Sıcak bir Ağustos ayında, öğle vakti.
Sıcak bir Ağustos ayında, öğle vakti.
*ATATÜRK* Ulus’ta meşhur KARPİÇ LOKANTASI’nda, yine cam kenarındaki masasına oturmuş, kafasında bin bir düşünce, *yoldan gelip geçenleri seyrediyor.*
Yolun karşı tarafındaki bir hareketlilik dikkatini çekiyor.
Yoldan gelip geçenlere; içindeki buzlu şurubun ısınmaması için;
sırtındaki, meşinle kaplı bakır ibriğinden, beline bağlığı 4-5 gözlü tahta bardaklıktan çıkardığı tahta bardağı, elindeki su ibriğinden döktüğü suyla, şöyle bir çalkaladıktan sonra, belini öne doğru eğiyor, şerbetle dolan bardağı müşterisine uzatıyor.
Göğsündeki namı olan yazıyı, bu kere yüksek sesle uyumlu ve sattığı soğuk şurubunu da metheder bir üslupla bağırıyor;
*ERBABI BİLİR… erbabı bilirr…*
*Mustafa Kemal* hoşlandığı bu sahnenin baş aktörünün, yanına davet edilmesini istiyor
*ATATÜRK*’ün huzuruna, ibriği sırtında, ter revan içerisinde çıkarılan *Erbabı Bilir* biraz endişeli ve şaşkın;
“Bana bir bardak şurup verir misin?” diyen ulu öndere;
aktararak daha da soğuttuğu şurup bardağını uzatır.
Büyük komutan, kendisine ikram edilen şurubu adeta bir dikişte bitirdikten sonra; sırtındaki ibriği yere bırakıp, karşısına oturmasını ister.
*Erbabı Bilir*, bir an kendisini rüyada sanır, önce kaba etine bir çimdik atar, sonra hayal olmadığını anlayıp Ata’nın karşısına oturur.
*ATATÜRK* garsonlara, onun için de masaya bir servis açmalarını emreder.
Önce karşılıklı hatır sorulur; sonra *ATATÜRK* o emsalsiz zekasıyla,
“Halkın, yeni ilan edilen CUMHURİYET Rejiminden memnuniyetlerinin olup olmadığını” sorar.
“Türk milletinin büyük çoğunluğu memnundur paşam”
cevabını alınca memnun olur.
“Peki; *CUMHURİYET NEDİR sence?*” diye sorar ona.
*Erbabı Bilir*, cahil bir köylü. Ne bilsin *CUMHURİYET* denilen şeyi.
Ama *Mustafa Kemal Paşa*’ya mahcup olmayı da hiç istemez.
Adeta bir anda değişim geçirir.
Yerinde şöyle bir doğrulur.
Sonra da tane tane şunları söyler;
*CUMHURİYET*… Benim gibi bir garibanın; Türk Ulusu’nun kurtarıcısı olan Ata’sının masasında oturabilmesi, *kısaca* ADAM YERİNE KONULMASIDIR.”
Bunun üzerine *Mustafa Kemal ATATÜRK*, karşısında duran yaverine; o mavi gözleri çakmak çakmak bir şekilde şöyle der;
“Maya tutmuş… maya tutmuş…”
*Bir çocuk gibi sevinçlidir.*
Bu arada şerbetçi müsaade ister.
ATATÜRK yerinden kalkar ve gitmeye hazırlanan ERBABI BİLİR’in ibriğini sırtına almasına yardım eder.
Adam önce izin vermek istemez.
Ama şerbetçi için bu; *hayatının en önemli ve güzel hatırasıdır.*
Ömrü boyunca her sohbette dostlarına,
“ATATÜRK ibriğimi sırtıma almama yardım etti” diyecektir.
Yukarıdaki hikaye bizlere çok basit gelebilir.
Ama evet…
Bence de;
*“CUMHURİYET yurttaşın ADAM yerine konmasıdır.”*
Dünden *DERS AL.*
Bugünü YAŞA._
Yarın için *UMUT ET.*
"Bir iple intihar da edebilirsin, *salıncak da kurabilirsin.*
Hayatın ipleri SENİN ELİNDE."
“Fikir sahibi olmaya, *mal sahibi olmaktan fazla ihtiyaç duyacağımız gün,* gerçek ZENGİNLİĞİN SIRRINI BULACAĞIZ.”
Koyun, ömrünü kurttan korkarak geçirir...
Ama onları kesip yiyen ya da satan, o ÇOK GÜVENDİKLERİ çobanlarıdır!..
Gerçekliği yaşarken, hayallerimizi de;
*içimizdeki çocuk yaşıyorsa,*
UMUT HER ZAMAN VARDIR.
“Şu hayatı
ÖYLE BİR YAŞA Kİ *kapanışta* KENDİNİ ALKIŞLAYABİLESİN…”
HAYATTA hiçbir zaman *yalpalamayacaksın,* düşüncelerinde *bir ileri bir geri adımlar atmayacaksın,* her dönemin adamı değil,_
*her dönem ADAM OLACAKSIN.*
Ve
*...hiçbir şey için GEÇ DEĞİLDİR.*
Leave a comment
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.