Müslüman, aydın olamaz mı? – Fahri SAĞLIK
Müslüman, aydın olamaz mı? - Fahri SAĞLIK
Aydın nedir? Aydın kime denir? Aydınlar hep devrimci, solcu veya batıcı mı olur? Müslüman aydın olmaz mı? İçimize ( beyinlerimize ) yerleştirilen modern hurafelerden birisi de “Müslüman aydın olamaz” safsatasıdır.
Aydın kavramı tarihi süreç içerisinde pek çok aşamadan geçerek dilimize 1930’lu yıllarda girip yerleşmiştir. Atalarımız bunun yerine münevver kavramını kullanırlardı. Hatta daha önceleri toplumumuzda böyle insanlar için ‘ulema’, ‘mütefekkir’, ‘âlim’, ‘arif’, ‘efendi’ vs. sözcükler kullanılmıştır.
Mevcut sözlüklere göre Münevver: Tenvir edilmiş, nurlandırılmış, aydınlatılmış, ışıklı demek. Aydın ise: Işıklı, aydınlanmış, açık, anlaşılır, aşikâr, kültürlü, bilgili, münevver, entelektüel demek. Münevver terimine yakın ve aynı kökenden gelen başka kelimeler de vardır: münebbih (uykudan uyandıran, ikaz eden), münecci (kurtarıcı) ve münevvir (aydınlık veren, nurlandıran) Kültürümüzün derinliği, dilimizin zenginliği göz ardı edilerek münevver kelimesi ihtiva ettiği bütün anlamları ile bir kenara itilerek yerine ihtiva ettiği manası da daraltılarak aydın kavramı yerleştirildi.
Peki, nedir aydın? Kime ve niçin aydın denir?
Aydın kavramının tanımı genellikle ortak ve aranılan nitelikler etrafında yapılmaktadır. Buna göre Özlem Doğan aydını; "çağının ve içinde yaşadığı toplumun durumu ve sorunları hakkında zengin bir bilgi birikimine sahip ve bu birikim temelinde analiz, sorgulama, değerlendirme yapan, düşünce üreten, daha iyi bir toplum ve giderek daha iyi bir insanlık için gerektiğinde politik eylemde bulunan bir insan " olarak tanımlar. (Özlem Doğan, Felsefe Geleneği ve Aydınımız. Türk Aydını ve Kimlik Sorunu)
Batılı yazarların çoğu aydını, “sorgulayan, itiraz eden, görüş ve fikir üreten, mevcut düzenden farklı düşünen” olarak tarif eder; hatta Jean-Paul Sartre, “eylemde bulunan” ı da bu niteliklere ekler. Bunları Müslüman kişi yapamaz mı? Müslümanların “düşünenleri, fikir üretenleri, sorgulayanları, mevcut durumu kabul etmeyenleri” yok mu? Var! Ama biz onlara “aydın” tabirini uygun görmüyoruz. Hem aydın kavramını münevver yerine kullanıyoruz, hem de birileri çıkıp ta Müslümanların da aydınlarının olduğunu söylediğinde onları bağnazlıkla, gericilikle itham ederek dışlıyoruz. Bazıları aydın terimini kalıplaştırmış, kesinleştirmiş adeta kazığa bağlamış. Bunlara göre aydın mutlaka solculuktan veya batıcılıktan yana olan insan olmalıdır. Onlara göre kişi bu iki temel kıstastan birini benimsemiyorsa katiyen aydın olamaz.
Aydın, sadece solcuların veya batıcıların arasından çıkmaz. Müslümanların da aydınları olur. Biz münevver terimini aydın terimiyle değiştirerek baştan Müslümanlara aydın olma kapısını kapatmışız. Bu tutum hem sosyolojik hem de gerçek hayat açısından doğru değildir. Öyleyse yapılaması gereken temel düzenleme aydın kavramının anlamını birilerinin tekeline bırakmayıp asıl mecrasına oturtmaktır.
Münevver kelimesi ilahî kökenli bir ışık olan "nur" kökünden türetilmiştir. Bu etimolojik özellik aydınlığın sadece akılla değil, duygu, sezgi, kalp gibi diğer faktörlerin de birlikte kullanılarak sağlanabileceği anlamını ihtiva etmektedir. Aydınlanma, sadece akıl için ve akla has bir vakıa değil, insanın bir bütün olarak, tüm veçheleriyle ele alındığı bir olgudur. Bu nedenle münevver kavramı yerine kullandığımız aydın kavramının sadece zihin ve akıl gücünü ön planda tutan değil, akıl, his, duygu, düşünce ve inancı da birlikte kullanmayı işaret ettiğini söyleyebiliriz. Bizim aydın geçinenlerimizin çoğu akıl dışında his, duygu, düşünce ve inancı bir çırpıda ellerinin tersi ile bir kenara itiveriyorlar. Onun için aydınlarımızın çoğu halkımızın duygu, düşünce ve inançlarına hitap etmedikleri için halkımız tarafından kabul görmüyor, kendilerine saygı duyulmuyor.
Aydınların halk ile aynı dili konuşuyor olmaları gerekmektedir. Aksi takdirde, birbirlerinin dillerini anlamamaları durumunda aydın, halkı tenvir eden, ülkeye hizmet eden bir "münevver" değil, bir yabancıdır.
Batı kaynaklarında entelektüellik değerlendirilirken Batı medeniyetinin kültürel köklerine bağlılık onun ayrılmaz bir parçası sayılmaktadır. Bizde de aydın, İslam medeniyetinin kültürel köklerine bağlı kalmalıdır.
Aydın insan, her şeyden önce onurlu insandır. Hem kendi, hem de tüm insanlığın onurunu düşünen, bu uğurda mücadele eden insandır. Aydın kişinin bir diğer önemli özelliği ise “cesur olmasıdır” Korkak insan aydın olamaz. Çünkü korktuğu için doğruları göremez, görse bile söyleyemez, araştıramaz. Günümüzün en büyük problemlerinden birisi, insanların hak ve doğruları savunmadaki ürkekliği ve korkaklığıdır.
21. Yüzyılda insanlar çok şeyin zengini oldular ama onurlu hak aramanın hâlâ fakirliği, ürkekliği ve korkaklığı devam etmektedir. Bir insan; yaşadığı köy, mahalle, şehir ve ülkedeki olumsuzluklara duyarsız kalıyorsa, bu insan isterse beş üniversite bitirsin, “aydın” kapsamına girmiş olabilir mi? Haklarını bilmeyen, hak aramasını bilmeyen ama iş dedikoduya gelince günlük mesaisinin yarısını dedikodu ve gıybetle geçiren insanlar aydın insan olabilirler mi?
Zamanımızda aydın olmanın en önemli şartı, insanların haksızlıklar karşısında medeni ölçüler içinde hak arama cesareti gösterebilmesidir. Aydınlar, öncelikle küçük büyük demeden hem kendilerine, hem de tüm insanlara yapılan haksızlıklara cesaretle ama medeni ölçüler içinde karşı çıkmasını bilmelidirler. Bir diğer ifadeyle “Hakkın yanında yer almak, hakkı, doğruyu hep ayakta tutmak…” aydın olmanın gereğidir.
Leave a comment
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.