KATIR İNADI- DENENMİŞİ DENEMEK – Ruhittin SÖNMEZ
KATIR İNADI- DENENMİŞİ DENEMEK - Ruhittin SÖNMEZ
Katır ve eşeklerin çok inatçı hayvanlar olduğuna dair yaygın bir inanç vardır. Prof. Dr. Üstün Dökmen bu kanaatin bir önyargı olduğunu, objektif ve bilimsel bilgiye aykırı bir görüş olduğunu
anlatır.
Meğer katır ve eşeklerin gözleri çok keskinmiş. 200 metre ileriyi net görebildiği için, mesela bir yılan veya mayın gördüğünde, binicisini tehlikeden korumak için olduğu yerde dururmuş. Ancak
inatçılıkla suçlanıp dayak yermiş.
Ayrıca katır ve eşeklerin hafızası da çok güçlü olduğu için daha önce bir tehlike yaşadığı yerden, yıllar sonra bile geçerken o tehlikeyi hatırlayarak o yerden geçmek istemezmiş. Ne kadar çekilse, itilse
veya dövülse bile oradan geçirmek mümkün olmazmış.
Şimdi bu bilgiyi öğrendikten sonra, bu gözleri keskin, hafızası güçlü olup binicisini tehlikelere karşıuyaran hayvanlara “inatçı” deyip suçlamak herhalde doğru olmasa gerek.
****
“Denenmişi denemek ahmaklıktır” diye bir atasözümüz var.
Bu sözün bir benzerini Albert Einstein “Aynı şeyi tekrar tekrar yapıp her seferinde farklı sonuç beklemek aptallıktır” şeklinde söylemişti.
Bu iki veciz sözden şunları anlıyoruz: Bir konuda başarısız olduğu önceden denenmiş bir yöntemin yeniden denenmesi akılsızlıktır. Aynı şekilde başarısızlığı, beceriksizliği önceki denemelerle ortaya çıkan
birine bu defa başarır diye yeniden görev vermek, mantıklı ve doğru davranış değildir.
****
Bir de Temel fıkrası anlatalım:
Temel ile İdris sinemaya bir kovboy filmi seyretmek için gitmişler. Filmin bir sahnesinde kovboy karşıda bulunan yaklaşık 2 metre yüksekliğinde bir duvarı atıyla birlikte atlayarak geçmek istemektedir.
Temel “kovboy atıyla bu duvarı geçer”, İdris ise “geçemez” der. Yüz lirasına iddialaşırlar. Film devam eder, kovboy hızlanır, hızlanır duvarın önünde atını havalandırır fakat duvara çarparak atıyla beraber yere düşer.
Temel “kardeşim iddiayı sen kazandın ama sana bir şey itiraf edeceğim. Ben bu filmi daha önce beş defa seyretmiştim” der.
İdris şaşkınlıkla, “yahu Temel madem öyle niye benimle ‘duvarın üstünden atlayarak geçer’ diye iddiaya girdin?” diye sormuş.
Temel, “ne bileyim bu defa ders çıkarmış ve öğrenmiştir diye düşündüm” demiş.
*********************************
MERKEZ BANKASINA SÖZ DİNLEYEN BAŞKAN
Bana bunları hatırlatan o kadar çok şey var ki… İlk aklıma gelen Merkez Bankası Başkanlığının daha doğrusu Cumhurbaşkanının faiz politikası. Merkez Bankası Başkanları artık bağımsız değiller. Yukarıdan gelen işarete uygun davranmadığında hemen görevden alınıyor. Kim gelirse gelsin, Cumhurbaşkanı’nın “Faiz enflasyonun sebebidir” teorisine göre davranmak zorunda.
Bu teoriye inanan bir tek bağımsız ekonomist yok. Sırf bu teoriyi ispatlamak için yapılan deneme yüzünden Hazinemizin 128 Milyar doları çarçur oldu. Ama şimdi denenmiş olan yöntem yeniden
denenecek.
