HASARI DEĞİRMENLERİ – İsmet AKKAYA
HASARI DEĞİRMENLERİ – İsmet AKKAYA
Sevgili Hemşehrilerim, Değerli Dostlar,
Gıda güvenliği ülkemizin temel sorunlarından biri. Dünya nüfus artışını besleyebilmek iddiasıyla yola çıkan küresel güçler, geri kalmış veya kalkınmakta olan ülkeleri sömürmek için ürün tohumları ile uğraşmışlar, genleri ile oynamışlar, verdikleri hibrit tohumlar ile bu ülkeleri kendilerine bağımlı kılmışlardır. Ata tohumlarımız göz göre göre çalınmış, satışı yasaklanmış ancak mübadele ile ekimleri sağlanmıştır.
Bu takas işlemi son zamanlarda umut verici gelişmelerin habercisidir inşallah. Bazı belediye ve sivil toplum kuruluşlarının gayretlerini ümitle ve takdirle ve takip ediyorum. Yerli tohumlarla yetiştirilmiş ürünlerimizin hasreti içerisindeyiz. Avutmuş'umuzun ince kabuk domatesimizin pazara çıkmasını özlemle bekliyor, inanın o zamana kadar yediğim domatesten tat alamıyorum.
Rahmetli babamın zamanında fırın evimizde 10 gödüklük bir ambarımız vardı. Yeni mahsul çıktığında ambardaki buğday tohumluğa ayrılır ambar yenisi ile doldurulurdu. Açlık, kıtlık görmüş o nesil bu tedbirlerle hayatını devam ettirirdi.
Yukarı Ķütküt mezarlığı üstünde "Venk denilen kayalığın yanında tarlamız, değirmenönü ile çiğit pınarı arasında bahçemiz ve evimiz vardı.
Buğdayı satın almak daha ucuza geleceği halde babam ekme, biçme, harman masraflarını göze alır alışkanlığından vazgeçmezdi. İyi ki o şekilde davranmış, ben de çiftçinin yaşadıklarını yaşadım, dünyanın en kadim mesleklerinden biri olan değirmenciliği yakından tanıma fırsatı buldum.
Ürünü tarladan eve getireceksin, ķürünlü çeşme bulup sıraya girecek, yıkayıp kurutacaksın, o zamanki şartlar içerisinde taşlarını ayıklayacaksın. Müftü mahallesinde, Şıhlar mahallesinde, Tepebağ'da Ahmet dede de çok nöbet bekledim.
Ķütküt mahallesi Tamzara ırmağının bir kolu olan "Hasarı" ile sulanmakta idi. Geceleri el-ayak çekildikten sonra hasarı suları küplere doldurulur, yeme, içme, temizlikte bu sular kullanılırdı. HASARI suyu içilebilir anlamında Has-Arı sözcüklerinden oluşmakta, ayrıca akan su pislik tutmaz diye bir inanış vardı. Hasarı kıvrıla kıvrıla akar mahalle sakinlerimizin bahçelerini sulardı. Suyun taksim yerlerine "gevar", bu organizasyonu takip eden görevliye "Cılbant" denirdi. Komşular arasındaki huzursuzluğun en başlı sebebi su sırasına uyulmaması idi.
Hasarı üzerinde kot farkının müsait olduğu iki yerde su değirmeni vardı. Alttaki taşın sabit, üstteki taşın su kuvveti ile dönerek buğdayları ezmesi, ezilen unun kürün de toplanması şeklinde çalışırdı. Buğday çuvalları taşın üzerindeki V şeklindeki sandukaya boşaltılır, üstteki taşın ortasındaki delikten iki taşın arasına akıtılırdı. Bu boşalmanın birden olmaması için sandığın alt tarafında eğimi değiştirilebilen ayarlanabilen bir hazne vardı.
Bunun ayarını yapmak değirmencinin ustalığı idi. Fazla buğday akarsa un kalın, az akarsa un çok ince olur. Değirmene gelen suyun azalmasının da unun kalitesine etkisi vardır, değirmenci su yolunu aralıklarla takip eder, suyun çarka döküldüğü "savak" dediğimiz parmaklıkların tıkanmasını önlemek için temizlik yapardı. Ayrıca taşın üzerinde hazneye bağlı "şak-şak" dediğimiz bir mekanizma vardı, üstteki taşın üzerinde sürter, titreşimle buğdayın hazneden dökülmesini sağlardı. Usta bir değirmenci şak-şakın sesinden unun nasıl öğütüldüğünü, sandıktaki buğdayın bitip bitmediğini anlardı. Taşların körelmesi, un yapamayacak hale geldiğinde taşlar kaldırılır, değirmenci geniş ağızlı tarak biçimli çekiçle yiv açardı.
Zamanın birinde sel gelmiş, değirmeni su basmış, "şakşağı" alıp götürmüş. Değirmenci değirmeni unutmuş şakşağı ararmış. Onun için toplumda asıl mevzuyu umursamayıp teferruatla uğraşanlar için "değirmen gitmiş "Şakşağı arıyor derler..
Paylaşım sıkıntısı olduğu için yazıma yarın devam edeceğim. Yarın görüşmek üzere kalın sağlıcakla.
20 Aralık 2021
Leave a comment
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.