Ahsen Okyar Söylenmek yerine söylemek lazım… Şikayet edeceğine sen de alternatifini oluştur.

5Ara/110

Yeni Anayasa Hakkında Kocaeli Aydınlar Ocağı Derneği’nin Görüşleri

Bayramlaşma1-51 Yeni Anayasa Hakkında Kocaeli Aydınlar Ocağı Derneği’nin Görüşleri

A- YENİ ANAYASA YAPMANIN AMACI: Yeni Anayasa yapmaktan maksat devletin yapısı ve fonksiyonlarını yeniden tanzim etmek demektir. Türkiye yeni bir devlet kurmuyor. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kurucu iradenin yansıması olan temel yapısı korunmalı, devletin fonksiyonları bireysel hak ve özgürlüklerin geliştirilmesi hedef alınmalıdır. Kolektif haklar değil, eşit vatandaşlık bağıyla bağlı olan her bireyin haklarının geliştirilmesi esas alınmalıdır.

B- TERÖR GÖLGESİNDE ANAYASA YAPMAK: Türkiye “Yeni Anayasa” yapma sürecine terörün gölgesinde giriyor. Terör örgütü ve yan kuruluşlarının Yeni Anayasa’da, “Özerk Kürdistan” bölgesi veya “Federe Kürt Devleti” oluşumuna imkân verecek düzenlemeler ile devletin kurucu unsurları olarak etnisitelerin zikredilmesini istemekte.

Böylece hiçbir etnisite farkı gözetmeksizin vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkesi ortak bir milli kimlikte buluşturan Anayasamızın temeli değiştirilmek istenmektedir. Oysaki milli kimlik etnisiteleri de kapsar. Etnisiteler ile milliyet çelişmez ve rakip değillerdir.

Bazıları da terörün yeni Anayasa yapmak suretiyle çözülebileceğini, terör örgütünün varmak istediği hedeflerin bir kısmının kabul edileceği Anayasa sayesinde terörün biteceğini savunmaktadır. Silah bırakmamış (hele hele nihai hedefi bağımsız bir devlet kurmak olan) hiçbir terör örgütü nihai hedefine ulaşmadan silah bırakmaz, terörü bitirmez. Silah bırakmamış teröristi memnun edecek bir Anayasa yapmak, devletin ve milletimizin teröre teslim olması demektir. İnanıyoruz ki, böyle bir Anayasa TBMM’ den geçmez, halk da kabul etmez.

C- KURUCU İRADEYE UYUM: T.C devletinin temel kuruluş felsefesi, kurucu irade ve varoluş gerekçeleriyle ters düşülmemelidir.

D- YETKİ ALINMAYAN DEĞİŞİKLİKLER: Genel seçimler sürecinde, BDP haricindeki partiler “tek vatan, tek bayrak, tek dil, tek millet” fikrini savunduklarına göre TBMM’de temsil edilen diğer üç parti mensupları bu ilkeye aykırı düzenlemeleri teklif edemez, edilen teklifleri savunamaz. Milletten bu yönde bir yetki almamışlardır.

E- SOSYAL SÖZLEŞME: Türkiye “Yeni Anayasa” yapma sürecinde, en geniş mutabakat sağlanarak bir sosyal sözleşme hüviyeti sağlanmalıdır.

F- DEVLETİN TEMEL YAPISI:

Anayasanın başlangıç kısmı ve ilk üç maddesi aynen ve mutlaka korunmalıdır.

Anayasanın egemenliğin Türk milletine ait olduğunu belirten 6. maddesi ile 5., 10., 14., 41., 42. ve 66. maddeleri mutlaka korunmalıdır.

Vatandaşlık tanımı ile ilgili ayrımcılığı, etnik kökenli siyaseti ve etnik taassubu reddeden, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını bütünüyle kucaklayan mevcut düzenlemelerin aynen muhafaza edilmesi gerekir.

