvik ederdi.

Sevgili Peygamberimiz, “Allah Teâlâ, kulunun bir şey yedikten veya içtikten sonra hamd etmesinden hoşnut olur.” Buyurur. Yeni bir elbise giydiğinde, “Rabbim, hamd sanadır, onu bana sen giydirdin. Senden onun hayırlı olmasını ve güzel işlerde kullanılmasını istiyorum. Onun şerrinden ve kötü işlerde kullanılmasından da sana sığınıyorum.” diye dua ederdi. Namazlardan sonraki tesbihatta otuz üç defa “Elhamdülillâh” demeyi tavsiye ederdi.

Üç aylardaki mübarek kandil gecelerini geride bıraktık. Ramazan iklimine yaklaşmış bulunuyoruz. Çok sıkıntılı günlerimiz oldu, hâlâ da devam ediyor. Biran önce sıkıntılarımızdan kurtulabilmemiz için yüce Rabbimize hamd ve şükre devam etmeliyiz. Nimetlerin artmasının önemli sebeplerinden birisi olan hamd ve şükür hâlinin zihin ve gönül dünyamıza dolup bizlere huzur vermesini yüce Allah’tan niyaz eder, hamd ve şükürsüzlükten (nankörlükten) O’na sığınırız.

Elhamdülillah - Kocaeli Gazetesi

Bu yazıyı beğendiniz mi?

RSS Kaynağımıza abone olun!

Yorumlar (0) Geri izlemeler (0)

Yorum yapılmadı.


Leave a comment

Geri izleme yok.