Kazakistan’ın Alaş Hareketinin Unutulmaz İsmi: Mağcan Cumabay
Kazakistan'ın Alaş Hareketinin Unutulmaz İsmi: Mağcan Cumabay
Türkistan konulu şiirleri ve Turan fikrini savunduğu için 1938 yılında 45 yaşındayken Stalin tarafından kurşuna dizilerek idam edilen MAGCAN CUMABAY'ın bugün şehadetinin yıldönümü. Allah rahmet eylesin!..
Magcan Cumabay hakkında daha fazla bilgi için;
https://www.turktoyu.com/magcan-cumabayuli-kimdir
Kurtuluş savaşı sırasında Türkiye'ye verdiği destekle bilinen "Mağcan Cumabay" Kimdir?
Kazak edebiyatının önemli ismi ve Alaş hareketinin önderlerinden olan şair Mağcan Cumabay, doğumunun 125. yılında Türk dünyasının tüm bölgelerinde anılıyor.
Mağcan Cumabay ve Alaş Hareketi
Mağcan Cumabay, 25 Haziran 1893'de Akmola bölgesinde varlıklı bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Ticaretle uğraşan babasının ismi Beken, annesi Gülsüm idi. Mağcan, soyadını dedesi Cumabay Hacı'nın adından almıştır.
Daha 4 yaşındayken köydeki imamlardan dini eğitim almaya başlayan Mağcan, eğitimini İstanbul Üniversitesi'nde almış olan Tatar aydını Muhamedcan Begişev’in kurduğu, Kızılcar'daki (Petropavl) medresesinde okudu. Medresede, Doğu halklarının tarihi, Kazak, Tatar edebiyatı ve Firdevsi, Sağdi, Hafız, Ömer Hayyam, Nizami, Nevai gibi doğu şairlerinin eserleriyle tanıştı. Genç şair, 1909’da yayımlanan Abay şiirlerini okuyup ''Altın Sözlü Ünlü Şair Hakim Abay’a" eserini yazdı. Daha sonra 1910 yılında Ufa'da “Galiya” medresesinin öğrencisi oldu. Orada, tanınmış şair Salimgerey Canturin ve gelecekte ünlü yazar olan Beyimbet Maylin’le tanıştı. Ufa'da sadece 1,5 sene kalan Mağcan memleketine dönünce Mırcakıp Dulatulı'dan Rusça öğrenmeye başladı. Onun vasıtasıyla Kazak aydınları Ahmet Baytursınulı ve Alihan Bökeyhanulı gibi Alaş hareketinin temsilcileri ile tanıştı.
Şairin "Şolpan" adındaki ilk şiir kitabı, Tatar yazar Galimcan Ibragimov’un desteği ile 1912'de Kazan'da yayımlandı.
Mağcan, 1913 yılında Omsk şehrinde başladığı öğretmenlik eğitimini 1917'de başarıyla tamamladı. Eğitimini tamamladıktan sonra Akmola'ya dönen şair, Şubat Devrimi'nden sonra siyasi kamusal hayata aktif olarak katıldı. Alaş hareketinin Akmola Bölgesi Komitesi'ne üye olarak seçildi.
1917 yılında üyesi olduğu Alaş hareketinin kurultayı ile Kazakistan bağımsızlığını ilan etti. Sovyetler Birliği ile uzun süre devam eden şiddetli çatışmaların neticesinde 1918'in Mart ayında Alaş Orda hükümeti dağıtıldı ve Cumabay hapsedildi.
Mağcan Cumabay serbest kaldıktan sonra Omsk'ta Kazak öğretmenler için eğitim kursu açtı ve ''Bostandık Tuı'' (Hürriyet Bayrağı) adında ilk Kazak gazetesinin editörlüğünü yaptı.
Turancı şair Mağcan Cumabay, Kazakistan'da 1918-1919 kışında Türkiye'nin Kurtuluş Savaşına atfen ''Alıstagı bauırıma'' (Uzaktaki kardeşime) şiirini yazdı.
1922 yılında Kazak-Kırgız Eğitim Enstitüsü'ne davet edildi. Mağcan aynı zamanda “Şolpan”, “Sana” dergilerinin, “Аkcol” (Akyol) gazetesinde yazarlık yaptı.
Şairin 1923 yılında ikinci şiir kitabı yayımlandı ve Sovyet Birliği'nin ilk siyasetçilerinden biri olan Anatoli Lunaçarskiy'in davetiyle Moskova'ya gitti. Moskova'da Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi'nde öğretmenlik yaparken aynı zamanda akşamları Edebiyat ve Sanat Enstitüsü'nde Rus edebiyatı ve Batı Avrupa edebiyatı dersleri aldı. Bu dönemde birçok Rus kültürü figürüyle tanışıp dostluklar edindi.