Anayasal vatandaşlık”, “çokkültürlülük” ve “Türkiyelilik” kavramları milli, devlet olarak örgütlenmiş Türkiye Cumhuriyeti’nin temel niteliklerinin kökten değiştirilmesi çabasıdır.

Türkiyelilik” aynı coğrafyayı, mekânı paylaşmanın ötesinde bir kültürel kimlik olamaz. “Anayasal vatandaşlık” da ismi konmamış bir çocuk gibidir. Vatandaşlar arasında kültürel ve ırki farklılıkların bulunduğunun Anayasa’da yer alması, hiçbir zaman bir eksikliğin giderilmesi değildir. Anayasa yoluyla insanları birbirine ötekileştirerek daha ileri bir demokrasi kurulamaz. Türk sıfatı ve kimliği ne 1923’te Cumhuriyetle, ne de 1982 Anayasasıyla ortaya çıkmış bir milli kimlik değildir. Genel bir ifadeyle Türk, sadece Türkçe konuşan değil, Türk kültürünü yaşayan ve paylaşandır.

G- KUVVETLER AYRILIĞI: Kuvvetler ayrılığı ilkesi korunmalı, kuvvetler arası denge sağlanmalıdır.

H- ŞEKİL: Anayasa olabildiğince gereksiz ayrıntılardan uzak, açık ve net hükümler içermelidir. Terim ve kavram bütünlüğü sağlanmalıdır. Yasalarda bulunması gereken madde ve esaslar Anayasada yer almayabilir. Partiler arası uzlaşma komisyonu baskılardan uzak işletilebilmeli ve iş aceleye hele takvime bağlanmamalıdır.

I- EĞİTİM DİLİ: Eğitim dili sadece Türkçe olmalıdır. Anayasada “anadilde eğitim” konusuna kesinlik yer verilmemelidir.

Devlet, Türkçeden başka bir dilde eğitim ve öğretim yapamaz. Türkçeden başka bir dil, Türk vatandaşlarına anadil olarak öğretilemez. Türkçe eğitim ve öğretim, milli egemenlik kapsamında düşünülmelidir. Ayrıca, resmi dilin milli birliği oluşturan en önemli unsur olduğu unutulmamalıdır. Bu yüzden, Osmanlı’da da eğitim ve öğretim dili, Türkçe idi. Türkiye’de Dünya dili olan Türkçe birleştirici ortak bir paydadır. Aksi bir eğilim, çalışma hayatı dâhil birçok alanda fırsat eşitsizliklerine sebep olabilir. ABD ve İngiltere’de İngilizcenin farklılıkları birleştirici, farklılıklar üstü özelliği vurgulanırken, Türkiye’de Türkçeye farklı bir anlayışla yaklaşmak önemli bir çelişkidir.

J- YEREL YÖNETİM- MERKEZİ YÖNETİM İLİŞKİSİ: Anayasanın Mahalli İdareler hakkındaki (127. Madde) düzenlemelerin değiştirilerek Yerel yönetimlerin yetkilerini “bölgesel özerk yönetim” boyutuna getirecek şekilde artıran değişikliklerden kaçınılmalıdır. Merkezi idarenin ülkede idari birliği sağlayacak denetim ve gözetim yetkisi olmalıdır.

K- “ÖDEVE BAĞLI HAK” ANLAYIŞI TERK EDİLMELİDİR: Anayasada temel hak ve hürriyetler konusunda “ödev” boyutunun yer almaması gerekir. 1982 Anayasasında ödeve bağlı bir hak anlayışı mevcuttur. Kişinin ailesine ve topluma karşı ödevleri olabilir. Ancak ödevler çerçevesinde gerçekleştirilecek bir hak anlayışı doğal hukuka dayanan temel hak ve hürriyetler anlayışı ile bağdaşmaz. Bunun yerine, herkesin hak ve özgürlüklerini kullanırken başkalarının haklarına saygı gösterme yükümlülüğü bulunduğu ifade edilmelidir. Bu anlayış ferdin sosyal nitelikleri ile de örtüşmektedir.