Tecrübelerden ders çıkarmadıkları gibi, ileriyi de görmüyorlar. Önceki tecrübeleri bilen, uzağı iyi gören ve tehlikelere karşı uyaran uzman bürokratları “inatçı” bulup, “söz dinlemiyor” diye görevden
alıyorlar.
“Söz dinleyen başkan ve üyelerle” aynı şeyleri yaparak başarılı olacaklarını sanıyorlar.
Biz bu filmi ve bu sahneyi defalarca gördük. Ama yine de “bu defa başarılı olabilirler” demek mantıklı olabilir mi?
Temel’in iyi niyeti ve kovboyun aklına, yeteneğine safça güvenmesi beklediği sonucu almasına yetmezdi, yetmeyecektir.
Merkez Bankası Başkanına talimat veren, “ben ekonomistim” diyen Cumhurbaşkanı’na safça güvenen vatandaşlarımızın beklentisi yine olmayacak. Fakat zararını bu defa da bütün vatandaşlar çekecek.
Enflasyon, kurlar ve hayat pahalılığı kontrol edilemeyecek. Türkiye küçülmeye, insanlarımız fakirleşmeye devam edecek.
*********************************
CUMHURBAŞKANLIĞI SİSTEMİ ÇOK BAŞARISIZ
Daha Cumhuriyet ilan edilmemişti. 1923 Eylül’ünde Atatürk, Lazar isimli bir yabancı gazeteciye mülakat vermiş, “Biz Cumhurbaşkanı, Başbakanı ve sorumlu Bakanları olan bir Cumhuriyet olacağız”
demişti.
Türk Anayasasının ilk maddesinin “Egemenlik, kayıtsız, şartsız milletindir. Yönetim tarzı, milletin geleceğini bizzat kendisi ve gerçekten belirlemesi ilkesine dayanır” şeklinde olacağını bildirmişti.
Ancak Osmanlı’nın çöküşüne giden olaylar, savaşlar sonrasında Millî Mücadele TBMM’nin yönetiminde “kuvvetler birliği” ilkesiyle yapılmıştı. İç ve dış şartlar (Avrupa’nın bile çoğunda
demokrasi yoktu.) Cumhuriyetimizin de “kuvvetler birliği” ile kurulmasını gerekli kıldı.
Cumhuriyetimiz yaşanan onca tecrübeden sonra “kuvvetler ayrılığı” ilkesi ile yani “demokrasi” ile taçlanmakta iken CB Sistemine geçtik.
Şimdi, Atatürk’ü “tek adamlıkla, diktatörlükle” suçlayan siyasal İslamcılar gerçek bir “tek adam yönetiminin” ne olduğunu gösterdiler.
****
“Demokratik hükûmet sistemlerinde egemenliğin sahibi halktır. Buna göre siyasi sorumluluk da doğrudan halka veya halkın temsilcileri olan seçilmiş meclislere karşı olmalıdır.”
Cumhurbaşkanlığı Sistemi 2017 referandumu ile kabul edildi ve 9 Temmuz 2018 tarihinden itibaren uygulanmaya başladı. Bu yeni sistemle CB tek başına yürütme erkini kullanmaktadır.
Bakanlar Kurulu kaldırılmıştır. Başbakanı olmayan bu sistemde, Bakan adı verilen atanmış sekreterlerin halka ve TBMM’ne karşı siyasi sorumluluğu yoktur. Bu yüzden Bakanlar Meclis’ten ve
halktan kopuklar.
Yeni sistemde TBMM işlevsizdir.
Özetle, bir kişiyi CB seçtik, geride kalan herkesi ve her şeyi O belirliyor.
****
Üç yılı aşan tecrübe ile gördük ki, ekonomiden dış politikaya, eğitimden güvenliğe, tarımdan sanayiye, adaletten hak ve özgürlüklere kadar her şey eskisinden çok daha kötü.
Geçmişin tecrübesi, akıl ve bilimin rehberliği ile hatalardan ders çıkarmak zorundayız.
Başarısızlığı kesinleşmiş sistem ve şahısları tekrar tekrar denemek ahmaklığından kurtulmamız şart.
01 Kasım 2021
Leave a comment
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.