GELECEĞİMİZİ KURTARMALIYIZ – Emir ŞENOL
GELECEĞİMİZİ KURTARMALIYIZ - Emir ŞENOL / Eğitimci
‘’Bir milletin ıslahı kötülerin imhasıyla değil,yeni neslin eğitim ve terbiyesiyle mümkündür’’.
Bir ülkede gerçek kahramanlar ve sanatçılar göz ardı edilir de saman alevi gibi yanıp sönen ucuz kahramanlara bütün televizyonlar, radyolar ve yazılı medya da hemen hemen hergün birbirine benzer haberlerle halk bıktırılırsa bunun sorumluları kimlerdir. Zaman zaman herkes dertlenir de hiç kimse görevini yapmaz.
Ülkemi ilgilendiren en önemli haberleri vermeyen, ülkem üzerine bir çok oyun sergilenirken, sanki bundan bir habermişçesine tavır sergileyen medyaya ne demeli. Bazı medyanın zaman zaman isteyerek ya da istemeyerek dert yandığı programlar var. Herkes programlardan muzdarip fakat yayınlar aynı şekilde ve hızda devam ediyor. Magazin programlarının rezaleti kadar, nerede ise haber programları da aynı magazine programlarına benzedi.
Raytingler sayesinde birileri ceplerini dolduruyor da toplumun çilesini hiç kimse görmüyor mu. Devletin denetleme kurumları neredeler. Yoksa bu tezgah kuruldu herkes bu oyunun bir parçası mı oldu.
Uluslar arası reklam severler, en alt gelir gurubuna seslenen bu tür programlara reklam yağdırdıkları için mi. Bu reklam kampanyasından hangi çıkar çevreleri ceplerini dolduruyorlar. Dikkatlice bakarsanız sizler de göreceksiniz. Bu yoldan kazanılan paralar da dışarıya gidiyor galiba.
Televizyonlardan magazin-televole, yerli dizi türü programlar yayından kaldırılsa kim şikayetçi olacak. Reklam alanlar mı reklam verenler mi. Yoksa dar gelirli vatandaşlar mı. Televizyonları kimler seyrediyor bir bakar mısınız. Ekseriyet dar gelirli vatandaşlar. Uyuşturulması ve yönlendirilmesi gerekenler kim. Yine dar gelirli vatandaşlar. Bu dar gelirli ekseriyet vatandaş ülkenin çoğunluğunu mu teşkil etmektedir. Bunların sırtından iktidar kazanılır mı. Bunların az miktar paraları bir işe yarar mı (Tüketim konusu hariç). Bunlar paraları ile fabrika kurabilirler mi. Bu ve benzeri sorulara cevap verecek olursanız işin ciddiyetini anlarsınız.
Bir kaç türkücünün, şarkıcını, dansözün, mankenin bütün ülkenin kültürünü belirlemeye başladığının kimse farkında değil galiba. Yapılan açık oturumlarda ki isimlere bir bakar mısınız. Hangi kanalı açarsanız aynı isimler. Topluma kefen biçme yarışındalar.
Bu tür programlardan bir sürü var. Hepsinde de aynı tür insanlar, aynı saçmalıkları sergiliyorlar. Bu tür programların tanıtımları bile çok yer tutuyor. Bir çoğunun haber bültenlerinde yer aldığını görürsünüz. Neredeyse bir tür beyin yıkama. Bu cehalet, bu şuursuzluk, bu para şımarıklığı, şöhret rezilliği, televizyon dışında hiçbir eğlencesi kalmamış insanlara zorla izlettiriliyor. Bu garip insanların yaptıkları, yaşadıkları örnek model olarak gösteriliyor.
Kimdir bu insanlar. Yer yüzünde yaptıkları hangi güzellik ve yararlı iş vardır. Hayatlarında ki en renkli şey, ucuz çapkınlıklar, eşlerini aldatmalar, vergi kaçırmalar, karanlık ilişkiler. Belki bu insanları böylesine şımartmasalar-ŞIMARTMASAK-onlar da kendiliğinden şımarmayacaklardır. Eski zamanlar da saraylar da bile soytarılara bu kadar değer verilmemiştir. Bazı yöneticiler diyebilir” halk bunları istiyor”. YALAN. Halkın bunları istediği falan yok. Dayatılıyor. Sermaye sahipleri, sömürücüler tarafından dayatılıyor.
İnsanlar bedavaya izledikleri televizyonlarda en çok ne gösterilirse onu seyrediyor. Programlar kaldırılsın bakalım. Kaç kişi arayıp ta “NİYE YAYINDAN KALDIRDINIZ” diyecektir. Halkın kendisine taptığını sanan ünlüleri on gün televizyonlara çıkarmayın bakalım eski havaları kalıyor mu?
Bizim yöneticilerimiz kendi iktidarlarını üç-beş kişinin eline bırakmışlar. Onların küçük oyunlarla bütün kurumu kullanmasına ses çıkarmıyorlar. Her kademedeki yönetici halkın değerlerine göre programlar yapılması yönünde akıl da yormuyor. Yayıncılarda kendi ürettikleri canavarlara köle olmaya başlıyor. Dünyanın hiçbir yerinde bir işi kötü yapana çok paralar verilmez. Çok meşhur edilmez. Kötü olan hiçbir yerde taktir kazanmaz.
Dünyanın her yerinde halkın büyük çoğunluğunun dikkatini çekecek basit numaralar vardır. Din, şiddet, duygu sömürüsü, dedikodu, sansasyon, seks. Bunlar reyting almaya geçerli yol ise dünyanın en büyük televizyon kanalları,gazeteleri bizimkilerinden daha mı geri zekalı. Bu kadar basit üç beş numarayı bilmiyorlar. Bakınız ben yasaklayın demiyorum. Kaliteli programlar yapmalarını isteyin. Toplumun değerlerine ters düşmeyen. Toplumu yarına hazırlamaya yönelik programların yapılmasını isteyin. Doğru programlar yayınlansın.
Hayat bir öyküye benzer,önemli olan yanı,eserin uzun olması değil, iyi olmasıdır. Ülkemiz de medya aracılığıyla yayınlanan her programı seyrediyorsa yöneticilerimiz, bizlere de izlettirsinler. Eğer kendileri ve aileleri okuyorlarsa bizlere de okuttursunlar. Aile büyükleri çocuklarına” Bakınız,babanız-anneniz bu programları yapıyor. Bunlarla gurur duyuyor. Bu ülkeye ve insanlarına bu rezillikleri model olarak gösteriyor, müsaade ediyor,bunlarla gurur duyuyor” diyebiliyorsa, yapılacak bir şey yok. Ben ve benim gibiler yanlış düşünüyorlar diyebilirim. Her alandaki yönetici ve yetkili üç beş cahil olmazsa batacaklarına inanıyorlarsa zaten artık bu konuyu yazmanın konuşmanın da anlamı yoktur. Başkası düştü mü “çürük tahtaya basmasaydı” deriz. Kendimiz düşünce, bastığımız tahtanın çürük olmasından şikayet ederiz.
‘’Düşünme zihnin işi, hayal ise zevkidir. Düşünme yerine hayal etmek, zehiri besinden ayırt edememektir’’.
Leave a comment
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.