SAĞLIKTA ÇAĞ ATLAMIŞIZ !?! – Fazlı KÖKSAL
SAĞLIKTA ÇAĞ ATLAMIŞIZ !?! - Fazlı KÖKSAL
3 Ocak 2019 sabahı ailece bir gürültü ile uyandık… Sabah namazı için abdest almak amacıyla banyoya giden annemin başı dönmüş, duşakabin camından destek alayım derken, camla beraber düşmüş… Annemi o halde görünce çok korktuk, hemen 112 acil servisi aradım.
Ambulans 15-20 dakika içinde geldi. Doğrusunu söylemek gerekirse 112 Acil Servis personelinin yaklaşımı mükemmeldi. Ambulans içinde ilk yardımın tüm gereklerini yerine getirdiler. Şoför kasislere, çukurlara dikkat ederek ambulansı çok özenli kullandı. Merkezden aldıkları talimatla bizi Ankara Atatürk Araştırma hastanesine getirdiler. Saat 7.30 sularında acil servisten girişimizi yaptılar…
Yaklaşık 5 dakika sonra 3 güvenlik görevlisi; “Vizit var, hasta yakınları dışarı” diyerek hasta yakınlarını dışarı çıkardılar… Annem 92 yaşında, kulağı çok az işitiyor. “Doktorlar nasıl iletişim kuracaklar?”, “Film çekildi mi?,Kırık çıkık var mı”, “Tuvalet ihtiyacı olursa ne olacak?” gibi onlarca soru kafamızı kurcalıyor. “Bir dakika olsun görelim”, “Doktordan bilgi alalım”, “Tuvalete götürelim” taleplerimizi, güvenlik görevlileri “yasak” , “yasak dedik ya” gibi ters perdeden söylenen cevaplarla reddettiler. Başhekim Yardımcısına çıkıp sorunu anlatınca, o beni acil servisin sorumlu hekimine yönlendirdi. Güvenlik görevlileri sorumlu hekimle de görüşmemi de engellediler. Saat 09.30 sularında “Vizit yasağı” bitti.
Kırık-çıkık olmadığını sevinçle öğrendik. Acil çok kalabalık. Yaklaşık 20 civarında hasta var… Bir de yatak bulamadığı için, tekerlekli sandalyede, ambulans sedyesinde bekleyen 5-6 hasta için, boş yatak peşinde koşan hasta yakınları… Röntgen, ultrason veya endoskopi için giden hastaların yatakları sırada bekleyen hastalar tarafından işgal ediyor. Yatakta daha önce yatan hasta gelince, ağız dalaşları, hatta küfürleşmeler… Acil görevlileri herhangi bir müdahalede bulunmuyorlar…
Bu arada Annemin tuvalet ihtiyacı geldi, onu yatak/sedyeden indireceğiz. Ancak sedye çok yüksek, biz indirmeyi beceremiyoruz. Ortada birkaç stajyer dışında hastabakıcı yok. Yataktan kucağıma alıp tekerlekli sandalyeye indirebilirim ama hem işin uzmanı değilim, hem de kemiklerine bir zarar veririm endişem var. Ama yardım edecek birini bulamayınca zor bela eşimle birlikte, annemi tekerlekli sandalyeye oturtuyoruz. Tuvalete götürüp getirince yatağa yerleştirmek için uğraşırken, bed suratlı bir güvenlik görevlisi geliyor, “hastaların başında bir kişiden fazla kalamaz, biriniz dışarı çıkın” diye bağırıyor…
Bu terbiyesizliğe, saygısızlığa dayanmak mümkün değil. Beni tutabilene aşk olsun; “hem hasta bakıcının yapacağı işi yapıyoruz, hem de dışarı diyorsun. Yatağa kim yerleştirecek. Gel de sen yap o zaman” diye bağırıyorum… Güvenlik görevlisi “Ben 47 yaşındayım bana bağıramazsın” diye bağırınca bu kez de eşim “biz de 60’ın üzerindeyiz sen bize hiç bağıramazsın” diye cevap veriyor. Bazı hasta yakınları acil servisi çalışanların müdahalesiyle güvenlik görevlisi çıkıyor. Annemi yatırdıktan sonra, yeni bir olaya sebebiyet vermemek için çıkıyorum. Sonra eşim, ben ve kızım sırayla annemin yanına giriyoruz. Ama her giriş problemli. Güvenlik Görevlileri “Yasak” diyor başka bir şey demiyor.