Temel hak ve hürriyetlerin sınırlandırılması konusunda Anayasada genel sınırlama nedenlerine yer verilmemeli, hak ve hürriyetler sadece ilgili maddede öngörülen özel sebeplerle sınırlandırılabilmelidir. Özel sınırlama nedenleri belirlenirken evrensel düzenlemeler dikkate alınmalıdır.

Anayasada ilke olarak, hak ve hürriyetlerin varlığını kural, sınırlandırılmasının istisna olduğu ilkesinin benimsenmesi ve insan haklarının Anayasada güvenceleriyle birlikte yer alması gerekir. Sınırlama, istisnai bir tedbir olarak, sadece zorunlu olması durumunda ve gerektiği ölçüde yapılması gerektiği belirtilmelidir. Bu bakımdan, ölçülülük ilkesinin alt unsurları ile birlikte sınırlama rejiminin de göz önünde tutulmasının; ayrıca sınırlayıcı tedbirlerin demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olmamasının ve bu sınırlamaların hakkın özüne dokunmayacak biçimde yapılmasının insan hakları açısından önemli bir güvence olacağı vurgulanmalıdır.

L- LAİKLİK, DİNİ İNANÇ VE VİCDAN ÖZGÜRLÜĞÜ: Laiklik ilkesi, özgürlük boyutu ile ele alınmalı, din ve devlet işlerinin ayrılığının yanısıra, din hürriyeti boyutu da Anayasa ile korunmalıdır. İnanma, inandığını ifade ve yaşama hürriyeti güvence altına alınmalıdır. Ayrıca devletin dinler ve inançlar karşısında tarafsızlığı da garanti altına alınmalıdır. Din eğitimi ve öğretiminin, devletin vatandaşa karşı yerine getirmesi gereken bir yükümlülük olduğu dikkate alınmalıdır.

M- TOPLU SÖZLEŞME VE GREV HAKKI: Anayasada grev hakkının kamu-özel ayrımı yapmaksızın tüm çalışanlara (Hakim ve savcılar, kolluk kuvveti ile silahlı kuvvetler mensupları hariç), örgütlenme hakkı çerçevesinde eşit olarak tanınması gerekir. Ayrıca memurlar bakımından toplu sözleşmenin kapsamı, sadece mali konularla sınırlandırılmamalı, diğer özlük haklarının da toplu sözleşme kapsamında değerlendirilmesi sağlanmalıdır.

N- CUMHURBAŞKANI VE PARLAMENTER SİSTEM: Cumhurbaşkanının yetkileri sınırlandırılmalı, birçok ülkede diktatörlüğe dönüşen başkanlık sistemi yerine parlamenter sistem daha iyi işler hale sokulmalıdır.

O- MİLLETVEKİLİ DOKUNULMAZLIĞI: Milletvekili dokunulmazlığı, kürsü dokunulmazlığı ile sınırlandırılmalıdır.

P- KHK ÇIKARMA YETKİSİ: Hükümete verilen Kanun Hükmünde Kararname çıkarma yetkisi normal zamanlarda nitelikli çoğunluk; savaş, ekonomik kriz gibi fevkalade hallerde salt çoğunlukla verilebilmelidir.

R- SİYASİ PARTİLER: Siyasi Partiler Kanununun parti içi demokrasiyi sağlayacak ve üyelerin aday seçimlerinde ve kararlara katılımda etkin olmasını sağlayacak Anayasal sınırlar konulmalıdır.

S- SEÇİM KANUNU: Temsilde adalet ve yönetimde istikrar ilkesini etkin kılacak mekanizmalar kurulmalıdır. Seçimlerdeki % 10 barajı indirilebilir. “Türkiye milletvekilliği” veya ülke çevresi milletvekilliği sistemi daha uygun ve adaletli bir temsile yol açabilir.

Bu yazıyı beğendiniz mi?

RSS Kaynağımıza abone olun!

Yorumlar (0) Geri izlemeler (0)

Yorum yapılmadı.


Leave a comment

Geri izleme yok.