Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım…

16Nis/210

Prof. Dr. BAYRAM KODAMAN HATIRASINA: AKILDA KALANLAR – Doç.Dr. Kazım YILDIRIM

unnamed-2_thumb-1

Prof. Dr. BAYRAM KODAMAN HATIRASINA: AKILDA KALANLAR - Doç.Dr. Kazım YILDIRIM

Ülkücü camiada ismi bilinen şahsiyetlerdendir. İyi bir tarihçi, donanımlı bir bilim adamlığının yanında, tanıştıktan sonra çok iyi ve samimi bir dost olduğunu da öğrendim. İlk defa Çanakkale’deki bir toplantıda dinleme imkânım olmuştu. Toplantıya başta rahmetli Prof.Dr. Necmettin Hacıeminoğlu olmak üzere 15 Mart Çanakkale Deniz Zaferi için düzenlenen panele Edirne’den katılmıştık (yılını tam hatırlamıyorum 1988 veya 1989 olabilir). O zaman Trakya Üniversitesine bağlı Çanakkale Eğitim Yüksekokulu ile Çanakkale Sahil Deniz Komutanlığı tarafından düzenlenen söz konusu panelde konuşmacı olarak Prof.Dr. Bayram Kodaman’da davet edilmişti. Hatırladığım kadarıyla o zaman Fırat Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı idi. Konuşmacılar arasında eski Adalet partisi Senatörlerinden Tekin Arıburun da vardı. Yakın dostum ve arkadaşım, ülküdaşım Çanakkale Milletvekili rahmetli Sıtkı Turan’ı da davet etmiş, bu vesile ile buluşmuştuk.

Bayram Hocanın konuşmada hatırımda kalan en önemli sözleri, Osmanlı imparatorluğunu bir benzetmeyle tanımlamasıydı. Mealen, İmparatorluk için şunları söylemişti: “Osmanlı İmparatorluğu, Türk İmparatorluğudur. Fakat imparatorluğun tebaası farklı milletlerden oluşmuştur, tamamı Türk değildir. Bir tren gibiydi. İmparatorluğun lokomotifi, yani hanedanı Türk, vagonları ise farklı milletlerdendi. O farklı milletler kendi vagonlarında kendi kültürlerini yaşıyor, Osmanlı ise onların güvenliğini sağlıyordu, zayıflayınca da çoğu baş kaldırdı. Osmanlı, bu milletleri Türk kültür potası içinde eritemedi, milletler farklılıklarını imparatorluğun sonuna kadar sürdürdüler ve Osmanlının yıkılışında rol oynadılar” demişti. O panelde Senatör Tekin Arıburun da hatırımda kalan bir konuşma yapmıştı. Çanakkale’de şehit olmuş bir subayın oğlu olarak soyadının Atatürk tarafından verildiğini belirtmiş ve bunun hikayesini açıklamıştı. Babasının şehit olduğu denize çıkıntısı olan ve “burun” olarak ifade edilen yere Atatürk; düşmandan temizlenmiş anlamında “Arıburun”, “düşmandan arıtılmış burun” adını vermiştir. Soyadının da buradan geldiğini, fakat tarihi bilgiden yoksun çok kişinin “Arı Burnu” şeklinde yanlış telaffuz ettiklerine şahit olduğunu ve tarihe aykırı böylesi bir isimlendirmenin kendisini üzdüğünü belirtmişti. Tarihçi değilim; tarihçilerin bu ayrıntıyı bildiğini zannediyorum fakat şahsen o zamana kadar böyle bir ayrıntıdan haberdar değildim, o konuşmadan öğrendim.

Bayram Hoca ile Kırgızistan Türkiye Manas Üniversitesi (Bişkek)’nde beraber çalışma imkânımız oldu. Esas yakınlığımız ve dostluğumuz da o zaman başladı, ailecek görüşmelerimiz oldu. Beraber Edebiyat Fakültesi Yönetim Kurulunda üyelik yaptık ve birbirimize çok yakınlığımız oldu. Altlı üstlü oturduğumuz için ailecek de dostluğumuz oldu. Dil Tarih mezunu, doktorasını Fransa’da tamamlamış, 1980 ihtilalinden sonra Türkiye’ye dönünce Prof.Dr. İhsan Doğramacı (o zaman YÖK başkanı idi) tarafından Fırat Üniversitesi’nde görevlendirildiğini, orada uzun süre öğretim üyeliği ve idarecilik (dekanlık) yaptıktan sonra, Samsun On Dokuz Mayıs Üniversitesi’ne geçiş yaptığını, oradan da Süleyman Demirel üniversitesi kurulunca Isparta (memleketine)’ya geldiğini belirtmişti. Süleyman Demirel Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü başkanı ve Fakülte Dekanlığı görevlerinde bulunmuş ve bu görevde iken yaş haddinden emekliye ayrılmıştır. Tanıştığımızda yeni emekli olmuş ve Kırgızistan’a gelmişti. İlim adamlığının yanında tarifi mümkün olmayan muhteşem bir dost, muhteşem bir ağabey idi; “Bayram Abim” idi.

Doktora tezi Abdülhamit dönemi eğitimi üzerineydi. Onun için Abdülhamit’i seviyordu. Bişkek’teki bir seminerde Osmanlı imparatorluğunun yıkılışını anlatırken, Osmanlı’yı kurtarmak için kurulan pek çok düşünce kuruluşlarından söz etmişti. Her biri kendine göre kurtuluş reçetesi sunuyor fakat yıkılışa çare olacak somut adımlar atılmıyordu. “Sonunda Osmanlı yıkılırken hepsi birden cenaze namazında saf tuttular” demişti. Somut adımlar, ancak Kurtuluş Mücadelesi ve o mücadeleyi başlatan somut çalışmalarla mümkün olabildiğini ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bu şekilde vücut bulduğunu belirtmişi.

Vefatını sosyal medyadan öğrendim; zaman zaman telefon görüşmemiz oluyordu fakat yakında aramadım, o da aramadı. Aslında Bayram’da ziyaret etmeği düşünüyordum fakat kısmet olmadı, vefatına çok üzüldüm. Nur içinde yatsın. O’nu yakından tanıma imkânım oldu, bu vesile ile dostluğumuz gelişti. Hiçbir lüksü olmayan samimi bir dost, samimi bir arkadaş ve ülkesini çok seven samimi bir ülkücü idi.  Biz O'ndan razıyız Allah’ta O’ndan razı olsun. Her can ölümü tadacaktır, bundan kurtuluş yok. "İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn.” Mekanı cennet olsun.

Bu yazıyı beğendiniz mi?

RSS Kaynağımıza abone olun!

Yorumlar (0) Geri izlemeler (0)

Yorum yapılmadı.


Leave a comment

Geri izleme yok.