Dr. İsmail Çapçı’ya kitap takdimi..
28 Kasım 2021 Pazar / Oğuz Çetinoğlu ağabeyin imzalayıp gönderdiği “Mutasavvıf ve Halk Filozofu Nasreddin Hoca” ile “Ses Bayrağımız Türkçe” kitaplarını Aile Hekimi kardeşim Dr. İsmail Çapçı’ya takdim ettim..
Ahsen Okyar, Aile Hekimi Dr. İsmail Çapçı’ya “Mutasavvıf ve Halk Filozofu Nasreddin Hoca” ile “Ses Bayrağımız Türkçe” kitabını takdim ederken..
Mutasavvıf ve Halk Filozofu Nasreddin Hoca
Nasreddin Hoca çok yönlü bir halk filozofudur. O’nu yalnız mizahî yönüyle tanıyanlara, bu kitapla okyanuslar enginliğinde bir dünyâ açılmaktadır. Yüzme bilmeyenler de o okyanusta huzura, gurura, tasavvufa ve nice yüceliklere kulaç atacaklardır.
Nasreddin Hoca Anadolu’da doğup yetişmiş, yerli ve millî bir alp-erendir. Aynı zamanda cihanşümul bir şöhrettir. Türk mizahını, hoşgörüsünü, zekâsını, zarâfetini ve daha nice üstün özelliklerini bütün dünyâya tanıtmaktadır.
Nasreddin Hoca fıkraları, alaycı düşüncenin kabalığından uzaktır; lâtifeci inceliklerle örülmüş zekâ ürünleridir.
İran’da Nasuriddin Tûsî, Yunanistan’da Ezopos, Almanya’da Eulenspiegel, Bulgaristan’da Hitar Peter, Özbekistan’da Nasreddin Efendi, Doğu Türkistan’da Afandi, Azerbaycan’da Molla Nasreddin, Kazakistan’da Kocanasır olarak karşımıza çıkar.
Kazakistan’da Aldar Köse ve Jiyrençe Şeşen’in yol arkadaşıdır.
İkinci Dünyâ Savaşı’nda Almanya’ya gitmiş Hitler ile konuşmuştur. Oradan Arnavutluk’a geçmiş, adaşı (!?) Enver Hoca’ya nasihatta bulunmuştur.
Günümüzde ise pasaportunu çıkarmış, vizesini yaptırmış olarak; kendisini Trump ile görüşmek üzere Washington’a, Putin’le el sıkışmak için Moskova’ya, Beşar Esad’a yanlışlarını mizah yoluyla göstermek maksadıyla Şam’a gönderecek muhayyilesi geniş bir yazarın himmetini beklemektedir.
Ses Bayrağımız Türkçe
Hanım mütefekkirlerimiz sıralamasında açık ara ile zirveye yerleşmiş bulunan Merhume Sâmiha Ayverdi Hanımefendi, 27 Nisan 1968 târihinde Türk Muallimler Birliği’nin tertip ettiği İkinci Dil Kongresi’nde yaptığı açış konuşmasına şu cümle ile başlıyor:
*Bugün Türk münevveri; fikrî, içtimâî, iktisâdî dağ dağ önüne yığılmış meseleleri arasından niyet çeker gibi, herhangi birini alırken; önüne getirilen ve âdetâ ‘Beni atlayıp nereye böyle?’ diye feryat ederek kendisini öne süren bir millî dâvâ ile karşı karşıya gelmektedir: Türkçe…*Aradan 52 yıl geçti. Türkçe yine bir numaralı millî dâvâmızdır.
Selânik’te yayınlanan 11 Nisan 1911 târihli Genç Kalemler Mecmuâsı’ndaki ‘Yeni Lisan’ başlıklı makaleyi hatırlayanlar, süreyi 109 yıl olarak kabul ederler. Meselenin kökünün daha eskilerde olduğunu iddia ve ispat etmek de mümkündür.
Yuvarlak hesap 100 yıldır Türkçe meselemizin halledilememiş olmasının elbette sorumluları vardır ve bilinmektedir. Şahıslar ve kurumlar olarak herkes tarafından bilinmesinde fayda vardır. Sorgulamak için değil, muâheze etmek için hiç değil…
Doğru yapanları belirleyip onları örnek alarak, yanlış yapanların yaptıklarından kaçınmak suretiyle Türkçemizi aslî çizgisine yaklaştırmak, hatâlardan arındırmak, doğru ve güzel Türkçeyi daha geniş kütlelere tanıtmak ve sevdirmek için…
Buna mecburuz.
İnsan toplulukları iken bizi Türk milleti hâline getiren dilimiz Türkçedir. Dilimiz aslından uzaklaşırsa, bir başka ifâde ile silinir yok olursa, Türk milleti de dağılır, insan kalabalıkları hâline dönüşür. Tehlike vahim değil, çok vahimdir. Beka meselesidir.
Elinizdeki kitapta tehlikeler ve çözüm yolları, akıl sâhiplerini ikna edecek şekilde misaller ve delillerle açıklanmaktadır.
Leave a comment
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.