Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım…

20Ara/210

TARHANA (DAR HANE) ÇORBASI ve HİKAYESİ

267779844_944311976514918_581350047958364321_n

TARHANA (DAR HANE) ÇORBASI ve HİKAYESİ

MUĞLA'nın ilçelerinden Milas'ın bir köyünde yaşayan çiftçi bir kadının kocası ölüyor, kadın kocasının ölüsüne bakıp bakıp, diyor ki ; "Baktın hava yağmur havası, ocakta Darhana çorbası ne diye ölüvedin gözü kör olası?"...

Ve işte Tarhana Çorbasının öyküsü:

Soğuk ve karlı bir kış günü. Padişah ve veziri hiç kimseye haber vermeden ava çıkmışlar.

Ormanda epeyce bir zaman, gezmişler, dolaşmışlar, avlanmışlar akşamı etmişler. Geri dönecekleri zaman, yola koyulmuşlar, fakat, her ne olduysa, ormanda kaybolmuşlar, bir türlü ormandan çıkış yolunu bulamamışlar. Artık saat geç çok olmuş ve karanlık da çökmek üzere, işte o an umutların tükendiği bir zaman gelmiş ki; yürüdükleri yolun sonunda, bir küçük kulübecik görmüşler...

Kulübeye kadar yürümüşler ve kapıyı çalıp, misafir olmak istediklerini söylemişler bu kulübe sakinlerine. Sonra kulübe sakinleri gelen misafirleri kabul etmişler, Padişah ve yanındaki veziri misafir olmuşlar bu küçük haneye...

Ev sahibi, misafirlerinin için için üşüdüklerini hissettiği an demiş ki:

- Hanım, bak bi yol, nası da üşümüş misafirler, acık sıcak çorba kaynatıve de ıscacık ekmekle içivesinlee misafirlerimiz?... demiş...

Ev sahibesi hanım hemen kalkmış ve toprak bir güveç kabın içine çorba hazırlamaya başlamış...

Çorbalar yere konulan siniye gelmiş, misafirler o saate kadar epey de acıktıklarından, bir güzel yemişler içmişler, sonra içi ısınmış misafirlerin, biraz rahatlamışlar; üstlerindeki abaları postları çıkarınca göz alıcı giysiler çıkmış meydana..

Az, biraz genç olanı:

- ''Ben padişahım.'' demiş.

Hane halkı çok şaşırmış, demek ki padişah fakirhanenin konuğu olmuş...

Padişah sözüne devam etmiş :

-Benim sarayımda da her gün kazanlar kaynar, fakat hiç böyle lezzetli bir çorba içmedim ben bugüne kadar. Nedir bunun adı?... diye sormuş...

Ev sahibesi hanım bu soru karşısında biraz şaşırmış ;

“Çorbanın da adı mı olurmuş?

Adı üstünde bunun, çorba işte…” diye geçirmiş aklından.

Ancak padişah soran gözlerini kadının gözlerine dikmiş, gelecek ve cevabı beklemeye başlamış.

Ne desin kadın?...

“Fakir Ev” anlamına gelen:

- ''Darhane Çorbası, hünkârım…'' deyivermiş heyecandan..

Geceyi o “Dar hane” de geçiren padişah ertesi gün ne yapmıştır, bilinmez ama söyleyiş özellikleri nedeniyle Dar hane Çorbası o günden bu güne “Tarhana Çorbası” olarak taşınmış. O nedenle Türkiye'de herkes bu çorbayı ''Tarhana Çorbası'' olarak biliyor...

Tarhana Çorbası, Anadolu'da bir çok yerde, soğuk kış aylarının vazgeçilmezidir. Buram buram kokusu gelen; börülceli, acı kırmızıbiberli o tarhanadır. Yaz aylarından çıkmadan, kınalı ellerle hazırlanır da toprak boduçlara, kurutulmuş su kabaklarına doldurulup saklanırdı eskiden; ya da bembeyaz divitin keselere doldurulup asılırdı tavan çengellerine...

Selam olsun memleketimin tarhanasını yapan çalışkan gelinlerine, gayretli kızlarına; selam olsun elleri nasırlı iyi kalpli vefakar analara, yardımsever komşulara, hamarat bacılara; selam olsun apak saçlı neşeli ebelere, gül yüzlü ninelere. Selam olsun tarhanayı soframıza getiren öpülesi ellere sahip, temiz, gayretli çalışkan, yürekli kadınlarımıza.

Bu yazıyı beğendiniz mi?

RSS Kaynağımıza abone olun!

Yorumlar (0) Geri izlemeler (0)

Yorum yapılmadı.


Leave a comment

Geri izleme yok.