Acilde Doktor sayısı da çok yetersiz. Doktorlar iyi niyetle koşturuyorlar ama yetişemiyorlar. Çok fazla intörn var onlar hazır değil. Stajyer doktorlardan bazılarının Suriyeli oluşu da dikkat çekiciydi… Hemşire sayısı da yetersiz. Hasta bakıcı ise yok denecek kadar az…
En önemli sorunların başında, yeterli bilgi alamama geliyor. Hangi tedavi yapıldı? Ne için bekleniyor? Hastanede kalma ihtimali mi, taburcu olma ihtimali mi daha güçlü? Ne zaman taburcu olunabilir? Gibi onlarca soruya cevap veren, sizi dinleyen bir merci yok…
Çalışanlarda da, hasta yakınlarında da sinir katsayısı çok yüksek… Her an her zaman bir olay olabilir…
Bu arada ihtiyaç nedeni ile tuvalete gidiyorum. Erkek tuvaleti, birisi alafranga, birisi alaturka iki tuvalet odasından oluşuyor. Girebilmek için epey sıra bekleniyor. Erkeklerin küçük abdestlerini ayakta yapabilmeleri için eskiden mevcut olan 5-6 pisuar sökülmüş. Dolayısıyla bu da tuvalet kuyruğunu uzatıyor.. Pisuarlar neden sökülmüştür sizce? Ayakta işemek bazılarına göre günah, bazılarına göre mekruh olmasının pisuarların sökülmesi ile bir ilgisi olabilir mi? Bu arada tuvaletlerin temizliği rezalet. Deterjan kutusunun birisi kırılmış, diğerinde deterjan yok. Kâğıt havlu bitmiş (bitmiş mi hiç mi konmuyor, orası meçhul)
Saat 12’oo de, Annem ne zaman çıkacak diye sorduğumda; “Kandaki karbondioksit fazla çıktı, kan gazına bakmamız gerekti. Sonuçlara bakıp tahliye edeceğiz.” Cevabını aldım. Bu şekilde oyalamalarla saat 14.00 oldu… Yine “vizit saati” gelmiş . Yine tüm hasta yakınları dışarı çıkarılırken, bir hastanın yanındaki iki kadına kimsenin çık dememesi ilginçti.
“Vizit saati” nedeniyle 16.00’ya kadar içeri almadılar. Saat 16.00’da içeri giren kızım, doktora Babaannesinin durumunu sorunca, daha önceki iki kan alma denemesini intörn doktorların beceremediği anlaşıldı. Saat 16.00’da acil doktoru yeniden kan aldı ve 16.25’de taburcu olduk.
Böylece saat 07.30 da başlayan acil maceramız 8 saat sonra bitiyordu. Yeterli bir bilgi verilmeden, niye 8 saat beklediğimiz açıklanmadan, nasıl bir tedavi uygulanacağı belirtilmeden, her hangi bir belge verilmeden ve de ilaç yazılmadan annem taburcu edildi. Ama bunların üzerinde hiç durmadım. Sağlıkta çağ atlayan Türkiye’de 8 saatlik bir hastane macerası kavgasız, nizasız bitmişti… Bu cehennemden kurtuluyorduk ya bu bana yetti…
Yeterince temiz olmayan Ankara Atatürk hastanesini; Yetersiz doktorları, acemi intörnleri, kaba ve iletişim yoksulu güvenlik görevlileri, hasta yakınlarını yeterince bilgilendirmeyen yönetim anlayışı, bozuk - yetersiz sedye ve tekerlekli sandalyeleri, stajyerlere teslim edilmiş yapısı, pisuarları sökülmüş (İslami ?) tuvaleti, insan sağlığını ve zamanını yok sayan 2 saatte yapılacak işi 8 saatte yaparak benim ve ailemin 6 saatini çalan acil yapılanması ve beceriksiz personelin iki kez kan alamaması sonucu annemin moraran kolları ile hatırlayacağım…
Düşünüyorum da; kalkınma, çağdaşlaşma, çağ atlama keşke içi boş nutuklarla gerçekleşse... Biz insana saygıyı unutmuşuz. Birbirimize sevgiyi unutmuşuz... Yaptığımız işi sevmiyoruz... Adam kayırma, görevi kişisel tatmin aracı olarak görmek iliklerimize kadar işlemiş... Bunları düzeltmeden, ne sağlıkta, ne eğitimde, ne teknolojide hiç bir şeyde çağ atlayamayız...
Bilmeyenler için NOT: Ankara Atatürk hastanesi, personel kadrosu, teknik teçhizatı ve yatak sayısı itibariyle Ankara'nın en büyük devlet hastanesidir…
Leave a comment
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.