Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım…

24May/200

ZANGOÇ QASİMODO-BİR SOSYOLOJİK ANALİZ – Salih ALTUN

indir (1)ZANGOÇ QASİMODO-BİR SOSYOLOJİK ANALİZ - Salih ALTUN

Victor Hügo’nun  çok sevdiğim eserlerinden biridir. Notre dame’ın Kamburu. Eser, birkaç kez filme de alınmıştır. Notre Dame Katedrali’ni, hak ettiğinden daha büyük üne kavuşturan da bu romandır. Katedralde insanlardan uzak yaşayan  başrahibin evlatlığı zangoç Qasimodo eciş bücüş, hilkat garibesi bir insandır. Sokağa çıktığı bir gün haksız yere kırbaç cezasına çarptırılmıştır.

O, kırbaçlar altında “su.. su..!” diye inlerken  ruhsal olarak ondan daha ezik, bir grup zavallı sadist çığlıklar atarak eğlenmektedir. Biri hariç. Çingene güzeli Esmeralda. O bu sahneye dayanamaz. Qasimodo’nun yanına çıkar. Ona dokunur, su verir. Ayrılırken matarasını da orada bırakır. Qasimodo’nun dudaklarından belli belirsiz şu sözler dökülür:”Bana su verdi.”

Daha sonra engizisyon, cadı olduğu, cinayet işlediği gerekçesiyle Esmeralda’nın idamına karar verir.  Zangoç Qasimodo onu son anda kaçırır ve adeta dokunulmaz alan olan Notre Dame’a götürür. Orada da ölümüne korur onu. Bu uzun mücadele sürecinde, sürekli aynı sözü tekrarlar. “Bana su verdi.”

Öykümüz bu kadar. Gelelim öykü bağlamında devlet-halk ilişkisine.

Elbette ki halk, Qasimodo gibi hilkat garibesi değildir. Ama yıllardır ezilmiştir, adam yerine konmamıştır. Belki asgari ihtiyaçları karşılanmıştır da devletten yana sevgiye, şefkate mazhar olmamıştır. Devlet denen oluşum, onu tahsildar-jandarma dışında arayıp sormamış; onu kendi dünyasında yalnızlığa terk etmiştir. Bu yüzden, sessiz çoğunluk, kendini Qasimodo gibi hissetmiş; ancak içinde de bir isyan büyütmüştür.

1970’li yıllarda özellikle sol gençlik dokundu halka. Halkın arasına girdi. Yardım kampanyaları düzenledi, gecekondular yaptı. Kurduğu örgütsel yapı içinde ona da görevler, sorumluluklar yükledi. Halk kendini adam yerine konulmuş hissederek kurulu düzenin değişmesi yönünde sorumluluk almaya başladı. Ancak bu dönem çok uzun sürmedi 12 eylül darbesi süpürdü o umutları. Halk, cuntanın ölümü gösterip sıtmaya razı etme politikasının başarısıyla cunta anayasasına büyük ölçüde evet dedi. Seçimlerde cuntanın partisine oy vermediğini sansa da oy verdiği parti, cuntanın asıl desteklediği Özal’ın ANAP’ıdır. Sonraki yıllar, parti kapatmalı, muhtıralı, orta sınıfın giderek yok edildiği; azınlık bir kesimin zengin edildiği, gariban halkınsa kaderine terk edildiği bir süreç oldu. Küskün, vurgun yemiş sol halktan uzaklaştı.

Yıl 2002’dir “Kimsesizlerin kimsesi olma” söylemiyle bir parti çıktı ortaya. Kuruluş hikâyesi, aslında kimin çıkarlarına hizmet ettiği teferruattır. Aslolan halkın onda ne gördüğüdür. Mahallelere gitti. Evlere girdi, sofralara oturdu. Cenazelere katıldı. Her gidişinde elinde-haram-helal hediyeler vardı. Bu yeni parti halka yakın durdu, eften püften de olsa makamlar, sorumluluklar verdi, yalnız olmadığını hissettirdi. Esmeralda’nın Qasimodo’ya yaptığı gibi dokundu, mecazi anlamda su verdi.

Eğer halk 18 yıldır her türlü adaletsizliğe rağmen AKP’ye oy veriyorsa nedeni budur efendiler. Adam yerine konmamış olsa da adam yerine konduğunu hissetmiştir halkın büyük kesimi. Bu yüzden inatla bu partiye ve liderine sahip çıkmaktadır. Qasimodo, Esmeralda’sını ölümüne savunmaktadır. Mesele budur.

Hal buyken muhalefet cephesinden feraset yoksunu birileri, birkaç halk düşmanı SÖZDE halkın SÖZCÜSÜ gazetecinin üslubunu taklit ederek  hâlâ ve inatla vatandaşın bu tercihini sorgulamaktadırlar. Tercihinden ötürü onu beyinsizlikle, koyunlukla, göbeğini kaşıyan adam olmakla, kendini nohuta, bulgura satmakla suçlamakta, durmaksızın aşağılamaktadırlar.

Bunlar, halkın 7 Haziran genel seçimlerinde, 31 Mart yerel seçimlerinde ve yenilenen İBB seçimlerindeki değiştirici tercihlerini neden görmezden gelmeye devam ederler? Niyetleri üzüm yemekse bağın sahibi yerine neden o bağın bekçisini tekmelemektedirler? Yoksa; “Bağın sahibi güçlü, ne olur ne olmaz. Biz en iyisi ağzı var dili yok bekçiyi dövelim.” kolaycılığı ile bağa sahip olacaklarını mı sanıyorlar.

Bakınız efendiler, beğenseniz de beğenmeseniz de halk budur. Üstelik yalnız iktidarların değil bir ölçüde bizim de ortak eserimizdir. Yani gördüğümüz, aslında aynadaki yansımamızdır. Gördüğünüz sonuçtur. Sonuçla kavga etmeyi bırakın artık. Siyasi mücadelede en büyük silahınız işte bu halktır. Onunla didişmeyi bırakın.

İnsanları, cehaletleriyle, size saçma gelen davranışlarıyla, inançlarıyla, değer yargılarıyla, oldukları gibi kabul etmeyi öğrenin önce. Söverseniz sövülürsünüz. Yumruk atarsanız yumruk yersiniz. Kirlenmekten korkmadan elinizi uzatın. Dokunun, sarılın. Paranız yoksa sevginizi, sıcaklığınızı verin. Bu ülkede başka Esmeralda’ların da olduğunu gösterin onlara.

Başarmak istiyorsanız tek şansınız budur. Önce gönlüne girin ki halk sizi baş tacı yapsın. Toplumu iyiden güzelden yana değiştirmek,  sonraki adımınız olabilir.

Hani hep diyor, yazıyorsunuz ya ”Anlayana” diye. Ben yazdım, tabii anlayana..”

https://yolcuhaber.net/2020/05/21/zangoc-qasimodo-bir-sosyolojik-analiz/

Bu yazıyı beğendiniz mi?

RSS Kaynağımıza abone olun!

Yorumlar (0) Geri izlemeler (0)

Yorum yapılmadı.


Leave a comment

Geri izleme yok.