1924 yılının Kasımında, Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi'nde eğitim alan Kazak gençlerinin toplantısında, Mağcan’ın 1922 ve 1923 yılında yayımlanan şiir kitapları yoğun eleştiriler aldı ve Mağcan Cumabay'ın hayatının talihsiz dönemi başladı.
Mağcan, 1929 yılında gizli "Alka" ittifakını kurdu iddiasıyla tutuklandı ve 10 yıl hapis cezasına mahkum edildi. 1936'da Rus yazarı Maksim Gorki ve onun hukukçu eşi Ekaterina Peşkova'nın müdahalesiyle serbest bırakıldı. Kazakistan'a dönen şair, Petropavlovsk şehrindeki okulda Rus dili ve edebiyatı öğretmeni olarak çalışmaya başlasa da, kısa bir süre sonra siyasi nedenlerden dolayı öğretmenlik görevinden alındı.
Hayatının son yıllarını Almatı'da geçiren Mağcan Cumabay, 18 Mart 1937'de tutuklandı ve 1938'de Sovyet hükümetine boyun eğmediği için kurşuna dizilerek öldürüldü.
Mağcan Cumabay'ın Çanakkale Savaşı esnasında Türkiye için kaleme aldığı şiir:
"Alıstagı bauırıma" (Uzaktaki kardeşime)
Uzakta ağır azap çeken kardeşim
Solmuş laleler gibi kuruyan kardeşim
Etrafını sarmış düşman ortasında
Göl gibi gözyaşı döken kardeşim
Önünü ağır kaygı örtmüş kardeşim
Ömrünce yaddan cefa görmüş kardeşim
Hor bakan, yüreği taş, kötü düşman
Diri diri derini soymuş kardeşim
Ey Pirim! Değil miydi Altın Altay
Anamız bizim? Bizlerse birer tay
Bağrında yürümedik mi serazat
Yüzümüz değil miydi ışık saçan ay?
Alaca altın aşık atışmadık mı?
Tepişip bir döşekte yatışmadık mı?
Anamız olan Altayın ak sütünden
Beraber emip, beraber tadışmadık mı?
Akmadı mı bizim için dupduru bulak
Şarıldayıp, gürül-gürül dağdan inerek
Hazırdı uçan kuş, kopan yel gibi
Dilesek bir bir atlar, tıpkı Burak
Altay’ın altın günü nazlanarak
Gelende sen pars gibi bir er olarak
Akdeniz, Karadeniz ötelerine
Kardeşim, gittin beni bırakarak
Ben kaldım yavru balaban, kanat açamam
Uçsam diye davransam bir türlü uçamam
Yön bulduran, yol gösteren can kalmadı
Yavuz düşman koyar mı şimdi beni vurmadan
Kurşunlar genç yüreğime saplandı
Günahsız temiz kanım su gibi aktı
Kansız kalıp kuruyup bayıldım
Karanlık hapse sıkıca kapattı
Görmüyorum gece gezdiğimiz ovayı
Gündüz güneşi, gece gümüş nurlu ayı
Nazlı nazlı ipek kundaklara sarmalayıp
Bizi büyüten altın anam Altay’ı
Ey Pirim! Ayrıldık mı ulu bütünden?
Dağılıp yılmayan yağan oklardan
Türk’ün pars gibi yüreği varken
Korka kul mu olduk düşmandan sinen
Kudrete hamle eden Türk’ün canı
Gerçekten hasta mı, bitti mi hali?
Ateşi söndü mü yürekteki, kurudu mu
Kaynayan damarındaki atalar kanı
Kardeşim sen o yanda, ben bu yanda
Kaygıdan kan yutuyoruz, bizim adımıza
Layık mı kul olup durmak? Gel gidelim
Altay’a, ata mirası altın tahta
Mağcan Cumabay'ın Eserleri
Türk milliyetçisi olan şairin ''Batır Bayan'' (Kahraman Bayan), ''Şolpannın künasii'' (Şolpan'ın günahı), ''Alıstagı bauırıma'' (Uzaktaki kardeşime), ''Oral tauı'' (Oral dağları), ''Tugan jerim Sasıkköl'' (Atayurdum Sasıkgöl), ''Okjetpestin kıyasında'' (Okjetpes'in kıyısında), ''Koylıbaydın kobızı'' (Koylıbay'ın kopuzu), ''Şın erteği'' (Gerçek masal), ''Türkistan'' gibi şiirleri 1960 yılında Mağcan Cumabay'ın aklanmasından sonra halka tanıtılmıştır.
Leave a comment
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.