COVİD-19 SALGINI ÜÇÜNCÜ DALGASINI YAPARKEN – Dr. Halil İbrahim KAHRAMAN
COVİD-19 SALGINI ÜÇÜNCÜ DALGASINI YAPARKEN – Dr. Halil İbrahim KAHRAMAN
Salgın hastalıklar toplumlarda derin yaralar açarlar. Her büyük salgın sonrası insanların yaşamında büyük değişimler olmuş ve hayat hiçbir zaman eskisi gibi olmamıştır. Çarşıları,marketleri, spor alanlarını, mabetleri velhasıl toplu yaşanılan her alanı kapattırarak alışılan şekli ile kullanılmaz hale getirmiştir. Bu durum günlük hayatımızda, ikili ilişkilerimizde büyük değişikliklere sebep olmuş ve olmaya devam etmektedir. Komşuluk arkadaşlık ilişkilerinden, düğün-dernek alışkanlıklarımıza, cenaze törenlerimizden, iş alışkanlıklarımıza ve eğitim düzenimize kadar birçok yeni mecburiyetler geliştirip yaşamamıza sebep olmuştur.
Mart 2020’de başlayan ilk dönemde beş bini ölümle sonuçlanan bir milyona yakın insanımız hastalığa yakalanmış ve salgın iki ay içinde kontrol altına alınarak Haziran 2020 başında normalleşmeye geçilebilmişti. Burada yönetimin dikkati, sağlık ordumuzun gayreti ve insanlarımızın salgına karşı yapılan tavsiyelere uyumu etkili olmuştur. 2020 Ekim’inde gerek mevsimin etkisi gerekse insanlarımızdaki salgına karşı yapılması gereken tedbirlerdeki gevşemenin getirdiği rahatlık, hastalığın artarak ikinci dalga yapmasına sebep olmuştur.
Şubat sonrasına doğru kontrol altına alınan bu süreçte ise yirmi beş bini ölümlü olmak üzere iki milyona yakın insanımız hastalanmıştır. Bu iki dönemde sağlık personelimizin neredeyse yarıya yakını hastalığa yakalanmış ve çoğu hekim olan 500 e yakın sağlık çalışanı hayatını kaybetmiştir.
Mart 2021 başında başlayan normalleşme sonrasındaki üç hafta içinde yeniden hasta sayılarında artış ile üçüncü bir dalgalanma ile karşı karşıyayız. Aşının bulunup uygulanmaya başlanması, sağlık çalışanlarımızın ve altmış beş yaş üstü kesimin aşılanmış olması önemli bir şansımızdır. Ama tedavisi henüz kesin bulunamayan covid-19 hastalığı ve salgını için en önemli silahımız bulaş zincirini kıracak olan tedbirlere uymamızdır. Yani bulaşma ihtimalini azaltan maskeyi doğru kullanmamız, insanlarla temasımızda bir buçuk- iki metre mesafeyi önemseyip mümkün olduğunca kalabalıklara fırsat vermememiz ve temizlik şartlarına dikkat etmemizdir.
Yeni bir salgın karşısında yılgınlığa düşmek veya konuya umursamazlık göstermenin doğru olmadığını unutmamamız gerekir. Böyle günlerde aşırı bir bilgi kirliliği de olmaktadır. Konuyu bilen insanlardan gelen bilgi ve uyarıları önemsemeli kaynağı belirsiz bilgilere itibar etmemeliyiz. Doğruluğu kanıtlanmış tedbirlere uymakla beraber bunları uygulamada aşırıya kaçmamalıyız. Yalnızken maske takmak, her temas olayında antiseptik kullanmak veya sürekli elleri yıkamak, şüpheli olmayan durumlarda bile eldiven kullanmak gibi gereksiz davranışlara girmememiz gerekir. Yani bilinçli bir dikkatle bulaş zincirini kırarken paniğe düşmeden korunma tedbirlerine uymamızın yeterli olduğunu bilmeliyiz.
Salgınlar dünyamızda belli aralıklarla olacak ve olmaya devam edecektir. Bilim insanlarımızın doğal yapıyı bozan davranışlarımızın salgınlara zemin hazırladığı uyarılarını önemsemeliyiz. İnsanlığı çaresizliğe sürükleyen bu ve benzeri büyük salgınlara hazırlıklı olmanın yollarını bulmalıyız. Doğal yapıyı bozan, küresel ısınmayı hızlandıran kontrolsüz üretim ve çılgın tüketim davranışlarının yeni salgınlara imkan sağlayacağı uyarlarını önemsemeliyiz. Aksi halde gelecek nesillerin sağlıklı yaşayabileceği bir dünya bulamayacaklarını unutmamalıyız.
Salgının bittiği, normal yaşamamızın devam ettiği sağlıklı günler ve güzel bir dünya dileğiyle…
02.04.2021
03 Nisan 2021, 13:01
Aylardır ilk defa, “zihinsel gelişimi pediatrik seviyede kalmış” kişiler dışındaki bir kimseden, bu konunun gerçek uzmanı bir hekimden yapılan güzel bir değerlendirme…
Teşekkürlerimi sunuyorum.